• yapımı yılan hikayesine dönen papa ii. julius’un anıt mezarında bulunan heykeldir. musa’nın hükmü olarak da anılır.

    papa ii. julius papa seçildikten sonra kendisi için bir anıt mezar siparişi verir büyük usta michelangelo’ya. gelin görün ki bu proje michelangelo’nun sanat hayatının en sıkıntılı dönemine neden olur.

    michelangelo bu anıt mezarda yer alacak heykellerin mermerleri için carrara’daki mermer ocaklarında aylarca mermer aramıştır. roma’ya döndüğünde ise papa ile mali konularda anlaşmazlığa düştüğü için proje aksar.

    bu sırada sistine şapeli’nin fresk işleriyle ilgilenen michelangelo 1513 yılında papanın ölümüyle mezar işine yeniden başlar. proje daha sade bir halde tamamlanır.

    sonunda heykel bitmiştir. dendiği gibi michenalgelo bile etkilenir yapıtı karşısında, dile gelip konuşmasını ister musa’sının.

    peki heykel ne anlatır?

    tanrı’nın on emrini halkına bildirmek üzere sina dağı’na çıkan musa geri geldiğinde halkının bir buzağı heykeline taptığını görür. bu musa’yı çok kızdırır. işte bu anı temsil eder heykel.

    dikkatli bakıldığında musa’nın o anki; "gelmiyim oraya" dercesine olan kızgın yüz ifadesi, birazdan yerinden kalkıp hışımla koltuğunun altındaki levhaları yere çarpacakmışçasına olan duruşu kusursuz yansıtılmıştır büyük usta tarafından. musa’nın kolundaki damarlara kadar tüm detayları eksiksiz tamamlayıp insanlığa hediye etmiştir.

    sadece rönesans döneminin değil, dünya tarihinin en mükemmel yapıtlarındandır.
  • michelangelo'nun yaptıktan sonra "konuş!" dediği heykeldir. heykelin başında resimlerinde görüp (ortaokul kitapları, ansiklopediler vs.) çocukluğumdan beri anlam veremediğim bir çıkıntı bulunmaktadır; meğer boynuzmuş.

    ibranicede keren kelimesinin iki anlamı varmış: hem ışık hüzmesi hem de boynuz. tevrat'ı ibraniceden latinceye tercüme eden çevirmen ya şakacı bi arkadaşmış ya da kafası biraz karışıkmış ve musa'nın başındaki ışık yerine musanın başındaki boynuz diye yapmış çevirisini. michelangelo da musa'nın başının üstüne bir boynuz yerleştirmiş. italyanların traduttori, tradittori (çevirmenler haindir) sözü buna dayanır.
  • michelengelo bu heykeli bitirdikten sonra iki adim geriye gitmiş,elindeki cekici heykele firlatmis ve ''kalk gidelim'' demistir
  • mitolojide sayıları dokuz olan tanrısal nymphe'lerin her biri. zeus'un kızlarıydılar ve müzik, şiir, oyun ve bilimden anlarlardı. olympos'taki tanrı sofralarında şarkı söylerlerdi. daha sonraları yunanlılar her musa'yı belli bir işin temsilcisi olarak gösterdiler. adları: kleio, euterpe, thaleia, melpomene, terpsikhore, erato,polyhymnia, urania, kalliope'dir.
  • michelangelo'nun ünlü heykeli musa, benim aklıma şu küçük ayrıntıyla kazınmıştır:
    kolumuzda yalnızca serçe parmağımızı kaldırdığımızda kasılan bir kas mevcuttur. musa heykelinde bu detay da atlanmamıştır.
    michelangelo, insan vücudunun kas, damar ve kemik yapısını öğrenmek için 12 yıl boyunca geceleri, santo spirito hastanesi morgunda disseksiyonlar yapar. o dönemde kadavra disseksiyonu yasaktır ve yakalanırsa ömür boyu hapis/ölüm cezası alması kaçınılmazdı. bu detayı, bu tehlikeyi göze alarak öğrendi.
    michelangelo'nun es geçmediği bu küçük ayrıntı klasik ustaların mükemmelliğini bir kez daha ortaya koyuyor. görsel
  • freud 22 eylul 1912'de eşine yazdıgı mektupta şöyle der : "ben hergün st. pietro vincoli kilisesine musa heykelini görmeye gidiyorum sanırım heykel üzerine bir inceleme yazacagım." peki neydi michelangelo'nun musa heykelinde freud'un böyle ilgisini çeken ?

    https://ibb.co/wb870yx

    heykelin hikayesi;
    papa ıı. julius'un anıt mezarı için merkezde yer alacak bir musa heykeli yapar michelangelo, musa, sina dagından elinde on emrin yazılı bulundugu levhalar ile döner ancak halkını altın bir buzagı yapıp ona tapar halde bulur ve elindeki levhaları öfke ve hayal kırıklığı ile yere atarak kırar. michelangelo bu andan öncesini tasvir etmiş denir. musa dağın eteklerinden inerken bir kayaya oturmus gelen sesler üzerine basını çevirmiş ve gordukleri karşısında yuzunde ofke, sol ayagı geride parmak uçlarında bir hareket halinde kalkma hareketiyle birlikte elindeki levhalar dusup kırılacak ya da kendi atarak kıracak. ancak freud bu noktada yaptıgı analizler ile diğer yorumlardan ayrılır. musa heykelinin sağ eline dikkat çeker sağ el parmaklarının sakal ile ilişkisine dikkat eder.
    musa gelen sesler uzerine başını çevirmiş ancak baş sola dönerken, sakal levhaları tutan sağ elin işaret parmagının baskısı ile bir tarafa yığılmış görünür. freud bu soruyla başlar analizine neden michelangelo'nun boyle bir ayrıntıyı heykele işlediği ile ilgili

    https://ibb.co/f0zfr83

    ayrıca bir mezar anıtı için neden böyle bir sahneyi seçer michelangelo , genellikle dingin sakin sahneler tasvir edilirken.
    ancak freud tam da bu noktada ayrılır diğer yorumlardan ona göre michelangelo'nun musa'sı ayağa fırlayıp elindeki levhaları kırmayacaktır. sebebine gelince freud şöyle açıklar, evet musa öfkeli biridir daha once bir mısır'lıyı yumrugu ile öldürmüş öfkesi şiddete dönebilen birisi ancak bu heykelde o öfke anından bir sonrasını sakinliğe geçişin işaretlerini görür. bu sebeble bir ressam bulup çizimler yaptırır.
    bu çizimlerde de görüleceği gibi freud, musa'nın gördükleri karşısında öfkeye kapıldıgını sağ elinin sakalı kavradıgını ancak sonra ilahi misyonu ile elin gevşediğini ve sakinleştiğini söyler. freud'a gore michelangelo'nun musa'sı ayaga öfkeyle fırlamayacaktır.

    https://ibb.co/dp1hxvz

    michelangelo tam da bu sakinleşme anını tasvir etmiştir der freud. sağ elin parmaklarının durusunu böyle açıklar. peki mezar anıtı için neden tam da bu sakinlik anını tasvir etmiştir ona da gelelim;

    mezar anıtı için öfkeyle tabletleri kırdığı bir an yerine sakinleştiği bir anı tercih etmesinin sebebini freud, papa ıı. julius'un kişiliği ile bağdaştırır. onun öfkeyle aldığı kararlardan yola çıkar ve hatta michelangelo'nun kendi kişiliği ile hatta söylentiye göre çok çabuk öfkelenen ıı. julius, michelangelo'ya asası ile vurmuştur elinin yavaşlığından dolayı böyle bir kişilik ile musa'nın öfkesini birleştirmiş !

    heykelde ışık-gölge oyunları ustalıkla yapılmış. hz. musa’nın başında iki boynuz bulunmakta.

    https://ibb.co/c9ycbz8

    bu boynuzlar rönesans döneminde yapılan çeviri azizliğinden kaynaklanmakta. bu yüzden italyanlar, traduttari veya tradittori (çevirmen haindir) diye özlü sözleri bulunmaktadır.
    ibranice de “keren” kelimesi ışık yansıması ve boynuz anlamına gelmektedir. tevrat’ı bu dönemde çeviren; hz. musa’nın başındaki ışık yerine, hz. musa’nın başındaki boynuz diye çevirmiş. bu hata uzunca bir süre bu şekilde devam etmiş.
    michelangelo musa heykelini tamamladıktan sonra heykele “konuş” dediği ve bir iki adım geriye giderek elindeki çekici fırlatıp “kalk gidelim” dediği söylenir.

    kaynakça:
    -serkan hızlı
    -sanat karavanı
  • musa hikâyesi sadece incil’de karşımıza çıkmaz. antik dünyada hemen her kültürün yaşanılanları kendine özgü anlatışı vardır. mısırlılar, yunanlılar ve romalıların hepsi neden binlerce insanın kudüs’te yaşamak için mısır’ı terk ettiğini kendine göre açıklama tarzına sahiptir.

    bildiğiniz gibi mucizeler gerçekleştirmiş ve musevi köleleri mısır’dan kurtarmış olan musa, hikâyenin sadece bir çeşidi. diğerleri de var – ve duyduğunuzdan tamamen farklı bir resim çiziyorlar.
    manetho: musa, cüzzamlı kral ve savaş suçlusu
    mısırlılar da musa hikâyesini anlattı, ancak onların yorumunda musa, tanrı vergisi güçleriyle mucize yaratan bir kahraman değildi. mısırlı tarihçi manetho tarafından nesilden nesle aktarılan hikâyede musa, gaddar ve hiddetli bir canavardı- ve hatta musevi bile değildi.

    manetho’ya göre musa, mısır’ı ele geçirmeye çalışan osarsiph isimli mısırlı bir rahipti. firavun cüzzamlı herkesi avaris denilen bir şehirde karantinaya aldı ve osarsiph onları ayaklanma çıkarmak için kullandı. kendini cüzzamlıların yöneticisi yaptı, adını musa olarak değiştirdi ve onları firavunun aleyhine çevirdi.

    musa ve onun cüzzamlılar ordusu sırf mısırlılar inadına musevi hukuku yarattılar. kanunlarını açıkça mısırlıların inandıkları her şeyin tam tersine yaptılar. örneğin sırf mısırlıların taptığı şeylerden biri oldukları için boğaları kurban ettiler.

    musa ve onun cüzzam kolonisi kudüs’te yaşayanlarla bir ittifak oluşturdu. 200.000 kişilik bir ordu kurdu ve sonrasında mısır’ı istila ettiler. önce acımasız zorbalar olarak hüküm sürdükleri etiyopya’yı işgal ettiler. mısırlılar’a göre musa ve halkı hiçbir tür kötülükten ve barbarlıktan kaçınmadılar.
    eski mısırlılar, bir tanrı gibi muamele edilen canlı bir boğa olan aris gibi kutsal hayvanlara ibadet ettiler. musa sadece bu kutsal hayvanları öldürmekle kalmayıp onlara hizmet eden mısırlı rahipleri de bunu yapmaya zorladı. rahipler, kutsal resimlerden yapılmış odun yığınının tepesinde kutsal hayvanlarını canlı canlı yakmaya zorlandılar. sonrasında çıplak bırakılarak ölmeleri için boşluğa yollandılar.

    sonunda – yaklaşık 13 yıl sonra- amenophis musa’yı mısır’dan def etmek için büyük yeterli bir orduyu bir araya getirmeyi başardı. onu, musa ve halkının kudüs’ü mesken tuttuğu suriye’ye kovdu. yine de mısırlılara göre günümüz toplumuna temel oluşturan her musevi kanunu mısıra kin gütmekten daha fazlası olmayan o cüzzam kolonisinde başladı.
    strabo: musa, filozof
    yunan tarihçi strabo’ya göre musa keramet sahibi değildi ve tanrı’yla konuşmadı. o sadece oturan, onun hakkında düşünen ve monoteizmin en mantıklısı olduğuna karar veren bir filozoftu.

    o zamanlar musa aşağı mısır’ın yöneticisiydi, ama kendi ülkesinde var olan geleneklerden hoşnut değildi. tanrı’nın bir erkek ya da bir hayvan olamayacağına ama ‘’hepimizi kapsayan tek şey’’ olması gerektiğine inanmıştır.

    buna o kadar aklı yatmıştı ki makamından vazgeçti ve kendi ülkelerini kurmaları için bir grup insana liderlik etti. bu insanlar köle değildi ve bu da bir isyan değildi. strabo’ya göre onlar musa’nın dünya görüşüne katılan ‘’sağ fikirli insanlardı’’ ve hiç kimse onların gitmesini engellemeye çalışmadı.
    musa ve halkı işgal etmek zorunda olmadıkları kudüs’e gittiler. strabo’ya göre o, çorak ve sulak bir alandandı ve başka hiç kimse onu istemedi. orada çevre halkının isteyerek onun krallığına katıldığı popüler ve çok az kuralları olan hoşgörülü bir din ortaya koydu.

    ancak musa’nın ölümünden sonra kudüs, kosher diyetini ve sünnetini getiren ‘’batıl inançlı kişiler’’ tarafından ele geçirildi –strabo’nun her şeyin musa’nın düşündüğünün tersine gittiğini öne süren fikirleri.

    atrapanus: musa, mısır savaşı kralı ve kült lider
    musevilerin bile birden fazla musa hikayesi var. musevi tarihçi atrapanus’un kendine ait bir hikâyesi var ve musevi olmasına rağmen exodus’taki hikayeden tamamen farklı.

    atrapanus’a göre musa, aşağı mısır kralı chenephres’in olduğu için yükseldi. chenephres, musa’nın kendi oğlu olduğunu düşündü, ancak belli ki baba ve oğul arasındaki bağ, cheprenhes’i onu öldürmeye çalışmaktan alıkoyacak kadar yeterli değildi.

    chenepres, musa’yı etiyopya’ya karşı kazanılamaz bir savaşın içine belki musa ölür umuduyla en kötü askerlerine liderlik etmesi için gönderdi. ancak musa, etiyopya’yı fethetmeyi başardı. mısır’a karşı bir savaş kahramanı haline geldi ve aynı zamanda süreç içinde çeltik kargasını şehrin kutsal hayvanı ilan etmesinden başlayarak hikayenin sonuna kadar kutsal görevden ilkini bulacaktı.
    ikinci kutsal görevine insanlara öküzleri tarımda nasıl kullanacaklarını öğrettiği memfis’ geri dönünce başladı ve süreç içinde apis kültünü başlattı. ancak yeni kültünün zevkini pek uzun süremedi. babası, onu öldürmesi insanlar kiralamaya başladı ve mısır’ı terk etmekten başka seçeneği kalmamıştı.

    sürgündeyken, tanrı birden ortaya çıktıktan ve mısır’ı işgal etmesini söylediktensonra üçüncü kutsal görevine başladı. musa söylenileni yaptı ve süreç içinde musevileri kurtardı – ancak bu hikayedemusa çok daha fazla etkiliydi. o, sadece firavunun kulağına tanrının adını fısıldadı ve firavunun dili tutuldu ve ölü biri gibi oldu.

    tacitus: musa ve sürülmüş ateist
    romalı tacitus musa hikâyesini ele aldığında, onu tam istediği şekilde yapmaya kararlıydı. hayattayken, musa hakkında etrafta dolaşan birçok farklı hikâye vardı. ona bir anlam ifade eden kısımları çözmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

    tacitus çoğu yetkilinin akış hakkında hemfikir olduğunu yazdı. manetho gibi, onun hikayesi domuz etinden yayıldığını söylediği mısır’da cüzzam salgını vardı. ancak savaşa girmek yerine musa ve diğer cüzzamlılar sadece hep beraber ülkeden sürüldüler ve çöle gönderildiler.

    bakir doğada musa halkına ikisinin de onları terk ettiğini söyleyerek tanrı ve insana karşı çıkmalarını emretti. karşılığında sadece kendi sağduyularına güvenmelerini öğretti. çöl boyunca yüzeyden su fışkırtıp hayatta tutarak onlara liderlik etti – ama bu bir mucize değildi. otlak alanları takip ederek yeraltı su kanalları buldu.
    filistin’e vardıklarında musa yeni bir din ortaya koydu- tacitus’a göre o dine inandığı için değil o dinin ‘halkının bağlılığını korutacağına’’ inandı.

    kosher diyetini ise domuz eti cüzzama neden olduğu için ortaya çıkardı. oruç tutmayı ise çöldeki yolculuklarını anmanın bir yolu olarak gösterdi. onlara çöldeki yolcuklarını anmak için yedinci günü kutsal tutmalarını buyurdu. bu hikayede 40 yıl değil, 7 gün sürdü.

    yine de, tacitus aracılığıyla tarihin nasıl yaratıldığına dair güzel küçük bir bakış attık. mısır hikâyesinden, musevi hikâyesinden kısımları aldığını ve hepsini kendi dünya görüşünde süzdüğünü görmek kolaydır.

    ama bu sadece faklı bir görüş- gerçek değil. gerçek musa her kim olursa olsun günümüzde onu sadece tarihin prizması aracılığıyla bölündüğünü görebiliriz. gerçek, gerçeğin küçük kırılmalarına ayrıldı ve her biri onu anlatan toplum tarafından renklendirildi.

    kaynak: ancient-origins
    nereye dergi
  • bazılarınca sudan çekip çıkartma anlamına gelen kelime.
  • alper canıgüz'ün kaleme aldığı ve arka kapak yazısındaki tarife binaen; eğlenceli, heyecanlı ve kışkırtıcı bir absürd macerası, gizliajans isimli kitabında yer alan baş karakterin adıdır. yine arka kapak yazısında kısaca tarifledikleri üzere, genç ve avare bir metin yazarıdır ve dünyanın şahsına karşı kurulmuş bir komplo olduğuna inanmaktadır.

    edit:imla
  • kelime anlamı olarak "sudan kurtarılmış, çıkarılmış" manasına gelir.
hesabın var mı? giriş yap