• post yapısalcılık hem yapısalcılığın moda olduğu dönemin sonrasına denk düşmesi hem de bir çok nokta da ona karşı olmasıyla şekillendi. post yapısalcılık biçiminde kategorik bir isimlendirmeye gittiğimizde, özünde yapısalcı bir anlayışla, bu alandaki düşünürlerden yola çıkarak ortak noktaların soyutlanmasını da ifade ediyoruz. post yapısalcılık genel anlamda hangi konularda ortaklaşır. buna vereceğimiz cevap bu genel kategorinin içeriğini anlamamızı sağlayacaktır.

    yapısalcılık sonrası düşüncesi şu ana bileşenlerde az çok ortaklaşır.
    *
    dil merkezcilik
    dilin belirleyiciliği, dilin içinde bir yaşam sürdürdüğümüzü söylerler. bu anlamda metinselcidirler. dilin dışında hiç bir şey yoktur…
    *
    anlamın imkânsızlığı
    gösteren ile gösterilen saussure’de olduğu gibi birbirine birebir bağlı değildir. gösteren sadece diğer bir göstereni işaret eder ve bu sonsuz bir döngü oluşturur. dolayısıyla anlamı yakalamak mümkün olmaz.
    *
    karşı felsefe
    somut, statik bir anlamı yakalamak mümkün olmadığı için metafizik, apriori, mevcudiyet bilgisi, metafiziği mümkün değildir. bu yüzden bu tür metafizik dayanaklarla oluşturulan tüm düşünsel oluşumlar en baştan bir yıkıntıdır.
    *
    anti tarihselcilik
    ilerleme yâda kurtuluş düşüncesi anlamlı bütüncül bir çıkışı, metafiziği kabul eder. oysa bu yalnızca bir kurgu, dolayısıyla yanılgıdır.
    *
    özne oluş.
    öz fikrinin reddiyle birlikte sürekli oluş ve yıkılış halindeki bir özne anlayışı da kabul edilmiş olur. özne sürekli bir devinim, bir akıştır.
    *
    dualizm karşıtlığı

    dilimize düşüncemize egemen olan ikili karşıtlıklardan oluşan dualist düşünce tarzımız hiyerarşik oluşumun temel devindiricisi olur. iktidar mekanizmasının etkisizleştirilebilmesi için ilk önce onun ortaya çıkışını tetikleyen, besleyen bu düşünce tarzının görünür kılınması ve gerçek anlamının açığa kavuşturulması gereklidir.
    *
    çokluk
    post yapısalcı anlayış, yapısalcılıkta olduğu gibi bir biriyle anlamlı bir düzen içinde ilişki kuran yapı fikrini kabul etmez. onun düşüncesinin temelinde çokluk, çelişkiler, parçalılık vardır. bu yüzden toplumsal alanda daha önce dikkat çekmeyen küçük, alt unsurlara odaklanırlar. bu anlamda çokluk fikri tâbi grupların (subbordinate groups) yaklaşımlarının, fikirlerinin ve kültürlerinin kabul edilmesini sağlar.
  • hallac-ı mansur tanrı düşüncesi için demiş ki;

    "kimisi der ki : “ ben o’ nu adının yardımıyla bilirim. “ oysa ad, adlandırılmış’ tan ayrılamaz ; çünkü o, yaratılmış değildir.
    hamd olsun o’ na ki onları ad’ la sınırlamayla , belirtiyle örttü. onları bir sözcük altında, bir koşul, yetkinlik altında, ve öncesiz- sonrasız var olandan gelen güzellik altında gizledi."

    derrida'ya atfedeyim.

    [bu ne lan deme, bi ara açıklıycam üşenmezsem. sabret.]
  • bence postyapısalcılık, egemenin dili ve söylemi nasıl araçsallaştırdığını ve gücünü bu kanalla nasıl pekiştirdiğini vs söyleyip onu güçlü yapan asıl üretim ilişkileri meselesine pek değinmediği için niyet dışı da olsa kötü emellere alet ediliyor. demek istediğim, özellikle kuzey-güney ayrımı, post-kolonyalizm ve avrupa merkezcilik yaklaşımları üzerinden bir batı eleştirisi yapmak suretiyle doğunun tiranları ve o tiranlardan nemalanan organik aydınlar bu sayede önemli bir yükten kurtulmuş oluyorlar.

    akp'ye yakın sosyoloji, felsefe ve siyaset bilimi entelektüellerinin çoğunun postyapısalcılık kuramına bayılmalarının da sebebi bu. bu kuram/yaklaşım sayesinde kuyrukları iç siyasette sıkışınca kosmopolit elitizmin ülke içi izdüşümü olan sekülerlere çakıyorlar, harici meselelerde ise batı-merkezciliğe çakıyorlar. ikisi de kurtaramazsa ilkesiz ve değersizliği hobbes ve macchiavelli üzerinden meşrulaştırmaya kalkmak suretiyle en ilkel ve banal kürkçü dükkanına, realizme dönüyorlar.
  • cok tuttugunuz sosyalbilimciler gun gelip de yavsayip oynaklasirlarsa `ah ulan an ben seni poststructuralist olasin diye mi sevdim`? dersiniz. uzulursunuz.
  • genel olarak iki eğilimin baş gösterdiği felsefi akımdır: textuality (metinsellik) ve discursivity (söylem analizi). roland barthes, julia kristeva ve jacques derrida gibi bir çok isim metni bilgi üreten birincil kaynak olarak ele almayı tercih etmiş ve bilginin objektif yansıması olduğu düşüncesini reddetmişlerdir. analizlerini dil üzerinden, metinler üzerinden yapmaya çalışırlar. derrida tercüme ve özet gibi kavramları reddederek, bunların ancak yeni birer metin olarak değerlendirilebileceğini ifade etmiştir. post-yapısalcılığın textuality ayağını oluşturan isimler genel itibariyle bunlardır. söylem analizi ise, michel foucault ile beraber resmi kimliğini kazanmış ve metinselliğin çok ötesinde, yalnızca metinlere değil, tüm sembollere, geleneklere, normlara, ifadelere, şekillere, jargonlara, disiplinlere odaklanarak çeşitli hiyerarşik güç ilişkilerini açığa çıkarmak arayışında olan, çok daha geniş kapsamlı bir akımdır. feminizm teorileri ve çeşitli kamusal alan çalışmalarına ilham kaynağı olmuş, dezavantajlı sosyal grupların haklarının savunulmasında ve resmi söylem eleştirilerinde sosyal bilimciler için can simidi vazifesi görmeye başlamıştır 1970'lerden bu yana.
  • postyapısalcılığı anlayabilmemiz için onun eleştirdiği ve sorguladığı modernite olgusunu öncelikle açıklamamız gerekir. postyapısalcılık, modernizmin savunduğu insan aklının tüm ilerleme ve aydınlanmanın nedeni olduğu, insanı özgürleştirdiği ve insanı evrensel ilkelere ulaştığı fikri; birinci dünya savaşından sonra nietzche, marx ve freud gibi isimlerin eleştirisi ile sarsılsılmaya başlanmıştır. aklın özgürleşmeden ziyade araçsal nitelik kazanarak insanı tahakküm altına aldığı, aydınlanma fikrinin çöktüğü, ilerlemenin göreceli olduğu gibi düşünceler bu dönemde yaygınlaşmaya başlamıştır. işte postyapısalcılık böyle bir dönemde ortaya çıkıp modernite olgusunun ve yapısının eleştirisini yapmıştır.

    postyapıcalcılık, özellikle yapısalcılığın yapı kavramını eleştirmiştir. yapısalcılara göre yapı, bireyden bağımsız olarak oluşmuş dil, kültür, simge ve kurallardır. postyapısalcılık yapısalcılığın bireyden bağımsız oluşmuş ve bireyi tahakküm altına almış özellikle dilbilim üzerinde dilin insanın eylem ve davranışlarını sınırlandırdığı yapı fikrini kabul etmemiştir. postyapısalcılık dilin yanına öznenin eylemlerini de koymuştur. yani yapısalcılığın önemsiz gördüğü özne sürece dahil edilmiştir. hatta sürecin en önemli unsuru olarak özneyi görmüştür. yani yapısalcılığın dil üzerinde görülenin ardında görülmeyen yapıyı araması yerine postyapısalcılık özneden özneye değişen görünene odaklanmıştır. özneden özneye değişen yapı hakikati de beraberinde yok etmiştir. postyapısalcılığın temel argümanlarından biri genel geçer bir hakikatin olmayışıdır.

    bu noktadan hareketle postyapısalcılık antipozitivist bir yaklaşımla pozitivisterin bahsettiği evrensel ve nesnel ilkelere ulaşmanın mümkün olmadığını savunmaktadırlar. yani bir hakikat olmadığından yapısalcıların yaptığı gibi hakikatin peşine düşmek, görülenin ardındaki görülmeyen ilkeye ulaşmak gereksizdir. hakikat yoktur. varsa da tarihsel döneme göre değişir ve geçici bir anlamdan öteye geçemez. bundan dolayı postyapısalcılar bilimsel yöntem olarak arkeolojiktir. örneğin; postyapısalcı olan foucault, hapishane olgusunun tarihsel dönem içerisinde ne anlamlara geldiğini, yapı olarak nasıl değiştiğini incelemiştir.

    postyapısalcıların yapısalcılardan bir diğer temel farkı dil üzerindedir. postyapısalcılar dili tamamiyle kontrol altına alınan bir yapı olarak görmemektedirler. dil saf ideolojik bir unsur olarak nitelendirilemez. dil kontol edilmeye çalışılsa da kendi içerisinde bir direnç mekanizması oluşturarak buna izin vermez. yapısalcıların savunduğu gibi birey, dilin egemenliği altına girmiş tekil ve tutarlı bir özne değildir. birey, birbiri ile gerilim halinde olan ırk, cinsiyet, kariyer ve sınıf gibi çatışmalara sahiptir. bu çatışmalar onun nesneleri anlama ve yorumlamasında önemli rol oynar. yani biz bir nesneyi ele aldığımızda nesnenin kendisi kadar bu nesneyi anlamlandıran özne de önemlidir. bu nedenle metnin amacı okuyucu için ikincildir. önemli olan insanın bu metni nasıl anlamlandırdığıdır. bu anlamlandırma kişinin sahip olduğu değişkenlere göre değişmektedir. örneğin bir kadın ile bir erkeğin metinden aynı anlamı çıkarması beklenmeyebilir. bu bağlamdan hareketle yapısalcıların savunduğu gibi dil gerçekliğin temsilcisi değildir. postyapısalcılar temsiliyet ilişkisinin sorunlu olduğu görüşündedirler. gerçeklik var olan özne kadar temsil edilir. sonsuz çokluktadır.

    gerçekliğin bu tarz yorumu iktidar anlayışı için de geçerlidir. iktidar tek taraflı merkezi olan, insanları baskı altına alan toplumsal kurumlar dolayımıyla işlerlik kazanan bir olgu değildir. postyapısalcılara göre iktidar gündelik yaşama nüfuz eden, bireylere hissettirmeden toplumsal ilişkilere sinen bir karaktere sahiptir. yani iktidar toplumun tamamını ele geçirmiş makro düzeyde bir süreç birliği değil, mikro ölçekte gündelik yaşamı belirleyen ve toplumsal ilişkileri oluşturan bir olgudur. yani iktidarın bir merkezi yoktur. iktidar kendisini öznenin eylemlerinde inşa eder. her özne iktidarın taşıyıcısı olmakla beraber iktidarın bir uzantısıdır. bir yapısı yoktur iktidarın. öznenin küçük eylemlerinde ve ilişkilerinde kendisini gösterir.
  • britanya'nın yaşayan en büyük edebiyat eleştiricisi olarak tanınan terry eagleton'ın ayrıntı yayınları'ndan çıkan "edebiyat kuramı" adlı kitabına göre derrida'nın yapıbozumcu işlemlerini, fransız tarihçi michel foucault'nun çalışmalarını, fransız psikanalist jacques lacan'ın ve feminist filozof ve eleştirmen julia kristeva'nın yazılarını kapsayan bir düşünce tarzıdır.

    edebiyatta yapısalcılıktan postyapısalcılığa geçişi doğru değerlendirebilmek için fransız eleştirmen roland barthes'in eserlerinin incelenmesi gerektiğini savunan terry eagleton, barthes'in bütün edebiyatın metinlerarası olduğu fikrini, modern eleştirinin ilân ettiği "yazarın ölümü" sloganını ve yapısalcılıktan postyapısalcılığa geçişin "eser"den "metne" geçiş olduğu düşüncesini yorumlayarak kendisinin de temsil ettiği "okur merkezli" bir kurama doğru gider.

    "yapısalcılık kabaca anlattığım toplumsal ve dilsel krizin hem bir semptomudur hem de ona bir tepkidir." diye tespitte bulunan eagleton'a göre postyapısalcılık 1968'in ürünüdür. terry eagleton'a göre "devlet iktidarının yapılarını yıkamayacağını anlayan postyapısalcılık, dilin yapılarını altüst etmenin mümkün olduğunu gördü."
  • post-yapısalcılık terimi, içerdiği "post" öntakısının bildirdiği "sonralık" tan da anlaşılacağı üzere,
    yapısalcılığa karşı son derece önemli bir dizi eleştirinin dile getirildiği ortak bir felsefe düzlemini ya da çerçevesini ifade eder.

    bu eleştiri damarının çok büyük bir bölümü hiç kuşkusuz yakın dönemlerin en büyük felsefecileri derrida, foucault, deleuze, lacan ve lyotard tarafından dillendirilip temellendirilmiştir.

    post-yapısalcı felsefe salt bir felsefe konumu olmaktan öte dilbilimden yazın kuramına, toplumbilimden insanbilime, ruhbilimden göstergebilime pek çok disiplinin bir araya geldiği ortak bir düşünme düzlemidir.

    nitekim post-yapısalcı felsefenin temel savlarından biri de başta felsefe olmak üzere disiplinler arasındaki sınırların çözüştürülüp yok edilerek, disiplinlerarası hatta disiplinler ötesi yeni bir söylem olanağını yaşama geçirmektir.

    post-yapısalcı felsefe anlayışında; özellikle felsefe metinlerinde görülen bilgiyi dizgesel yollarla temellendirme çabası sırasında, sorunsuz olduğu düşünülerek yapılan belirtik ya da örtük varsayımların ortaya konarak sorun haline getirilmesi amacı oldukça önemli bir yer tutmaktadır.
    bu açıdan bakıldığında post-yapısalcı felsefenin önemli bir bölümünü yazarlarca ya da okurlarca metinlerde oluşturulan anlamların nasıl oluşturulduklarını sorgulamaya yönelik bir anlam, dil ya da metin felsefesi oluşturmaktadır.

    kaynak: felsefe sözlüğü; a. baki güçlü; erkan uzun; serkan uzun; ü. hüsrev yoksal-bilim ve sanat yayınları
  • larrain'in ideoloji ve kültürel kimlik kitabında şöyle betimlediği:
    "yapısalcıların özneye yönelttikleri saldırıyı post yapısalcılar yapının kendisine yönelik bir hücuma dönüştürür."
    yapısalcılıkla arasındaki temel farkları ortaya koyan basit bir karşılaştırması için:
    http://bilgenarin.blogspot.com/…salcilik-kuram.html
hesabın var mı? giriş yap