• (bkz: hicri takvim)
  • kadınların kukularına çok fazla kafa yordukları için başka bir şeye ayıracak vakit ve zekalarının kalmaması.
  • müslümanların sürekli başkalarına bahane bulduğu sebepler. moğol akını, amerika'nın keşfi, sanayi devrimi, batının reform-rönesans ile kültürel zıplama yapmış olması (e sen de yapsaydın rönesans?) falan filan...

    bir de "batının başında belalar yoktu, geliştiler, bizim başımızdan bela hiç eksik olmadı" argümanı var. e veba olsun, engizisyon olsun, bitmeyen savaşlar olsun, batı da kendine has karanlıklardan geçti... herşeyden önemlisi, batıyı geçtik; ortada hindistan ve çin gibi iki dev örnek var. cengiz han çin'in de üstünden geçti, nüfusunu yarıya çekti, yaktı yıktı cehenneme çevirdi. ona rağmen adamlar toparlandılar ve bugün itibariyle konumları ortada...

    öte yandan müslüman aleminin belirli bir süre "ileri" olması da o kadar uzun bir süreç değil ve tamamen görece. müslümanlar hiçbir zaman bütün dünyayı kültürel olarak domine edemediler, tam tersine kültürel olarak hep başkalarının gölgesinde kaldılar... en büyük islam imparatorluğu olarak nitelendirilebilecek osmanlı bile gidip mekke'yi başkent yapmadı, konstantiniyye'yi yaptı. yorumu kendinde saklı.
  • kapitalist üretim mantığını içselleştirememeleri. bu; sermayeyi biriktirmekten ziyade dağıtmayı amaçlayan osmanlı ekonomik politikaları sayesinde üretim girdisinin oluşmamasına, üretim girdisinin olmaması bilimsel gerilemeye, bilimsel gerileme askeri gerilemeye, askeri gerileme siyasal yapının sürdürülememesine neden oldu.

    aradaki anlayış farkının büyüklüğünü şu örnekle izah etmeye çalışayım. merkantilizm temelde ülkelerin altın biriktirmesi gerektiği ilkesine dayanan bir ekonomik politikadır. yeni çağda avrupa ülkeleri altın biriktirmek için ithalata vergi ve kotalar koyarken fatih sultan mehmet'in icat ettiği ekonomik politikaya göre ithalat değil ihracat yasaktır. çünkü ihracat ülke içindeki emtianın miktarını düşürür. bu ise enflasyona neden olur. halbuki fatih'e göre osmanlı pazarında mal bol ve ucuz olmalıydı. bir sultanın başarısı ancak böyle anlaşılabilirdi. bunun sonucu olarak ithalatın serbest ihracatın yasak olduğu osmanlı ekonomik rejimi yüzyıllar boyu açık verdi. açık vermek kapatılacak borç demektir. borcunuzu ya kazanarak ya da elinizdeki servet mallarını satarak ödeyebilirsiniz. geleneksel toplum için tek gerçek servet malı topraktır. osmanlı uzun süre açığı yeni topraklar kazanarak (fetih) kapattı. ne zaman ki bu sürdürülemez hale geldi gerileme başladı ve çöküşle sonuçlandı.

    zaten haritalara bakıldığında osmanlı imparatorluğuyla cumhuriyet türkiyesi arasındaki toprak farkı kolaylıkla görülebilecektir. 'neden kaybettik' diye bir soru aklınıza gelirse dedelerimizin o toprağı satıp yediğini düşünebilirsiniz.
  • kesinlikle çaydanlık şakası. daha ne olduğunu dün öğrendim. hayatımda bu kadar komik ve boş bir aktivite görmedim. onlarca video izlemekten, anıra anıra gülmekten kendimi alamadım. ben yeni bir videoya geçtikçe, sağ tarafta yenileri belirdi. bitmedi saatlerce. youtube bir video paylaşım sitesi olmaktan çıkıp çaydanlık şakası sebiline dönüştü adeta. o an farkettim ki salonda oturup televizyon izlerken çay içme kültürü olan tüm ülkelerin gelişememesinin sebebi budur. herkes birbirine çaydanlık şakası yapma derdinde oğlum! bilim ve teknoloji nasıl ilerlesin? çaydanlığı babasının taşaklarına doğru devirip "alllaaaaaaaahhh!" diye havaya zıplayan ebeveynine götüyle gülen ergen bu görüntüden sonra fen lisesini mi kazanacak? uzaya mı çıkacak? atom mu parçalayacak?

    hayır. patlayan sigara ile muammer abi'yi altına sıçırtacak.
  • sosyolojik olayları tarihsiz, tarihi de günümüz koşulları ile yorumlayıp tespit sıçan buradaki arkadaşlarımızı sahnenin kenarına alalım lütfen.

    roma imparatorluğunun çöküşünden rönesansa dek; avrupa'da unutulan eski yunan ve mısır felsefe/bilimleri tüm dünya'nın bu karanlık çağında sadece ortadoğu islam toplumunda muhafaza edilip işlendi. helenizm ve roma mirasını aktif bir şekilde işleyen ve bunları çin kültürünün ürünleriyle birleştirip üretici bir çizgiye geçmiş olan arap kültürü; doğuyu batıyı ve tarihsel birikimleri sentezlemişti. mimari, felsefe, matematik ve tıp alanında o zamanın diğer toplumlara nazaran daha ileri bilimine ve uygar kültürüne ulaşmıştı.

    bilindiği gibi de avrupa'da rönesansın, matbaanın ve sanayi devriminin temelinde yatan herşey haçlı seferlerinde avrupalıların araplardan öğrenmesiyle başlamıştı.

    peki neden böyle oldu?

    islam devriminin ardından ilk ve son altın çağını yaşayan ortadoğu dünyanın geri kalanına nazaran daha açık görüşlü ve rasyonel iken önce batı sonra ise doğudan gelen iki büyük istila sonucunda dışa kapalı, kendi dininden olmayanlara karşı şüpheci ve düşmancıl olmaya başladı.

    özellikle 10-11. yüzyıllarda ortadoğu uygarlığının toplum refahı ve hoşgörü olarak üst düzeyde olduğu su götürmez bir gerçektir. bunun akabinde başlayan haçlı seferlerinde, batıdan gelen geri kalmış barbar hristiyan toplulukların bu savaşlar sırasında işgal ettikleri antakya, halep, maarra ve mısır'da toplu ve organize yamyamlık yapılmış, binlerce arap-türk savaş esiri ve cesedi haçlı orduları tarafından yenilmiş, yetmediğinde mezarlardan çıkarılmıştı. toplu tecavüzler, hayvan ve insan kanı ve idrarlarının içilmesi, ele geçirilen bazı şehirlerde insanların diri diri yakılması vs gibi pek çok vahşet ve katliam yaşandı.
    (bkz: arapların gözünden haçlı seferleri) (bkz: amin maalouf) (bkz: charles mills) (bkz: thomas fuller)

    yamyamlık, ortaçağ avrupa’sı için yeni ve marjinal bir olgu değildi. savaş ve kıtlık başta olmak üzere en ufak bir sıkıntıda dahi hristiyan avrupalılar, yamyamlığa başvurabiliyorlardı.
    (bkz: richard sugg) -richard sugg mummies, cannibals and vampires: the history of corpse medicine from the renaissance to the victorians-

    aradan geçen 200 yılda batıdan gelen haçlı kalıntıları yavaş yavaş tekrar batıya sürülürken bu kez de doğudan yeni bir gayrimüslim istila geldi.

    çekirge gibi önüne çıkan her medeniyeti tüketip yok eden moğol istilası, savaş yasalarından ve hülagü'nün islam düşmanlığından ötürü yine ortadoğuda büyük katliamlara, birçok islam eseri, şehri ve ileri geleninin yok edilmesine imza atmıştır. islam uygarlığının sembolü olan bin bir gece masallarında kalmış olan o olağanüstü altın kubbeli mükemmel bağdat şehrinde kelimenin tam manasıyla taş üstünde taş bırakılmamış, arap dünyasının birikiminin çoğu yakılıp yıkılmıştır. geri kalanlar ise avrupa'ya götürülüp orada 19. yy'e dek ders kitabı olarak okutulmuştur.

    sonuç olarak

    önce batıdan, sonra doğudan gelen iki gayrimüslim istila ile ortadoğu islam uygarlığının birçok güzel şehri, bilimsel ve sanatsal zenginliği yok edildi. bu süreç 300 yıl aralıksız sürdü.

    daha da kötüsü burada başlayan süreç ile ortadoğulu müslüman toplumlar (araplar, türkler, kürtler) kendi içine çekilerek, eski dinamikliğini, üreticiliğini ve parlaklığını kaybetti. doğuya ve batıya; avrupa'ya ve gayrimüslimlere şüphe ve nefretle bakmaya başlayarak araya görünmez duvarlar örüp kültürel etkileşimi minimuma indirdiler.

    bu salt benim yorumum değil, tarihsel ve sosyolojik bir gerçektir.
    sonun başlangıcı böyle başladı.

    sonrası yeniliğe karşı korku, sonrası cehalet, sonrası bilimsizlik, sonrası yabancılara karşı korku,sonrası hoşgörüsüzlük, sonrası bağnazlık, sonrası yobazlık; zaten sonrası da osmanlı...
  • moğol istilasının ardından bölgede hakimiyeti eline alan türkler olmuştur. öncesinde müslüman araplar yaptıkları bilimsel çalışmalarını "islamlaştırmadan" yaparlarken türklerin yönetimi altında bilim "kuran'ın vazettiği dünya görüşünü önemsemiyor" diye eleştirilmeye başlandı. zamanla osmanlı'nın sürekli gerileyen, yobazlaşan yeniliklere karşı çıkan iktidarının ve şeyhulislamın etkisiyle bölge halkları bilimsel gelişimini osmanlı hakimiyeti yok olana dek kaybetmiştir. hep büyük islam arap bilginleri hem de türk bilginleri (hezarfen) katledilmiştir. evet uzun lafın kısası osmanlı iktidarı (türk halkı demiyorum) öncesinde haçlı seferleri ve moğol istilasından darbe almış alan ortadoğu kültürünü, bilimini ve sosyal hayatını dibe vurdurmuş, yüzyıllarca süregelecek ve hala bizi etkileyecek biçimde bitirmiş mahvetmiştir.

    radikal islam ve osmanlı.....

    '3 kıtaya hükmetti' diye övülen imparatorluklar askeri alan haricinde hükmettiği her yerin gelişmemiş olmasına sebep olmuştur. 1.osmanlı sınırları dahilinde olan türkiye, suriye, ırak, filistin, arabistan, mısır, libya, tunus, bulgaristan, moldovya, kırım, macaristan, bosnahersek, kıbrıs, gürcistan, romanya vb gibi ülkelerin hepsinin tek ortak noktası nedir diye kendimize soralım..
  • şeyhülislam kurumu. osmanlı döneminde padişahların danışmalık amacı ile oluşturduğu bu kurumum katılaşmış, yüzyıllara malolmuş varlığı ve kişisel yorumlarıdır. işin içine kişisel yorum girdiği andan itibaren herşey başkalaşmaya başlamış demektir.

    bakınız selçuklu dönemine. islam alimlerinin geometri, cebir, astronomi vb. alanlarda tartışılmaz üstünlüğü mevcut. ne zaman ki şeyhülislam gelmiş osmanlıya; o haram, bu günah, şu caiz değil, bu sünnettendir diye diye önünü tıkamış toplumsal gelişimin. aynı şey şu an için de geçerli. bakınız tarikatlar ve bu tarikatların liderleri. halbuki dinlerin emirleri ve kitapları yeteri kadar açık. kitapta yazılanları yap-yapma olarak ayrılmış. ötesine ne gerek varki.

    aynı şey ortaçağ avrupası, engizitörleri için de geçerli.

    edit : ve şimdi bir bakan çıkmış diyor ki; müslüman bir ülke olduğumuz için bilim adamı çıkaramıyoruz. vizyonsuz. tarihten bir haber. sen önce bir seküler davran. bunu toplumun geneline yayacak kültürü oluştur. din ile devlet işini, bilimi, sporu, kültürü ayrı yerlere koy. hastalara haram ilaç yazmak günah diyen doktorlar türemiş toplumda. sen çıkıp bilim adamı yetiştiremiyoruz diyorsun.
  • iki günü bir olan bizden değildir hadisi üzerine pek az düşünmesi.
  • hani gören de zanneder ki, hıristiyanların yoğun yaşadığı ülkelerin her yönden daha gelişmiş olmalarının sebebi; hz isa'nın bilimsel ilerlemenin önemine ait sözleridir.

    yok öyle bir şey. hz muhammed'in "ilim çin'de de olsa alınız" yahut "iki günü bir olan bizden değildir" demesinin bilimsel ve sosyo kültürel ilerleme için hiç ama hiçbir olumlu katkısı yoktur, olamaz da zaten...

    bilim (ve sosyal ilerlemeler) ancak "özgür akıl" ile mümkündür. batının ileri olmasının altında yatan en önemli etken de, özgür akılların dilediğince fikir üretmelerine olanak sağlayacak imkana kavuşmuş olmalarıdır. siz, kilisenin ve hıristiyanlığın bilimsel ilerlemeleri desteklediğini, kadının toplum yaşamına daha fazla katkıda bulunması için çaba sarfettiğini veya özgürlüklerin artması için fetva üzerine fetva yayınladığını mı sanıyorsunuz?

    yahut, hıristiyan bilim adamları yeni keşifler yaparken incildeki bilimi ve araştırmayı teşvik eden ayetlerden ilham aldıklarını mı düşünüyorsunuz?

    şurada, islam dünyasında bilimsel ve sosyal anlamda gelişmeye müsait tek devlet var, o da türkiye. böyle olmasının tek nedeni de, dini baskının diğer islam ülkelerinden daha az hissediliyor olması. bizim "tesettürlü" kadınlarımız bile, diğer islam ülkelerinde "asla ve kat'a" giyilemeyecek kıyafetler içinde geziniyorlar. hani, götünü açan türbanlı, mini etek giyen türbanlı vs başlıklarında dalga geçiyorsunuz ya, işte o. o kadınlardan milyonlarca var türkiye'de... düşünün diğer islam ülkeleriyle aradaki inanç farkının ne derece olduğunu...

    neyse, konumuza dönelim.

    müslümanların geri kalma nedeni, tutucu baskının son 1.000 (bin) yıldır devletler yoluyla toplumun üzerine çökmesi ve halkın fikri özgürlüğe kavuşmasının olabildiğince engellenmesidir. evet, bunun için islam dinini kullanmışlardır, kullanacaklardır da...

    islamın kabullenici inancının bunda etkisi var mıdır bilinmez ama, dağa taşa, ota böceğe tapan pagan afrika halklarının da şimdiye kadar müslümanlarla aynı kaderi paylaşıyor oluşu, işin dinle imanla ilişkisi olmadığını açıkca göz önüne sermesi açısından yeterli...
hesabın var mı? giriş yap