• trabzonspor'a aylık 50 lira verdiğim küçük bir futbol okulundan denenmeye gönderildiğimde yaklaşık 500 kişiydik. 22 kişilik maçta toplam 1-2 kişi ala ala devam ettiler. torpil yapanlar oldu, elenseler de sonraki tura çocuklarını aldıranlar...
    bense yalnızca 11 yaşında bir çocuktum. o kadar torpilin ve kimsesizliğimin arasında çıkıp adam gibi varımı yoğumu ortaya koyuyordum. ve bütün bu adaletsizliğe rağmen son 5 kişiye kalmamı sağlayan hocaların en büyüğü saygıdeğer özkan sümer'e adaletinden dolayı teşekkür ederim.

    mekanı cennet olsun.
  • 90'larda trabzonspor'da oynamış orhan çıkrıkçı, socrates dergisi 2018 şubat sayısındaki röportajında anlatıyor:

    avni aker'de oynuyoruz. özkan sümer bağırıyor: "ulan ismail, kademeye öyle mi girilir, nasıl bindirme yapıyorsun?" işin garibi, ismail ağabey kulübede oturuyor ama hoca bağırmaya devam ediyor, en son yardımcısı ali kemal (denizci) ağabey dayanamayıp araya giriyor. "hoca, ismail arkanda oturuyor!" özkan sümer, ismail ağabey ile göz göze geliyor: "ne bakıyorsun ulan! sahaya koysam aynı boku yapacaksın!"
  • yıldız görmek isteyen gökyüzüne baksın
    trabzonspor kimsenin cebine sığmaz
    dünden daha akıllı değilsen akılsızsın
    `büyük olmak için büyüklerle sevişmeyeceksin, savaşacaksın`
    `trabzonspor kültürünü hiç bir yerden miras almamış, kendisi yaratmıştır`
    "esasında 3 istanbul takımına yetişmemiz imkansız. ancak öyle saçma yönetiliyorlar ki, biraz doğru işler yapsanız birden yaklaşıyorsunuz"

    gibi nice aforizmanın sahibi, almanlar'ın gegenpressingini daha 1980'lerde şok pres olarak uygulatan, 1974 dünya liselerarası futbol turnuvası şampiyonu trabzon lisesini daha o zaman savunmada tandem oynatan, (daha sonra ahmet suat özyazıcı 6 kez şampiyon olan efsane kadroda kadir-necati tandemi olarak uyguladı), ingilizce ve almanca futbol kitapları alıp ktü'deki hocalara çevirten, idman ve kamp sonrası geceleri trabzon devlet kütüphanesini açtırıp kitap okuyan, en büyük zevki 10'lu yaşlardaki çocukların maçlarını ve turnuvaları izlemek olan, trabzonspor altyapısında yetiştirdiği nice futbolcular yanında, türkiye faal futbol antrenörleri derneği kurucu başkanı olarak nice antrenörler yetiştiren, hatta marco aurelio , ibrahima yattara, caleb ekuban, anthony nwakame, atiba hutchinsongibi yabancıları ülkemize kazandıran, luis suarez, andriy shevhenko ve robert lewandowski gibi isimleri daha ergen halleriyle keşfedip, çok istemesine rağmen getirtemeyen, çok orjinal, müşfik, bir o kadar da sert, inatçı, huysuz, küfürbaz, aşırı nüktedan ve bilge bir adamı kaybetti türk futbolu.
  • bir rivayete göre soyunma odasında taktik verirken ali kemal'e topu alır almaz rakibe vermesini söyleyen teknik direktördür.

    sonrasında:
    ali kemal: efendim hocam,
    özkan sümer: top sana gelirse en yakın rakibe veriyorsun.
    ali kemal: anlamadım
    özkan sümer: rakibe vereceksin topu
    ali kemal: niye hocam?
    özkan sümer: rakipten topu hemen alıyoruz senden yarım saatte alamıyoruz.

    yıllar sonra bir gün bu sefer bir idmandayız.

    özkan sümer: la olum mehmet, ismail, topa gözünüzü kapayın da vurun.
    mehmet: niye hocam?
    özkan sümer: bari yüzde elli şansımız olsun.

    eli öpülesi adamdır.
  • 2002'de oynanan trabzonspor-fenerbahçe maçında fenerbahçe'ye verilen cezanın; rte baskısıyla kaldırılmasının ardından resti çekip istifa etmişti.

    karakter.
  • vefat etmiş. allah rahmet eylesin. sadece bizim icin degil, türk futbolu için çok büyük kayıptır. nur içinde yat hocam...

    kendisiyle ilgili bir kaç hatıra...

    o dönemin unutulmaz sol açığı ve topu ayağına yapıştıran iskender günen anlatıyor. hoca iskender'in topu fazla ayağında tutmasından o kadar sıkılmış ki aralarında şöyle bir diyalog geçmiş;
    - iskender, top ayağına geldiğinde sen hemen rakibe at topu
    + neden hocam?
    - topu onların ayağından almak seninkinden almaktan daha kolay da ondan.

    bir dönem hocanın mazlumu olan lemi'ye maçın devre arasında şöyle demiş;
    -lemi ısın oyuna giriyorsun
    +hocam zaten sahadaydım ilk yarı!
    - ha öyle mi ben fark edemedim demek.

    yine lemi'yle aralarında geçen başka bir diyalog. tesislerde bir sabah;
    -hocam günaydın
    +bana günaydın deme futbolu bıraktım de!

    bugün orhan çıkrıkçı anlatıyor. hoca tenis oynamaya başlamış. orhan ve arkadaşları da onunla makara yapmak için koşa koşa yanına giderler.
    -hocam tenise başlamışsın ekiki
    -evet oğlum, büyük beyinliler küçük toplarla, küçük beyinliler de büyük toplarla oynar.

    kendisi hayatının hiç bir döneminde hamaset yapmamış, populist söylemlerle kitleleri manipule etmemiş, işine aşık bir adamdı. futboldan ve futbolcudan da çok iyi anlardı. bu manada hem yerli hem de yabancı bir çok oyuncunun kariyerine olumlu anlamda dokunmuştur.
    tekrar saygı ve rahmet dileklerimle...
  • trabzonspor'daki başkanlık görevinden soylu bir şekilde ayrılmıştı fakat ayrılmasına sebep olan olaylar "alçakça"ydı.

    şimdi saatleri biraz geri alalım.

    özkan sümer başkanlığında trabzonspor, mehmet ali yılmaz'dan sonraki "trabzonlu ağa" takımı olma görüntüsünden kurtulup, daha ciddi bir kurum halini almaya başlamıştı, temelleri atılmıştı yani. arkasından şirketleşme sürecini başlatan başkanlardandır, ondan sonra atay aktuğ zamanında tamamlandı. çok yerinde projeleri vardı, bir nevi barcelona modelini örnek almıştı. nitekim ispanya'da çoğunluk ispanyolların tutmayacağı bir katalan takımı barcelona'nın real madrid'e hatta atletico madrid'e göre az olan taraftarından maksimum faydalanmak için çıkardıkları çok yerine bir yöntem var. üyelik sistemi. senelik ücretler ödüyorsunuz eğer fc barcelona üyesi iseniz cüzzi bir ücret ama 150bin üyesi olunca takımın, 20 euro yapsanız dahi senelik ücreti, 3 milyon euro gibi bir gelir demek. fc barcelona için küçük bir miktar belki ama trabzonspor gibi bir takım için gayet büyük bir gelir kapısı olacaktı bu sistem. nitekim yine atay aktuğ döneminde tamamlandı.

    daha sonra türk futbolunda denizlispor'dan sonra tel çitleri kaldırdı. üstelik galatasaray, fenerbahçe dahi bu konuda kendine güvenemezken, trabzonspor gibi parlamaya daha müsait bir taraftar profiline sahip trabzonspor'da bunu başardı.

    ancak bu ülkede hiçbir başarı cezasız kalmaz. nitekim önünde fenerbahçe maçı vardı.

    kim gaza getirdi, kim şişirdi o taraftar grubunu bilinmez. daha sonra fenerbahçeli arkadaşlarımla da bu konuyu açtığımda, o tip adamlar gfb'ye mensup değildi, onlar hep elendi, onları biri gaza getirmiş vs. diyorlar. tel çitleri kaldırılan avni aker'de anlamsız bir şekilde koltuklarını koparıp koparıp sahaya attılar, türlü türlü taşkınlık yaptılar fenerbahçe taraftarları.

    tahkim kurulu yapması gerekeni yaptı ve fenerbahçe'nin sahasını kapattı, taraftarının bu çirkin davranışından dolayı. hoş, saha kapatmaya karşıyım ben... fakat işler hiç öyle gelişmedi, recep tayyip erdoğan çıkıp, "rakip sahada olan olaylardan ötürü, fenerbahçe'nin sahasının kapatılmasını anlamsız buluyorum" dedi, ne olduysa olan oldu, fenerbahçe'nin cezası kaldırıldı. üstelik sanki trabzonspor cezalanır gibi. nitekim stada verilen zararla trabzonspor başbaşa bırakıldı. özkan sümer yapması gerekenleri yapıp tahkim'e cezanın kaldırılmasının adil olmadığı yönünde başvuru yaptı ama başvurusu direk reddedildi.

    özkan sümer de çıkıp, "bu yapılan oyunlara engel olamadım, futbolun bu kadar kirlendiği bir ortamda futbolun içerisinde bulunmak istemiyorum" diyerek istifa etti. akpli milletvekillerinin araya girip, istifasını geri alması yönündeki çağrılara da kulak tıkadı. bir sonraki seçim döneminde de olaylardan tamamen akp'yi sorumlu tutup, chp'den aday oldu.

    olaylar için; http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=87795

    sonra bu kişinin futbolcu keşfetmesi olayına göndermeler var. trabzonspor'a elindeki transfer listesini mayıs ayında vermişti. nitekim daha dünya kupası da oynanmamıştı. uruguay dünya kupasında yarı finale yükseldi, suarez de 3 golle tamamladı turnuvayı. nitekim 1 yarım sezon daha ajax'da oynadı... adam öngörüsünü yapmış, görüşmelere başlamalı bu futbolcuyla demiş, daha sonra adam coşmuş, bunda özkan sümer'in günahı ne.
  • rivayete göre, sabah kendisine günaydın diyen hasan'a*:
    -bana günaydın deme hasan, futbolu bıraktım hocam de.
    demiştir.
  • old school antrönörlerden biridir. hiçbir teknik direktörün yapmaya cesaret edemeyeceği işleri yapmasıyla meşhurdur. mesela trabzonspor'un fırtına gibi estiği dönemlerde bir maçta oyuncu değişikliği yapmış, oyuna giren fuybolcuya da çok spesifik bir görev vermiştir. verdiği görevi yapmayıp zikinin doğrultusunda oynayan bu şaşkın futbolcuyu (kim olduğu gelmedi şimdi aklıma) bir süre sonra oyundan almış, yerine de yeni birini sokmamıştır. heralde bir futbolcuya verilebilecek en rezil cezalardan biridir. adam değilsin demenin en çarpıcı yöntemidir.
    özkan sümer efsanedir vesselam.
  • puan tablosunda kısa süreliğine trabzonspor'dan bir üst dereceye yerleştiğinde "artık trabzonspor'un büyüklüğü geçti, bizim devrimiz, onların değil bizim maçlarımızı yayınlayın" beyanatında bulunan üç büyükler yalakası bir kulübün yöneticisine şu şekil cevap vermiştir:

    "büyük olmak için büyüklerle sevişmeyeceksin, savaşacaksın önce."

    aynı dönemde ligdeki en rezil günlerini gören trabzonspor'dan dördüncü büyük payesini alıp, maçlarını yayınlamayı kesen kanala bütün şehir decoderlerini iade ederek cevap vermişti. sonuç maçların tekrar yayınlanmaya başlaması olmuştu haliyle. işte futbol endüstrisinin o ikinci büyük şehrinin ürünü eğlenceli bir futbol adamıdır özkan sümer; trabzon'dur, trabzonludur.
hesabın var mı? giriş yap