• seyrettiğim en doğal film diyebilirim. sanki elinde kamerayla bir köye dalmışsın da haberleri yokken çekmişsin.

    köy, evler, jestler, mimikler, diyaloglar o kadar samimi, o kadar doğaldı ki oraya yerleşmek, o insanların arasında yaşamak isteği doğdu içimde.

    kimse kaderinden kaçamıyor. kızdığımız, küçümsediğimiz şeylerin kucağına bırakıveriyoruz kendimizi. filmde yüreğinde sevgi olan ya da bir zamanlar olmuş olan herkesin yazgısında var bu. saliha, hüseyin, esman la bitmiyor olay. saliha'ya aşık olup da başka biriyle evlenen adam, onun karısı, hüseyin'i evlendirmeye çalıştıkları kız. hepsi için trajedi.

    keşke öyle bitmeseydi film dedim. gelmeseydi adam. başka türlü bir trajediye bağlansaydı. kendi aralarında halletselerdi. hüseyin çekip gitseydi mesela.

    hep söylenen birşey vardır bir kitabın gerçeğe uyması gerekir ama hayatın böyle bir zorunluluğu yoktur. film de bu eşitlikte hayatın tarafında yer almış.
  • bu filmin güzelliğini anlatmak için, bir kaç oyuncuyu saymak yeterlidir. uğur polat, kemal inci, şerif sezer, ayşenil şamlıoğlu, serra yılmaz, lale mansur, haluk piyes, taner birsel, burak sergen, cezmi baskın, ayla algan, tuncel kurtiz bu oyunculardan rastgele seçilmiş 3 tanesini herhangi bir dizide oynatsan, çok izlenir. ki sağolsunlar hepsi enfes bir filmde buluşmuşlar. çekildikten 10 yıl sonra izlemiş olmak benim ayıbım olsun.
  • filmde kimin kimin nesi olduğunu 2 saat sonunda hala çözebilmiş değildim, bir şekilde köylük yerde herkesin birbirine "emmi", yahut "hala" dediğine kanaat getirdim, hatta veralynn ile beraber kanaat getirdik, demek ki salak değilim hey yaşasın diye sevindim. daha kötü deneyimlerim de olmuştu, ingiliz hasta'nın sonunda "kim ingiliz hastaydı?" sorusuna da muhatap olmuş bir insanım.

    neticede filmden bir sürü şahane kullanım öğrendik bunlardan sadece gönlü bulanmak aklımda kaldı, bakın şimdi siz de öğrendiniz.
  • düşümün adı.
  • xavier koller'in umuda yolculuk filminden sonra icinde semah sahnesi barindiran (benim gordugum) ikinci filmdir.
  • esma avare bir öğrencidir, karnesinde bir sürü kırık vardır, annesi ve babası olmayan ama kim olduğunu çözemediğimiz kimse tarafından köye akrabalarının yanına gönderilir. esma (sallamıyorum umarım ismi) köye vardığında onu büyük bir sevinçle karşılayan, gene kim olduklarından pek emin olamadığımız yaşlı kadınlar birliği, yarım saat sonra uyuzluk etmeye başlarlar, esra'ya (belki de buydu ismi) avlulu evi ve dahi tüm köyü dar ederler. esin bu sırada şehirden alıştığı gibi kendi başına orada burada gezmekte, traktörü ile yanlayan* hüseyin ile muhatap olmaktadır. edimsel, tüm köyde yüzüne bakılabilecek tek kişi olan hüseyin'e (bak bunun isminden eminim) aşık olur, bu hususta teyzesi saliha'nın başının etini yer, gelinliğini falan giyer, binbir zırvalık yapar. saliha "o da seni seviyor mu?", "gönlün bulandı mı?" gibi sorularda emine'yi gaza getirmektedir ama onun da sırları vardır. (bkz: agatha christie)
    olaylar çeşitli cem ayinleri, alevilik üzerine dersler, dut yeme ve benzer köy aktiviteleri çerçevesinde gelişir.

    alınacak ders: insan 13-14 yaşlarında iken herşeyi üzerine alınmaya ve göt olmaya meyilli bir yapıya sahiptir. bu film bizi 10 sene öncesine götürüp bunu hatırlatıyor (hatta gözümüze sokuyor). en azından veralynn ve ben hatırladık.
  • filmdeki karakterler arasindaki iliskiler seyirciye bir yerden sonra "ehh bana ne be" dedirten bir belirsizlige erisiyor.
    guzel bir koy bulunmus, bu koy kare kare guzelce goruntulenmis, bu goruntulerin uzerine de belirsiz bir hikaye oturtulmus hissi uyandiran bir film olmus.
    cem ayinini gostermek disinda alevilerle ilgili de neredeyse hicbir sey soylememektedir. filmde alevilige yer verilmesi, siradan bir koy aski hikayesine sosyal sos eklemekten oteye gitmemistir.
    belki sadece muzikleri icin... ama ben bir ay dogar turkusunu de mustafa ozarslandan dinlemeyi tercih ederim.
  • çoğu zaman kendini kandırmaktan ibarettir ne yazık ki.
  • (bkz: kedidir o kedi)

    sevmiyodur sana öyle gelmistir, gaz sancisidir belki...
  • koskoca izlenmemiş bir film listem olmasina rağmen gecenin bi körü yine kendini izletmiş,doğallığının tadı damakta kalan filmdir.yaklaşık 10.izleyişim olmasına rağmen hala aynı hevesle izliyorum,öyle bir samimiyeti öyle bir doğallığı var ki büyüsü hiç bozulmuyor bu filmin.film bir bütün olarak çok güzel evet ama bir cast seçimi var ki ''nasıl her oyuncu bu kadar cuk diye oturabilir rolüne?'' diye sormadan geçemiyor insan.
    (oyunculuğunu hiç beğenmediğim haluk piyes bile)

    (bkz: izlemekten bıkılmayan filmler)
hesabın var mı? giriş yap