• simdi iki seyi aradan cikarayim once:
    1) adi religulous (religion+ridiciluous) olan bir filmin objektifligini elestirmeyi anlamiyorum. ustelik yapan da bill maher. din budur diye anlatan 12 saatlik belgesel mi bekliyorsunuz; ambalajindan ne oldugu belli iste, yanlis yonlendirme yok.

    2) "14 yasinda din hocalarina "madem allah o kadar guclu niye seytani yok etmiyo haaaaa, niye?" gibi cok orijinal ve o gune kadar kimselerin dusunemedigi sorular soran sivilceli genc modelinin otesine gidememis"

    "otesine gidememis" dedigin konu, sivilce detayiyla, "cok orjinal cook" istihzalariyla asagilamaya calistigin soru tum felsefenin en onemli ikilemlerinden biri olan problem of evildir. o 14 yasindaki cocuk bendim, o zaman da dogru duzgun bir cevap alamamistim, halen de alamadim, zira bu soruyu ilk 2300 sene once sormus olan sivilceli epicurustan, kant'a kadar kimse de alamadi. dolayisiyla bill maher de eglence parkinda isa'yi oynayan adam yerine papa'ya sorsa ondan da alamaz, en azindan bu haliyle komik olmus.

    [incil'deki job hikayesini, hani allah'in "sen ne kotuluk edersen et bu adam bana inanacaktir" diye seytana acik cek verdigi ve adamin karisi, kizi olduruldukten, hayati kaydirildiktan sonra seytanin "got edildigi" hikayeyi, genesiste yer alan allahin emriyle ibrahim'in kendi oglunu kurban etmeye calismasini okuyunca daha bir anlam kazaniyor problem of evil. kotulugun nedeni olarak gosterilen ozgur irade -oyle birsey olsa dahi- cok zayif bir savunma oldugu icin, her tartisma "biz allahin planlarini bilemeyiz, onun adalet anlayisini kavrayamayiz, vardir bir bildigi" savsaklamasiyla sonuclanir]

    gelelim filme. bill maher tatli adam, hbo sovunu da izliyorum yillardir ama iki buyuk hiyarligi var. ilki, artik avrupa kadar sekuler olmayan abd'de kabul gormek icin midir nedir, surekli bir ateizm asagilamasiyla birlikte, 3. sahislara daha kabul edilebilir ve masum gorundugu icin olsa gerek, pratikte olmayacak kadar notr bir bilinemezcilik savunusu var. kendi sovlarindaki tutumu da bu, soyle ozetlenebilir: ateistler bir yaraticinin olmadigina cani gonulden inaniyorlar, onlar da dinlerin fanatikleri kadar yanlislardalar cunku birseyi bildiklerini saniyorlar, farklari yok. benim cevabim ve ogretimse "bilmiyorum"dur.

    hele bir de bunu judeo-hristiyan baglaminda yapmiyor mu kil ediyor beni. birader besbelli ki inanmiyorsun; o sekilde tanimlanan bir yaraticinin, bir cennet-cehennem-test ogretisinin, kutsal ruhun varligina, allahin gunahlarimizi temizlemek icin bunlarin cezasini cok sevdigi tek oglu isa'ya cektirerek onu oldurmesine falan fismekan inanmiyorsun. bunlarin uydurma olduguna inaniyorsun. fakat sonra richard dawkins gibi militan gozukmemek icin, baglami bir anda butun olasi dinler, inanislar platformuna cekip, "ama ateist de olamayiz, ne belli gaia ruhunun olmadigi" gibi bir orta yol buluyorsun.

    bilerek yapiyor sipa; bence dawkinsin durusu daha samimi, diyor ki kardesim ben yuzde 99 ateistim, cunku biz allahtan yaraticidan falan bahsettigimiz zaman kasettigimiz seyler, tanimlar belli. geri kalan yuzde 1'i de felsefi tutarlilik adina pay olarak birakiyorum (bkz: 5 dakika hipotezi). her halukarda, inanclarina varirken sergiledikleri dusunce akislari gozonune alininca, bir ateistle mormon nasil ayni kefeye konulur belli degil.

    ikinci hatasi da dinleri butun kotuluklerin anasi olarak gostermesi. burada hem -sikca yaptigi- fikri bir sakatlik var (din root cause degil, bir motivasyon araci; rusya'da cin'de din gitti de savas mi bitti, bizde milli kimlik olarak yerini baska bir ayrimcilik olan milliyetcilikle paylasmadi mi, yahut hacli seferlerinin tek nedeni din midir, veya iran'in nukleer teknoloji pesinde kosmasi ana nedeni reelpolitik degil mi, vb) hem de teknigi vicik vicik. yani, o komplo teorisi belgesellerinin ve new age infomercialvari yapimlarin (bkz: what the bleep do we know) sikca kullandigi ama aslen foxnews ve benzeri sagcilarin mukemmellestirdigi taktik olan agir grafik/montaj yuklemesi esligindeki felaket tellalligi o kadar ucuz olmus, filmin geri kalaninin ruhuyla o kadar uyumsuz olmus ki. hele tarihteki tek kullaniminin dinle alakasi olmayan nukleer bombanin mantar bulutunu dorduncu defa gorunce o hizli montajda, kusacaktim artik. filmin sonundaki bu 5 dakikalik monolog bir cuval inciri berbat etmis.
  • evrime en az turkiye inaniyor gercegini de laf arasinda suratimiza vuran eglenceli yapim.
  • çok çok eğlenceli zaman geçirmemi sağlamış olan bir film. ifistanbul'da denk getiren izlesin, vizyona girebilme şansını türkiyede bulabilmesi söz konusu olmayacaktır.

    en önemli yönü ise gerçekten sinirlendirici ya da sıkıcı olan din konusunu olması gerektiği gibi saçmalığı oranında dalgaya alması. ciddiye alınacak diil dalgaya alınacak bir şey çünkü din. 1 milyar insanın inanıyor olması saçmalığı gerçek yapmaya yetmiyor dendiği gibi..

    en komiği memleketimde bu tarz isa ile yahudilikle dalga geçen yapımlarda gülen adamların konu islama gelince agresifleşmesidir. hani "bunların dini ne komik lan ama bizimkisi valla süper" mallığı. genelde de islamı eleştirmenin entellik değil dışlayıcılık görünmesinden ve de tehlikeli olmasından dolayı böyle yapımlarda islama da pek değinilmez ecnebi komedilerinde. yurdumda ve benzeri islami coğrafyalarda ise bu tarz yapımlar söz konusu diil.-ezik ruh hastalarının tehditlerine falan maruz kalabilirsiniz, canınızı kurtarırsanız o da-

    bu filmin güzelliği, bu kolaycılığa kaçmadan müslüman, yahudi, hristiyan, otçu, meczup demeden hepsine aynı muameleyi yani hak ettikleri muameleyi çekmiş olmasıdır: dalga geçmek.
    çok da keyifli dalgasını geçiyor bill maher. cidden gülmekten kırılıyorsunuz.

    sonundaki kısım her dinin en az diğerleri kadar iğrenç olduğunu net bir şekilde göstermesi açısından ve metin olarak da çok başarılı. "kehanetlerden daha beteri varsa o da kendini gerçekleyen kehanetlerdir." diye yola çıkılıyor çünkü.

    filme dair diğer bir nokta ise adamın kamyoncular kilisesine girip adamların inançlarını sorgulayabilmesi, kamyoncuların da kendisine "isa sana doğru yolu buldursun" demekten ya da ortamı terk etmekten daha sert hiçbir şey yapmamalarıdır. adam islamı eleştirmeye başlayınca sürekli bir "şimdi dayak yiyeceksin şimdi saplayıverecekler bıçağı" diye düşünmekten de alıkoyamıyor insan kendini. neden? çünkü islam hoşgörü dinidir ya, biz de böyle bir ortamda yetiştirildik, bu tarz fikirleri dile getiren insanların başlarına her an bir şeyler gelmesinin doğal karşılandığı bir ortam. şimdi bir de şöyle düşünelim: kamyoncuların toplandığı bir camide cuma namazı sonrası elinizde kamera sormaya başladınız "ya bana çok saçma geliyor bu peygamberin uçması, melekler falan, siz nasıl inanıyorsunuz?" diye. ya da hani "peygamberin sakalını görmeye topkapı sarayına gelmişsiniz sizce bu saçma diil mi?" gör bakalım belgesel ya da komiklik mi oluyor trajedi mi. trouble everyday'e döner ortam.

    filmdeki bütün müslümanların kitaplarında yazan şeyleri birer birer inkarı ise evlere şenlikti. he güzelim he, inkar edin başka dile çevirisi yok çünkü kitabınızın. salman rushdie'ye yapılanları lanetleyemeden hoşgörüden bahsedeni de, ben böyle yorumlamıyorum diyeni de aynı hepsi aynı işte.. -sivasta yaktıkları insanları da aziz nesin'in salman rushdie kitabını yayımlamasından gaz alarak yakmışlardı hatırlayan var mıdır?- ama belgeselci abim aptal dedikleri amerikalılardan da aptal oldukları filmde bahsedilen bilimsel araştırmada da belirtilmiş türklerle bir konuşmaya kalksaydı, -hazır tüm ülkemde ve hatta dahi o ülkenin internetinde müslümanların değerleriyle dalga geçenlerin cezalarını çektikleri yeni bir devir dört koldan yaşanırken- buralara gelseydi de bir iki soru attırsaydı, izleseydik biz de sonuçlarını geceyarısı kuşağında anca ifsitanbul'un.

    bu soru da seyirciye gelsin: velhasıl kendi kendimize eğlendik, islami bir şiddet ortamında yaşamıyormuşuz gibi hissettik bir kaç saatliğine de alkışlamak niye ya?

    -bu filmin yahudilere geçirmediğini düşünebilmek için hayli antisemitik olmak ve bolca komplo teorisyeni olmak lazımdır, maymun etti yahudileri maymun, o tekerlekli sandalye kısmı neydi öyle-
  • seyrettiğim hem en komik, hem de en korkutucu filmlerden biri. kahkaha üstüne kahkaha patlatabileceğiniz saçmalıkların ezici çoğunluğumuzun hayat gerçeği olduğunu bilmek son derece moral bozucu.

    --- spoiler ---

    bill maher konunun geldiği noktadan ötürü onca kişiye "ama senin dininde öyle değil, böyle yazıyor" dedikten sonra aldığı "sen onu yanlış anlamışsın", "o, o zamanlar için geçerliydi, günümüz için değil" türü klişe cevaplar karşısında net bir şekilde "iyi de insanlar bunu tanrının sözü olarak almıyorlar mı?" sorusunu soruyor. karşısındaki kimseden net bir yanıt alamıyor, mantık dışı ve bizlere çok tanıdık gelen savunmalarla karşılaşıyor. bunun üstüne farkına vardığı gerçek, örneğin bizim de memlerimize* işlenmiş bir davranış kalıbıdır diye düşünüyorum:

    "i just don't buy it that these guys are in the state of denial. i think that they are in the state of denial to an outsider. they will not admit anything is wrong with their culture to an outsider"

    çevirmek yerine açıklayayım: bu kişiler maher'a karşı "yok, aslında öyle değil" deseler de gerçeğin öyle olduğunu biliyorlar; bunu sadece bir yabancıya göstermek istemiyorlar. kültürlerindeki sorunları bir yabancının karşısında kabul etmiyorlar.

    --- spoiler ---
  • çok keyif aldığım, izlerken dumurlar yaşadığım, çevremdeki herkese tavsiye ettiğim film.

    --- spoiler ---

    özellikle şu dini disneyland tadındaki mekanın gerçek olduğuna inanmak zor.

    --- spoiler ---
  • 3 ekim 2008'de gösterime girecek olan dökümanter film. yönetmen: larry charles. amerikalı sivri komedyen bill maher, favori konusu din üzerine tespitlerde bulunacak, güldürecek, düşündürecek, kızdıracak. (religulous = religion + ridiculous)
  • filmin resmi sitesi olan disbelief.net kesinlikle ziyaret edilmeli diyorum. bu filmi ve sitesinde verilen baglantilardaki youtube videolarini izleyip hala din kavrami uzerine, dinlerin kokeni uzerine dusunmeyen, kafa yormayan, arastirmayan; hicbir seyi sorgulamayan kisinin beyninde bir tutukluk olmasi kuvvetle muhtemeldir.
  • "dinler ne işe yarar?" sorusunun cevabını vermeye çalışan, din karşıtı bill maher'in görsel şovu... bir belgesele ya da şova bu kadar güleceğimi ummazdım. dinlerin birleştirici değil, ayrıştırıcı yönlerini ön plana çıkaran, yaklaşık 2 saat boyunca güldüren, sorgulatan belgesel. en eğlencelisi de, her 3 dinin de dünya hakimiyeti konusundaki ısrarını, kanla yıkamadaki savaşını, "hoşgörü" yerine nefretin körüklenmesini çok iyi anlatıyor. "senin değil benim dediğim olacak" kavgası... körü körüne inanılan kitaplardaki mantıksızlıkları sorduğu din adamlarının bazı sorular karşısında paralize olması, "ama buraya çalışmamıştım hocam" bakışları süperdi. hele eskiden gay olup şimdi ise bundan "kurtulup", eskiden lezbiyen bir kadınla evlenerek 3 çocuk yapan adam beni bitirdi. işin komiği, ateşli eşcinsel düşmanı olup onları tedavi edebileceğine inanmasıydı sanırım. ayrıca ben de "büyük balık" içinde 3 gün kalmak istiyorum yav, cilde iyi gelir kanaatindeyim. tarikatlar, puerto rico'lu isa'lar, bebekliğinden sonra birden 30 yaşında gördüğümüz isa... baba, oğul, kutsal ruh üçlemesinin su-buhar ve buz olarak nitelendirilmesi... insanların körü körüne inanmaları ve bunu nakde çeviren şarlatanlar... "isa'yım ben, evet. ha, evet şık görünmem lazım, insanlar buna önem verir"

    sömürmek mi istiyorsunuz, dine sardırın. ama yaptığı işe yabancılaştığını itiraf eden samimi papazlar da var, "bana ne, naparsanız yapın" diyen... sonuç? "aklınızı başınıza devşirin", düşünün, sorgulayın... musevi, hristiyan, müslüman, eşcinsel, heteroseksüel.... dışlamak kolay, sıonıflandırmak daha da kolay. hele farklılıkları birbirine düşman etmek en çok prim yapanı... neden inanıyorsunuz? neye inanıyorsunuz? kafanıza takılanları soruyor musunuz? "sus ve inanmaya devam et" denmesinden, dışlanmaktan korkuyor musunuz? eğer kendinizden eminseniz siz de bill'i isa'ya havale edin. sizin ikna edemediklerinizle o ilgilensin. kamyon şoförlerinin, marihuana içenlerin, gay'lerin... hepsinin cemaati ayrı, herkese göre bir şey var. yeter ki "yerinizi" bgulun. ama bir senatöre sorulduğunda ve evrimle ilgili sorulara cevap veremediğinde ghayet pişkince "parlamentoya girmek için zeka testi yapılmıyor ki" demesi... evet, ne yazık ki öyle. yapılsaydı şu an çok farklı bir yerde olurduk. herkes işine geleni eğip bükmez, insanları sömürmez, kertenkele derisi ayakkabı giyip şık giyinmeye inanarak saçma vaazlarla ahkam kesmezdi...

    süperdi, izleyiniz; izlettiriniz.
  • belgesel degil de eglenceli bir filmi yapmaya yeltenen bill maher'in ziyadesiyle basarili oldugu film. toparladigi ve soylestigi "numune" dindarlara muzip bir sekilde "neden inaniyorsunuz?" diye soruyor maher. filmi seyirlik yapan da zaten bu cevaplar oluyor.
  • şu proje türkiye'de hazırlansa herhalde daha gösterime girmeden dini değerleri aşağılamak suçundan soruşturma açılır, ilgili ilgisiz bir çok kişiye cezalar verilirdi. hatta daha o aşamaya gelmeden çekimler sırasında rencide olan birileri tarafından bok yoluna giderdi film ekibi. o yüzden anca gavurların yaptığı şeyleri izleyebiliyoruz böyle. bi de tabi incicilerin şöyle ziyaretleri var ama bunlar da çok naif hareketler.
hesabın var mı? giriş yap