• çalmaktan gurur duyduğum enstruman. taşşak geçenlerle zaten ben de taşak geçiyorum*, bu bakımdan milletin söylediği laflar sikimde olmuyor pek. ama sahneye çıkıp çalmaya başladığınız zaman herkesin tepkisi bir anda "abi ne şahane alet lan"a dönüşür. öyle de etkileyici sesi olan sazdır, candır.
  • bill clinton bu sözcüğü iki anlamdada karşılayabilir herhalde...
  • 8 ay boyunca ders aldığım hocamın kafama kazıdığı tek cümle açıklamalardan biri şu olmuştu. "türkiye de kaliteli saxofoncuların çok fazla olmamasının esas nedenlerinden biri apartman hayatıdır". bu yüzden istediğiniz gibi aleti hak ettiği gibi tizlere çıkartıp bağırtamaz,doğaçlama yapamazsınız. sesi sanki soğuk bir şeyler içmekten kısılmış insan gibi sadece hafiften üfleyerek , ya da çalışma saatlerinizi geliş gidişlerini dikizlemek mecburiyetinde kaldığınız komşularınızın mesai saatlerine ve evde olup olmadıklarına göre ayarlayarak idare edersiniz.sesi duyan komşularınıza annenizin verdiği yanıt ise bizim kız trompet çalıyor , zaten sınırlı sayıda kişiye söylemeye cesaret ettiğiniz arkadaşlarınıza söylediğinizde ise bıyık altından gülmeler ,arkadan konuşmalar ve çalacak başka enstrüman mı bulamadın gibilerinden için için sizi sinirlendiren cümleler..hatta yeni tanıştığım bir erkek arkadaşım sırf bu yüzden bana pis pis sırıtıp daha sonrasında da aramamıştı. velhasıl 2 senelik çalışmalarım ve etrafın kösteklemeleri sonunda enstrümanımı içim ağlayarak ve arada bir kimse olmadığı zamanlarda çalmak üzere odamın ücra bir köşesine koymuş bulunmaktayım. kutusunu görüp ne olduğunu soranlara cevabım ise "o bir çanta". evet o bir çanta ..

    bkz. fil yutmuş boa yılanı ( küçük prens)
  • buhar makinesi gibi bir alet, sanayi devriminin bir icadı olduğu her halinden belli - her tarafında bir kapak, bir sübap, aşırı mekanize bir duruş... götü başı ayrı oynuyor. ama seviyoruz, severiz, hastasıyız.
  • ne zaman ki tv'de bir saksafon solosuna denk gelsem "a-ha" derim "kesin 80'lere ait bir film oynuyor". dünyanın bütün yönetmenleri aralarında birleşip bilfiil bütün sevişme sahnelerine saksafon solosu yerleştirmiştir o dönemde. haliyle malum sololardan birine denk gelen 80'lerden nasibini almış kişilikler nedenini anımsamasalar da zırt diye başlar seksi düşünmeye...
  • türkiye'de kullanımının azlığından olsa gerek çokça suistimal edilen (benzetmelerle), çalanın dudaklarını dinleyenin ise kalbini kanatan üflemeli çalgıların ana sazlarından biri
  • sonunda bir adım atıp fiyatını öğrendiğim ve birkaç ay içinde edineceğim muhteşem enstrüman. başlangıç için uygun bir tane seçip satıcıyla jazz muhabbeti yapınca fiyat da geriliyor bir miktar.

    üflemeli çalgılar içinde, sesi, ruhumu en çok okşayandır aynı zamanda.
  • doğrusu saksafondur.

    isime yapılan yakıştırmalar olsun, çalan ile dalga geçilmesi olsun hepsinin çekememezlikten kaynaklandığını düşünüyorum.

    zira kim ne derse desin çalan er kişinin dişiler üstünde dayanılmaz bir karizma ve etkisi olduğu yadsınamaz.
  • bir avrupa kentinin tarihi köprülerinin birinde soğuk bir kış günü bir sokak müzisyenince icra ediliyorsa saatlerce kıçınız donuncaya değin dinleyebileceğiniz enstrümandır.
hesabın var mı? giriş yap