• anarşist liberal sinan'ın sulukuru gecelerinin birinde aklına gelen bir fikir olsa gerek.
    sabahında da üç kuruş paraya köpek gibi çalıştırdığı, her fırsatta aşağıladığı, tekme attığı, ayakabısını üzerinde sildiği çalışanlarına çektirivermiştir.

    hayatta en sevmediğim şey, eski kafalı kemalist, cumhuriyet'i eleştirenlere karşı: 'cumhuriyete bok atmak pirm yapıyor tabieüeeh...' tarzı yakıştırmalarıdır. ancak sinan, bilgisizliği, tarihi bugünden değerlendiren sığlığı ile öyle bir şey yapmış ki, vallahi admı zorla kemalist yaparlar.
    yuh be yuh yani!

    hangi şartlar altında cumhuriyet yönetimi ne amaçlarla ne gibi yaptırımlar uygulamış etraflıca araştırmadan, cihangir özerk cumhuriyeti'nin pofuduk koltuklarıdan 70 yıl önceye bakıp da ahkam kesmenin sonucu olsa olsa bu kadar olur.

    o kadar eleştirdiğin cumhuriyet yönetimi olmasaydı, sen 70 yıl öncesine kurguladığın bu, kadınlı-erkekli saz çalıp şarkı söyleyen türk taşra halkı hikayeni rüyanda bile göremezdin.
    cumhuriyete kadar kadınlar erkeklerle birlikte oturup şarkı mı söylemiş ulan?
    farkında olmadan cumhuriyet'in anadolu'da yaptığı devrimin altını çizmişsin, bilsen yapmazdın!

    ha o cumhuriyet'in ilk yılları ve öncesinde kadın erkek saz çalıp türkü söyleyenler yok muydu? elbet vardı, aleviler, tahtacılar vs., ama onlar da mümkün mertebe kılıçtan geçirilip yakılıp dururlardı. cumhuriyet yönetimi, (en azından bir süre) kadın erkek saz çalıp türkü diyenleri yanmaktan kurtardığı için hiç sanmıyorum ki kadın erkek saz çalıp türkü diyenler senin filmindeki gibi cumhuriyet'ten mutsuz olsun.

    hoş, cumhuriyet de tavsayınca, senin o filmindeki kadın erkek bir arada saz çalıp türkü diyenleri yakmaya başladılar yine ya. yakanlar da senin hani o çok fena halde liberal bulup götünnü dibinden ayrılmadığın siyasiler ve büzüktaşları, ama sen o kadar katmanlı düşünemezsin değil mi? yorma kendini, uzan bi drink al, hülyalara dal, kafan biraz toparlanınca cumhuriyet'e saldıracak yeni bi fikirler bulursun elbet.

    benim de emrimde çalışan yüzlerce adam olsa ve benim de içim onları sömürüp onlara köpek muamelesi yapmayı kaldırsa, ben de yarın sabah kalkıp senin filmine devam etmek isterdim.
    örneğin 70 yıl sonra yazardık ekrana, di mi sinan?
    sonra görüntü siyah beyazdan renkliye dönerdi, zaman geçti hesaba, yönetmensin, sen anlarsın böyle numaralardan di mi?
    gene böyle sazlı sözlü bir gece, kadınlar erkekler bir arada saz çalıp türkü söylerken hani dini bütün müslümanlar kapılarına dayanıp camları taşlarlar, o güzel ahşap evi bir güzel ateşe verirlerdi ha sinan, nasıl olurdu?
    böyle alevlerin arkasında kendi kültürlerinin müziğini yapıyor oldukları için ve artık o kaka cumhuriyet'in baskısı altında ezilmediklerinden mütevellit mutlu, ama öyle zorla değil, içten ie mkutlu olan insanlar görürdük. mutlu mutlu yanarlardı sinan, ha, nasıl olurdu?

    ayıp mı olurdu?
    kime?
    onları yakan senin liberallere mi?
    valla sen daha iyi bilirsin sinan.
    sinan?!!
    ama gene kaymış gitmişsin be abi...
  • asla yaşanmamış ve hiç bir zaman olmamış bir "evde halk müziği çalanları basma" olayı ile cumhuriyeti eleştirmeye çalışmış bir film.
    tarihi biraz araştırarak film çekse sinan, bu kadar rezilleşmeyecekti,
    burada yorum yazanlardan tarihi okunmalarını belemeyorum;
    zira olmayacak, tarihi bir ülker bayiisinden öğrenmeye devam edecekler.

    özetle:
    - halkın halk müziği/türk müziği söylemesi, dinlemesi hiç bir zaman yasaklanmamıştır.
    - zamanında, kötü icra edilen klasik türk musikisi ile ilgili atatürk bir yorum yapmış, bir işgüzar yönetici de, "halk müziği için değil" klasik türk müziği için radyoda yayınlanmasın kararı almıştır.
    - bir süre bu yasak devam etmiş, atatürk'ün budan haberi olduğu anda yasak kaldırılmıştır.
    - bu dönemde radyoda türk halk müziği yayını da devam etmiştir.
    - hiç bir vatandaş, herhangi bir müziği dinlediği için devlet tarafından bir baskıyla karşılaşmamıştır.

    aksine yönelik bir iddiası olan varsa, hodri meydan; belgeleri görelim.

    asıl önemli nokta:
    sinan bu filmiyle, 1934 yılında olan bir oayı anlatmakta ve hiç bir zaman olmamş bir ev basılma sahnesini canlandırmakta.
    pekişu an hangi yıldayız: 2013.
    peki bugün evde kızlı erkekli müzik çalarsan başına ne geliyor:
    vali. amk! vali ve polisleri!
    sinan'ın ağzını yaya yaya yaladığı hükümet,
    aynı evde gençlerin bulunmasına karşı polisi devreye sokuyor.

    sinan bunu üzeirne bir film yapabiliyor mu?
    gut ister!

    özetle...
    sizin özgürlük anlayışınızı!
    sizin liberal kafanızı!
    sizin ironinizi.
    sizin eleştirinizi
    ...
  • atatürk dönemine ilişkin sinan çetin'den müthiş bir çarpıtma ve karalama.

    radyo yasağı hadisesi, olmadığı gibi gösterilmiş bu hadise abartılmıştır. zira rahmetli muzaffer sarısözen'i sonuna kadar destekleyen, anadolu'nun binlerce yıldan süzülme türkülerinin kültür bakanlığı ve dolaylı olarak ileride trt kayıtlarına geçmesini sağlayan atatürk'tür. atatürk'ün bir türkü ve folklor aşığı olduğunu bilmeyen araştırmacı neredeyse yoktur..

    velhasıl kelam; atatürk'ün yanındaki bazı kraldan fazla kralcı, her alanda işin suyunu çıkarmaya çalışan kıt akıllı bi kısım zevatın, radyoda kısa bir süre yine ata'nın duyar duymaz emriyle düzelttiği yanlış anlamadan mütevellit yayın yasağı doğrudur. genç cumhuriyet'in kimi uygulamalarının totaliter sayılabileceği de doğrudur.

    lakin ellerindeki tüfekleri türkü söyleyenlere doğrultan, bunları hani neredeyse "vurdu vuracak" bir tehditle "cumhuriyeti temsil eden" bir tavırla basan jandarmaya hangi tarih, hangi köy odası tanıklık etmiştir? el insaf..

    atatürk ve uygulamaları halkın türkülerini silah zoruyla susturan değil aksine halkın sazına, türkülerindeki güzellemelere konu olan olgulardır.

    "dolaylı cumhuriyet karalayıcılığına, akp borazanlığına bir ara ver. biraz vicdanlı, merhametli ol sinan çetin. bu bir temennidir."
  • ahmet koçun tanıtımını üstlenmiş, ayar verme malzemesi olarak kullanılan kısa film denemesi. herhangi bir olayı, olmasını sağlayan olaylardan, başlangıcından ve sonucundan bağımsız olarak sergileyerek, yapılanın haksızlık veya yanlışlık olduğunu söylemek , geçmişte gerçekleşmiş ama doğru aktarılmayan bir olayla bugün yapılan ve herkesin bildiği yanlışları eşleştirmeye çalışmak, hiç kimseye fayda sağlamaz, kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramaz, kaş yapalım derken göz çıkarmaya neden olur.

    "insanların müziğine, kültürüne, yaşam tarzına yasaklar koyan siyasi otorite, hayatın karşısında daima tuhaf duruma düşmüştür."

    evet bu olayda siyasi otorite tuhaf duruma düşmüş, bunda yadsınacak,inkar edilecek bir şey yok. söyleneni yanlış algılayan karar ve uygulama mekanizmasındaki bir veya bir kaç kişinin bütün ülkeyi etkileyecek yanlış bir uygulama ortaya koyması cidden trajik, cidden komik. ama bu uygulamayı ahmet koç gibi bir saz üstadının albüm tanıtımına çevirmek, halkın telaffuzlarını tebessüm malzemesi olarak kullanmak, güvenlik ve asayişi sağlamakla görevli insanları, kendileri de köylü olduğu halde " siz köylü müsünüz, ne diye köylü türküleri söylüyorsunuz" gibi saçma cümleler kullandırarak eğlence malzemesi haline getirmek, ki bunları bugünkü siyasi otoriteye, muhalefete veya ülkeyi yöneten diğer dinamiklere "sizin bugün yaptığınız o günlerde onlar tarafından yapılanlardan farklı değil" demek için kullanmak, hiç ama hiç hoş değil.

    denk gelmedim ama sinan çetin, levent kırcayı sahip olduğu mizahi tarzdan dolayı eleştirdi ise, artık bunu hangi yüzle arkasında duracak,onu merak ediyorum ben. onun tarzını kopyalayan ve hatta maksadını aşan bir çalışma olmuş bu...
  • cumhuriyetin ilk yıllarında halktan kopuk, inme bir kültür oluşturma sırasında, kural koyucuların içine düştüğü çok sayıdaki trajikomik durumdan birini çok güzel işlemiş. evet kurulan devlet yeniydi, evet miras olarak aldıkları halk eski devlettendi, jüpiterden halk da getirelemeyecekti. tek yol olarak halkı değiştirmeye çalıştılar.

    bu değişim bir reformist değişimden ziyade, eskiyi yıkıcı ve kendi istediğini zorla inşa edici bir kültürleme şeklinde olacaktı. o kadar insafsızca uygulanmaya çalışıldı ki, bu filmdeki durumlara kadar düşürüldü.

    şu anda halkın koyun sürüsü olarak görüldüğünden şikayet eden kesim, o zamanlar halka koyun kadar dahi değer vermiyordu. bizim dediğimizdir tek doğru, bizim istediğimizdir tek olması istenen...

    sanırım cumhuriyet dönemine eleştri getirdiğinden bu denli gocunuluyor eleştiriliyor ama yiğidin hakkını yiğide vermek lazım. şölenlerle pankartlarla halkın cumhiriyete geçtiğiğini dikte etmeye çalışan kesimi gözler önüne sermiş. bugün dahi halkla, toplumun tabanıyla barışamayan bir zümreyi nasıl oluşturmaya çalıştıkları daha aşikar olmuş.

    cesur bir perspektif. sanırım biraz daha özgür düşünebildikçe, biraz daha devlet dogmalarından arındıkça daha cesur filmler göreceğiz. tebrikler
  • eksiği çok fazlası yok at gözlüklü kardeşlerimiz kabullenemiyorlar cumhuriyet döneminin tam anlamıyla bir istibdad dönemi olduğunu..
    sorun oradan çıkıyor! neymiş efendim yanlış anlaşılmış da öyle yapılmak istenmemiş.. tabii canım öyle yapılmak istenmemiş de bu yüzden insanlar onlarca yıl sürekli dinleyebildiği arap ülkelerinin radyolarını dinlemişler.. kendilerine batıdan daha yakın buldukları için uzunca süren bir arabesk dönem de bu yüzden milletin başına sıkıntı olmuş bu müzik ve onun sanattan yakından uzaktan alakası olmayan tezahürleri.. yok o istibdad olmasaymış olmazmış öyle erkekli kadınlı bir meclis bık bık.. altmışlara kadar türkiye'de türk müziği konservatuarı yok! neden dünyada genel itibariyle batıya ve sadece bize özgü olan klasik müzik türü bizde yasaklanmış? avrupalılar paylaşamıyorlar aralarında kendi klasik müziklerini o kadar değer veriyorlar.. üstelik iki nota arasında batıda bir ara ses vardır diyez bemol dediğimiz türk müziğinde dokuz ayrı koma vardır çok girift bir yapısı sistemi var makamlar üzerine kurulu.. batıya oranla çok daha zengin merak edenler açsın nazariyet kitaplarına baksınlar.. övünç kaynağı olabilecek bize özgü diyebileceğimiz klasik musikimiz neden yasaklanmış? bırakalım onu bunu da müzik neden yasaklansın ki? bu saçmalıklar sadece bizde olmamış merak etmeyin ama bizim kadar da ileri gideni olmamış neden acaba? bolşevik rusyasında bizimkine benzer kısa süreli bir uygulama olmuş adamlar sanata set çekmenin yanlış olacağını çabuk anlamışlar..
    olay sadece müzikle de bitmiyor. muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak adına yapılmayan yok! alfabe yasaklandı dil değiştirildi.. ver avrupalının eline üçyüz sene önce yazılmış neşredilmiş kendi dilinde bir kitabı, kelime kelime anlayabilir. sadece bazı kavramlar eklenmiştir dillerine zamanla. ama biz başlığını okuyup anlamakta aciz kalırız.. bir gecede millet cahil oldu demiyorum.. geçmişi kopar kimliği kopar dili düsünceyi kopar sanatı kopar budanmış ağaçtan farkımız kalmamış.. tekkeler türbeler kapatıldı zaviyeler kapatıldı dini eğitim veren klasik sanat eğitimi veren.. yaa huu on beş sene öncesine kadar osmanlıca kelime yazıpı neşretmek yasaktı.. herşey kapatıldı kılık kiyafet bile zorla kanun haline getirildi yüzlerce sene memleketimizde arapça okunan ezanın dili bile değiştirildi.. ibadet hanelerimiz samanlık yapıldı odunluk yapıldı.. hasılı kaynak kurutma operasyonu yapılmaya çalışıldı.. islamı dini osmanlıyı hatırlatan herşey silinmeye çalışıldı sorun sadece kimlikti kim ne derse desin.. o kimliği korumaya millete yemin edenlerin millete ihanetinden başka birşey değildi olanlar.. bugün sanat adına o yıllarca tahkim edilmiş istibdadın yaptıkları eleştirilmeye yeni yeni başlandı ama yine de onlarca insanı rahatsız etmiş.. düşündürücü..

    o kolları kanatları kırılmış dalları budanmış ağacın dibinde akıttı millet gözyaşını tekrar neşv ü nema buldu kurumadan dalları uzadı meyve vermeye başladı kendini meyve zanneden yabaniler de çok ne yazık ki.. allah sonumuzu hayretsin ne diyeyim..
  • 1934 ve 1936 nın ilk yarısına kadar uygulanan bir türkü yasağından bahsediyor videonun başında. yani atatürk'ün cumhurbaşkanı olduğu yıllar. ata'nın türk müziği sevgisi malum. boyle bir yasağın da o dönemlerde uygulanıyor olması kafa karıştırıcı.

    işin aslı ise şöyle :

    "1934 yılı başlarında, radyodaki türk müziği yayınlarına eleştiriler yoğunlaşmaya başladı. bu tartışmalara son noktayı atatürk koydu. 1934 kasım’ında büyük millet meclisi’nin açılış konuşmasında o yıllarda dinletilen müziğin yüz ağartacak değerde olmaktan uzak olduğunu ifade ederek, “ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri toplamak ve onları son musiki kurallarına göre işlemek” gerektiğini söyledi. gazi’nin bu konuşmasının hemen ertesinde içişleri bakanlığı, istanbul ve ankara radyolarında türk müziği yerine yalnızca “garp tekniğiyle bestelenmiş” parçaların çalınacağını açıkladı.

    ilk radyocularımızdan ve aslen çankırı'lı olan rûşen ferid kam’ın prof. kocabaşoğlu’na aktardığı bilgiye göre, yasağı bitiren atatürk oldu. köşkte tamburacı osman pehlivan’dan rumeli türküleri dinleyen atatürk, bu türküleri radyodan halka da dinletip dinletmediğini sordu. osman pehlivan’ın “gazi hazretleri, siz radyoda türk müziği yayınlanmasını yasakladınız, buna imkân bulamıyoruz.” şeklindeki cevabı karşısında atatürk “bunu da yanlış anladılar.” dedi ve derhal radyoya gitmesini ve bu türküleri radyodan da yayınlamasını emretti"

    net bir şekilde anlaşılıyor ki atatürk'ün emri doğrultusunda olmayan tamamen yanliş anlaşılmadan kaynaklanan gereksiz bir yasak bu.

    filmde yasağın eleştirisi eğlenceli bir şekilde yapılmış fakat işin aslının eksik yansıtılması,izleyenlere yanlış mesajlar verebilir.
    videonun sonuna yasağın nasıl kaldırıldığına ilişkin bir not düşülmeli idi. *
  • her zamanki gibi ilkokul kompozisyonu düzeyinde bir sinan çetin eleştirisi.. inanılmaz bayat konsept. saf köy insanı, batı-doğu yabancılaşması, zorlama düzeyde bir doğalcılık, bilmeyene yabancı kelime telafuz ettirme komikliği. off ya içim şişti beş dakikada. sinan çetin lazlarla çay reklamı çekmeye devam etsin.
  • iyi kötü bir şey diyemem ama klasik bir sinan çetin filmi. başlangıçta yönetmenin adını görmeseydim de o askerleri görünce anında onun çektiğini anlardım. bu adam niye tüm köylüleri falım reklamlarındaki tarzında çekiyor anlamıyorum. gerçi komik oluyor ama işte bilemiyorum. propaganda'da da böyleydi.
hesabın var mı? giriş yap