• herhangi bir risk olmadığı takdirde, isteyenin yaptıracağı, istemeyenin yaptırmayacağı bir doğum şekli. bu kadar basit.

    ha illa doğal olsun, mucize yaşayayım, ne o öyle anestezi yapıyorlar hiçbir şey hissetmiyorsun diyen arkadaşları "normal" yirmi yaş dişi, "normal" apandisit ameliyatlarına da bekleriz. bunlar da cenab-ı allahın mucizeleri nihayetinde.
  • bugün dünya kadınlar günü. ben de bu vesileyle doğum korkusu yaşayan -ki özellikle ilk doğumda bu korkuyu yaşamayan yoktur sanırım- bir kadın belki burayı okur ve bir faydası olur diye kendi doğum tecrübemi paylaşmak istedim. çünkü rahat bir doğum yaşamamda okuduğum ve izlediklerimin büyük katkısı olduğunu düşünüyorum.

    öncelikle en azından evde bazı hareketleri yapsam diye çok istememe rağmen pilates, yoga hiç yapamadım. hatta yürüyüş bile yapamadım çünkü 38. haftam da dahil gece 11-12'lere kadar mesai yaptım, dolayısıyla fastfood da yemek zorunda kaldım, aç da kaldım. bunu hamileliğinin son dönemine gelmiş olup da kendine yeterince dikkat edemediği için kendini suçlayan, sosyal medyada okuduğu rahat doğum hikayelerine ama onlar kendine çok dikkat etmiş işte benden geçti şeklinde bakan varsa diye yazdım. yoksa hamile ya da değil herkes için düzenli beslenip spor yapmak tabii ki en iyisi. ama 3. sayfa haberlerinde ailesinde hamileliğini gizlemek zorunda kalan, gizlice tuvalette çocuğunu doğurmak zorunda kalan ve sağlıklı bebekler doğuran bir çok hikaye okuyoruz. eğer doğumun dayanılmaz acıları varsa bu kadınlar sessizce, çığlıklar içinde kalmadan bu işi nasıl beceriyordu ve bu insanların çoğu da kendine bakmak için imkanlardan mahrumlar. kötü bir örnek de olsa hamileliğimde bu beni çok rahatlatan bir düşünceydi.

    ikinci konu yıllarca izlediğimiz filmlerdeki-dizilerdeki doğum sahneleri. çığlıklar atarak, dayanılmaz acılar içinde doğum yapan kadınların bilinçaltımıza işlemiş görüntüleri. bunların çoğu erkekler tarafından yazılmış senaryolar. bunlar yüzünden çektiğimiz acıyı çok daha fazla algılıyoruz. doğum yaptığım gün girdiğim nst'de hemşire çoğu kadın normal karın ağrı'larını (gaz sancısı :) doğum sancısı sanıyor, nst'de sancı çıkmayabiliyor demişti. doğum beklentisi içinde olunca, bu daha önce seyrettiklerimizle birleşince değil gerçek doğum sancısı gaz sancısını bile aşırı şiddetli algılayabiliyoruz. sadece doğum değil bir çok durumda algılarımız önceki düşüncelerimiz ve öğrendiklerimiz doğrultusunda değişime uğruyor. aşağıdaki programı kadın-erkek herkese ama özellikle hamile kadınlara mutlaka tavsiye ediyorum; farklı kültürlerden bir çok gerçek doğum hikayesini tarafsızca anlatıyor, televizyonda tesadüfen denk geldiğimiz bu programın bana çok faydası oldu.

    http://natgeotv.com/tr/saniyede-4-bebek

    kendi hikayeme gelince: 28 ocak akşamı bebekte aşırı bir hareket ve karnımda adet başlangıcı benzeri hisler oldu. 39. haftada olduğum için doğumdan şüphelendim ama daha önce okuduklarından önce nişan gelmesi gerektiğini bu işaretten sonra doğumun genelde 2 gün içinde gerçekleştiğini biliyordum bu sebeple kimseye birşey söylemeden bekledim. nişan dedikleri rahmin ağzını kapatan mukusumsu tabakanın atılması. iç çamaşırınızda kanlı ya da kahverengi bir pıhtı ya da leke olarak görüyorsunuz. 29 ocak sabahı nişanı gördüm, eşimi aradım panik yapma ama istersen bir doktora görünelim dedim. hastaneye girdik nst'ye soktular. sancılar gerçekten doğum sancısıymış ancak yeterince sıklaşmamış -10 dk'da birdi-. doktor acil bir durumda gelip gelemeyeceğimizi sorarak bizi eve gönderdi, hastanede beklemek anneyi kötü bir ruh haline sokuyor dedi.

    eve geldik öğleden sonra 5'e kadar biraz uyudum. -evet sancım varken uyuyabildim- sancı uyuyamayacağım kadar sıklaşınca uyandım. dizi izlemeye başladık. 7 gibi eşime bugün kendimi yemek yapamayacak gibi hissediyorum, doğum olursa aç, enerjisiz kalmayayım pizza söyleyelim mi dedim. yemek yerken sancı iyice sıklaşınca eşim hastaneye gidelim dedi. bu noktada artık sancı gelince rahatlamak için bağırıyordum. ancak doğum sancısının şöyle bir güzelliği var süreğen bir ağrı değil mola veriyor. 45 saniye ağrı 2 dakika mola gibi ve mola anlarında ağrı hafiflemiyor tamamen yok oluyor ve ciddi bir rahatlama sağlıyor.

    9- 9 buçuk gibi hastanedeydik. 22:27'de bebek doğdu. hastaneye gittiğimizde vajinal muayeneye aldı ebe, 8 cm açıklık var dedi. o noktada ben biraz tırstım artık epidural anestezi alabilir miyim dedim tüm sancıyı çekmişsin zaten anesteziyi napıcaksın dedi. peki deyip kaderime razı oldum yani anestezi almadım. en çok korktuğun sancıdan ziyade doğum anıydı, bu anda canımın korkunç acıyacağını sanıyordum ancak hiç öyle olmadı bir anlık bir şeydi ve acı yerine tersine bir rahatlamaydı.

    epizyotomi yaptılar, bebeğin geçişine yer açılsın diye sonda takıp idrarı boşalttılar. hiç birinde canım çok yanmadı ama doktoru deli ettim onu yapmasak olur mu bunu da yapmasak olur mu diye çünkü çok korkuyordum.

    odaya geri getirdiklerinde farkettik ki, çorabımı bile çıkarmamışım bi bu çorapları çıkarmadan doğum yapmam bir de enerji olsun diye son dakikaya kadar pizza yemeye çalışmam sonradan baya espri konusu oldu :)

    uzun bir entry oldu okuduysanız teşekkürler. hamileyseniz veya ilerde doğum yaparsanız umarım sizin de benim gibi kolay bir doğumunuz olur, erkekseniz eşiniz için dilek'lerim geçerli. kendinize kötü durumlar örnek alıp önyargılar oluşturmayın :)
  • normal olan vajinal doğum şeklidir. normal kelimesi de malum göreceli bir kavram.

    voluntas aegroti suprema lex diye bir ilke var, hastanın arzusuna gönderme yapan. sağlık bakanlığının sezaryen doğumu "yasaklaması"'nı zorlaştıran bir madde. gerçi akp nin ileri demokrasisinde her türlü yasa çıkar, sorun değil ama var işte böyle bir kural. bilin.

    not: anlaşalım bakın. günümüz tıp teknikleri ve bilgisi ile doğumun vajinal yolla olması bebek için çoğunlukla (%90-95) daha iyidir, annenin de daha çabuk ayağa kalkması vesaire vesaire. merak eden açar doğum forum sitelerini okur. ama bu konu futbol takımı taraftarlığı ağzıyla konuşulacak bir mevzu değil. voluntas aegroti suprema lex.
  • kendi doğumuma hazırlanırken çeşitli bloglarda ve yine bu başlıkta iyi-kötü doğum hikayeleri okumuş, normal doğum videoları izlemiştim. başıma gelebilecekleri az çok biliyordum yani ama yine de doğumunun üstünden 40 gün geçmiş ve doktorumun dediğine göre çok çok şanslı biri olarak diyebilirim ki ne olacağı belli olmuyor o yüzden okuduğunuz şeyleri çok da ciddiye almayın.

    eğer normal ve sağlıklı bir doğum istiyorsanız hamilelik sürecinde öncelikli yapmanız gereken şey ben hamileyim diye kıçınızı devirip yatmak yerine düzenli beslenip, ağzınızla yemek ve bol bol spor yapmak , hareket etmek. benim doktorum mesela hamilelik süresince tavuğu (hormon dolu olduğu için), kutu süt ve yoğurtları (katkı maddeleri sebebiyle) ve beyaz ekmeği (şekerinizi gereksiz yükselttiği için) yasakladı. tam buğday ekmeği yedim ve meyveyi de yine şeker sebebiyle çok çok limitli tuttum. bebeğin kilo alımı hep olması gerektiği gibi gitti ve ben de balon gibi şişmedim. doğumdan önceki gün hala spor taytıma girip sahilde yürüyüş yapıyordum.

    doğumun kendisine gelirsek de kimilerinde son ay kimilerinde daha önce karın kasılmaları başlıyor zaten. yani karnınız bir anda taş gibi oluyor ama ağrı ya da acı yok. doktoruma doğumun başladığını anlarım heralde dimi diye sorduğumda "yine karnınız kasılıcak ama bu sefer ağrı olucak anlamamanız mümkün değil" demişti. gel gör ki ben anlamadım * az kalsın evde doğuruyodum. hafif karın ağrısıyla kontrole gittiğim doktorumdan açıklığın 8 cm olduğunu öğrendiğimde doktor da dahil hepimiz şok olduk. hastaneye gülerek ve yürüyerek girdim, doğumhaneye gülerek indim ve açıklığın 10 cm olmasını beklerken bile hemşirelerin "senin şu an ortalığı yıkıyor olman lazım" demelerine rağmen" müzik yok mu açsanıza" şeklinde cevapladım, o kadar rahattım çünkü hakikaten hafif bi karın ağrısı dışında hiç bişeyim yoktu. açıklık tamamlanınca sizden itmeniz isteniyor, eşimin elini tuttum ve "sancın gelince it" demelerine rağmen yine yapamadım çünkü sancımın geldiğini hissetmedim! en son hemşire karnımın sertleşmesine bakarak tamam sancın var it dedi çaresiz. 15 dk kadar süren bu aşamadan sonra yırtıksız, epizyosuz kızım kucağımdaydı. yarım saat sonra odaya çıkmış, "makyaj çantam nerde insanlar ziyarete gelicek bi kalem çekeyim gözüme" diyordum. her şey bu kadar doğal ve kolay olunca insan doğurmuş gibi bile olmuyor ve lohusalık süreci de yine tamamen problemsiz, buhransız, mutlu geçiyor. 10 gün sonunda evde karın egzersizleri yapmaya başlamıştım ve bugün 40. gün karnım nerdeyse tamamen dümdüz. demem o ki bu da mümkün, izlediğiniz filmlere, duyduğunuz kötü hikayelere takılmayın.
    doktorumun dediğine göre kontrollü ve sağlıklı kilo almam, spor yapmam (hamile pilatesi yaptım son 5 ay boyunca pilates plus ta) ve doğuma ya anneannem nası doğurdu, kadınlar tarlalarda doğuruyo kafasıyla bakmam, stres yapmamam kesinlikle etkiliymiş. kimsenin hikayesine inanmayın, raad olun. öperim.

    edit: çatı darlığı olayı büyük yalan, boyu 1.50 ve altı insanlarda o da nadiren görülen bişeymiş. 4 yil sonra gelen edit: fiyuvv bu ne gicik bir hikaye lan. tam bir #hihieved vakasi. neyse hepsi dogru ama bu sebeple yazdim zaten. korkmayin boyle hikayeler de var yani. ben dogumumu cok pozitif, tatlis bi an olarak hatirliyorum.
  • hakkında uzun bir yazı ( tl;dr demeyiniz); https://www.facebook.com/…n/posts/647770295328209:0

    "şimdi daha fazla dağılmadan şu “doğum” konusunda doğru ve yanlış bazı önermeleri netleştirelim:

    1. doğum eylemi nasıl olursa olsun riskli bir eylemdir. kadının vaginal doğuma yönlendirilmesi şu anda elimizdeki bilgiler ışığında doğrudur. ancak %15 sezaryen oranı gerçekçi değildir.
    bugün amerika’da %30’lar civarında olan bu oran düşürülmeye çalışılsa da başarılamamaktadır. yüksek olasılıkla bir süre sonra bu oran ya da yakın değerler abd için normalize edilecektir. türkiye için de gerçekçi hedeflemeler ortaya konulmalıdır. araştırmalar %22 - 36 arasında ki oranları makul kabul etmektedir.

    2. jinekologlar kadınları hep sezaryene yönlendiriyorlar. yanlış. vaginal doğum kendi halinde ilerlediğinde hasta ile beraber sorunsuz biçimde altından kalkılacak, üstelik güzel bir süreçtir. sezaryene yönlendirilmedeki artışın temel sebebi "defansif tıp"tır.
    günümüz türkiye’sinde sağlık sektöründe yaşanan olaylar, açılan davalar, istenen yüksek tazminatlar çerçevesinde artık doktorlar risk almak istemiyor. mahkemelerde bilirkişilik yapan biri olarak şimdiye kadar “neden sezaryen yaptın” diye açılmış bir dava ile karşılaşmadım. tüm davalar “zamanında neden sezaryen yapmadın” diye açılıyor.
    ve dikkat edin uzmanlık sınavında kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığı puanları sürekli düşüyor. artık kimse jinekolog olmak, davalarla uğraşmak istemiyor. deri hastalıkları (dermatoloji) en yüksek puana sahip

    3. “sezaryen ile doğumda komplikasyon çok daha fazladır”. yanlış. bilinçli olarak saptırılan bir cümledir. doğru cümle “acil sezaryen ile doğumda kadında komplikasyon riski çok yüksektir” olmalıdır.
    anne ölümü açısından isteğe bağlı sezaryen ve normal vajinal doğum arasında risk farkı yoktur! yine elektif, isteğe bağlı sezaryen ile normal vajinal doğum arasında komplikasyon (yani yara yeri iltahabı, ateş gibi komplikasyonların çıkması sıklığı) oranları arasında da fark yoktur!! (hannah, m.e., 2000; mojurkewich, e.l., 2000; lyndon-pochelle, m., 2001; harper m. a., 2003; vadnais m. ,2006).
    ama acil sezaryen oluyorsanız, örneğin doğum eylemi sırasında çocuğun kalp sesleri bozuldu veya kanamanız başladı vs, bu komplikasyon oranları yaklaşık 12 katına çıkar!! bu nedenle televizyonda falan konuyu tartışan bazı meslektaşlarımız, kimi rakamları verirken nedense acil sezaryen rakamlarını vermekte ve halkın kafasını biraz (!) karıştırmaktadır.

    4. “isteğe bağlı sezaryen ile doğan çocuklar daha çok hasta olurlar”. yanlış. bilinçli olarak saptırılan bir cümle. doğrusu “39. gebelik haftası öncesi (bitmiş 38.gebelik haftası, 38+hafta) doğan çocuklarda yeni doğan hastalıkları daha çok görülür” olmalıdır.
    eylem öncesi elektif sezaryen ile doğan bebeklerde yeni doğan hastalık riski artar, fakat bu risk 39. gebelik haftasından sonra azalır (morrison jj, br j obstet gynecol 1995, zanardo v., pediatr crit care med 2004). bu nedenle alan tn tita hocamız, kendisi alabama üniversitesindendir: “planlı elektif sezaryen doğumun 39. haftada yapılması tercih edilir” buyurmuşlardır.
    israil’den yapılan bazı çalışmalar ise çocuğun mortalite riski düşse bile anne cerrahi riskler ile karşı karşıya biz elektif sezaryene karşıyız demektedir. new england j. of med. (2009; 360: 1570-157)’in bu sayısında konu ile ilgili editör ve elektif sezaryene karşı olan grup arasında çok güzel bir tartışma vardır. bilimsel merakı olanlar okuyabilir.

    5. “vaginal doğum yapmak kadını gençleştirir”. yanlış. valla bu da şehir efsanelerinden biri. annelik ciddi bir özveridir ve nasıl olursa olsun (vaginal ya da sezaryen) gebelik sürecinin yaşanması bile annenin vücudunu ciddi biçimde hırpalar.
    ayrıca bu bağlamda bazı bilimsel gerçeklerin özenle saklandığını da bilmelisiniz. örneğin vaginal doğum yapmak uzun vadede idrar kaçırma sıklığını sezaryen doğuma göre kesinlikle arttırır(15).
    handa ve arkadaşlarının yakın zamanda yayınlanan çalışmasında ise, 1011 kadın ilk normal vaginal doğum sonrası 5 ila 10 yıl izlenmişler, vaginal doğum yapanlarda sezaryen ile doğum yapanlara göre idrar kaçırma riskinin 2.9 kat, organ sarkması riskinin 5.9 kat arttığını (bu artışlar odds ratio değerleri ile ifade edilmiştir.
    (şimdi istatistik dersine girmeyelim ama dedim ya istatistiki yalan söylememeye çalışıyorum sizlere, bu nedenle dip not gerekli ) (handa vl, obstet&gyn. 2011).
    araya hemen sıkıştıralım, sigara içiyorsanız bu oranlar artacaktır. sigara lütfen içmeyin
    peki normal vaginal doğum yapma bizim pelvik taban dediğimiz kadının alt genital bölgesinde hasara sebep olduğunu anladık da, hangi kadında sebep olur derseniz, işte onu bilmiyoruz!
    ümidimiz günün birinde öyle bir parametre bulacağız ki, hangi kadın normal doğurursa rahimi sarkacak hangisinde sarkmayacak anlayacağız
    işte tam da bu nedenle yukarıda “kadının vaginal doğuma yönlendirilmesi şu anda elimizdeki bilgiler ışığında doğrudur.” diye bir cümle kurdum. zira 10 çocuk doğuran ve mükemmel pelvis tabanına sahip çok kadın gördüm.
    sonuçta gebelik süreci aslında, yaşam boyu kadın açısından çocuğu için hep devam edecek ciddi bir özverinin başlangıç sürecidir.
    anne ve baba adaylarının odaklanması gereken kadının gebelik sürecin sırasında ortaya çıkabilecek sorunları en aza indirmek. bunun için bir profesyonelden, kadın hastalıkları ve doğum uzmanından yardım almak ve doğum eylemine doğru biçimde hazırlanmaktır.
    nasıl doğum yapacağınız inanın bu süreçte ortaya çıkan riskler ile şekillenir. ben kendi adıma 33-34.gebelik haftasına kadar aile ile doğum şekli hakkında konuşmamayı tercih ediyorum. vaginal doğum olayın doğal seyri olmasına rağmen gebelik sırasında anne ve çocuk bağlamında ortaya çıkan problemler daima gidişatı etkiler.
    doğaldır, normaldir söylemleri benim için piar çalışmasından öteye gitmez. ortada binlerce yıldır şekillenmiş, tecrübe ve bilimsellik oluşan bir “hikmet” vardır. üstelik akademik çalışmalar doğrultusunda bu süreç devam etmektedir, edecektir.
    inanın, biz kadın doğum hekimlerinin tek bir amacı vardır:
    gebeliğin hem anne hem de çocuk açısından sağlıklı biçimde sürmesi ve sonlanması. unutmayın üç gün sonra eşiniz, siz ve çocuklarınız baş başa kalacaksınız.
    en önemli nokta evladınızı sağlıklı biçimde kucağınıza almanızdır. şurada doğurmak, şöyle doğurmak, şu süsleri yapmak, şu fotoğrafları çektirmek günün sonunda son derece anlamsızdır."
  • adı üstünde normal olandır.
    her iki türlüsünü de yaşamış biri olarak, normal olanını tavsiye ediyorum. normal doğumda bir kaç saat sancı * çekersiniz. ancak filmlerde görülen o abartılı ve abuk sabuk sahneler yaşanmaz. bebeğin ilk halini görürsünüz. duygusal bir andır. görülmeye değer. her nasılsa derhal bebeğin o ilk maması olan süt bol miktarda gelir ve ek mama gibi saçmalıklara gerek kalmaz. normal doğumda ertesi gün hemen ayağa kalkabilirsiniz. hiç bir şey olmamış gibi yani. işinize gücünüze bakarsınız. bebekle ilgilenmeye mecaliniz vardır.

    sezeryanda ise durum tam bir faciadır. ameliyattır o. acaiptir. gerek olmadıkça sapılmaması gereken yanlış bir yoldur. alt karında bir faça, dikiş izi.. bebeğin ilk halini görememek, doğrudüzgün süt gelmemesi ve ek mamalara daha erken başlamak zorunda kalmak, on gün ameliyat yarasının üzerindeki bandaj yüzünden hep kısıtlı hareket etmek..

    normal doğum dururken sezeryanı sırf acı çekmemek adına tercih edecek anne adaylarına diyeceğim şudur ki, yapmayın güzelim, etmeyin. gidin ve normal doğurun. hiç kimsenin hikayesini de dinlemeyin o dokuz aylık sürede. her kes size şanlı doğum hikayesini anlatır ve bu hikayeler askerlik ve avcı anıları gibi hem bitimsiz hem de abartılı olacağından, sen her birini kurar kurar durursun kafanda. hiç bunlara gerek yok. kendi hikayeni kendin yaşa. anlatılırken de hiç durma kaç oradan *
  • sayesinde doktor adaylarına 3 ay boyunca sezaryen yapın diye beyin yıkama dersi verildiğini öğrendiğimiz mucize. yıl olmuş 2015 o halde karnı 8 kat yarıp bebeği olmuş meyve gibi cart deyip çekelim sonra kat kat diker seri imalata bağlarız diyorlarmış sayın hocaları. bu kadar çapsız hoca bir bizde var sanırım desene hoca gisele bündchen'den kate middleton'a bu ünlü ve zengin kadınlar niye normal doğuruyor?makata kadar dikiş açık ara ile doktorun beceriksizliğidir, default olarak yapıyorsa. işinin ehli ebeler-drlar hiç dikişsiz 4 kg bebekleri çatır çatır doğurtuyor.

    elini uterusa sokuyormuş, sezaryende ne sokuyorlar uterusa acaba? kaç çift el iç organların içinde dolaşıp bebeği çekiştiriyor rahmi çekip dışarı çıkarıyor? sezaryende plasenta içerde mi kalıyor, yıl 2015 ve kesmeli biçmeli diye kendini imha mı ediyor ? yoksa nadasa mı bırakılıyor ey gaflet içindeki sağlık sektörünün yüzkaraları! ufacık delikten çıkıyomuş senin sezaryeninde delik yok be! karın yarmak sanki pek kendiliğinden, pek elverişli bir çıkış! ondan sonra neymiş kadının tercihiymiş bu kadar cahilce ve güdük bilgiyle kadını en hassas zamanda yönlendir sonra tercih de! makata kadar yırtarım seni bebeğin ölür diyen doktora olsun noolcak mı diyecek kadınlar?
  • bu ve benzeri konularda ahkam kesen erkekleri alıp (vajenleri olmamasından dolayı mecburen) götlerini 15 cm çapında bir küre geçecek kadar germek, sonra tekrar fikirlerini sormak lazım.
    -evet siyasetçiler ve ekşi yazarları dahil bu öneriye-

    edit: normal doğum versus sezaryen doğum farklarını bilecek kadar yeterli bilgim vardır efendim. katıldığım doğum sayısı birkaç bin kadar.

    konu hakkında burada atıp tutan erkek cinsiyetlilerin ya doktor olmasını yada bahsettiğim sınavdan geçmiş olmalarını beklerim.
    elektif sezaryen ile doğuran kadınlar aleyhinde çemkirmeden önce durun ve soluklanın bir. hatta artırıyorum, kendi doğurmamış bir kadın doğumcu bile bu konuda laf ederken bir daha düşünsün.

    son söz: doğurmak zordur, her türlüsünde. önce doğurana saygı duyun. sonra yöntemi tartışak he mi.
  • öncelikle normal doğum yapmış 33 yaşında bir kadın olduğumu not düşeyim de kezban, ergen vs. gibi sözlüğün saçma sapan tanımlamalarına maruz kalmayayım. ben (kişisel tercih olarak) hamileyken hep normal doğum istedim, bunun için mail gruplarına katıldım, doğum eğitimlerine gittim. bu konuda çok fazla materyal okudum, izledim. doğumun aslında filmlerde bize gösterilen ve öğretilen, kadınların çığlık çığlığa apar topar hastaneye koştukları bir olay olmadığını zaten az çok bu işle ilgilenen bilir. öncelikle kadının psikolojik olarak hazırlanması, neyle karşılaşabileceğini bilmesi gerekiyor. çok kolay bir doğum da yapabilir, saatlerce sancı da çekebilir. bu çok değişken bir durum.

    ben genel olarak bir komplikasyon, tıbbi bir gereklilik yoksa en azından doğumun beklenmesi taraftarıyım. bebeği normal doğum tarihinden 1-2 hafta önce yaşam alanından çekip çıkarmak (planlı sezaryen) en azından bebeğe haksızlık bence. burada asıl görev ilgili uzman doktorlara düşüyor. anneyi en doğru şekilde yönlendirmeliler. ben bu ülkede "ben normal doğum yaptırmıyorum" diyebilen doktorlar duyuyorum, "kadın doğum" uzmanları (!)...her durum kendine özel, iki kere iki dört değil ama bu kadarı da fazla bana göre.

    sancı çekme meselesine gelince...ben sancıdan hiç korkmadım, çok fazla da sancı çekmedim. kolay mıydı, hayır değil tabii ama benden çok daha zor şekilde doğum yapanlar var, şanslı sayılırım yani. ıkınma, nefes tekniklerinin öğrenilmesi hem özgüveni arttırıyor, hem de doğumu kolaylaştırıyor. asla ve asla karpuzu çıkarmak gibi düşünülmemeli, beden doğuma kendini öyle bir hazırlıyor ki...vajina genişliyor, hatta kalça bile biraz genişliyor. minyon kadınlar bile irice bebekleri doğurabiliyorlar. bir de ağrı eşiği diye bir olay var. doğum sancısını bazı kadınlar daha az hissederken bazıları çok daha fazla hissedebiliyor.

    şunu da belirteyim, eğer bir kadın sancıdan ve doğumdan aşırı derecede korkuyorsa bence normal doğuma zorlanmamalı. çünkü bu durum doğumu çok daha zor hale getirebilir. önceden de dediğim gibi iş doktorlarda bitiyor. gebeyi ve bebeğini kendi özel durumuna göre değerlendirerek en doğru şekilde yönlendirmeli doktorlar. ebeler de daha işlevsel çalıştırılmalı, hemşire olarak değil. o zaman bunları tartışmamıza da gerek kalmaz.
  • dünyanın en acılı işlemidir. tıp fakültesi 4. sınıf öğrencisiyken ilk kez bir normal doğum izlediğimde yer ayağımın altından kaymaya başlamıştı. duvara tutunup destek almak zorunda kalmıştım. ileride inşallah kendim çocuk sahibi olabilirsem, normal doğuma cesaret edebilir miyim, emin değilim. muhtemelen sezaryenle doğumu tercih ederim gibi geliyor, ağrı eşiğim acayip düşük de üzerinize afiyet. ama anlamadığım şey var, bazı yazarlar çocuk doğum kanalında sıkışır, sakat kalır, sezaryen öyle mi ohh mis, ameliyathanede sorunsuz doğuruyorsun çocuğu şeklinde yorumlar yapmış ama kazın ayağı öyle değil. normal doğumla doğan bebek, belli bir süreçten sonra o doğum kanalından geçip çıktığı için, akciğerleri olgunlaşmasını tamamlar, dış ortama daha kolay adapte olur. sezaryende ise, bir dk önce anne karnında olan bebiş hooop çekilip çıkarılıyor doğal ortamından. solunum sıkıntısı, oksijen ihtiyacı, morarma, vs vs sezaryenle doğan bebeklerde çok daha fazla.

    son olarak bir kadın doğum hocamızın lafıyla bitirmek istiyorum: anneler kutsaldır, ama normal doğum yapmış anneler biraz daha kutsaldır

    yillar sonra gelen edit: cocuk sahibi oldum ve tam da ongordugum uzere, sezaryenle dogum yaptim. hala fikrimin arkasindayim. sezaryenin normal doguma tek ustunlugu, daha az kan kaybi olmasi. onun disinda anne acisindan da, bebek acisindan da normal dogum daha avantajli.
hesabın var mı? giriş yap