• buradan bakınca, "vampir özlü sözü" gibi duran şiir dizesi.
  • o'na söylediğim son dilek, son istek. yalandan o'nu dilemiş olsam da, o öyle sansa da.

    'ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim' dedim, bir dilek tut diyince bana.
    sonra güldü, baştan aşağı süzdü gözleriyle beni. küçümser bakışlarıydı bunlar, daha önce de görmeye alışık olduğum. sessizliği bozmaya bahaneler arıyordu; hızlı hızlı solumasından anladım. tekrar güldü, bu sefer acı kahkahalar patlatmıştı.
    ben sessiz kaldıkça, biliyordum; çıldırıyordu. daha da hızlandı nefes alış verişleri. hızlandıkça tedirgin olmaya başladım, her zaman yapardı bunu, beni tedirgin ederdi ki sessizliği bozayım. sık dişini dedim içimden kendime, bu sefer tut çeneni. gelme onun oyunlarına... artık sabrı kalmamıştı; 'ne yani son dileğin, son isteğin bu mu benden!' dedi ve yine güldü, çok çirkindi bu sefer kahkahaları; filmlerdeki kötü adamların kahkahası gibi değil hani cinnet geçirmeden, bir delilik yapmadan önceki normal olmayan bir tepki gibi... korktum. derin derin nefes aldım. en azından sessizliği bozan oydu diye bahane uydurdum kendime ve konuşmaya başladım. evet oyunlarına hep kanardım onun, yine kandım... en tatlı ses tonumu takındım. gel, gel otur yanıma, dizlerime koy başını, saçlarını okşarken, sana son dileğimi anlatayım dedim. nefretle doldu bakışları. biraz içim rahatladı, o deli kanı biraz duruldu sanki. kaçırdı gözlerini benden, sırtını döndü, pencerenin önüne gitti. uzun uzun dışarıya baktı. korkularım yavaş yavaş yatışmaya başladı. tanıyordum, biliyordum bu erkeği, en ufak mimiğinden, el kol hareketlerinden, her şeyi anlıyordum da; bir tek engel olamıyordum onun oyunlarına kanmaya... koltuğa, yanıma geldi, dokunsam ağlardı ve dokundum, saçlarını okşadım, gözyaşları deldi geçti dizlerimi. ben anlattım son dileğimi, o dinledi.

    'her gidişinde sen bilmiyorsun ama güneşler doğuyor üstüme, her terkedişinde yeni bir sabaha uyanıyorum; beni neyin, kimin beklediğini bilmeden ben. her uyandığım sabaha küsüyorum, sen umutla yüzünü güneşe dönerken. her seferinde savaşıyorum, her seferinde yoruluyorum ben. çünkü her seferinde diliyorum ki en kısa zamanda gel diye. sen beni kendin için terkederken, ben senin için savaşıyorum. senin için yoruluyorum sırf bir daha yüzünü görebileyim diye. sen beni kendi rüyaların için, kendi korkuların için terkederken; ben yine seni diliyorum. sen kendin için savaşlar verirken, beni bir an aklına getirdin mi? ben yaralarımda senin adını taşıyorum.
    biraz düşün, beni düşün, beni! beni! aynı bedende düştük biz ana rahmine, aynı kollara sarıldık, aynı bedenler öğretti bize yürümeyi, aynı çatının altında öğrendik biz sevmeyi. daha dün bana sinirlenip evi terketmek isterken, sırf saçımı çektiler diye mahallenin çocuklarını bir güzel dövmedin mi? annemizi, babamızı paylaşmak istemezken benle, kara toprağın altındaki iki bedenin başında sarılıp günlerce sabaha kadar ağlamadık mı? yaşamadık mı beraber aynı zorlukları, çekmedik mi aynı acıyı?
    sen kendine, bencilliğe dönerken ben; elimi bıraktığın yerdeyim. bir gün geri gelirsin diye. bir gün yine elimi tutrasın diye. bir gün yine abim olduğunu hatırlarsın diye. ama pes. ben yoruldum...
    diliyorum ki; ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim. ne güneş görmeye halim kalmış, ne de umutlar yeşertecek bir güneş var. biliyorum bunu duyduğunda sabahı görmeme bile izin vermeyeceksin... ama son dileğim izin ver...'

    anlattım dileğimi, boğazım düğümlenmişti zaten son cümlelerimde. kalktı dizlerimden, baktı yüzüme. her gidişinde yatardı dizlerime son dileğin ne derdi, bende başlardım geleceği günün düşlerini anlatmaya. bu sefer farklıydı. o yoktu düşlerimde. zaten yüzüme bakışı da çok farklıydı. sildim göz yaşlarını. o da saçlarımı okşadı. 'güzel kardeşim' dedi. 'benim için bunu dileme' dedi. içim cız etti. yapamayacaktım. ilk ve sondu bu benim için. yapamayacaktım.
    tamam dedim yine seni diliyorum... git ve çabuk gel abi dedim, yeniden tut elimi...

    oyalanmadan çıktı gitti evden. haftalar sonra bir sabah haberi geldi.
    bir mektup bırakmış bana, özür dilemiş, 'elini tutamadım ama her ihtiyaç duydugunda artık yerim belli, çık gel' demiş.
    'çık gel; saçlarım yerine toprağı okşa' demiş...
  • hiç olmayı tanımlamaya çalışmış şair. yok olmayı belki benim açımdan, bir şişe şarap eşliğinde. hoş yapmaz kısakürek. ya da küreği kısa...

    (bkz: sabahlar olmasın)
  • mottomsu. ama bu motto sahipleri için durum kötü, geceden bildiriyorum.
hesabın var mı? giriş yap