• bir bardı... hala açık mıdır, hizmet veriyor mudur, veriyorsa kitlesi aynı mıdır bilmiyorum. istanbul'daydı zaten, ben artık yıllardır ankaralıyım. burada rüzgar diye bir herif (sanırım sonraları grup oldu) çıkardı. herif dediysem samimiyetten diyorum. onun zifiri diye bir şarkısı vardı. ne yalan söyleyeyim, pek sallamazdım; işte sonraları -sanırım- haluk levent falan da söyledi, meşhur oldu; o zamanlar da böyle underground bir meşhurluğu vardı.

    her gittiğimizde onu isterlerdi adamdan. biz de sık giderdik, grubumuzda iki kız vardı, onlar çok seviyorlar diye. benim ortamım değildi pek, benim için ya metal-hard rock çalan barlar vardı, yahut rakı içip demlendiğim "klasik" mekanlar. pikap kesinlikle benim mekanım değildi.

    her neyse, bir gün gittik ama normalden de kalabalığız. bir arkadaşımızın doğum günü. herkes bira söyledi, o gün bira günümde değilim. rakı istedim. normalde mezesiz vs sevmem ama nedense rakı içesim var, sanırım canım sıkkın, gruba uyuyorum yoksa ortam bozulacak diye. yine de gidince rakı istemişim. bir de işten çıkmışım, üzerimde takım elbise var, kravatı cebime koymuşum. ayrıksı duruyorum yani, üniversiteli bir gençlik, kızlı erkekli bir grup, ortada bıyıklı, takım elbiseli bir "abi".

    bu rüzgar doğum günü masasıyız diye bizimle daha bir ilgili tabii. istek alıyor vs. neyse "rakı içen abiden bir istek istiyorum" dedi. arabesk değil de, hani vardır ya efkarlı rakı şarkıları, musiki nevinden. abi ne yaptın yaaa dedi. söylemeye başladı, gitarla ve basit orkestrasıyla, olabilecek en güzel şekilde söyledi. hatta öyle söyledi ki, gerçekten o an o şarkının başka türlü söylenmesi mümkün değildi gibi. sonra abi yaramı deştin dedi (ki eleman benden kesinlikle büyüktür ama işte bıyık vs mevzusu) ve bütün gece o tınıdan, o havadan şarkılar söyledi. gitarla, evet.

    yıllar sonra dahi o arkadaşlarımla konuştuğumda "pop-rock çalan adama sanat müziği söyleten dayı" muamelesi görürüm, espri olur, güleriz.

    neyse bütün bunları niye anlattım? yanımda çalışan arkadaşlar üniversiteli; ya yeni mezun ya öğrenciler. hayatlarını anlattırıyorum son zamanlarda merak ettiğimden. bizim gibi yaşamaları imkansız olmuş. biz öyle zengin çocukları değildik. hatta okurken çalışan çocuklardık 3/4'ümüz. ama haftada en az 2 kere dışarıda bir barda eğlencemiz vardı. mekanlarda çıkan sanatçılarla dostluklarımız vardı. yukarıda anlattığım önemsiz ve boktan kesit gibi kesitlerimiz vardı. bu çocuklar bunu yaşayamıyorlar, onu gördüm. birisi "abi bir akşam dışarı çıksak 2 hafta hesap yapıyoruz" dedi mesela. çok acı. 20'li yaşların başında dışarıda sarhoş olup eve şarkı söyleyerek yürüyemeyecekler. müdavimi oldukları, barmeni tanıdıkları, patrona naz yapıp soliste hatır koyacakları bir bar olmayacak mesela. çok üzüldüm buna; o kadar boktan bir hale geldi ki memleket, üniversite öğrenciliğinin gerektirdiği teklifsizlik, düşüncesizlik ve rahatlığı tadamayacaklar.

    durduk yere aklıma düştü gece gece, bir yerden o zifiri şarkısı gelince. 12 yıl önce pikap'ta kadeh vuran gençler; savruldunuz evet, bazılarınız birbirinizle görüşmüyorsunuz, evet, fakat yadımdasınız ve kesinlikle "bolluk" içinde değilse bile eğlenceli ve tatminkar geçmiş bir gençliğin hatırasısınız, şad olun.
  • çocukluğumdan beri evimde olan, sürekli dinlediğim, asla vaz geçmeyeceğim alettir kendileri.

    30 senedir pikap dinleyen biri olarak (asla uzmanı olduğumu idda etmeyeceğim) siz sevgili pikap heveslilerine iyi kötü bir iki bir tavsiyede bulunayım.

    öncelikle şunu bilmenizde yarar var. bu iş sandığınızdan daha zor !!! hem öncesinde setup işi zor (pikap ve amfi seçimi vs.) hem sonrasında plakların ve pikabın bakımı zor. kısaca üşengeç adamsanız bu işe hiç girmeyin. bir süreden sonra “ehhh sikerim” diyebilirsiniz.

    anlatmaya işin zor tarafından başlamanın uygun olduğunu düşünüyorum. böylece bu işe heveslenmiş insanlar neyin ne olduğunu anlasınlar ki doğru bir karar verebilsinler.

    bu iş için de pikap nasıl çalışır kısmını iyi algılamak gerekiyor.
    discovery'i kanal güzelce anlatmış. açın izleyin lütfen. bu videodaki dikkat edeceğimiz ve asla aklımızdan çıkarmayacağımız kısım, pikap iğnesinin mikroskobik vadi ve tepelerde yürüyor olması. bakın burası çok önemli. iğne mikroskobik girinti ve çıkıntılarda ilerleyerek saniyede 18.000 kez kıpraşıyor ve bu kıpraşmalar iğnenin içinde bulunan bir kristal sayesinde elektrik sinyallerine çevriliyor. analog vs. dijital farkı burada ortaya çıkıyor.

    anlaşıldığı üzere elimizde bir adet iğne ve o iğnenin oluşturduğu bir adet elektrik sinyali var. (amk ben o iğnenin) şimdi neden iğnenin çalışma prensibi bu kadar önemli kısmını açıklığa kavuşturalım.

    zorluklar :

    1-) plağınızda bulunan mikroskobik girinti ve vadilerdeki en ufak pislik, toz, yağ vs. sesi olumsuz etkileyecektir ve çıtırdılar meydana getirecektir.
    "plak sesi bambaşka ağğğbiiii, cihangir de record shop açıcam kanka. mp3,dijital çağ filan beni anlatamıyorğğğ , yaaaa vintıçççç be abi vintıçç olay vintıçda," şeklinde bir heves aldığınız pikaptan bok gibi bir ses elde edebilirsiniz.

    "e sileriz ulan plağı nolcek" dediğinizi duyar gibiyim. çok pardon ama nah silersin.

    plak temizliği başlı başına bir iştir ve bu konu yabancı forumlarda hala tartışılıyor. bununla ilgili bir iki örnek ürün linki paylaşayım da ne olduğunu anlayıverin. bu aralar çok popüler olan bir ürün
    veya böyle bir şey mesela
    youtube'da record cleaning yazdığınızda karşınıza ne kadar çok sonuç çıktığını buradan görebilirsiniz. yabancı forumlarda kullanılacak bezin bilmemnesini bile tartışıyorlar. amonyakla temizleyen de var wd-40 kullanan bile...

    2-) ikinci ürüne dikkat ettiyseniz eğer solüsyonlardan birinde şu ibareyi göreceksiniz; anti-static. geldik ikinci belaya : "statik elektrik sorunu"

    ne demiştik en başta ?!? iğne demiştik, kıpraşıyor demiştik. bu kıpraşmalar elenktrük sinyaline dönüyor demiştik. işte bizim plaklarımız deli gibi statik elektrik sahibi olabiliyorlar. özellikle sıfır alınan ürünlerde bu sorun ciddi olarak yaşanıyor. statik elektrik yüzünden plaklar iç kaptan bile çıkmıyorlar. ( iç kap konusuna da sonra değineceğiz bebeğim. o da bir sorun evet!!! )

    e peki statik elektrik ne gibi bir sorun yaratıyor diyorsanız cevabı çok basit: statik elektrik, iğnenin ürettiği elektrik sinyallerini bozuyor. olmaması gereken bir sinyal üretimi gerçekleşiyor ve bu da sesin bozulmasına, özellikle de distorsiyon'a neden oluyor. bununla baş etmenin şu an için en etkili yolu bu..millet bu iş için 80 dolar para veriyor anlayacağınız. suya tutmak da bir çözüm plağı. bazıları anti statik bezler ve solüsyonlar kullanıyorlar. hiç birinden memnun kaldığımı söyleyemeyeceğim. bu videoda statik elektrik sorunu ve az önce linkini verdiğim ürünün testini inceleyebilirsiniz.

    3-) gelelim diğer bir soruna. manyetik alan sorunu. yukarıda uzun uzun açıkladım zaten. tekrar etmenin gereği yok. iğnemizin elektrik sinyallerinizi bozacak her şeyden uzak durmamız gerekiyor. bunlardan biri de manyetik alan. bu özellikle hoparlörlerin (işin hoparlör kısmı ile ilgili başka bir sorun daha var ) veya televizyonun çok yakınına konumlanmış pikaplarda oldukça sık görülen bir sorun . çevredeki manyetik alan pikabın sesini bozabilir arkadaşlar.

    4-) sorunlarımız bunla da bitmiyor canlarım. diğer bir sorun ise (bkz: rezonans) kısaca titreşim. ne demiştik iğnemiz mikroskobik tepelerde, vadilerde hareket ediyor demiştik. bu iğne kıpraşıyor demiştik. sizin bu iğnenin kıpraşmasına dışardan asla bir etkiniz olmamalı. kısaca bulunduğunuz ortamda asla titreşim olmamalı. şimdi diyeceksiniz ki ; " e be arkadaş pikabı ekskavatör üzerinde dinlemeyeceğiz ya".... o iş öyle olmuyor işte canım. evindeki ses çıkarmaya yarayan alet var ya hani !! hoparlör... hah işte. o baslar güm güm vururken ne oluyor sanıyorsunuz canlarım. rezonans oluyor. kısaca anlatmak gerekirse pikabınız ile hoparlörünüz arasında bir miktar mesafe olmalı ve pikabınız hoparlörünüzün ürettiği titreşimlerden etkilenmemeli.

    5-) bu madde de anlatacaklarım evlerimizin elektrik tesisatı ile ilgili bir durum. yeni bir evde oturuyorsanız ve binanızın elektrik tesisatı düzgünse eğer, sorun yaşamanız zor. bu sorun biraz benim evime ve veya evi benim gibi eski olan kişilere özel bir durum. şimdi şöyle açıklayayım; sanırım evimde kaçak akım gibi bir şey var. az sonra kısaca ele alacağımız amfilerin bazılarında kendiliğinden phono katı vardır ( pikap girişi) ve bu amfilerde ground yani topraklama hedesi bulunur. pikaptan çıkan ince bir kabloyu amfinin toprak girişine bağlarsınız ve pikap üzerindeki kaçak göçek akımı amfiye gönderir. ne demiştik. elektrik sinyalini sadece iğne üretir. manyetik alan, kaçak elektrik. statik elektrik gibi şeyler sesi bozar. benim evimde var olan elektrik sorunları nedeniyle çok ciddi bir dip ses ve distorsiyon oluşuyor. işte benim pikap almaya hevesli kardeşlerim bütün bu konulara dikkat etmeniz gerekiyor.

    sorun sayılabilecek bir konu daha var.

    iğnemizi de aynı plaklarımız gibi temiz tutmalıyız. bu tür ürünlerle sık sık temizlemeliyiz. şunu asla unutmamalıyız; bütün iğnelerin bir ömrü vardır ve dinlenme sayısına, dinlenen plağın temizliğine ve kondisyonuna göre zamanla yıpranırlar.

    dikkat edilmesi gereken hususlara da bir göz atalım.

    evet canlarım dediğim gibi plakların bir dinlenme ömrü vardır. bu konu üzerinden hemen ikinci el plak mevzuna da girelim. ne diyorduk yine hatırlayalım; iğne plağın üzerinde titreşiyor diyorduk. kısaca ortamda bir adet sürtünme var ve bu sürtünme zamanla hem iğnemizi hem de plağımızı yıpratıyor. iğnemizi belirli periyodlarla değiştirebiliyorken plağımızı değiştirmemiz mümkün değil.

    ikinci el plak alınırken (ben pek tavsiye etmiyorum bu ikinci el olayını) çok dikkat edilmesi gereken kısım da tam olarak bu işte. çok dinlenmiş plakların sesi bozulur ve iğnenize zarar verebilir. aldığınız bir plağın üzerinde çizik bile olmaması plağınızda sizin gözünüzle göremeyeceğiniz bir takım hasarlar, mikroskobik bir takım sorunlar olmadığı anlamına gelmiyor. almadan önce az dinlendiğine, iyi bakıldığına, iyi saklandığına emin olursanız alın. alırken mutlaka dinleyin, hatta bazıları almadan önce büyüteçle bile bakıyor.

    diğer bir konu ise aldığımız plağı nasıl saklayacağız. kısaca gavurların inner jacket veya inner record sleeves dedikleri sorun. şöyle açıklayayım; mesela bu gün gidin dnr'dan bir sıfır plak alın. kabın içinde bir ince kap daha göreceksiniz. plak bu kabın içinde durur. genelde bu kap kağıt olur ve plağı sokup çıkarırken ne yazık ki yüzeyi traşlar. yani çizer. hatta yukarıda bahsettiğim statik elektrik yüzünden genelde sıfır plaklar iç ceketten çıkmak istemezler ve plak kağıda iyice yapışır. çizmeden zor bela çıkardığımız iç ceketi gavurlar eğer üzerinde söz möz yazmıyorsa, yani kısaca sıradan bir kağıtsa hemen çöpe atıyorlar ve plaklarını şu tür iç ceketlere sokuyorlar. buyrunnnnnn üzerine albümün kabı ve üzerine de yine bu tür bir ürünle koruma sağlıyorlar. buyrunnnnn

    günler sonra gelen edit : youtube'da gezerken rastladığım, satın aldığınız plaklarda bulunan inner slave ( iç ceketlerin) plağınıza nasıl zarar verebileceğini çok güzel anlatan bir adet video

    işte benim sevgili "vintıççç abi yaaa" arkadaşlarım.. olay o kadar da kolay değil.

    iğne ayarı gibi konulara burada çok değinmek istemiyorum. aldığınız yere yaptırırsınız. olmadı bir sürü videosu var internette

    amfi seçimi ise bambaşka bir konu. tavsiyem phono katı olan streo bir amfi seçmeniz yönünde. pikap girişi olan sinema amfileri de var ama streo amfilerin ses kalitesi sinema amfilerine oranla bir tık daha iyi. ben mesela şunu kullanıyorum.

    eğer amfinizde phono girişi yoksa cd veya aux girişinden ses alamazsınız. mutlaka preamp almanız gerekiyor. bunun gibi mesela. bu üründe en solda gözüken vida gibi şey ground (toprak) bağlantısıdır mesela.

    bütün bu sorunları hallettiğinizde geriye muhteşem bir müzik dinleme keyfi kalıyor. albümü baştan sona dinleyebilme, çabucak tüketmeme, elle tutulur gözle görülür bir şeye sahip olma ve tabiki ses.

    nazlı bir kız gibidir plak dinlemek. zordur, ehemmiyet ister, ilgi ister, alaka ister. ama sonunda cidden mükemmel bir sonuç alırsınız.
  • artık fisher marka olanına ben de sahibim.

    teknik konulardaki bilgisizliğim şaka yapıyorum sanılacak kadar facia olan ben bile bu konuda artık bilgi sahibiyim. dolayısıyla vereceğim bilgiler benim bilgisizliğime yakın olanların işine yarayacaktır diye düşünüyorum.

    şimdi daha önce anfi ve hoperloruyle almayı planlamıştım ancak babamda yurt dışından gelme technics marka anfi ve 2 adet gayet güzel hoperlorler olduğu için sadece pikap almaya karar verdim.

    kadıköy'de bulunan teknik saat'ten aldım pikabımı. daha önce gidip fiyatlar hakkında bilgi sahibi olmuştum bu sefer almak için gittim.

    http://www.tekniksaat.com/

    çok sıcak kanlı bir karı koca işletiyor, sevgi arsızı bir de köpekleri var.

    aldığım herşeyde olduğu gibi bu konuda da pikabın görsellliği seçimimde daha etkili oldu. gayet şık , temiz kullanılmış ve 25 yaşında metalik gri ve siyah kapaklı fisher marka pikabı seçtim. fiyat 350.-tl. nakit ödeme için bu fiyat. tabi şu da var ben pazarlık yapamam belki indirim yapıyorlardır.

    tabi elimde pikapla kadıköy'de gezmek istemediğim ve bu pikabı uçağın kargosuna da vermek istemediğim için aldığım yere adres verdim ve onlar gayet bilinçli bir paketleme yaparak adana'ya gönderdiler. 2 gün sonra işyerimdeydi ve kargo ücreti olarak 20.-tl ödedim.

    pikap elime ulaştıktan sonra kurulum kısmı başlıyor. babam anfi ve hoperlorlerle geldi ama pikabı çalıştırmayı başaramadık. bunun üzerine dışardan bir elektronikçiden destek aldık ve anfinin bozuk olduğunu öğrendik. elektronikçi kendi elinde bulunan bir anfiyi 100.-tl'ye vereceğini söyledi ve onu aldık.

    bu arada babam yine evden grundig marka radyo ve anfili bir şeyi de yanında getirmişti ancak ona da uyumlu çıkmadı pikap.

    gelen anfi pikaba bağlanıp hoperlörler de bağlandıktan sonra artık pikabımın sesini duyabildim.

    şu kadarını söyleyeyim size pikabımdan dinlediğim bir şarkıyla ilgili entry girmek için aynı şarkıyı youtube'dan bulduğum zaman hayretler içerisinde kalıyorum nasıl bu kadar büyük bir ses farkı olabilir diye. teknik olarak anlatamıyorum aradaki farkı ama ses aynı değil.

    bundan sonrası artık plak koleksiyonuma yeni plaklar eklemek olacak.
  • gozlemledigim kadariyla pikap kulturu yeniden canlandirilmaya calisiliyor, ve canlaniyor da. yeni album cikaran –ozellikle ingiliz– grup ve sarkicilar yaninda 78'lik plaklarini da piyasaya suruyorlar. ses kalitesine girmeye pek hacet yok. kaliteliligine diyecek her ne kadar yoksa da bugun, kayipsiz –flac formatinda mesela– sarki bulmak isten degil. dinleyene tek kalan kaliteli bir de ses sistemi sahibi olmak, ki bu pikap konusunda da gecerli nihayetinde (gelecegim bu konuya).

    nedir, pikabin bir esprisi var. usulu, kulturu, atmosferi var. simdi bir plagi kabindan cikarip da pikaba koymanin, igneyi kaldirip baslat'a basmanin ardindan fircayla tozunu almanin, akabinde igneyi indirmenin ve plaginiz hafif eskimisse gelen ilk cizirtilarin (sanilanin aksine bu cizirtilardan tamamen kurtulmak mumkun) ve pikabin kapagini kapatip, sarabiniz elinizde bi' sigara tellendirmenin zevkiyle winamp'taki sarkiya –cok zaman ozensizce adlandirilmis, taglanmis hatta– cift tiklamak hic ayni sey olabilir mi! olabilir kimine. bana degil.

    sayet bahsettigim canlandirma mevzuunda gerceklik payi varsa, yakinda pikaplar birkac rafi (daha?) isgal edecektir. (mediamarkt'ta halihazirda bile satiliyor olmali.) turkiye'yi bilmiyorum fakat, almanya'da, danimarka'da pikap bulmak, kaldi ki plak bulmak oldukca kolay(lasmis). soyle en bir tamamini, gideri olanini (benimki sony ornegin) 150€'ya su an bulmak kolay; ki bir de yayginlastigini dusunun: yari yariya temiz duser bu meblag. (ilgilenen olur mu bilinmez, fakat istenirse dogrudan, sarkilari kayipsiz dijitalize etmek de mumkun usb ara kablosuyla.) plak fiyatlari da keza fena degil: eskiler ort. 6-7€, yepisyeniler 10-12€ civarlarinda seyrediyor.

    tek sorunu bu pikap meselesinin, hazir yatirim yapilmis, haz almaya yelken acilmisken insan biraz daha, birazcik daha ileri gitmek isteyebiliyor. 'simdi bu hoparlorler 20rms... bunlarda bile bu sesi duyuyorsam ben... azcik paraya kiyip su logitech 87rms'lere mi girsem acaba?.. 4 kattan fazla lan ses kalitesi!.. hmm...' misalinda oldugu gibi.

    — deger mi?
    — deger.
    — bir defa alip, sonra yillaaar yili kullanacak miyim?
    — evet.
    — sikilirsam, ya bana gore degilse?
    — sat.
    — ya peki bu beni daha orjinal, marjinal yapacak mi?
    — mallik baki.
  • artık pikap olayına girme zamanım geldi deyip, yaptığım araştırmalar sonucu hiçbir yere varamadım. sıkıntıdayım.
  • pikap denen meretin ikinci el olanlarında (yani bundan takriben bir 20 sene ve daha önce üretilmiş olanlarında) manuel ve otomatik olmak üzere iki tip özellik göze çarpmaktadır. otomatik pikaplarda 45 devir veya 33 devir ayarı yapıldıktan sonra tek bir düğmeye basarak pikap kolu otomatik olarak 45 devir (7 inç) veya 33 devir (12 inç) boyutuna göre ilerlemekteyken manuel pikapta bu işlem %100 elle yapılmaktadır. günümüze kadar ulaşmış olan otomatik pikaplarda karşılaşılan en büyük problem otomatik ayarının bozuk olması ve kolun plağın ölçüsü kadar ilerlememesidir. bu nedenle ikinci el pikap alınırken manuel olanların tercih edilmesi yeni ve hevesli plak koleksiyoncusu arkadaşlarımızı daha çok mutlu eder.
  • almak isteyen acemilerine şu tavsiyeleri vereceğim müzik çalar:

    -olabildiğince ağır bir şasisi ve esnek lastik ayakları olsun. bu hem pikabın kendi mekanik sarsıntılarına, hem de hoparlörlerin veya başka dış etkenlerin yaratacağı titreşimlere bağışık olmasını sağlar. kasa, oturduğu zeminde tabiri caizse bıngıldak olmalı.

    -ton kolu kartuş ve iğne konusunda bağlayıcı olmasın, üstten çift vida ile takılan kartuşlara uyumlu olsun.

    -ton kolunun karşı ağırlığı ayarlanabilir olsun, sabit ağırlıklı, fabrika ayarlı kollarda yine tek bir kartuş/iğne veya muadiline mahkumsunuz.

    -hi-fi için belt drive daha iyi olsa da direct drive daha pratik, aradaki farkı hakkıyla hissetmek için binlerce dolar harcamak gerek hem pikaba, hem diğer donanıma. pratikliği için direct drive'a değer.

    -moving magnet iğne olsun, iğne bulması daha kolay, ses kalitesi daha iyi genel olarak.

    -pikabı alıp gerisini koyvermeyin, derdiniz tıngırtısını duyup dönüşünü seyretmekse gidip d&r'daki 400-500 liralık hipster pikaplarından alın, kendi hoparlörüyle mutlu olun, fazlasına hiç girmeyin. adam gibi müzik dinlemek istiyorsanız güzel bir phono stage'i (preamfi) olan stereo bir amfi ve adam gibi bir çift hoparlör alın.

    -yeni bir kaydın (çok özel analog kayıt filan olmadıkça) plağını alacağınıza cd'sini alın ya da flac'ını indirin. dijital kaydedilmiş ve analog'a dönüştürülür gibi yapılmış bir plağın anlamı yok, dijital kaydı her türlü daha iyi. eski ve temiz plakları kovalayın. (takribi '90 öncesi baskılar)

    yukarıda saydığım asgari özelliklere sahip (direct drive hariç) marantz veya thorens pikaplar 400 € gibi bir fiyatlardan başlıyor, bir o kadar amfiye, bir o kadar hoparlöre ayırmazsanız bu işe başlamış bile olamazsınız, "plağın da sesi çok başka yeaa" diye kendinizi kandırırsınız olsa olsa. onun yerine iphone'unuza logitech'in 200 liralık bir stereo hoparlörünü alın ve 320kbps mp3 dinleyin, kesinlikle daha kaliteli bir sonuç alırsınız.

    edit: kötü pikap plağınızı da bozar. ağırlığı düzgün ayarlanmamış kol, elmas yerine teneke iğne plaktaki yivleri hızlı bir biçimde bozacaktır.
  • geçenlerde bir arkadaşım eve davet etti, rakı içelim dedi. ben de davete icabet ettim tabii ki. evin bir odasını -muhtemelen 8 m2 falan- şark köşesi kıvamında döşemişler, sedirler, duvarda bağlama vs. ve tabii ki bir adet pikap. bir zeki müren plağı taktı veeee 'aman allahım'. bu nasıl keyifli bir ambiyans. artık pikaptan mı, plaktan mı, odanın mı etkisi bilmiyorum ama gerçekten bayıldım. ve ben de gidip hemen bir adet dual hs 141 aldım. tabii bu işin kolay kısmı. asıl sıkıntı plak toplama süreciymiş. tabii bir anlık hevesle internet üzerinden , ayrancı pazarından vs. plak satın almaya başladım. 1 ayda 5000 tl gibi bir para harcamışım. yeni pikap alan arkadaşlara tavsiyem, eğer maddi açıdan çok çok rahat durumda değilseniz dikkat edin, kendinizi çok kaptırmayın. yoksa maddi açıdan zor durumda kalabilirsiniz.
  • öncelikle #28015444, ardından diyeceğim şudur ki, kol ayarının ince ince işlenerek yapılması gereken meret. herkesin kafası iç mekaniğe basmaz ama pikabının kol ayarını, kullanıcının mutlaka bilmesi gerek. felaket önemli bir nokta çünkü, iğnenin, plakların, çalma ve ses kalitesini direk etkiliyor. iyi ayarlanmamış bir kol ile yaşayacağınız sorunlar şunlar olabilir;

    - kol plaktan çıkabilir, yivlere oturmayabilir, takip edemeyebilir,
    - temiz plaklarda bile durup dururken atlamalar olabilir,
    - iğne yanlış ayarlamadan ötürü haşat olabilir,
    - plaklar yanlış kol ayarından dolayı aşınır, çizilir, cızırdar, patlar,
    - skating denen karşı güce iyi ayarlanmamış kol dayanamaz,
    - ses kalitesi çok kötü olabilir, ""s" sesleri gibi yüksek frekanslar da farkedilir bozulmalar duyulabilir...

    gibin şeyler olur işte. o yüzden, pikabınızın kullanım kılavuzunu hatmedin, orada ayarlamalar yazar. iğnenizin elliptik mi, küresel mi olduğunu bilin, ne kadar tracking force alabildiğini, çapını (mikron olarak) araştırın. bu bilgiler ışığında önce kol dibindeki ağırlığı ayarlayın; bu ağırlık genelde plak seviyesinden biraz üstte kolu tutacak şekilde olsun istenir. tracking force ayarını iğneye göre yapın ve belirlediğiniz orandan yarım gram az olarak anti skating ayarına verin. tracking force'ta az basınç (0,5-1 gr gibi) seçmek, yüksek frekanslarda sıkıntı yaratabilir, fazla basınç ise (3 gr ve üstü) plaklara ve iğneye zarar verebilir, kullanım kılavuzuna göre bir orta yol tutturun. bu siteyi google belleyin.

    iğnelerle ilgili şu bilgiyi de vermekte fayda var, seramik, kristal ve bildiğimiz manyetik iğneler var piyasada, seramik ve kristal iğneler çiziklere karşı daha iyi okuma sağlarken, manyetik iğneler, daha az basınç uyguladıklarından plağa daha az zarar veriyor ve daha iyi ses kalitesi sunuyorlar. seçimlerinizde bunu da göz önünde bulundurunuzdur.
  • merak salanlar için harika bir bilgi kaynağı: http://www.mserdark.com/…is-ve-pikap-secim-rehberi/
hesabın var mı? giriş yap