• turgut uyar şiiri
    (on altı yıl sonra gelen edit: pardon değilmiş. kimin olduğunu bilmiyomuşuz.)

    i.

    kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
    kaç kilo çekerdi yalnızlık
    kaç kere ezildim altında
    yaz yağmurlarının

    belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
    her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
    hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

    kim sevmezdi çiçekleri filan
    "ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi

    bunu palyaço söyledi,
    palyaço söyledi ben yazdım
    yazdım, yazmasam ağlayacaktım

    herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
    sırf bu yüzden mi ağladım
    alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

    biraz birazdım her şeyden
    dün biraz sinirlenmiştim mesela
    yarın bir kadını seveceğim biraz
    biraz biraz kör oldum bügünlerde

    ama rakı kadehlerini boşaltmayın
    eksilmesin hiçbir şey
    hiçbir şeyden dahi olsa
    kalsın biraz

    ii.

    umursamıyorum yılgınlığımı filan
    çünkü sessizce yaşanmalı her şey
    bir devrim sesszce olmalı mesela
    ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

    bir palyaço neden yalan söylesin ki
    ben palyaço olsaydım söylemezdim
    marangoz olsaydım da söylemezdim
    ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

    hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
    kaç kilo çeker ki bir palyaço
    hem neden yüzüme vuruyorsunuz
    bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

    gocunmam ki ben, ben gocunmam
    bir palyaço ne kara gocunmazsa
    o kadar, o kadar gocunmam işte

    rakı doldurun! eksilmesin

    iii.

    bitmedi, yazacağım daha
    yazmazsam ağlayacağım çünkü
    alçakça olacak biraz

    hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
    her sokakta biraz daha eksilirdik
    bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
    bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
    "duyamadım", derdim, "tekrar et!"
    sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
    sokaklar daha bir puslu
    palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
    ve ben daha bir alçak olurdum
    ağlardım biraz

    hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
    hatta kuyruğuma basma diyorum
    acıyor, tırmalarım,-
    diyorum

    kahrol, kahrol!
    diyorum

    iv.

    geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
    korktum birden, kusacak gibi oldum
    "olur öyle" dedi palyaço,
    "herkes alçaktır biraz"
    "otur ulan!" dedim, bağırdım ona
    ben bazen bağırırım biraz

    "rakı doldur!" dedim, "eksilmesin!"
    ben bazen eksilirim biraz
    aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
    bunu sonradan öğrendim

    ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
    herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
    bunu da sonradan öğrendim

    örneğin;

    geçen gün bir kadınla seviştim
    biraz değil çok seviştim

    ya işte öyle palyaço
    diyorum ki,
    bunu da yeni öğrendim
    sevişmek de eksilmekmiş biraz

    v.

    kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
    "ben sevmezdim" dedim, "yalan"
    dedi
    bunu palyaço söyledi
    palyaço söyledi, ben yazdım
    yazmasam, alçak olacaktım
    hem ben roman da yazdım biraz

    bazen diyorum ki, palyaço,
    sen olmasan ben ne yaparım
    alçakça eksilirim belki biraz
    her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
    hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
    ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

    biraz biraz anlıyorum ki,
    yüzler eller, o terli vücutlar filan
    her şey plastikmiş biraz

    vi.

    haydi sirtaki yapalım palyaço
    rakı doldur, yine eksildik biraz
  • bir dönem (2 sene kadar önce) para kazanmak için olmuşluğum var. normalde korktuğum şeyken palyaço, kendimiz olduk iyi mi? korkularının üzerine gitmelisin lafını sanırım biraz yanlış anladım ben. eheh.

    parası çok iyi ama bir öğrenci için. tabi herkesin standartları farklı ama benim için 3 saatte 70-100 lira arası bir para mükemmeldi. hafta 1-2 iş çıkıyordu bazen daha fazla, ayda ortalama 600 lira kazanıyordum.

    çok aman aman bir zorluğu da yok aslında. çocukların doğum gününe gidiyorsun işte evlere. boyanı, giysini organizatör veriyor zaten. 3-4 yaş grubu çok rahat. tanrı 6-7 yaş grubundan korusun. amen.

    dans ediyorsun böyle salak salak. çocuklar seviniyor, onların elinden tutup oynatıyorsun. ''hadi sen at ol biz sana binelim'' tarzı bir istek mutlaka geliyor. işte o anda çıkarıyorsun boyalarını. diyorsun ''hadi bakalııımmm kim yüzünü boyamamı ister?'' hepsi birden ''beeeeeeeeeeeeeeenn'' diye bağırarak koşturuyo zaten yanına.

    çiçek, böcek, araba vs bunları çizmek basit. bazen mesela biri geliyor beni örümcek adam yap falan gibi hayatta yapamayacağım bir şey istiyor. onun da çözümü var sayın seyirciler. ''hangi takımı tutuyosun sen?'' diyosun. hangi takımlıysa, yüzünü takımının renklerine boyuyosun. hehe. bak hep ibretlik paylaşımlar bunlar.

    anlaşma 3 saat için yapılıyor. eğer daha fazla kalmanı isterse aile, fiyat yükseliyor tabi. bazen o aileler şeker gibin şerbet gibin çıkıyor ve sana yüklü bir de bahşiş veriyorlar. 4 saatte elime 150 lira geçtiğini biliyorum.

    para kazanmanız gerekiyor ve dersleriniz yoğun vs olduğu için tam zamanlıyı bırak part time bir işte bile çalışamıyorsanız, bir organizatörle görüşün. böyle işler çıktığında haber verir. gidersiniz, kısa günün karı olarak paranızı alırsınız. bazen mesela bir yerin açılışı için balon şişirecek adam arıyorlar. zaten makinası var. sadece işte balonun ağzını geçirip başında bekliyorsun, uğraştığın şey bu kadar. 3-4 saat için 50-60 lira kazanıyorsun. böyle hiç aklına gelmeyecek işler de çıkabiliyor. uygunsan gidersin, çalışırsın. tavsiye ederim.
  • büyük adımlarla işten çıktım. yolu, yürüme mesafesine gelene kadar birkaç taşıt vasıtası ile katettim. cebimde önce hangisinin söylenmesinin isteneceği biri kötü olmak üzere iki haberle evin kapısında belirdim. günün en iyi performansını tanrı bir kuşa nasip etmişti sanki, zil pek bir muhabbetliydi. çaldı ve bitti. ardına buyur edildiğim kapı, rutini geride bırakmasına aldırmadan görevini yerine getirmenin gururuyla kapandı. sorsan "abla, biz de emir kuluyuz." diyebilirdi, rol çalmadı. bu zevk bana aitti: ayakkabılarımın içinden çıktım, ellerimi yıkadım. aile meclisini isim vermeksizin yüzümde önceden çizildiği* çok belli olan dev bir gülümseme ile selamladım. alışkanlıktan önce iyi haberi verdim, beklenen etkiyi yakalayamayınca kötü haberin yükünü arttırdım, alışkanlıkların bırakılabileceği inancımı sorguladım. yemek için oturduğumda ise, yine işyeri menüsünü birebir yakalamış valide sultanın başarısını tesadüfle açıklayacakken bu sefer vazgeçtim. kırmızı büyük burnumu bu işte kasıt arayan güldüren bir şüpheyle ovuşturdum. aynı yemeği iki kere yemek, gün içindeki anlamsız tekrarlardan en belirginiydi. buna hak verense yalnızca nar ekşisiydi.

    yemekten sonrası için ilerleyen dakikalar, türk dizilerine yansımazken uykuya yol yapmıştı. odama geçtim. beni sabah bir yükten kurtarır diye makyajıma dokunmadım. ertesi gün giyeceklerimi hazırladım. büyük yeşil düğmeleri olan pembe gömleğim turuncu ayakkabılarımla iyi gider diye düşündüm. yatağıma girdim. tanrım, pijamalarım içinde gerçekten gülünç görünüyor olmalıydım.
  • hayatıma ilginç bir dönemeçte giren, turgut uyar'ın olup olmadığı belli olmayan şiir. evet, çabuk tükenmesinden ötürü turgut uyar'a ait değil gibi görünüyor. lakin böyle bir şiirin varlığı da benim aklımda şairin varoluşunu başka bir yere taşıyor, sanki daha bir anlam katıyor.

    ne ilginç değil mi? oldukça başarılı bir şiir. buna rağmen kimse sahiplenmiyor. belli ki yazan turgut uyar'a öykünmüş. benim için düşünmesi keyifli olan bir ihtimal örneğin, turgut uyar'ın kendine öykünerek yazmış olması. bu yüzden de sahiplenmemesi. gayrı-meşru şiir sahibi olmak isteyebilecek kadar derin bir şair varsa o da turgut uyar'dır herhalde. üstelik bunu, kendi kalitesine yakışmayacak ucuzlukta ve bayağılıkta bir biçimde, özensizce yazacak, yine de elinde olmadan içine garip bir ruh katacaktır. yalanını da itiraf edecektir, en nihayetinde herkes gibi ucuz ve bayağı bir insan olduğunu da. o büyük lafları, o derinliği hiç de sahiplenmediği bir alan isteyecektir kendine.

    yukarıdaki kurgunun doğru olması ihtimali ilginç, evet. ama daha güzel olanı, mesele bu olmasa bile, turgut uyar'ın bana bunları düşündürebilecek bir varoluşunun olmasıdır. alter egosuna şiir yazdırmak isteyecek kaç şair vardır ki? peki ya bunu yapmaya kalksa becerebileceğine inandığımız kaç şair vardır? kaç tane mütevazı şair vardır? yazdıklarını, yaptıklarını hiç de kendine mal etmeyen kaç insan tanıdınız? hele de bu kadar büyükken...

    bakın şuncacık entry'de bile kaç kere turgut uyar dedim.

    halbuki kendisi ne hinoğlu hindir aslında...
  • hayatımda ilk kez yakından gördüğümde kendisiyle iş görüşmesi yaptığım için fazla komik bulmadığım meslek erbabı. vereceği mayışı duyduğumda gülmüştüm ama. ağlayan palyaçolardan ziyade ağlatan palyaçolara ilişkin klişe yapacağım yusuf. kaç bence.*
    haftaiçi okul çıkışları gittiğim büro, maddi katkı anlamında yeterli tatmini sağlayamadığından, şöyle hem eğlencelisinden hem sanatlı manatlı ortamlısından bir iş bulayım diye eleman arayan bir çocuk tiyatrosuna başvurdum. eskiden fakirdim eet. başvurmamla alınmam bir oldu. şaşırdım. dedi ki sahibisi, yüzü gülen insan her işi yapar. diyemedim ki, hayatımda ilk kez bir palyaçoyla iş görüşmesi yapıyorum.
    şaka gibi ama hayatımda çalıştığım en disiplinli ortam çocuk tiyatrosu, en titiz patronum bir palyaçoydu. izleyen çocuklardan biri koşar gelir de pamuk prensesin sigara içtiğini görür diye sahne arkasında dahi sigara içirtmez, masal kahramanı gibi davranmak zorundasınız diye bulunduğumuz ortamı terk edene kadar yemek bile yedirmezdi.
    çocuk dediğin çocuk gibi büyüyecek der, bilmiş çocukları kucağına alıp ilerde zaten bileceksin şimdi takıl işte salak minvalinde laflar ederdi. en sinir olduğu şey, ''ben çocuklarımın annesi değil arkadaşıyım, babası değil arkadaşıyım'' lafları eden ebeveynlerdi.
    ''sen onun arkadaşı olma canım benim, arkadaşı çok, ana baba ol sen evladına'' derdi.
    girdiğin kılıktan gocunacaksan yaşama derken, bir gün olanca makyajıyla önümüzde düşüp ölüverdi. bu kez güldürmedi diyecektim ki. çarpıldım.
  • internet mecrasında turgut uyar'a ait olduğu iddia edilen palyaço şiiri hakkında sorulan "şiiri yazan kişiyi tanıyor veya biliyor musunuz?" sorusuna oğul turgut uyar'ın yanıtı şöyledir.
    hayır, bilmiyorum. şiiri yazan kişi bir yandan bazı turgut uyar şiirlerine göndermeler yaparken, diğer yandan turgut uyar olmadığını belli edecek ipuçları da koymuş. bu haliyle bende uyandırdığı izlenim turgut uyar’a öykünen birinin ciddi bir çalışması değil, eğlenme amaçlı bir şiir oyunu olduğu. ama internet çağında kontrolden kaçmış gibi görünüyor.
  • turgut uyar şiiri olarak bilinse de bir turgut uyar okuyucusu olarak turgut uyar'ın şiiri olmadığına inandığım şiir.

    şöyle ki turgut uyar asla ''bazen'' sözcüğünü kullanmaz, ''bazan'' sözcüğünü kullanır.
    ancak palyaço şiirinde ''bazen'' sözcüğü kullanılmıştır.
    gel gelelim internet ortamında turgut uyar'ın ''bazan''ı yanlış yazılarak ''bazen'' haline getirilmiştir bir çok sitede. (ki bu sitelere ekşi sözlük de dahildir.)

    daha fazlası için:
    (bkz: #25015469)

    bazen ile bazan durumu bir yana turgut uyar'ın plastik ve naylon sözcükleri arasında da bir seçim yaptığını ve naylon'u seçtiğini geyikli gece şiirinden görebiliriz.

    --- spoiler ---
    halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta her şey naylondandı o kadar.
    --- spoiler ---

    hal böyle olunca palyaço'da geçen plastik sözcüğü yine turgut uyar'ın kullandığı sözcükler arasında yerini bulamıyor.

    --- spoiler ---
    biraz biraz anlıyorum ki,
    yüzler eller, o terli vücutlar filan
    her şey plastikmiş biraz
    --- spoiler ---

    sonuçta sözcüksel olarak bakıldığında da turgut uyar'ın sözcüklerine benzemeyen sözcükler barındıran ama turgut uyar'ın olduğuna inanılan bir şiirdir palyaço.
    üstelik başka birisinin yazdığına dair bir söylence de yok ortada.
    tüm bunlarla birlikte sözcüklerin kendi kendilerine yan yana gelerek bir turgut uyar şiiri kurma çabası içerisine girdiğini düşünürsek,
    her ne kadar turgut uyar'ın dizeleri olmaya çalışsalar da, yapmacık, yalanımsı ve uyuşmayan yanı sırıtan bir şiirdir palyaço.
    belki de bu yüzden şiir en başta cevap vermiştir yalan konusuna:
    ''bir palyaço neden yalan söylesin ki
    ben palyaço olsaydım söylemezdim
    marangoz olsaydım da söylemezdim
    ben insan olsaydım yalan söylemezdim''
  • koca kız oldum şu* yaşıma geldim hala daha sokakta görünce kaçtığımdır. karşı kaldırıma geçerim. yolumu değiştiririm.. korkuyorum demeyeyim de ürküyorum çok! huzursuz oluyorum. eğer yanımda arkadaşım varsa sımsıkı elini kolunu tutuyorum..

    kötü bir anım da yok anlamadım ki..
  • hamam böceklerinden daha korkunç olan tek yaratık bu dünya üzerinde palyaçodur. evet!!!

    lan bunu çıkaranın şirinlik anlayışını cidden sorguayıp duruyorum ve mantıklı bir sebep bulamıyorum, manyak mısın bilader sen? lan yıllardır korku yazarları bile senin kadar korkunç bir karakter yaratamadı ulan. allah belanı versin lan senin, defol, yıkıl karşımdan!!1!

    of şimdi arkasından konuştum ya bu palyaço efendinin heran arkamdan biri pis pis gülerek intikam için gelecekmiş gibi hissediyorum. o kırmızı kafa beyaz makyajlı suratla, açmış koca ağzını böyle hafif kanlı dişleriyle. sokuverecek pıçağı arkamdan ya...

    palyaço abi, sana saygımız sonsuz valla tövbe dinimiz amin bidaha yamuk yaparsam ya... böhühühü, neden böyle yabıyonuz ya böhühühü....
  • kuzgun acar'ın ilk yapıtı, ertel ailesi koleksiyonu'ndan: http://zaferyal.kuzeyyildizi.com/…unacarpalyaco.jpg. yapıtın da, genel olarak palyaçonun çağrıştırdıklarıysa, "maskenin ardındaki fikirlerin" bir türlü bilinememesinden olsa gerek (küçükken maskenin altında boşluk olduğunu sandığım için korkardım mesela). buradan tanım çıksın gitsin o zaman: marcel marceau hüznü, pennywise korkutuculuğu, tom robbins'teki pan çılgınlığı, coşkusu arasında salınıp duran alt-benlik salıncağı.
hesabın var mı? giriş yap