• toplam olarak 3 kez sohbet etmişliğim var kendisiyle: 10 dakika, 20 dakika ve yaklaşık 1 saat. birincisi 1 hafta, 2. iki hafta, 3.sü 2 ay kadar düşünmeme sebep olmuştur ara ara aklıma gelerek. feci bilge bir adam olduğu kanaatindeyim; ama sonradan anlıyorsunuz, ampül bir yerde yanıyor.
  • geçen akşam ntv'de burcu esmersoy'un konuğuydu kendisi. aklımda kalanlar:

    kendisine dair:

    "yazmak bitmez. dünyada çok güzel şeyler yazıldı, bestelendi. yeni bir şeyler üretilmiyorsa yapmak anlamsız.
    meraklı olan biriyim, arayan biriyim. bir de gitmeyi seviyorum."

    şair ve şiire ilişkin:

    "nazım'ın iklimimin oluşmasında büyük etkisi var ama sadece o değil. orhan veli bir doruktur. o kadar az şiirle varılabilecek nadir bir doruktur. ikinci yeninin tamamı çok büyüktr. kendi kuşağımdan da etkilendiğim şairler oldu. iyi şiirden her zaman beslendim. iyi şiirin kimyası bambaşka bir heyecan."

    yıllardır sanat dünyasının içinde olmasına rağmen televizyonda yayınlanan bir diziden sonra tanınmasıyla alakalı:

    "rasyonel biri olduğum için bunu kabul ediyorum. ben bir tiyatrocuyum, şehir tiyatrosunda genel sanat yönetmeniydim ama hiçbir zaman 40 milyon izleyicim olmadı. televizyonun gücü çok büyük. yeter ki bu güç iyi kullanılsın."

    bunlar sadece aklımda kalanlar. sohbetin tamamı çok güzeldi*. bir kez daha hayran kaldım bilgeliğine; sakinliğine, alçakgönüllülüğüne ve doğallığına. sözlüklerde sanatçı kelimesinin karşısında adı olması gereken isimlerden biridir gözümde.
  • "son kuşlar döker kanatlarını, bana kanatlar verdin
    dilsiz sözler, her biri biraz daha yalnızlığım
    ve şimdi uçurumlar sığarken iki öpüş arasına
    sensiz ben kime gitsem, biraz daha yalnızlığım" nakış, parçalanmış divan
  • " her gerçeğin fiyakası önce gelir
    ölüm önce yakaya takılan bir çiçektir
    insan ilkin usta olur, sonra sonra çırak
    önce simurg kuşunun peşinden koşarsın, giderek hayat
    giderek hayat gelir, kendini anlatır
    o anlatır, sen unutursun öğrendiğin ne varsa
    inandığın ne varsa bir baştan bir başa
    önünde sonunda bir hatıra kalır işte ; bir kuş
    ve ölüme doğru kısa bir uçuş
    böyle bir şeydi yaşadıklarımız "
  • istanbul şehir tiyatroları genel sanat yönetmenliği görevinden alınmıştır. kahvesini alıp dozerlerin önüne geçebilir.
  • eski şiir antolojilerinde, alkaya'nın, kucağındaki kocaman kediyi okşayan, siyah uzun sakalları ve buz gibi donuk bakışlarıyla sallanan sandalyesine kurulmuş olan çok net bir fotografıdır kafama kazınan.
    o imgeleri çözmek için az uğraşmamıştım diye düşünüyorum şimdi.
    sonra sonra tiyatro heveslisi olduğunu(çok yakın arkadaşı olan ve sizlerin pek beğendiği bir adamdan) duymuştum ve kendisine olan alâkam katlanarak artmıştı.
    gelin görün ki yıllar geçmiş ve o da dizilerin önlenemez cazibesine kaptırmış kendini.
    konuk oyuncu'dur diyordum başlarda; ama yarım saat evveline kadar şaşırarak gördüm ki, "öyle bir geçer zaman ki", orhan alkaya'ya doğru geliştiriyor senaryosunu.
  • ....
    bir şeyi ilk defa sever gibi
    ilk defa sever gibi diri meme uçlarını, taze dilini, yoğun tenini
    arzın patlayacağı fikrini sever gibi serin ve kanlı bir histe
    kurşunun kağıda dokunduğu anı
    bir başka sevmeyi sever gibi şaşkın, aşkın el tutuşma saatleri **
  • kendisini tanımam etmem*. iyi bir tiyatrocu olabilir, doğrudur. benimse oyunculuğuyla tanışıklığım öyle bir geçer zaman ki dizisiyle oldu*. diyeceğim o ki, oynadığı bilge balıkçı karakteri sanki kendisinin gerçek hayattaki yansıması gibi. hani diyorum ya, tanımam etmem, ama tanısam da sanki şaşırmayacakmışım gibi. sanki gerçek hayatta da oynadığı karakter kadar sakin ve bilge gibi; kalabalık sözlerle değil de gözleriyle ya da yüzündeki küçücük bir gülümsemeyle konuşanlardan.

    "pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
    yan gelmişim diz boyu sulara
    hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
    hiçbirinizle döğüşemem
    siz ne derseniz deyiniz
    benim bir gizli bildiğim var"*

    işte tıpkı bu dizelerdeki gibi. evet, sevdik kendisini. umarım dizideki ömrü uzun soluklu olur.
  • geç kalanlardan.
  • bir başka orhan alkaya da 1938 harp okulu olayında tutuklanan harp okulu öğrencilerinden biridir. diğer öğrenciler genellikle fakir aile çocukları iken orhan alkaya içlerindeki tek zengin aile çocuğudur. hatta hapiste şakalaşmak amacıyla birbirlerine lakap takarken ona da burjuva orhan derler. öğrenciler içinde elebaşı olarak görülen 4-5 kişik gruptandır. sanırım 4-5 yıl hapis yatıp çıktıktan 1-2 yıl sonra ölür.
    (bkz: 1938 harp okulu olayı ve nazım hikmet)
hesabın var mı? giriş yap