• motosiklet festivaline gelip, bu tarza uygun inanılmaz bir repertuvarı olmasına rağmen bütün gece arabesk söyledi.

    dinleyicilerinin bu arabesk tarzını sevmediğini bildiğini de anlattı sahnede. kendisi çok seviyormuş arabeski. ve yine kendisinin bu kadar tanınmasını sağlayan istanbul parçasının bu kadar istenmesinden rahatsızmış. en özensiz okuduğu parça istanbul oldu bunun sonunda.

    bir daha da dinlemeye gideni sevsinler.
  • koç üniversitesi bahar festivali esnasında teoman'ın da sahne alacak olması nedeniyle boy gösteren ve postallarına hasta olunan hatun.
  • sarkilarinin cogunu kotu gecen bir taksim gecesinin ardindan kizilkayalarda otururken yazmis hissini veren sarkici degisken. *
  • yıllar önce sözlükteki ilk hesabımla girdiğim tek düzgün entry'nin konusu olan kadın. hesap uçurulunca entry silindi tabi ama arşivden o yazıyı bulunca noktasına dahi dokunmadan nostalji yaşatmak istedim kendime;

    --- spoiler ---
    ben bu kızı duydum:
    öss geçip gitmişti, ankaradaydım, yaymaktaydım, cmye vermiştim kendimi, annem temizlik yaparken süpürge sesinin ve daha nice gürültünün içinden, televizyondan gelen o büyüleyici sesi süzdüm, mest oldum, içeri koştum ama bitmişti, kaçırmıştım.
    ben bu kızı gördüm:
    içim kıpır kıpırdı, rahat değildim asla, günümün büyük çoğunluğnun tv karşısında geçiriyodum, müzik kanallarında, ve gördüm sonunda, number one tv'de boks eldivenli falandı, harikaydı, çok hoşuma gitmişti, ama klip bitivermişti daha anlamadan. ismini almayı akıl etmiştim bereket, pamela spence!!!
    ben bu kızı sevdim:
    sevmek ne kelime, aşık olmuştum belki de, aklımdan çıkmıyodu, çok güzeldi, sesi, fiziği, hareketleri...
    ben bu kızı bekledim:
    tv karşısında saatler geçirdim bikaç gün, ama sadece 3 4 kere görebildim. yetmedi.
    ben bu kızı aradım:
    o sıcakta ankarada dışarı çıkmayı göze aldım. ilk durak dost kitabevi. kapıdan girdim, biraz ilerleyip sola baktım, yeni çıkanlar bölümüne, vardı, hatta o zamanlar yeni başlamıştı orijinal albümlerdeki dışarı etiket basarak indirimi insanın gözüne sokma taktiği, sarı etiket üzerinde siyah siyah "7.000.000" yazıyodu muhtemelen, alıp kasaya ödedim, koşar adım çıktım dosttan, yanımda hazır bulundurduğum discmana taktım cd'yi, başladım dinlemeye.
    ben bu kızı dinledim:
    yemek yemek ve uyumak dışında her an discman kulağımda şarkılarını dinledim pam'in, hepsi birbirinden güzeldi. üniversiteye kayıt olmaya geldim, döndüm, hep dinledim, hangi şarkıdan sonra hangisinin geldiğini, sözleri, davul ritmlerini.
    ben bu kız için saçmaladım:
    bigün yurttan oda arkadaşımın bir mesajı, pam'i ilk gördüğüm anki heyecanı yarattı içimde, konsere geliyodu. ama konserin ertesi günü de ankarada olmam gerekmekteydi.
    ben bu kızın konserine gittim:
    konser günü akşam vakitlerinde yurttan ayrıldım, ankaraya bir haftalığına gidiyor olmama rağmen konsere gideceğim için sadece sırt çantamı almıştım. seyahatimi tamamladığımda saat 9 civarıydı. konserin başlama saati 22:30, bilette göre tabi, oturdum bara, bira alıp beklemeye başladım, 22:30'da gelen giden yoktu ama ben 3. biradaydım. 23:15 gibi pam salona girdi, bi kolaçan etti ortalığı, ve geri çıktı, 00:00 gibi de konser başladı. ilk şarkıdan son şarkıya kadar bi iki cover dışında hepsini onunla birlikte söyledim, zaten benden başka pek konserle ilgilenen yoktu ortamda hatırladığım kadarıyla. neyse, ben aldığım alkolün miktarını hesaplamayı unuttum doğal olarak. konserde bi ara yanıma gelip, kolunu omzuma atıp şarkı söylediğini hatırlıyorum, sonra durdurdum kendimi nasıl olduysa, bıraktım içmeyi, konser bitti, pam gitti, ben kapıyı kollamaya başladım, çıksın da konuşıyım diye. o an da geldi, gittim zar zor, düşme tehlikesi içerisinde, sallanarak, pam ve artun konuşuyodu, aralarına girerek alkolün de vermiş olduğu şapşallıkla klasik hayran cümlelerini sarfettim, çok güzelsin, çok hoşuma gidiyosun diye. çok içten söylediğimden midir, sarhoş olduğumu düşünüp uğraşmak istemediğinden midir bilmiyorum, teşekkür etti gayet sıcak, hatta şarkıların hepsini bildiğimi farkettiğini söyledi, haftaya istanbula konsere beklediğini söyledi, beni benden aldı kısacası. artuna da iyi dileklerimi ilettikten sonra uğurladım minibüsü, ve taksiye binip garaja yol aldım, ordan da ankaraya.
    ben bu kız için daha da saçmaladım:
    1 hafta sonra ankaradan dönüşte biletimi istanbula aldım. evet, orada da görüşecektim. fakat gittiğimde beni bekleyen sürpriz hiç de hoş değildi, aşırı kar yağışı nedeniyle konser iptal edilmişti! yıkıldım! geri döndüm, uyudum sadece, enerji sarfiyatını 0'a baya yaklaştırdım.
    ben bu kızı içime gömdüm:
    baktım olmıycak, bu sevdanın bana faydası yok, zararı çok, unutmaya karar verdim. sevgili edinmiştim zaten, sevgimi ona verdim. ekranlara da çok çıkmamasından faydalanarak aklımdan belki de tamamen sildim.
    ben bu kızı yine duydum:
    yakın bi geçmişte duydum. yeni albüm çıkarmıştı, istanbul için klip çekmişti, herkezin ağzındaydı, dillerdeydi. albümünü aldım, 1. kadar olmasa da güzeldi, biraz daha basitleşmiş gibi gelmişti ama yine de dinledim.
    ben bu kızı*bir kere daha gördüm:
    pazar keyfindeydi! kabus gibiydi, pazar keyfini sunuyordu!! istanbul konserinin iptal olduğunu öğrendiğimde de, unutmaya karar verdiğimde de bu kadar üzülmemiştim. aksi gibi, tüm tikkylerin ağzındaydı şarkısı, popüler olmuştu, benim için bitmişti, belki öyle olması gerekiyodu, işi buydu, ama benim için bitmişti.
    çok mu umrundaydı bi hayranını kaybetmek? sanmam... çünkü bu şekilde çok daha fazlasına sahip oluyordu, işi buydu, ama bitti işte.
    bu albümünün şarkılarını ezberlemedim, dinledim 1 2 kez, çok da güzel olmamış zaten.
    --- spoiler ---
  • ümit besen ile birlikte "seni unutmaya ömrüm yeter mi" şarkısını söylemiş. lan oğlum son dönemde dinlediğim en güzel şarkılardan birisi olmuş. döndürüp döndürüp dinliyorum. zaten normalde de şarkının orijinal halini severdim, müthiş olmuş.

    yalnız hatun yaşlanmıyor mu nedir. ben ergenken de böyle taştı, hala taş.
  • çok fazla şarkısı olmamasına rağmen meşhur 3-4 şarkısıyla bana göre 2000 döneminin türk müziklerine çok kaliteli şarkılar kazandırmış sarışın kişilik.
  • teoman tarzının kadın versiyonu. yani ingilizce tabiriyle "teowoman"
  • araştırmacılık ruhumu ortaya koyaraktan edindiğim bilgiler neticesinde 28 yaşında, amerikalı baba ve türk annenin kızı. almanya doğumlu. tiyatro (ankara konservatuarı) mezunu, ‘‘atları da vururlar’’ adlı müzikalde okan bayülgen ve fikret kuşkan ile birlikte rol almış, türkçe'yi 15 yaşından sonra öğrenmiş, bir çok ulusal yarışmada türkiye'yi temsil etmiş, azimli ve hırslı ve çok hoş bir sese sahip*
  • kendisinin sesine ve özellikle kısa saçlı haline hayranlığım olduğu bir gerçek. dolayısıyla bir arabesk parçasını yorumlayışına kayıtsız kalamadım artık.

    bildiğim kadarıyla müslüm gürses ile başlayan bu furyaya ciddi bir itirazım var benim. yıllarca jiletçilerin, dolmuş şoförlerinin dinlediği şarkıcılar olun, hatta gençler tarafından sadece sizinle değil sizi dinleyenlerle de dalga geçilsin ama sonra alta bir bateri gitar hoop aslıdna harika yorumcularmış da değerini bilememişiz de vs. vs. hasiktir be rıfat abi!

    bu ülkede ya arabeskçiler muazzam söz yazıyorlardı da biz fark edemiyorduk ya da yıllardır bize rock müzik diye arabesk sözler pompalandı, ki bence ikincisi. buradaki eleştirim ümit besen' e ya da pamela' ya değil, dinleyici kitlesine. yahu her yerde ankara havasıyla dalga geçip sonra ankara havasında göbek atan insanlarız. o zaman bu müziği sevenle dalga geçmek niye? ilber ortaylı kasabalılık diye bir tabir kullanır. doğru açıklayamayabilirim ama sanıyorum doğuyu küçük görüp, doğudan uzaklaşmak isteyip batılı olmayı da beceremeyenleri ifade eder genel olarak.

    müziği bir eğlence olarak görüyorsanız bu söylediklerm havada kalan anlamsız sözlerden ibarettir ama bana göre müzik sadece bir eğlence unsuru değildir. bir kültürdür. hele rocktan bahsediyorsak bunun kültürel yönünü asla inkar edemeyiz. dinlediğin müzik senden izler taşıdığı kadar sen de dinlediğin müzikten izler taşırsın. giyim kuşamımızdan ilişki yaşayışımıza, beğendiğimzi karşı cinse kadar müzik de etkili bir unsurdur üzerimizde. çünkü sözleri beğenmesen de en sevmediğin şarkıda bile bir duygu, bir olay anlatılmaktadır sana genelde. okuduğun kitap seni nasıl etkilerse dinlediğin müzik de öyledir. hanginiz, odasında dinlediği müzikle hayallere dalmıyor? bazen sahnede binlerce insana şarkı söylerken, bazen sevdiği kadına/adama şarkı söylerken kendini hayal etmiyor? bu konuda haklıysam o zaman müzik için hoşuma gideni dinliyorum diyerek işin içinden çıkmak bana doğru gelmiyor. bana göre bu yapılan rock falan değil. ve ben bu arabesk yavşaklığından tiksinmeye başladım artık. madem bu şarkılar böyle güzeldi o zaman zamanında böyle yapsaydınız. ama hayır, o kitleyi fark ettiniz; gençlerin, bateri gitar eşliğinde sunulması halinde, o yaralı styla sözleri iştahla yemeye hazır olduğunu fark ettiniz ve biraz da biz toplayalım parsayı dediniz, olay bu.

    bu ülkede standart bir rock grubunun konser bileti 50 60 tl günümüzde. dünyaca ünlü bir grup 200 tl. festival fiyatları herkesin malumu. e insan bu parayı verince de dinleyici değil müşteri oluyor ve müzik değil hizmet talep ediyor. sen de müşterine uygun paketler yapıyorsun haliyle arabeskçilerin yaptığı gibi işte.
  • istanbul şarkısı çıktı bugün radyoda. hemen sesi açtım. zamanında çok dans ettik, bağıra bağıra “karşıma her yerde çıkan 30 yaş üstü adamlar” diyerek. tam şarkının bu kısmında bir hüzün çöktü bana çünkü 36 yaşındayım şu an. sonra şarkının sözlerini dikkatle dinlemeye başladım meğer ne hüzünlü şarkıymış bu. neden manyak gibi dans ediyorduk ki bu şarkıda?
hesabın var mı? giriş yap