• --- spoiler ---
    $u anda bilgisayarin ba$inda cali$iyorum bir yandan office space salonda comedy central'da oynuyor. az once bizim elemanin michael bolton ve samir'in kovuldugunu ogrendikten hemen sonra michael'i evinde agirladigi sahne geldi. sahne elemanin evinin icini gosteriyor. michael kendine mutfaktan bir $ey aliyor.

    o sahne oynarken kafami saga bir cevirdim ayni mutfak. aspiratorundeki fan deliklerinin sayisina, mobilya renklerine kadar ayni. hani kar$ilikli iki aynanin sonsuza kadar ic ice gecmesi gibi salondaki tv'de evin mutfaginin bir kopyasi duruyordu.

    oyle acayipti ki olumsuzle$tirmek icin fotografini bile cektim.
    --- spoiler ---
  • samir karakteri bambaşkadır burda. literatüre mükemmel küfürler katmıştır:
    - mother...jesus...son of... asss
    - this is fuck!
  • iş hayatıyla ilgili yapılmış en iyi filmlerden biri. bu film, chaplin'in modern times ile başlattığı muhteşem hicvin bügüne uyarlanmışıdır. seri üretim işçisiyle bilgi işçisi arasında neredeyse hiç fark olmadığı gerçeğini işletme derslerinde 10 saat anlatsak bu filmin yarattığı etkiyi yaratmazdı diyebilirim.
  • "hapse dustugun ilk gun ya kendine bir metres bulursun, ya da birinin metresi olursun" sozuyle beni amerikan hapishanelerinden tirstirmis bir film. (bkz: oz)
  • "if you can go ahead and........ that would be terrrrific"
    "if you can go ahead and........ that would be grreaat"
  • kulaklıklarımı takıp, ofiste izlediğim film.. tam da yerinde izlemişim sanırım... yarın da işe gelmeyi düşünmüyorum, sanki işi bir bıraksam bana hiçbirşey olmayacakmış gibi hissettirdi bu film.

    çok güldüm içten içe, çok doğru buldum anlatılanları...

    en gerçekçi bulduğum anlardan biri, bill'in doğumgününü kutladıkları sahneydi. içten gelmeyen ama adam patron olduğu için söylemek zorunda bırakılan bir "mutlu yıllar" şarkısı, personelin yazılı olmayan görevlerinden bir tanesi, sahtelik...

    bir de milton'ın kesik kesik konuşması bitirdi beni, süperdi.
  • bu filmi kanada'ya ilk geldigimde aksam uyumadan once kanallarda gezerken denk gelip izlemistim. herkes gibi "lan bende mi boyle bir adam olacagim" diye dusunurken okuldan sonraki ilk isimde bolme cubicle dedigimiz tahtanin boyanmis rengine kadar ayni tipte bir masada ise basladim. hakikaten demekki klasik sirket mobilya dizayni buymus her yerde.

    benim de is yerimde bir yanlis yaptigimda uyaran 3 mudurum,ustune bir de e-mail le uyaran bir baska eleman var. hakikaten peter'in dedigi gibi " so that means when i make a mistake, i have eight different
    people coming by to tell me about it. that's my real motivation - is
    not to be hassled. that and the fear of losing my job, but y'know, bob,
    it will only make someone work hard enough not to get fired."

    bana bu kadar uyacagini dusunmemistim. hakikaten isini duzgun yapmak kazandigini haketmek kavramindan cikip "aman duzgun yapayim da gene basimda 3 mudur bitmesin" bir de "aman yeteri kadar satis yapayim da atmasinlar beni" isten diye satis kotalarini durdurmaya calismak. al sana peter gibbons.

    komik olan peter'in umursamaz haline donustugum an eger isini duzgun yaparsan bir gun isten kovulmanin aslinda o kadar kolay birsey olmadigini farkettigim zamandi.(bunda is kanunun sikiligi var, ama tazminatini eline verip yuru na$ demek her zaman olasilikta var) tabi film iste o,o kadar da umursamaz olamiyorsun, ama eski o kovulmamak, iste kalmak icin kendini yirtan halini dusununce kendini peter gibbons gibi hissediyorsun ister istemez.

    aslinda karakterler dehsetengiz komik felan degil, samir olsun, milton, lumbergh, peter'in komsusu, kafedeki yalaka garson, sevimli karakterler, sadece hepsini bir sekilde is hayatimin icindeki insanlara benzettigim icin sevdim bu filmi. kurumsal isletmelerin devlet dairesi tarzi hallerini, motivasyon yontemlerinin aynisini kendi sirketimde de goruyorum, adamlar sana kiytirik odul vererek ismini anarak seni onore edip daha cok calisacagini umuyorlar. bilmiyorlar ki adamin gercek motivasyonu is yerinde devamli sikistirilmamak, rahat birakilmak, duzgun calisma ortami yaratmak ve duzgun maas odemek.

    aslinda daha da cok yazardim da sabah erken kalkip office space'deki isime devam ediyorum ipod'umda "damn it feels to be gangsta" calacak gene , ayni film hergun gene oynanacak.
  • açılıştaki sıkışık trafik sahnesinden itibaren insanı avcunun içine alan, içinde bol bol dilbert ve murphy kanunları unsurları bulunduran mükemmel film. printerı çimenlerin üstüne atıp balyozla parçalama sahnesi, plaza insanlarının kalbinde ayrı bir yer tutmuştur. sinemalarda çok kısa süre oynamış bi yapımdır kendisi. sessiz sedasız geçip gitmiştir.
  • şöyle efsanevi bir diyaloga sahip film.

    --- spoiler ---

    peter gibbons: what would you do if you had a million dollars?

    lawrence: i'll tell you what i'd do, man: two chicks at the same time, man.

    peter gibbons: that's it? if you had a million dollars, you'd do two chicks at the same time?

    lawrence: damn straight. i always wanted to do that, man. and i think if i were a millionaire i could hook that up, too; 'cause chicks dig dudes with money.

    peter gibbons: well, not all chicks.

    lawrence: well, the type of chicks that'd double up on a dude like me do.

    peter gibbons: good point.

    lawrence: well, what about you now? what would you do?

    peter gibbons: besides two chicks at the same time?

    lawrence: well, yeah.

    peter gibbons: nothing.

    lawrence: nothing, huh?

    peter gibbons: i would relax... i would sit on my ass all day... i would do nothing.

    lawrence: well, you don't need a million dollars to do nothing, man. take a look at my cousin: he's broke, don't do shit.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap