• --- spoiler ---

    -15.000 kaset yaptık 25.000 iade geldi, korsanları bile bize iade ediyorlar!

    --- spoiler ---
  • türk sinema tarihinin ve 2000'lerin en iyi filmlerinden biridir bana göre. ezel akay'ın üstün yetenekleriyle ortaya çıkardığı bir şaheser demek bence yeterlidir.

    ilk olarak oyuncu kadrosu gerçekten bir yıldızlar geçididir. her film karesine en az 4 tane düşmekte bakın öyle söyleyeyim. en ünsüzünü bile tanıyorsunuz ve herkes mükemmel bir performans sergiliyor. örneğin ben özcan deniz konusunda hep önyargılı olmuşumdur ama filmde iyi sesli bir şarkıcı gerekmektedir başrol için ve şunu kesinlikle diyebilirim ki özcan deniz'den başkası oynasaydı aynı etki olmazdı. haluk bilginer- demet akbağ zaten mükemmel, en çok ata demirer ve tiplemeleri tuzu biberi olmuş filmin

    senaryo açısından bakacak olursanız tam döneminin senaryosudur. plakçıların yükselişiyle beraber gelen çöküşünü de göstermektedir ve bu piyasanın nasıl işlediğini de. hep merak etmişimdir bunca zaman nasıl aklına gelmedi kimsenin unkapanını film yapmak...

    bu film sadece film olarak da anılmamalıdır çünkü aynı zamanda çeyrek(hadi belki yarım) müzikaldir. gerçekten de içine kapıp götürür sizi müzikler de. albümünü hala açar dinlerim yani bakın o derece iyi. kostüm ve görsel açıdan da bence çok ama çok başarılıdır ve o unkapanı yıldızı olma peşinde koşan insanın havasını verir.

    özet olarak her türk insanının izlemesi gereken filmlerden biridir. köşe taşıdır, efsanedir, kaliteli iştir, 2000'ler türk sinemasının yüz akıdır. bunların oluşmasını sağlayan da kaveci ezel akaydır. gerçekten çok büyük yönetmensin usta...
  • belki bir şaheser olmayabilir, ama fazlasıyla nevi şahsına münhasır bir filmdir (veya yarı müzikaldir). sırf bu yüzden severim, sınırları zorladığı için, standart olmamaktan korkmadığı için, aralarına karbon kağıdı konularak yazılmış senaryoların dışında kendine ait bir alanda oynadığı için.

    üzerinden bunca zaman geldi geçti, hala kendisine benzer bir film yoktur. o kadar "farklı"'dır.
  • bu akşam abimlerle filmi tekrar izlerken sorunun soruyu getirmesi filmdeki karakterler gerçekte kimdi derken googlelamalar sonucu öğrendiklerimiz ile daha önce yazdığım entryde (bkz: #127706992) yanlış olan bir takım çıkarımları muhtemel gerçekler ile düzeltmek istedim.

    aslında o entrynin sonunda sorduğum merak ediyorum ne kadarı gerçek sorusuna da sanıyorum bir nevi cevap vermiş oldum. öncelikle film çıkmadan milliyette çıkan orjinal hikayenin linkini bırakıyorum. linkin kalkma ihtimaline karşı hikayeyi buraya da iliştiriyorum.

    --- spoiler ---

    milliyet orjinal gerçek hikaye ve kim kimdir haber linki

    işte firuze’nin hikâyesi
    özcan deniz’i, filmini yapacak kadar etkileyen ‘firuze’ye gelince:
    olay, deniz’in ilk kasedini çıkardığı 1993’te meydana gelir. nokta müzik’i kıbrıs’tan arayan ve isminin firuze olduğunu söyleyen bir kadın, hilmi topaloğlu’na, deniz’e sponsor gibi destek olmak için istanbul’a geleceğini söyler. iki gün sonra kıbrıslı firuze, limuzinle unkapanı’na gelir. bir koruma yağmurda ıslanmaması için kürklü kadına şemsiye tutarak eşlik eder.

    ‘özcan, meleğin geldi’
    firuze, şirkete girer girmez, ‘özcan deniz, bu halılara basamaz’ der ve değiştirilmesi için adamını gönderir.
    topaloğlu, unkapanı bihter otel’de kalan deniz’i arar ve ‘oğlum yırttık. kurtarıcı meleğin geldi, hemen gel’ der. deniz ve topaloğlu, firuze’nin limuziniyle çıktıkları istanbul turu sonunda müthiş hayaller kurar. firuze, deniz’in sadece üç takım elbisesi olduğunu öğrenince, ‘olur mu öyle şey?’ der ve telefona sarılıp ilhan şerif ve vakko’ya 10 takım elbise sipariş eder. ve ardından üç gün sonra dönmek üzere ayrılır.

    ‘limuzinden otobüse’
    ancak topaloğlu deniz’e ısmarlanan takım elbiseler için aradığında ‘öyle bir sipariş yok’ yanıtı alınca, ortalık karışır.
    topaloğlu’nun ‘bu kadın bizi kandırdı. arayıp konuşalım’ fikrine deniz, ‘ayıp olur’ diye karşı çıkar. sonunda kadının bıraktığı kıbrıs’taki numarayı ararlar. telefona çıkan "firuze’nin üst komşusu", ‘psikolojik tedavi görüyordu, hastaneden kaçıp istanbul’a gitmiş, bulup getirdiler’ deyince hayalleri suya düşer. ancak birkaç gün sonra bir telefonla yine umutlanırlar. isviçre’de olduğunu söyleyen firuze, ‘300 bin dolarla geliyorum’ der. ve birkaç gün sonra gelir. elindeki poşeti açıp bir kemer ve içinde 5 milyon lira olan cüzdanı özcan deniz’e, gömleği de topaloğlu’na verir. ardından, ilk kez limuzinle geldiği unkapanı’ndan bu kez belediye otobüsüyle ayrılır.

    kıbrıslı firuze:
    filmde bu rolü demet akbağ canlandıracak: kıbrıslı firuze, özcan deniz’in başından geçen gerçek bir hikâyenin kahramanı. piyasaya ilk girdiği dönemlerde deniz’e sponsor olacağını söyleyerek ortaya çıkan çok zengin bir kadın gibi davranan ama sonunda psikolojik tedavi gördüğü anlaşılan kıbrıslı bir kadın.

    ‘hayri kalıpçı’:
    haluk bilginer’in oynayacağı müzik yapımcısı ‘oryantal hayri’, hilmi topaloğlu’ndan başkası değil: bir ‘paçayı kurtarma uzmanı’. beste yapmayı da biliyor ama esas yeteneği şarkıcı - güfteci - kayıt stüdyosu - dağıtımcı - medya kombinasyonları yapmak, herkesin külahını herkese giydirip hep ayakta kalmak. müthiş yalancı. evli olmasına rağmen acayip dansöz müptelası. yalnızca hemşerilerinin yanında aksanı değişen bir karadenizli ama yüzme bilmez."

    ‘melih toprak’:
    atılgan gümüş’ün oynayacağı bu karakter, aslında mahsun kırmızıgül: bu âlemde pişmiş, kazığı yemiş, dört albümü de satmayınca yeteneğinden şüphelenmeye başlamış, havalı görünmeye çalışan, aksanlı ve çok süratli konuşan, enerjik bir anadolu yakışıklısı. ‘özkan’a zavallı muamelesi yapan, sonra kıskanan, ardından dayanışmaya geçen kararsız bir karakter. karısı sibel’e çok âşık ama gelecek korkusu yüzünden onunla ilgilenemeyen vicdanı rahatsız biri."

    ‘orhan tekeli’:
    cem özer’in canlandıracağı, filmin tek ‘torpilli’ karakteri, aslında prestij’in ortaklardan burhan aydemir: tahtakale’de yahudi tüccarların yanında yetişmiş bir ‘istanbul çocuğu’. tek aşkı parayla, uğruna şiir yazacak kadar romantik bir ilişkisi var. finans - kontrat tilkisi. müzikten hiç anlamayan bir müzik yapımcısı.

    ---------------------------------------------------------------------------------------------
    buraya bir çizgi çektim. çünkü buaradan sonrası ilk entryde yaptığım yanlış çıkarımı düzeltme kısmı.

    janset’in oynadığı karakteri seda sayan olduğunu düşünerek yazmıştım; meğerse mahsun kırmızıgül’ün o dönem gölgem isminde oryantal sevgilisi / eşi varmış; hatta o bebek aldırılmamış, bir oğlan çocuk dünyaya gelmiş.

    -----------------------------------------------------------------------------
    bu kısım ise filmin çıkış dönemimde filmle ilgili filmdeki gerçek karakterlerin yaptığı açıklama ve verdiği tepkiler ile ilgili.

    filmin çekileceğini öğrenen mahsun, özcan’ı arayıp bilgi almış; özcan, mahsun ile ilgili herhangi rahatsız edici bir şey olmayacağı ile ilgili garanti vermiş. mahsun o dönem ilk eşi gölgem ile oğlu mahmutun ortaya çıkmasını istemiyormuş. filmde de zaten evli değil, evlilik gerçekleşmiyor ve çocuk doğmuyor.
    kaynak

    cem özer'in oynadığı burhan aydemir ise film çıkmadan özcan deniz ve film hakkında değişik açıklamaları olmuş. özcan deniz'e açık açık göz dağı vermiş biz de seninle ilgili bildiklerimizi açıklarız diye.
    kaynak

    merak ettiğim bu insanlar o dönem ne yaşamışlar, ne yapmışlar ki filmin yapılacağı haberi ile böyle yusuf yusuf olmuşlar. hatta özcan o dönem açıklama yapmış; merak etmesinler kimsenin kirli çamaşırlarını dökmüyorum diye. bu prestij müziğin hikayesi değil benim hikayem diye.

    burhan aydemir'in yine mahsun ile ilgili cok ciddi suçalmalrı olmuş prestij müziğin tmsf'ye devri ve satılışı ile ilgili. baya baya mahsunu şirketin içini boşaltıp taşeron kullanarak ele geçirmek ile suçlamış. bu iddialar karşısında hilmi topaloğlu'nun ailesi mahsun'un yanında durmuşlar. mahsun, hilmi topaloğlu'nun yanında olmuş; hastalığı sırasında tüm masraflarını karşılamış, ailesine maddi manevi destek olmuş.
    burhan aydemir-mahsun suçlama
    hilmi topaloğlu ailesi-mahsun'a destek

    yalnız bu kadar insanın hakkında iyi konuştuğu tek insan hilmi topaloğlu. öldüğü için mi bilemiyorum. halbuki milliyete verilen synopsis vari haberde ya da filmde hayri o kadar da iyi değil. benim anladığım kendisi bir nevi bi halit ayarcı. hayri irdal'ım da kendisi hakkında hiç kötü konuşmaz, halit ayarcı'nın yaptığı tüm katakullilerde, deldiği tüm kurallarda, söylediği tüm yalanlarda, yaratılmaya çalışan tüm olamamalarda bir güzellik görürdü. prestij müzik yavrum çok benzemiyor mu saatleri ayarlama enstitüsü'ne hem kuruluş hem yıkılış dönemiyle. biri gerçek biri kurgu ama işte aynı derecede benzer şekilde absürtler. tanpınar deyip susuyorum efenim.

    ve şimdi yeni soru; gerçek hikayede en masalsı karakter olan mustafa topaloğlu niye tam olarak yok. hayri'nin kardeşi olan bir karakter var ama bunlar aynı şirkette değiller ya da mustafa topaloğlu ile benzer değil gibi karakter. filmde o yakalanmak istenen gerçeküstü atmosferi düşününce oraya en uyan reel karakter kendisi oysa ki. ilginç...

    --- spoiler ---

    ps: biraz dağınık bir entry olmuş olabilir. sadece film ve gerçek hikaye arasındaki fark ve benzerlikleri ortaya koymak istedim. bunu yaparken de biraz prestij müziğin kuruluş hikayesi ve sonrasına dalmış buldum kendimi. filmin kendisi gibi aslında her şey; bir o kadar gerçek bir o kadar da gerçeküstü.

    ps2: atılgan gümüş sanırım ilk düşünülen isim melih toprak için, sonra ragıp savaş ile anlaşılmış. çünkü milliyetteki haber film çekilmeden önce çıkan bir haber. aslında bunu belirtecektim ama unutmuşum. ragıp savaş oynuyordu şeklinde gelen uyarı mesajlarına istinaden alta eklemek istedim.
  • bugun yagmurdan ve hastaliktan otelden cikamayinca tekrar izledigimiz film.

    severdim filmi ancak ilk izleyiste dikkat vererek izlememisim saniyorum; kiymetini bilmemisim. turk sinemasi icin kesinlikle basyapit.

    senaryosu yok demisler yahu yukardaki entrylerden birinde. nasil yok; koskoca yirtma, yirtmaya calisma hikayesi var ortada. ıncelikli diyaloglar her yerde. fazla yan hikaye sorunu var; ona bir sey demiyorum. hizli gecislere sebep olmus bu ama akiciligi da arttirmis ayni zamanda bu olay.

    --- spoiler ---

    cem ozer sahane oynamis; oyunculuk performansinin pik noktasi olabilir. biyle bir potansiyelinin oldugunu dahi bilmiyordum. ılk izleyisimde cok az dikkat etmisim onun performansina. o gozlukler yok mu sahane.

    haluk bilginer mimikleri ile cok iyi. filmin enerjisini o kadar yukseltiyor ki; o kadar enerjik ki oynadigi karakter; super. o jenerator diye yirtinirken ortalikta sizde de bir jenerator diye ciglik atma istegi hasil oluyor. ya evde yoksani soylerkwn ki mimikleri olsun, mektubun yanlis arabada oldugunu anladigi anki olsun ya da intihar tesebbusunde firuzenin ortaya ciktigi anki mimikleri olsun tam duyguyu veriyor sıze. anlik gecisleri o cabukluk, o yakalayis, sahnenin havasini enerjisi ile suruklemesi cok iyi.

    demet akbag bazen tekduzelige dusebiliyor ama bu filmde oyle degil; en iyi performanslarından biri kesinlikle. cok cok iyi bu filmde. firuze’nin o asil halini cok iyi vermis. ferhat'in yaninda sureya’yi gordugu anki duygu gecisi abartisiz ve basarili.

    filmin hikayesi ozcan deniz‘e ait. hilmi topaloglu‘na ithaf edilmis film zaten. sesi de gayet guzel aslinda ozcan deniz’in; soyle bir filmin bu adam olmasa yapilmayacagi gibi bir gercek var ortada. fazlasi ile takdir edilesi. ama tam kabul edemiyorsun adami. bir olmamislik var; sanirim bu ozcan deniz’in sonradan olma o halini sindirememesi ile alakali. entryleri sukela moduna alip okurkwn filmin gosterimw girdigi donemdeki aciklamalarina da denk gelince niye bu olmamisligi hissettigimi iyice anladim. filmdeki performansi da kotu degil kesinlikle ama yanindakiler o kadar iyi ki eksik kaliyor maalesef. yine de tebrik hatta sukranlarimi iletiyorum buradan okursa bu filme vesile oldugu icin. kariyerinde yaptiği en iyi sey saniyorum ve bu en iyi sey turk sinemasindaki en iyi ilk on seyden biri belki.

    ata demirer filmin bonusu. o kadar iyi ki; o kadar yetenekli bir oyuncu ve muzisyen ki; oyle guzel yedirilmis ki onun kisimlari hikayeye sukela. bayramoglunda donere o dag kekikginin kattigi seyi katiyor filme; 10 uzerinden 7'lik lezzeti 9’a cikariyor. yaniyorum yaniyorum su adamin soyle saglam bir senaryo ile kullanilmayisina yaniyorum.

    ruhi sari ile ragip savas‘ın performanslari da cok iyi. hikayeleri fazlaca sikistirilmis kaldigi icin one cikamiyorlar ozellikle ruhi sari’nin hikayesi ama fime kattiklari tat tam kıvamında. yalniz ragip savas’in sesi de hic fena degilmis. mahsun kirmizigul‘e de benziyor tip olarak.

    hikayedeki tek eksik saniyorum yine kadin hikayesi eksikligi. filmde de bu hikaye erkeklerin hikayesi, bizim degil repligi ile de soyleniyor zaten bu durum. en azindan ozelestiri yapilmis bu konuda.

    ve ezel akay; bu filmdeki en buyuk pay saniyorum ona ait. sinema yonetmenin isidir gibi bir algi ile soylemiyorum; yaratilan o masalsi atmosfer; o renkli kiyafetler, o sarkilar, firuzenin hikayeye o masalsi tatta yedirilisi… butun bunlar ancak onun elinden cikabilirdi. oyuncularin neredeyse hepsinin yuksek performans goatermesini saglamasi. bir yonetmeni degerlendirirken en onemli kistaslarin hepsinden gecer not aliyor, kariyerindeki en iyi isi saniyorum.

    merak ettigim ne kadari gercwk bunlarin. ıntihar kismi gercek mi mesela? mahsun ile seda gercekten memlekete mi doneceklerdi; donseler daha mi iyi olurdu sanki ulke sagligi icin. saka bir yana gercekten merak ediyorum ne kadari gercek diye.

    --- spoiler ---

    tanim: tamamiyle kendine ozgu, hicbir yerden kotarma olmadan uretilmis, kendine has atmosferi ve hatta enerjisi ile bir basyapit, ozellikle 2000 sonrasi populer turk sinemasi icinde bulunmaz nimet.

    yapiminda emegi gecen herkesin eline saglik.

    ps: gelen mesajlardan sonra senarist levent kazak‘a deginmeyerek haksizlik etmisim hissi hasil oldu bende. ozur dileyim burada kendisinden. cunku hakikaten incelikli diyaloglar mevcut cogu kisimda.
  • --- spoiler ---
    bu filmde sosisi lahmacuna sarıp yeme fikri kimden çıkmıştır merak ediyorum
    --- spoiler ---
  • hem oyuncu hem de şarkıcı bakımından, dev kadroya sahip mükemmel bir ezel akay filmi. ne izlesem diye düşünürken akla gelebilecek ilk alternatiflerden. müzikal komedi olduğu için filmden sonra bıkmadan aynı müzikleri dinlemek de cabası. hamit’in * itirazım yok yorumuna kahkaha attım. aynı şekil, haluk bilginer’in “jeneratör” nidaları hala kulaklarımda.
    bir diğeri de, özcan deniz’in sesiyle ilk kez bu kadar öne çıktığını düşünüyorum. evvelim sen oldun ve beni affet şarkısını tüyleri diken diken edecek kadar güzel yorumlamış.
    bir de şu sahnede ata demirer’in şarkıya “bu şehirde” diye bir girişi var ki kaç kez başa alıp dinledim bilmiyorum
  • cem özer o gözlükle görebilmek için ayrıca gözlüğü sıfırlayan bir lens kullanmaktadır.
  • kendim için söyleyeyim, iyi film kategorim şudur: filmin bitmesine yakın dakikalarda girdiğim ruh hali. "keşke bitmese, birkaç saat daha izlesem şu alemi" derim. neredesin firuze'de de aynı şey oldu, biterken "keşke bitmese" derken yakaladım kendimi. gerçekten iyi bir iş, iyi bir prodüksiyon. çok ama çok emek harcanmış, belli. haluk bilginer ve demet akbağ ama özellikle de haluk bilginer oyun açısından ezip geçiyor ama herkes rolünün hakkını vermiş. anlatım kimi zaman fazla masalsı bir havaya bürünse de ve "bu anlatılanlar gerçektir" mesajını neredeyse çökertecek raddeye gelse de kanımca direkten dönülmüş ve hikaye güç bela gerçeklik kurgusu içinde kalmış. bu kötü bir şey değil esasen ama dediğim gibi zihin bazen o masala doğru kayıyor. tabii bir de o kadar çok yan unsurun işe girmesiyle filmin hikayesi de zaman zaman akamete uğruyor, peşpeşe eklenmiş küçük hikayeler gibi bir manzara da çıkabiliyor. ama bu da tam sınırda tutulmuş, yani burada da direkten dönülmüş. coverlar ayrıca muhteşem, bu işle uğraşan ekibi tebrik etmek gerekir. bir de mikrofona gelip şarkı söyleme sahnelerinde david lynch havası bile sezdim kendi kendime abartarak, dolayısıyla beğendim. totalde, iyi film. görülmeli.
  • filmde ana karakterlerimizin renkli kiyafetlerinin aksine, arkadan gecen figuranlar, stüdyodaki izleyiciler hep gri tonlarinda giyinmislerdir. belki bir tek unluleri ve hayat kadinlarini renkli kiyafetlerle goruruz. hatta son sahnede demet akbag da gridir, sanki uzerindeki o buyulu gizem kalkinca herkes gibi olmustur, siradanlasmistir.

    ıkinci guzel bir ayrinti ise karakterlerin yakalarina taktiklari yaka dugmeleri. haluk bilginer kanca takar, cem ozer ve sansar karakteri ise dolar sembolunu. ata demirer merdiven takar, su an ismini hatirlayamadigim (muzaffer) ayagindan vurulan produktor ise iki adet daire. sebeplerini izleyenlenler az cok tahmin etmistir.

    sozun kisasi, cok naif bir filmdir. oyunculuklar o kadar iyidir ki ozcan deniz bile siritmaz. demet akbag zaten dunyanin en tatli kadinlarindan. defalarca izleyin, daha kimbilir kac ayrinti gizlidir.
hesabın var mı? giriş yap