• ben de bu olayı yaşamışlrdanım (süne olarak).

    hastalığın temel sebebi; hasta olan kişinin göğüs kafesi ortalama bir insanınkinden daha küçük olmasıdır.
    efor sarfettikçe akciğer göğüs kafesine değecektir ve hassas olan yerden yırtılma olacaktır.böylece her nefes aldığınızda akcieğerinize gelen hava o yırtıktan göğüs kafesine dolacaktır.ve akciğerimizin dışı sünger (doktorun benzetmesi) gidi o havayı emer ve küçülür.ve nefes alamamaya başlancaktır.

    tedavisi ise eğer ilk sefer se direnaj yapıllacaktır.ortalama 3-5 gün içinde eski halinize kavuşursunuz.
    diren takılması lokal anestezi ile olmasına karşın direnin çıkartılışı anestezi olmadan yapılır ve direnin akciğerinizden çıkışını hissedersiniz.

    genellikle ince uzun insanlarda ve çoğunlukla erkeklerde görülmektedir(!)fakat (benle birlikte) yattığım hastanede bay-bayan oranı % 50 şeklinde idi.

    bir kez hasta olan artık ömür boyu tetikte olmalıdır.çünkü tekrar etme olasılığı çok yüksek hastalıktır.
  • google'da yazdığınız ve arkasından da "enter" tuşuna bastığınız anda karşınıza bir cümle çıkıvermekte. şöyle ki; spontan pnömotoraks özellikle sigara içen genç erişkin erkeklerde gözlenen ve acil müdahale gerektiren bir hastalıktır.
    genç ve erişkin olan kişi bendeniz olmaktayım.

    hastalığın tanımı: akciğerde biriken küçük hava kabarcıklarının patlamasıyla oluşur. bu kabarcıklar doğuştan itibaren ciğer içerisinde bulunucağı gibi sonradan da gelişebilmektedir. ve elbetteki bu kabarcıkların oluşmasına sigaranın etkisi/katkısı gözardı edeilmemelidir. ancak hastalığın tek ve temel sebebi sigara degildir. zira sigara bu tarz hastalıklarla uğraşmaktansa kanser etmeyi tercih etmektedir.
    hastalık, adından da anlaşıldığı üzre, aniden/spontane bir şekilde oluşmaktadır. genellikle sabah erken saatlerde kendini göstermektedir. kabarcıkların patlaması için en ufak bir dokunuş bile yetebilmektedir. ancak, genelde bu kabarcıklar darbeler sonucunda patlamakta ve hastalık vuku bulmaktadır. sağ akciğerde görülme olsalığı sol akciğerde görülme olsaılığından daha fazladır.
    akciğerin yırtılması ile ciğer içindeki hava zar ve ciğer arasına dolar ve giderek göğüs boşluğunu doldurur. bu sayede sıkışmış hava ciğere baskı uygular. bu baskı sonucunda ise "hastalığın belirtileri" ortaya çıkar. baskıya müdahelede gecikilrirse, içerideki havanın etkisiyle çalışamayan ve küçülen akciğer kurtarılamayabilir. böylece "ciğersiz" diye tabir edilen insanlar zümresine girebilirisiniz (kimi yerlerde bu insanlara "dalaksız" da denilebilir)

    hastalığın belirtileri: vücudun bir bölümünün tutulması (yırtılmış ciğer ne tarafta ise o taraf), şiddetli kas ve kemik ağrıları, öksürük, nefes darlığı.

    tedavi: mutlaka ve mutlaka cerrahi bir müdahele gerekmektedir. bu sebeple tez elden bir acil servise gitmekte fayda vardır. servise gittiğinizde içinizi rahat tutabilirsiniz.. ne kadar inleseniz de ne kadar sızlansanızda ve ne kadar ağrınız olsa da sorun değil. yakın bir gelecekte hepsinden kurtulacaksınız. lokal anestezi ile yatırldığınız ameliyat masında doktorun derinizi delmesi ve içerideki havanın bir an önce dışarı çıkması için yalvaracaksınız adeta. nitekim hava belli bir basınçla çıkarken vücudunuzdan; çıkardığınız "ooooooohhhh" sesi ne kadar da rahatladığınızı gösterecek. ancak. bu rahatlama pek uzun sürmeyecek. çünkü "tüp torakostomi" diye tabir edilen bir tedavi uygulanacak. bu tedavi ise kaba hatları ile şöyle:
    koltukaltınızın yaklaşık 3-4 parmak aşağısına açılan delikten hava çıkmıştıya hani?, işte o deliğe bir boru sokulacak efendim. o boru gırtlağınıza kadar itilecek. ve sonra bir güzel dikilecek derinize. hava kaçırması önlenecek tabiki de.. işte bu takılan borunun bir ucu sizin vücudunuzda, akciğerinizin üzerinde gezinirken; bir diğer ucu da içi 200cc kadar su dolu bir kaba sokulmuş olacak. bu borunun yaklaşık uzunluğu ise 2 metre civarında olacak. siz nefes aldıkça yırtık akciğerinizden çıkan hava, bu boru yardımıyla kabın içine aktarılıcak ve hava kabarcıkları çıkartarak atmosfere karışacak. ilk gün için bu olayın gerçekleşmesi iyileşeceğinizin habercisi olabilir.
    tüp takıldıktan sonra çeşitli ilaçlar yapılır ve güzel bir odada hastane hayatına başlanır..
    kemiğinize ve ciğerinize dokunan boru canınızı bir hayli azalatacaktır ancak daha sonra çekeceğiniz acıları bilseniz kesinlikle gık bile çıkartmazsınız, yani öyle tahmin ediyorum..
    yatışınız gerçekleştikten sonra, kendinizi zorlayarak öksürür ve bütün acı, ağrıları göze alarak bu öksürüğünüze yaklaşık bir gün devam eder ve aynı zamanda da bol bol yürüyüş yaparsanız, ve eğer yırtığınız o kadar da büyük bir yırtık değilse; öksürüklerle geçen birinci günün gecesinde veya ertesi sabah uyandığınızda bir de bakarsınız ki o kap bir anda kan kırmızı oluvermiş.
    endişe edip hemşireleri çağırmaya gerek yok, bu iyileştiğinizin habericisidir. ama bunu görüp de malum yerleri yaymak tekrardan tetikleyeceği için hastalığı, öksürmeye devam.. hiç durmadan..
    eğer acil serviste bir taşkınlık yapmadıysanız ve pişmansanız, iyi halden bir hafta yatar çıkarsınız.

    ps: ilgilenen varsa tüpün çıkarılış aşmasını da anlatabilirim. en heyecan ve acı verici yeridir bu ona göre
  • nefes alabilmenin değerini gösteren hastalık.

    metrobüs yolculuğu sırasında, sol akciğerimin arkasında inanılmaz bir sırt ağrısı hissetmemle başladı. yani bir belirti falan göstermeden, aniden yakaladı beni. sonra ağrı öne de vurdu.

    zincirlikuyu' da metrobüsten indim ama acıya tahammülüm kalmadığından bir duvarın dibinde yığılıp kaldım. nefes almayı başaramıyordum. her denememde çok küçük nefesler almamın yanında, sırtımda ve göğsümde dayanılmaz acılar yaşadım. çevreden yardıma gelenler oldu, sağlık görevlisi olduğunu söyleyip, "kalp krizi belirtisi" diyen arkadaş dışında sağolsunlar çok yardımcı oldular.

    20-25 dakika içinde gelen ambulansla acile gittiğimde teşhis koyuldu ve tüp takıldı. tüp takılırken deri uyuşsa da organlar uyuşmadığından ciddi bir ağrı yaşanıyor. ben 2 gece hastanede yatarak kurtuldum. bu süreçte sürekli ağrı kesici ve antibiyotik alıyorsunuz zaten.

    bol bol öksürmek, nefes egzersizi yapmak ve yürümek gerekiyor çabuk iyileşmek için.

    sıkıntılı yanlarından biri de tüpün çıkartılması. doktor eliyle deriyi sıkıyor ve vücudunuza giren hortumu çekiyor. canınız da tüple birlikte çekilmiş gibi oluyor ama eğer geri kaçarsanız ve vücudunuz doktorun elinden kayarsa iş sonrası için daha da zorlaşıyor.

    onun için 2 dakika sıkın dişinizi. zımbalama işlemi bitene kadar direnin. sonrasında normal yaşantınıza dönüyorsunuz.

    champix ile bırakamadığım sigarayı bırakmış oldum bu rahatsızlık sayesinde. yaşadığım acıyı unutmazsam bir daha da başlamam.

    tek etken sigara değil elbette, hatta belki rolü çok az bu rahatsızlıkta ama hastanede yattığım 2 gecede gördüğüm diğer hastalara bakınca, para vererek sağlığımdan olmanın mantıksızlığını yakından görmüş oldum. belki o bölümde yatan en hafif hasta bendim ama çektiğim acıya zor tahammül ettim. bir level üstüne geçmemek için sigarayı hayatımdan çıkardım.

    -nasıl içiyosunuz zaten anlamıyorum..
  • cigerlerin balon gibi sonmesidir.nefes alindiginda, hava bosluga dolar ve kalbi sikistirir.kalp durmasi olusur.kana hava karisir, agizdan kanli kopuk gelir.kalp ritmi bozulur;cilt altindan citirdama sesi gelir.ayrica kesik kesik oksuruk ve nefes almama hali basgosterir.

    tedavisi:saf o2 tedavisi uygulanir.ayrica basinc odasi tedavisi ile genlesen hava vucuttan cikarilir.
  • başıma gelen rahatsızlıktır. türleri vardır ayrıca: spontan pnömotoraks, sekonder pnömotoraks, kronik pnömotoraks vs vs.

    doktorlar buna genç erkek hastalığı diyorlarmış. çünkü genelde uzun boylu, zayıf ve 20-40 yaş arası erkeklerde sıklıkla meydana geliyormuş. sigara içenlerde daha fazla olmakla beraber hayatında hiç sigara içmeyen birinin başına dahi gelebilirmiş. ama sigara içenler daha fazla risk grubundaymış.

    benim başıma gelen primer spontan pnömotorakstı. öyle bir şeydir ki hani derler ya insan başına gelmeden bilemez diye. hakikaten öyle. 17 yaşımda sigaraya başladım ve 25 yaşındayım. 8 senedir sigara içiyordum; ta ki bu olay başım gelene kadar. hayatta bırakamam dediğim sigarayı bir anda bıraktım ve 16 gündür değil sigara içmek sigara içen birinin yanına bile yaklaşamıyorum. korkuyorum çünkü. öyle bir korku ki bu bu olay ya bir daha başıma gelirse diye.

    15 ocak 2015 tarihinde yaklaşık 3 aydır beklediğim formasyon kaydım için sabah erkenden evden çıktım. evden çıkmamla beraber herhangi bir ağrım sızım yoktu. derken sokağa girdiğim anda sağ kanat kısmıma bir ağrı saplandı. sanki biri arkadan bıçaklamış gibi. çok şiddetli bir kramp...

    daha önce spor yaptığımdan dolayı kramplar girmesini çok garipsemedim ama bu kramp bir farklıydı. nefes almaya çalıştıkça nefesim kesiliyor, adım attıkça yere düşüp bayılacak gibi oluyordum. tabi kramp başladığında aslında benim sağ akciğerim sönmeye başlamış bile. akciğer zarım delinmiş ve kaburgalar ile akciğer zarı arasına hava dolmaya başlamış çoktan.

    velhasıl ben böyle otur kalk yapa yapa yaklaşık 300 metre kadar yürüdüm. ayağa kalkıp yürümeye başlıyorum ve 10 adım sonra oturuyorum. oturmak zorunda kalıyorum çünkü nefesim kesiliyor. sürüne sürüne bir eczanenin kapısına kadar gittim. içeri attım kendimi ve kalp krizinin belirtileri nedir, ben galiba kalp krizi geçiriyorum dedim. çünkü bu öyle bir illet ki başta kendini kalp krizi geçiriyorum zannediyorsun ama akciğerlerin o anda hava kaçırıyor ve sen bunun farkında değilsin.

    oturup biraz sakinleşmeye çalışıyorum ama birileri sanki beni boğuyormuş gibi hissediyorum dakikalar geçtikçe. nefes almak istiyorsun boğazını yırtıp parçalamak bir yerden delik açıp nefes almak istiyorsun ama ne çare. yaklaşık yarım saat ambulans bekledim, ege üniversitesi acil servisinin karşısında olmama rağmen. bulunduğum yer ile aramda 200 metre var yok. derken ambulans geldi ve beni hastaneye götürdüler.

    lokal anestezi ile sağ kaburgalarımdan ikisi arasına (hangileri olduğunu bilmiyorum) bir delik açıldı. ve 20 cm kadar bir boru sokuldu içeriye. köprücük kemiğinin altına kadar diye tahmin ediyorum. amaç içeriye dolan havayı o hortum aracılığı ile tahliye etmek ve bu sistemin adına da hava drenaj sistemi deniliyor.

    bkz

    doktorlar " bideburdanyak bey boruyu sokmaya başlıyoruz, içeriyi göremediğimizden boru omzunuza bir baskı yapacak ve canınız biraz yanacak. biz de bu şekilde duracağız ve işlem bitecek." dediler ve ben artık son nefesimi verdiğimi düşünürken. sağ kaburgamdan içeriye bir şey giriyor, bunu bariz hissediyorum ama ne oluyor dememe kalmadan çığlığı bastım. sesimi herhalde bütün acil servis duymuştur.

    velhasıl daha fazla uzatmadan şunu belirtmeliyim ki nefes almak çok güzel bir şey. boru akciğerime takıldıktan sonra öyle bir nefes aldım ki sanki yeniden doğmuş gibi. çıkan hava ve ses beni dehşete düşürdü. diyeceksiniz ki bu kadar acı çekeceğine neden genel anestezi uygulamadılar. onu da sordum. bu işlemi genel anestezi uygulayarak yapsaydık uyanmama riskin vardı dediler. işte ben orda anladım olayın vahametini.

    neden beni buldu böyle bir olay diye düşündüm tam 1 hafta boyunca, o hortumla yaşarken. 1 hafta boyunca balon şişirdim, öksürük egzersizleri yaptım. öyle bir şey ki uzun bir koridor düşünün ve koridordan dışarı çıkmak yasak. bir aşağı bir yukarı yürüdüm 1 hafta boyunca. camdan dışarıyı seyrettim sürekli. sanki hapishane gibi...

    taburcu olduktan sonra öyle bir derin nefes aldım ki sanki ilk kez nefes alıyormuş gibi. yeniden doğmuş gibi çektim ciğerlerime bütün havayı. ağzım kulaklarımdaydı çünkü yaşıyordum. sokakta çaresiz bir şekilde ölebilirdim de...

    sigara mı? bazen canım çok istiyor ama akciğerime boru takılırken çektiğim acıyı ben bilirim.

    hastanede yattığım ilk gece hiç uyuyamamıştım acıdan. nefes alıp verdikçe içerden bir şeyler batıyor ama müdahele edemiyorsunuz. borunun kaburgalar arasından girdiği nokta resmen inim inim inliyor.

    ben bu acıları çektikten sonra değil sigara içmek içenin bile yanına yaklaşmaya korkuyorum artık.
  • hayatımı değiştiren ve 2 kez nüksettikten sonra utanmayıp ameliyattan sonra tekrar nükseden
    hastalığım. şöyle ki ;
    sabahın 8'inde kalktım.
    yine geç kaldım işe.
    siktir et.
    problem değil.
    alkolün ertesi sabah ağzımda bıraktığı o iğrenç tat. ötesi yok.
    ne çok aç hem de çok tok olabilme durumu özet olarak.
    10 dakika içinde iş yerimde oluyorum.
    sevmiyorum çalışmayı. daha doğrusu çalışma saatlerinin aldığım ücretle ters orantılı olduğu yerlerde çalışmayı sevmiyorum. çok çalışıp az para almak bana dokunuyor. içimi acıtıyor. aynı şekilde az çalışıp çok para aldığım zamanlarda da durum böyle. özetle gerizekalı bir çalışanım çoğu zaman.
    saat 8.15
    şimdi dün akşam sevişen otel müşterilerimiz libidolarını tekrar yükseltmek adına kahvaltıya geldiler.
    taze portakal suyu , taze elme suyu , taze nar suyu , taze su , taze evliler ..
    saat ne çabuk 12 oldu. daha kahvaltı bile yapamadım. neyse problem değil. zaten bir süredir libidomla alakam yok.
    12 demek aracı personelin işe geliş saati demek.
    arkadaşımı görür görmez elime bir sigara alıp ona bir göz işaretiyle birlikte sigara molasına yöneldim.
    elimi cebime attım.
    arka cebimde güzelce ezilmiş son tek sigaram .bir camel soft.
    son sigaramı yakmadan önce onunla bakışırım uzun zamandır. farkında olmadan edindiğim bir alışkanlık bu son zamanlarda hep yaptığım.
    tam sigaramla bakışırken sağ arka omzumdan bir arı soktu.
    beni hiç arı sokmamıştı daha önce. neredeyse acıdan bayılacaktım. elimi sırtıma attım arıyı uzaklaştırmak için refleks olarak.
    hassiktir aynı acı önde tarafımda da oluverdi. ağrı değil , sızı değil , bir bıçak yarası bu. başka açıklaması yok. elimi bu kez sağ ön göğsüme doğru koyunca bu kez aynı acıyı sol tarafımda hissettim.
    ölmek buydu sanırım. hareket ettikçe daha kötü oluyordum.
    sakinleşmeye çalıştım.
    kuş kadar beynimle hareket etmeyeceğim zaman geçeceğini düşündüm.
    elimde son sigaramla hareketsiz beklemeye başladım mola yerimizde.
    5 dakika kadar sonra diğer bir arkadaşım gelip benden ateş istedi.
    kıpırdayamadım.
    iyi misin ?
    abi iyi misin ?
    hayır. beni lobiye götür dedim kısık sesle korkarak.
    artık nefes almak bile korkutmaya başlamıştı.
    öksürmeler başlıyordu.
    her öksürükte daha da nefessiz kalmaya başlamıştım.
    ciddi bir şeyler söz konusuydu lakin kuş kadar beynim hala birazdan normale döneceğimi düşünüyordu.
    başıma toplanan bir kaç arkadaşın ısrarı üzerine arabaya koyulup acıbadem'e götürüldüm.
    arabanın camını açtım yavaşça. içeri giren hava beni biraz mutlu edip kendime getirdi.
    acil servis'e geldik. burada arkadaşım benim oturmamı , kendisinin işlemleri halledeceğini söyledi.
    bir kaç dakika sonra başıma çok güzel bir bayan dikildi.
    merhaba geçmiş olsun!
    teşekkür ederim.
    şikayetiniz nedir ?
    ben .. arı ..
    efendim ?
    sağ göğsüme saplanan bıçakları anlatmaya çalıştım nefesim yettiği kadar.
    anladım. anlattığınız belirtiler kalp krizi belirtileri lakin kalp sol tarafta. biliyorsunuz değil mi ?
    sağol öğrenmiş oldum dedim aptalca sırıtarak.
    o anda doktor aklına bir şey gelmişçesine ayağa kalkıp ;
    hemen arkadaşın akciğer filmini çekelim dedi.
    yavaşça tekerlekli sandalyeye oturtuldum.
    allahım iğrenç bir duygu.
    akciğer filmini çektirdikten sonra bir süre beklememi rica ettiler.
    3 dakika sonra aynı doktor yanıma 2 yardımcısı olduğum arkadaşlarla geldi.
    hemen yatıralım lütfen dedi.
    güzelce kaldırıp yatağa yatırdılar ve elimi kolumu bağladılar.
    yüzüme bir maske geçirdiler.
    bu ne diyebildim sadece.
    oksijen dediler.
    korkudan ölecektim hastalıktan değil.
    yatırıldığım yatağın tekerlekleri varmış.
    o ana kadar farkedememiştim bunu. toplamda neredeyse 1.5 dakika içerisinde ambulansa koyuldum.
    osmangazi tıp fakültesine sevkediliyordum. oksijen maskemi çıkarıp elinde telefonuyla mesajlaşan arkadaşa seslendim.
    dostum ne oluyor ?
    pnömotoraks dedi.
    o nedir dedim.
    ciğer sönmesi dedi.
    kulağa ne kadar garip geliyor.
    ciğer söner mi amına koyayım ?
    yorma kendini dedi ve oksijen maskesini suratıma tekrar geçirdi.
    bir kaç dakika içinde hastaneye girdim.
    etrafımdaki konuşmaları duyduktan sonra daha kötü oldum.
    durum nedir ?
    spontain pnömotoraks.
    acil müdahale olması gerekiyor. doktora haber verin.
    hemen yatırıldım içerdeki odaya.
    bir süre sonra çok güler yüzlü bir doktor yanıma geldi.
    merhaba geçmiş olsun. göğüs hastalıkları bölümündenim. geçirdiğin rahatsızlığa biz pnömotoraks siz ise ciğer sönmesi diyorsunuz. trafik kazalarında olur genelde. kaburga kırılıp akciğere saplanır ve akciğer bir balon gibi söner. aldığın nefes vücuduna dolmaya başlar ve bu seni yarım saat içerisinde öldürebilir. bu yüzden çok hızlı bir şekilde buraya getirildin.
    ben trafik kazası geçirmedim ki ?!
    biliyorum. kendi kendine de ortaya çıkabiliyor. uzun boylu , esmer ve zayıfsan. üzerine de sigara içiyorsan olma ihtimali çok yüksek.
    bunları daha sonra hastanede yattığın sürelerde araştırırsın.
    hastanede yatmak mı ?! daha işe döneceğim ne yatması ?
    yorma kendini dedi ve oksijen maskemi tekrar geri taktı.
    birazdan uykulu bir hale geleceksin lakin seni uyutamam. bir daha uyanamama riskin var çünkü.
    karşılık veremedim. o daha bu cümleleri kurarken gözlerim ağırlaşmaya başlamıştı lakin gözlerimi kapatacak halim yoktu. kafam uzun zamandır bu kadar güzel olmamıştı.
    eline bir neşter alıp sağ tarafıma batırdı ve 3 cm kadar bir delik açtı. yaptığı herşeyi görebiliyordum. inanılmaz bir şey.
    hayatında dişçiye bile gitmemiş olan birisinin böyle bir şeyi yaşaması gerçekten çok iğrenç.
    o delik beni o kadar rahatlattı ki anlatamam. nefes almaya başlamıştım. neredeyse aldığım en güzel nefesti diyebilirim. elinde bir tüp ve 2 metre kadar bir boruyla genç bir hemşire içeri girdi. doktor boruyu poşetinden çıkardı ve borunun tam 20 cm kadarını göğsüme açtığı delikten sokmaya başladı.
    aman allah'ım neler oluyordu.
    ulan daha az önce portakal suyu sıkıyordum!
    olayları görmek zorunda olmam , tepki verememem beni adeta delirtmişti.
    boruyu soktuktan sonra etrafını güzelce bantladı ve diğer ucunu da o mavi tüpe taktı.
    nargile mantığına benzer bir sistemle çalışan sikimsokik ilkel bir alet. içimde birikmiş olan havayı dışarı atacakmış bir süre kaldıktan sonra.
    1 hafta kadar üzerime kalması gerekiyormuş. sağ göğsümden akciğerime kadar 20cm'lik bir boruyla 1 hafta mı geçirecektim ?
    ama türk kahvesi yapıyordum az önce ?
    problem yoktu ?
    şimdi ne oldu ki ? neden ben ? ben kimseye bir şey yapmadım ki ???
    uyandığımda yoğun bakım denilen yerdeydim. başımdaki bayan uyandı diye diğer arkadaşlarına seslendi. her yerimde ucunda metal çubuklar olan bantlar takılı. oksijen maskem. sağ tarafım komple bantlarla kapatılmış. filmlerdeki gibi buradaki ortam. sağımda ve solumdaki insanlara bakıp onlara üzülmekten , acımaktan kendi halimi düşünemez oldum çoğu zaman.
    kimseler gelmesin buraya. boş boş dursun buradaki doktor arkadaşlar.
    çalışmasınlar hiç.
    verdikleri ağrı kesicilerin etkisi geçtikten sonra canım yanmaya başladı.
    seslenip ağrı kesici istedim. olmaz, yavaştan kendine gelmen gerekiyor artık dediler. bir kaç saat sonra nefes almaya başlamıştım adam akıllı.
    tuvalete gitmem gerekiyor dedim. sağolasunlar yardımcı oldular. çişimi yaptım güzelce. lavabonun karşısında kendime baktım ve gözlerim doldu. mahvolmuşum.
    yavaşça yerime geçtim yardım istemeden , kuş kadar beynimle hala gurur yapıyorum. inanmıyorum kötü olduğuma. kabus gibi geliyor her şey. birazdan uyanıp portakal suyu sıkmaya , iğrenç espriler yapmaya devam edecekmişim gibi hissediyorum.
    akşamına odama çıkarıldım. manzarası güzel.
    burada bir süre misafir edeceğiz seni dendi.
    ne kadar süre dedim.
    tüp çıkana kadar dediler.
    o ne zaman çıkar dedim.
    ortalama bir hafta.
    elime bir kaç tane balon verdiler. ardından doktor gelip bu balonları devamlı olarak şişirmemi ve devamlı öksürmemi istedi. akciğer bu şekilde kendine gelirmiş.
    iyi bari dedim. kolaymış egzersizlerim.
    öksürmeyle başlayayım dedim ve öksürmeye çalıştım. olmadı. yapamadım. yine gözlerim doldu.
    öksüremiyorum dedim doktora. kendini sıkıp yapabilirsin dedi. bir kaç gün çok zorlanacaksın ama sonra öksürebileceksin dedi.
    ulan zorlandığım şeylere bak.
    balon şişirmek bir yana dursun daha öksürmeyi bile beceremiyorum!
    ilk gün tek başımaydım odamda. 2. gün yanıma bir amca getirildi.
    kansermiş lakin ailesi ona söylemiyor. gel de tribe girme. acaba ben de mi kanserim ? bana da mı söylemiyorlar? yoksa aynı odada neden bulunalım ki hem ?!
    hayır daha çok erken. enerjik olmalıyım. silkelenip kendime gelmeliyim.
    ben bu düşünceler içerisindeyken bir doktor içeri girdi. bana hastalığımdan bahsetti. 10 gün içinde normale dönebileceğimi söyledi. lakin sigara olayı benim için tamamen bitmeliymiş. yoksa yine buraya gelirmişim.
    bıraktım. içmedim.
    dokunmadım.
    bok bol öksürdüm.
    bol bol balon şişirdim ıkına ıkına.
    o an bunları yapmak , daha doğrusu yapmaya çalışmak için yapabileceğim en zor şeylerden.
    arkadaşlarım geldi. geçmiş olsun dilekleriyle beraber meyve suları ve muzlar.
    kafamda cem yılmaz esprileri. ahh ah.
    gülüyorlar beni mutlu etmeye çalışıyorlar lakin gözlerinin içine bakınca bana acıdıklarını çok net bir şekilde görebiliyorum.
    dolaşmaya başlıyorum odanın içinde.
    3. gün odanın dışına çıkıyorum akşamına. hastaları ve ailelerini ziyaret ediyorum. 10 kişiyle tanıştıysam 10'u da akciğer kanseri.
    olsun diyorum. hem ben mutlu olayım hem de onları mutlu edeyim diyorum. sağ elimde tüpüm , sol elim göğsümde tın tın tın dolaşıyorum odaları her gün. beni görenler mutlu oluyor. onların bu hallerini görünce ben de mutlu oluyorum. 5. gün artık hasta yakınları benim odama gelip ricalarda bulunuyor.
    oğlum / kızım dolaşmıyor. tüm gün yattı. onunla biraz dolaşır mısınız ? tarzı ricalar beni de mutlu etmeye başlamıştı açıkçası. göt kadar bir televizyona bakarak tüm gün geçirmek inanılmaz rahatsız edici.
    sikimsonik hastane yemekleri de aynı derece.

    sıkıldım - devamını duruma göre belki ekleyebilirim.

    2.5 yıl sonra gelen edit:
    bu durumdan muzdarip olan arkadaşlar normal şartlar altında taburcu olup, normal hayatlarına dönüyorlar genelde. normal şartlar altında dedim ya hani, kesin bir ibnelik başım gelecek. olmazsa olmaz. 10 gün sonra taburcu oldum. 2 ya da 3 gün evde takıldıktan sonra tekrar çalışmaya başladım. 2-3 gün sonra tekrar aynı anı. hay ananı sikeyim, tekrar oluyor. tekrar aynı olayları yaşadım. tek fark 2-3 cm aşağıya delik açtılar 2. kez. ardından yine taburcu oldum. tekrar 5-6 gün sonra tekrar aynı acı. yalama oldu ibne organ. artık eskisi gibi olamayacığımı düşünmeye başlamıştım. prof yanıma doktor arkadaşlarıyla gelip, beni ameliyat etmeleri gerektiğini söyledi. bu sayede, bu sikindirik durumun tekrar nüksetme ihtimali %1 oluyormuş, ben de onların yalancısıyım. gün verildi, ameliyatı oldum. yoğun bakımda uyandım. yaklaşık 5-6 gün ameliyathanede kaldım, kaldığım süre boyunca ağlayarak. böyle bir acı yok. doğum sancısının 2-2.5 katı kadar bir acıymış. doğum olayın saygı duydurdu, öyle bir acı. neyse servise alındım, bir hafta daha bekledikten sonra taburcu ettiler geçmiş olsun diyerek. bu dönemde sigarayı bırakmıştım bu arada. ameliyattan sonra hastalarda bu durumun nüksetmesi gibi bir durum eskişehir osmangazi tıp'ta hiç gerçekleşmemiş, o yüzden rahatım. rahatım ama 10 gün sonra yine aynı ağrı ile hastaneye kaldırımdım, bu sefer küfürler ediyorum ama hani %1'di, yapacağınız işi sikeyim diyorum. doktorlar mahçup, ben delirmiş. garip bir ortam var. doktorlar odamdayken birinin elinde camel soft gördüm, bir sigara verir misin dedim. size yasak, tehlikeli dedi. güldüm geçtim, aşağıdaki marketten siparişimi verdim 2 paket sigara ve yiyeceklerle beraber. o günden sonra tek amacım, kendi tedavi yöntemimle oradan çıkmaktı. hastalık için tehdit altındaki insanların özellikleri neyse, o özellikleri taşımamam gerekiyordu. 50 kiloydum, 65 yaptım, hastane yemeklerini reddedip, hamburger, kola, cips yaparak. sigaraya da başladım. oh mis. ardından bir çıktım hastaneden, çıkış o çıkış. 2 sene geçmiş, hala taş gibiyim. dün tartıldım, 80 kiloyum.
    bu kadar kafa siktik, bari buraları okuyan derttaşlarıma tavsiyem olsun. arkadaşlar yemek yiyin bolca, çok yiyin. moralinizi yüksek tutun. sigarayı ben içtim ama siz içmeyin. bu arada yaklaşık 1,5 senedir sigara içmiyorum.
    haydi kalın sağlıcakla
    -----
    bu nasıl entry amına koyayım? zamanda yolculuk gibi. şimdi tekrar okudum neler yaşadığımı.
    tarih 31 mart 2020 bugün.
    corona vakalarında acaba riskli gruba giriyor muyum diye buraya bir bakayım dedim.
    bu arada domuz gib sağlıklıyım, abd'ye yerleştim.
    ciğerlerinizden öpüyorum.
    ——
    edit: tarih 19 şubat 2022

    bazı arkadaşlar konu ile alakalı mesaj atınca buraya bir güncelleme daha girmeyi istedim.

    öncelikle hepinize geçmiş olsun.
    ben şu an sağlıkla yaşamıma abd’de devam ediyorum.
    abd’ye yerleşmeden uzun bir süre önce sigarayı bırakmıştım. sizlere de tavsiye ediyorum.
    en önemlisini ise tekrar tekrar söylemek istiyorum.
    sağlıklı bir şekilde kilo alın. boyunuza göre ideal kilonuzu hesaplayın ve o kiloya ulaşın.

    abd’ye nasıl gittiğimi soranlar olmuş. greencard’a başvurmuştum bir keresinde, ikinci kez başvurmama gerek kalmadı.

    gayet güzel gidiyor her şey.

    ekşi’ye sadece küfür etme amaçlı giriyorum son zamanlarda.

    son bir ekleme daha yapayım gitmeden.
    şimdiki aklım olsa ve aynı durumları yaşasam, muhtemelen linkedin learning’te ilgimi çeken ne kadar eğitim varsa izlerdim. kariyer planlaması vs yapmak için en uygun zaman. bunu yapmak yerine benim yaptığım gibi haftalar boyunca, acaba ölecek miyim amına koyayım diye triplere de girebilirsiniz tabi.
    seçim sizin.

    sevgiler herkese!
  • doktorlar tarafindan genc erkek hastaligi olarak tabir edilmesine ragmen, hastanede aynı durumdan yatan bir dede ve bir kadın gören kişiler bu tabire olan inanclarini kaybetmislerdir. sigara içen kişilerde daha da fazla görülmektedir. eğer ileri seviyedeyse, sönmüş olan akciğere bir hortum takılır, bu hortum da bir tüpe bağlanır. bu durum en az 2-3 gün takılı durduğundan baya can yakar. insanı bir aylığına sigaraya töbe ettirir, ancak daha fazla uzak tutacak kadar acı vermediği son derece açıktır. 3 kere tekrarlarsa ameliyat yapılır
  • bu olayı yaşamış ve 16 gece hastanede kalmış biri olarak söyleyebilirim ki çok rezil bir rahatsızlıktır. ilk bir hafta göğsünüzdeki boru öyle bir can yakar ki ördeğe işemek için doğrulmak bile hayatınızdan birkaç yıl eksiltir. zaten local anestezi ile operasyona alınır ve kesme biçme işlemlerine de tanık olduğunuzdan mideniz de bu durumdan hoşnut olmaz.
  • başıma gelen enteresan vakalardan biri. akciğerin 1/20'sini kullanarak nefes almaya çalışmak gibi etkileri vardır. üç gün yataktan çıkmamacasına istirahatın ardından, göğsümde delik açılmasına lüzum bırakmadan kendiliğinden geçti, inşallah tekrarlamaz.
  • nüksettiğinden şüpheleniyorsanız emin olmak için;

    eğilerek ayak parmaklarınıza dokunmaya çalışırsınız, göğsünüzden osurduğunuzu ya da göğsünüzün guruldadığını hissediyorsanız olmuştur o.

    güzel bir hastaneye gidin ve kaderinizi yaşayın.
hesabın var mı? giriş yap