• nocebo, "memnun edeceğim" anlamına gelen plasebo etkisinden türetilen bir kelime ve anlamı "zarar vereceğim". bir nevi plasebo etkisinin zıttı, bir insanın kendisine zarar vereceğini düşündüğü bir şeyden, bir sebep olmamasına rağmen zarar görmesine verilen isim.

    kelime çok eski değil ancak etki özellikle eski toplumlarda çok yaygın olarak görülüyor. nocebo etkisinin voodoonun ve benzeri kötü büyülerin kökeni olduğu sanılıyor. kendisine voodoo yapılan kişi, o etkileri zamanlar hissetmeye başlıyor. sonu ölüme kadar gidebiliyor. psikosomatik etkiler gerçek bir fiziksel ölüme varıyor. kem göz, beddua da bizdeki versiyonları olsa gerek.

    modern literatüre girişi ise 1960'larda. plasebo verilen hastaların, ilacın faydalarıyla birlikte yan etkilerini de hissettikler farkedilince, böyle bir terim bulunmuş. daha da ilginci 1970'lerde kendisine karaciğer kanseri olduğu ve bir kaç aylık ömrü kaldığı söylenen bir gariban hastanın gerçekten hakkın rahmetine kavuşması sonrası aslında kanser sanılan şeyin zararsız bir kist olduğunun anlaşılması gibi çogacayip noktalara varabiliyor.

    "örtmenim, biz bunları öğreniyoz da, günlük hayatta ne işimize yarayacak?"

    1- çok pis kız ortamı yapılıyor psikoloji ayağına, dünyanın dört bir yanında geçerli bunlar. gençler, bilin böyle şeyleri

    2- uyuz olduğunuz birisi varsa üstünde deneyebilirsiniz. ben deniyorum, çok eğlenceli. özellikle daha panik insanlarda çok işe yarıyor.
    ilk aşamada kendiniz gibi boş beleş ve hunhar bir kaç kişi bulun. birine sırayla boynunun kızardığını, çok soluk gözüktüğünü falan söyleyin, zaten sonraki aşamada hiç bir şey olmasa ya elleyerek kızartacak, ya kötü hissedip kendi rengini solduracak. farkedip panikleyecek ve daha kötü olacak.
    sonra abartın bir de hastalık başlangıcı bulun bununla ilgili ve bir sonraki aşama belirtilerini söyleyin ve eğer şanslıysanız kısa zamanda o belirtileri görmeye başlayın.

    ben bunları yaptıktan sonra genelde puslu bir havada elimde puroyla kötü adam kahkahaları atıyorum. ya da arkadaşlarla toplanıp viskileri tokuştururken gülmekten kendimizden geçiyoruz. öneririm.
  • negatif placebo etkisi olarak nitelendirilebilir. dinler yüzünden toplumlarda ve dolayısıyla tüm dünyada ortaya çıkan nefret,vahşet ve yıkım bu etkiye örnek gösterilebilir ...
  • telkinin ne kadar etkili ve zarar verici olabileceğini gösteren durum.

    doktorlar bir deney yapıyor. bir kişiye koluna ısırgan otu dokundurulacağı söyleniyor ama zararsız bir ot dokunduruluyor. kişinin kolu kabarıp kızarıyor.
    işte bu nocebo etkisi oluyor.

    bunun tam tersi durumda da kişiye zararsız bir ot dokundurulacağı söyleniyor fakat ısırgan otu dokunduruluyor. kişinin cildi hiçbir tepkime vermiyor.
    (bkz: plasebo)
  • kullanılan ilacın ya da diğer tedavi yönteminin ortaya çıkarması beklenen etkinin dışında ortaya çıkan sebebi belirsiz kötü etkidir.
  • ben goldacre'a göre "plasebonun kötü ikiz kardeşi"dir:
    plasebo: iyileşmeye inanmak
  • plaseboya verilen olumsuz tepki. migren rahatsızlığı bulunan hastalarda yapılan bir çalışmada, ilaç yerine şeker alan kişiler midesinde sıkıntı yaşadığını belirtmiştir. (aslında bu hastanın gerçek ilacı aldıktan sonra başına geleceğini düşündüğü bir semptom.)
  • eva green ve mark strong'un yer alacağı psikolojik gerilim projesi.

    --- spoiler ---

    eva green, mark strong and chai fonacier have boarded “vivarium” director lorcan finnegan’s psychological thriller “nocebo,” which is now in production in ıreland.

    the film, which marks the first co-production between ıreland and the philippines, follows a fashion designer (green) suffering from a mysterious illness that puzzles her doctors and frustrates her husband (strong) until help arrives in the form of a filipino carer (fonacier), who uses traditional folk healing to reveal a horrifying truth.

    set between london and manila, the film’s themes explore consumerism, human exploitation and the fast fashion industry, as well as the brain’s power in deciding whether to harm or cure the physical body. “nocebo” is the antonym of “placebo,” and refers to the nocebo effect, in which negative thinking on the part of a patient results in a more negative outcome.

    --- spoiler ---
  • basitçe; içine tükürmediğim bir suyu birine içirdikten sonra suyun içine tükürmüştüm diye yalan söyleyip onun kusmasına sebebiyet vermemdeki etkiye nosebo etkisi diyebiliriz.yani organik bir sebep olmaksızın ilacın ya da maddenin sadece psişik nedenlerle kişi üzerinde gösterdiği olumsuz etkiler...
  • olumsuz şartlanma durumudur.
    çikolatalı gpfret karın ağrısı yapıyor diye telkin olursak gerçekten karın ağrısı yapacaktır.
    gıda intoleransı hikayelerinin çoğunda bu etki insanları güdülüyor da deniliyor.
    hatta su içsem yarıyor sözü bu nocebo etkisi için söylenmiştir diyebiliriz.
  • --- spoiler ---

    bir mektebin öğrencileri hocalarından bıkmışlar, çalışıp çabalamadan usanmışlardı. ne yapıp yaparak bir iş becermek, bu sûretle de muallimi derde düşürmek için birbirleriyle görüşüp danıştılar.
    “hoca hiç hastalanmıyor ki bir kaç günceğiz olsun mektebe gelmesin de rahat kalalım. bir hapisten, bu darlıktan, bu çalışıp çabalamaktan kurtulalım. adam, mermer kaya gibi yerinde durup duruyor” dediler.
    içlerinden en zekileri bir tedbir düşündü:
    “hocam nasılsın, neden böyle benzin sararmış? hayrola rengin kaçmış, senin. bu ya hava çarpmasından veya sıtmadandır.” derim, ben. hoca elbette bu sözden biraz olsun vehme düşer. sizler de bu çeşit sözlerle bana yardımcı olursunuz. mektebin kapısından içeri girer girmez: “hayrola hocam, bu halin ne?” dersiniz otuz çocuk hep aynı sözü peş peşe söylerse hocanın vehmi arttıkça artar ve iş olur, biter.” dedi.
    çocukların hepsi de,
    “aferin zeki çocuk, bahtın daima yaver olsun, allah sana yardım etsin.” dediler.
    birleşip hiç birisinin bu kavilden, bu karardan dönmeyeceklerine ait kuvvetlice ahdettiler. sonra o zeki çocuk içlerinden kimsenin bunu söylememesi için hepsine yemin ettirdi.
    ertesi gün oldu. çocuklar bu düşünceyle mektebe geldiler. hepsi de dışarıda bu fikri ortaya atan zeki çocuğu bekliyorlardı. çünkü bu tedbirin kaynağı oydu. ‘baş, daima ayağın reisidir, ayağı çekip götüren baştır.’
    çocuk geldi, hocaya selam verip:
    “hocam, hayrola, benzin sararmış.” dedi. hoca:
    “hasta filan değilim, saçmalama. geç yerine otur” dedi.
    dedi ama hatırına da bir vehim tozudur kondu, az bile olsa gönlüne bir endişedir, düştü. derken öbür çocuk içeri girdi. o da öyle söyleyince vehmi arttıkça arttı. her çocuk anı şeyi söyleyince kendisi de hasta olduğuna hükmetti.
    hoca vehimden, korkudan hastalandı. yerinden sıçrayıp kalktı, kilimi başına örttü.
    “zaten bana sevgisi az, ben bu halde olduğum halde halimi sormadı, bile. bana hasta olduğumu, rengimin solduğunu haber vermedi. bana kastediyor, benden kurtulmaya çalışıyor.”diye karısına kızarak evine geldi ve kapıyı hışımla açtı. çocuklarda ardından geliyorlardı. karısı:
    “hayır ola, erken geldin. allah esirgesin, başına kötü bir şey gelmesin de” dedi. hoca karısına şöyle çıkıştı:
    “kör müsün sen? bir benzime, bir halime baksana. yabancılar bile derdimle dertlenirken sen evimin içinde bana düşmanlığından, bana karşı münafıklık edip yanıp yakıldığı mı görmüyor musun?”
    karısı:
    “a hocam, senin bir şeyin yok. bu endişeden, vehimden ibaret.” dediyse de laf anlatamadı. ayna getirmek istediyse de hoca:
    “git, aynan da batsın, sen de bat. zaten daima bana buğz etmede, daima bana kin gütmede, benimle inatlaşmadasın. yatağı yay, yorganı getir. ben yatayım, hele başım ağırlaştı.” dedi. kadın biraz duraklayınca da:
    “hadi behey düşman, senin layığın bu laf, durmasana!” diye bağırdı.
    çocuklar yatağın yanında derslerine devam ediyorlardı. yaptıkları oyunun kendilerini dersten kurtarmadığına hayıflanıyorlardı. o zeki çocuk:
    “arkadaşlar, dersinizi bağıra bağıra okuyun.” dedi. hepsi birden okumaya başlayınca da:
    “çocuklar, bizim bağırmamız hocaya fena gelir. bu gürültü hocanın baş ağrısını fazlalaştırır. bu dert, bir kuruşa değer mi?” dedi.
    hoca ise inleyerek yattığı yerden:
    “doğru söylüyor, başımın ağrısı fazlalaştı, haydi gidin” dedi. çocuklarda dersten kurtuldular. ama anneleri okuldan kaçtıklarını zannettiler. çocuklar hocalarının hasta olduğunu söyleyince de durumu yoklamak için gittiklerinde hocayı kan ter içinde hasta yatar buldular.

    (bkz: mesnevi)

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap