• dünyanın gelmiş geçmiş en kendini beğenen milleti sasaniler olabilir. lafı uzatmadan hemen bir örnek vereyim: sasani imparatoru 2. hüsrev, bizans imparatoru heraklius'a 622 tarihinde gönderdiği mektuba nasıl başlamış, allah aşkına bir bakın:

    "tanrıların en soylusu, kral ve bütün dünyanın efendisi, büyük hormidas'ın oğlu hüsrev'den, aşağılık ve akılsız kölesi heraklius'a / noblest of the gods, king and master of the whole earth, son of the great hormisdas, chosroes, to heraclius his vile and insensate slave"
    john julius norwich, byzantium: the early centuries, 1989, s. 284.

    tansar'ın mektubu adı verilen ve bir sasani propagandası mahiyetinde olan bir başka metinde ise a'dan z'ye her şeyleriyle kendilerini, kendi çağlarının en üstünleri olarak görmüşler.

    "bizim ülkemiz [iran], dünyanın göbek çukurudur. çünkü bizim ülkemiz diğer ülkelerin ortasında bulunur ve halkımız da varlıkların en asil ve yücesidir. türklerin biniciliği, hintlilerin zekâsı ve yunanlıların zanaatçılığı ve sanatı varsa; tanrı, bizim milletimize bunların hepsini birden vermiştir; hem de ayrı ayrı bütün diğer milletlere verdiğinden daha bolca. bize verdiği ihtişamlı dini törenleri ve üstün nitelikli kralları onlardan esirgemiştir. bizim görünüşümüzü ve rengimizi ve saçlarımızı da tam ortada, en uygun şekilde yapmıştır; ne çok kara ne çok sarı ne çok kızıl. sakallarımızın ve başlarımızın kılları da ne zencilerinki gibi çok kıvırcık ne de türklerinki gibi dümdüzdür."

    "as for the navel, that is because our land lies in the midst of other lands and our people are the most noble and illustrious of beings. the horsemanship of the turk , the intellect of ındia, and the craftsmanship and art of greece, god (blessed be his realm) has endowed our people with all these, more richly than they are found in the other nations separately. he has withheld from them the ceremonies of religion and the serving of kings which he gave to us. and he made our appearance and our colouring and our hair according to a just mean, without blackness prevailing or yellowness or ruddiness; and the hair of our beards and heads neither too curly like the negro's, nor quite straight like the turk's." name-i tansar (letter of tansar)

    not: bizans imparatoru heraklius, kendisine yapılan "aşağılık ve akılsız köle" şeklindeki kişisel hakaretleri bir şekilde sineye çekse de sasaniler'in kudüs'ü yağmalayıp kutsal haç ve mızrağı kaçırdığını duyunca dellenip ordularının başında sefere çıkmış ve iran'da bulunan bir zerdüşt tapınağı ile önüne çıkan her bi yeri, kudüs'ün intikamını almak için yerle bir etmiş. bizans ve sasaniler yukarıda birbirini yerlerken aynı yıl, yani 622'de, aşağılarda bir yerlerde, mekke'den medine'ye hicret eden ve daha önce adı sanı hiç duyulmamış bir adamın takipçileri, 20 yıldan kısa bir süre içinde o burnundan kıl aldırmayan sasaniler'i, 831 yıl sonra da bizansı göçerteceklerdir ve bundan ne hüsrev ne de heraklius o sırada haberdardır. hey yavrum hey.
  • romalılar'ın pers olarak adlandırdıkları imparatorluk. bugün ise kronolojik olarak ahameniş imparatorluğu (mö 559-mö 330) ve part imparatorluğu'nun (mö 247-ms 224) devamı olarak kabul edilirler. ikinci şapur (309-379) döneminde, roma imparatorluğu'na denk sayılabilecek bir süper güç oldular.

    romalı tarihçi ammianus marcellinus, ikinci şapur'un amida * kuşatmasından kurtulmayı başarabilmiş üstüne 363'te imparator julianus the apostate ile birlikte doğu seferi'ne katılmıştı. dolayısıyla sasaniler'e dair pek çok bilgiyi, yazmış olduğu mükemmel eseri roma tarihi'nden * öğrenmekteyiz.

    1. eserde hemen hemen hepsinin ince, uzun ve esmer olduğu belirtilir. sakallarının ve gözlerinin hemen dikkat çektiği anlaşılıyor.

    2. kutsal günlerde, törenlerde, bayramlarda dahi silahlarını ellerinden bırakmadıkları vurgulanır.

    3. üçüncü yüzyıldan beri roma'nın doğu eyaletlerine her zaman baskın yaptıklarını, bu baskınlarda ele geçirdiklerini, köle olarak ülkelerine götürüp sulama kanallarında çalıştırdıklarını anlatır. dolayıyla sulamada ve tarımda başarılı olduklarını söylemek mümkün.

    4. cinsel ilişkiye düşkündürler. cariye cennetinde olsalar bile bununla yetinmezler. genç oğlanlara da ilgileri vardır, bu konuda serbesttirler.

    5. görkemli yemekleri sevmezler. ölene kadar içmeyi sevmezler. yani içkiyi ağzıyla içerler.

    6. yemek yeme saatlerinin kişiden kişiye değişir. acıkan istediği vakitte yer.

    7. tutumlu ve tedbirlidirler. zehirlenmekten ve de büyünün etkisi altına girmekten çok korktukları bellidir. mesela tanımadıkları bir coğrafyadan geçerken bile o kadar şüphecidirler ki üzüm tanelerinde zehir olabileceğini düşünürler.

    8. işeme konusunda da oldukça rahattır. etraftakilerden hiç çekinmeden kafalarına göre takılırlar.

    9. uzaktan oldukça ürkütücü görünürler fakat yaklaştıkça bu görüntünün o kadar da korkulacak bir şey olmadığı anlaşılır. paytak paytak yani rahat rahat yürümeyi severler. tüm bunların yanında iyi bir savaşçı oldukları, tüm düşmanları tarafından kabul edilir.

    10. kölelerine karşı oldukça zalim oldukları kabul edilir. köleleri üzerinde her türlü hakka sahip oldukları inancındadırlar. insanların derilerini tek hamlede yüzmede ustadırlar. bunu da kişi canlıyken yaparlar. özellikle onlara hizmet eden kölelerin izinsiz konuşmaya dahi hakları yoktur. konuşurlarsa yapacaklarını ancak tahmin edebiliriz.

    11. hem olumlu hem de olumsuz anlamda tehdit etmeyi iyi bilirler. yani diplomaside çetin cevizlerdir.

    12. kendi ülkelerinin kanunlarından çok korkarlar. özellikle asker kaçaklarına karşı amansız olan bu kanunlar, sadece asker kaçağını bağlamaz. kaçağın tüm ailesinin de katledilmesine yol açar. dolayısıyla ölümüne -mecburen- savaşırlar.

    13. kamu hukukunda yetenekli insanları seçerler. romalılardaki çok güzel konuşana değer verilen hukuk sistemiyle dalga geçerler. *

    14. askeri talimlerinin etkileyici olduğu kabul edilir. roma lejyonları ne kadar güçlüyse, sasaniler'in de süvarileri meşhurdur. piyadelerinin, romalı gladyatörler olan murmillolar gibi silahlandırıldığı söylenir.

    15. iç ve dış mihrakların, sasani ülkesini rahat bırakmadığı kabul edilir. yoksa oldukça geniş alana yayılmaları için bir neden yoktur.*

    16. hem askeriyede hem de sivilde kıyafetlerin oldukça açık olduğunu sağa sola uçuştuğu anlatılır. yine de, ayak bileklerin dahi görünmediği de belirtilir.

    17. altın bileziklere, gerdanlıklara, mücevherlere ve de incilere oldukça düşkündürler.

    18. başkentleri ctesiphon *'dur. imparator julianus the apostate'nin hedefi burayı ele geçirmek ve sasani devleti'ni yıkmaktı. part imparatorluğu döneminde ise imparator trajanus yine burayı mahvetmişti.

    19. surena, imparatordan sonra en güçlü kişidir. surena bir rütbedir, bizdeki sadrazama denktir. (mö 53 yılındaki carrhae muharebesi'nde, o sıralar dünyanın en zengin kişisi olarak kabul edilen romalı general crassus'u yenen ve de onun boğazından aşağıya kaynar altın döken kişi de spahbed* surena/suren ismini taşıyordu.)

    20. persia bölgesindeki kadınların güzelliğiyle o zamanlarda bile nice canlar yaktığı ortak bir görüştür.

    21. bu coğrafyada, meşhur vahşi ayıların olduğunu hatta aslanlardan daha kıllı yaban domuzlarının avlandığını öğreniyoruz.

    tarihçimiz ammianus marcellinus'un dördüncü yüzyılın sonlarında kaleme aldığı eserindeki sasaniler böyledir. unutmayalım ki, ne kadar objektif olmaya çalışırsa çalışsın ammianus neticede bir roma tarihçisidir.
  • wikipedia 'ya göre, tarihte yozgat'a saldırmış tek kavim.

    http://tr.m.wikipedia.org/wiki/yozgat
  • islam'ın kısa sürede genişlemesinde maddi rol oynamış büyük imparatorluk.ii. hüsrev zamanında baharat ve ipek yolları sayesinde çok zengin bir konuma gelmişlerdir.göktürklerle doğu roma'yı müttefik yapacak kadar güçlenmişlerdir.saraylarında kilolarca altından döşeme olduğu ve fil ile katafrakt zırhlarına kadar altın kaplamalı süsler bulunduğu bilinir.tizpon (bkz: ctesiphon)'un m.s 221'den 637'ye kadar dünyanın en zengin ve büyük şehirlerinden biriydi.son tarihe dikatinizi çekerim; kuşatılıp sa'd bin ebi vakkas tarafından en ufak noktasına kadar yakılıp yağmalanıp yok edilmiş, kütüphanesinden hamamlarına yollarından duvarlarına kadar her yeri sökülmüştür.hatta asker başına 11 kg altın kadar bir mal düştüğü söylenir.ileride 40 km kuzeyinde kurulacak bağdat şehrine örnek olmuştur.koca şehirden kalan tek yapı (bkz: gerçek islam bu değil)

    ordusunda bulunan part temelli atlı okçu ve ağır süvarilerle destekli hafif piyadeleri dönemin en güçlü ordusudur.part atışı denilen -türklerden öğrenildiği varsayılıyor- at üzerinde arkaya dönüp seri atışlarla yavaş hareket eden roma lejyonlarının korkulu rüyası olmuşladır.kuşan (bkz: akhun) krallığını zor da olsa yıkmış göktürk ve roma ittafıkını defalarca püskürtmüşlerdir.okul kitaplarında yazan bu ittifakla zayıflama olayı tamemen zırvadır ki bu adamlar 627 yılında bizansı öyle bir yenmişlerdir ki mısır suriye ve doğu ile iç anadoluyu ele geçirmişlerdir.bu olay tabi yıkılmalarına ön ayak olmuştur.bu topraklar günümüzden 1500 yıl önce de aynıydı.karışık dinli bölgeler farklı kiliseye bağlı oluşumlar istemeden de olsa hakimiyet altına alınmıştır.oluşan iç huzursuzluklar ermeni ve süryanilerin tekrar zerdüştlüğe geçirilmeye zorlanması ve hatta mısırda antik tanrılara tekrar tapan insanların türemesi derken ülke kaosa doğru sürüklenmiştir.628'de ii. hüsrev'i öldürerek tahta geçen oğlu ve sonrasında 5 yıl içinde 10 kere değişen bir saltanat ülkeyi iyice zayıflatmıştır.işte tam bu yıllarda arabistandan koordineli arap saldırılarına maruz kalındı.arada tampon olan yılların satraplığı arap lakhmid krallığının müslümanlarla iş birliği yapması yüzünden sert bir savaş verilmiş arap unsurlarının da gerginleşmesine neden olmuştur.arapların da ilk hedefi fırat-dicle arası yani zengin başkent ve çevresidir.satrapların da güce ve paraya tapıp isyan etmeleri bizans'ın anadoluda tekrar harekete geçmesiyle -antakya ile trabzon arasını geri alıyor- ülke 6 yılda 3-4 şehirle kalana kadar yutulmuştur.647'de yıkılmasının sebebi kraliyet ailesini sürekli müslümanlardan kaçması ve sırasıyla soğdlara ve çin'e sığınmasıdır.

    7. yüzyıl başlarında türklerle ilişkilerde bulunmuş; sogdiana üzerinden mani dini (sasanilerde yerel bir dinken büyüyor ve uygurlara kadar ilerliyor) alfabe ve paralı askerlerle oluşan bir kültür alış verişi başlamıştır.günümüze kadar islam hilafetinden sonra iran'da kurulan devletlerin tamamının türk kaynaklı olması her iki toplumun birbirlerine olan saygı ve benzerliklerinin kanıtıdır.günümüz iran'ında türkçe konuşan kişi sayısı hayli fazlayken -azeri kaynaklı- türkiye'de farsçanın çok çok az bilinmesi yine bu düzen ve refah karşıtı arapseverlerden kaynaklıdır.safeviler'de ahura mazda üzerine araştırmalar yapılması ve adının unutulmasının engellenmesi bir gerçektir.celaleddin harzemşah'ın moğollara karşı giriştiği direnişte türk ve persi etnikleri koruyup bağdat halifesinden yardım alamamasıyla anadoluya doğru çekilmesi -ki sonra bağdat'a ne olduğunu biliyoruz- olası bir memluklu-anadolu selçukluları ittafıkını kuramayıp darbe üstüne darbe yemesi yine o dönemin insanlarının günümüz gibi bir arada olamamasıyla açıklanır.

    editto: zerdüştlükteki ahura mazda günümüz japon araba markası olan mazdanın isim babasıdır.pers tarafını tuttuğumu söyleyen mesajlar aldım.yazıda ne pers ne de arapları destekledim çok da bayılmıyorum ikisine de.tarih objektiftir ders almak ve birlik olmanın önemini anlatmaya çalıştım.
  • (bkz: sasani imparatorluğu)

    bildiğiniz üzere kökü rahip sasan'a dayanan hanedan ve bu hanedanın kurduğu devletin genel adıdır. din kökenli olmasına rağmen tipik bir devlet refleksi olarak dini dönem dönem kullanmışlardır.

    ahameniş imparatorluğu'nun mirasçısı kabul ederler kendilerini. arşaklı hanedanı'ndan* iv. artabanus'u yenen i. ardeşir tarafından kurulmuşlardır. gerek devlet teşkilatı, gerekse ordu yapılanması olsun, partlardan daha gelişmiş durumdadırlar.

    partlara kıyasla orduda daha fazla piyade kullanmışlardır ama zırhlı atlı, atlı okçu gibi bölgenin önemli birliklerini de muhafaza etmiş, buna filleri de eklemişlerdir. kısa sürede afganistan'dan suriye'ye kafkaslardan harzem sınırlarına yayıldıkları için piyade grupları da çeşitlidir. sogd zırhlı piyadesinden tutun da kuşanlı mızrakçılara kadar yelpaze geniştir.

    1001 gece masalları'nın bir kısmının buradan çıktığı iddia edilir. kültür sanat konusunda günümüzdeki iran'ı bile etkilemişlerdir. doğu roma imparatorluğu ile mücadelelerinden dolayı ara ara hristiyanlara karşı katı bir politika izledikleri olmuştur. yahudiler ise dönem dönem rahat yaşamışlardır.

    yaklaşık 4 asırlık bir devlette kırılma anları illa ki olacaktır ama bence en kritiği ii. hüsrev dönemidir. doğu roma- sasani savaşları 5, 10, 15’er yıllık yıkıcı ve yorucu mücadelelerdi. arada barış dönemleri de savaşa hazırlık yapılan süreçlerdi. savaşlar genelde ermenistan, suriye hattını yakıp yıkmıştı ama ii. hüsrev bayağı ileriye gidip kudüs'ü almış, oradaki gerçek kutsal haç'a ait olduğu iddia edilen parçayı ele geçirmiş, anadolu'yu yakıp yıkıp konstantinopolis'e dayanmıştır. avarlar ile işbirliği yapmış ama müttefikleri, batıda isyan bastırmak için şehrin önlerinden ayrılınca, bu yıllardır süren yorucu harekata para ihtiyacı doğmuştur. o dönem konstantinopolis'ten daha zengin olan mısır'a yönelen hüsrev arkada ufak birlikler bırakmış, heraklius* ise bunları tek tek avlayıp gazaka'daki kutsal ateşi söndürerek kudüs'ün intikamını almıştı. ardından ninova savaşı'nı da kazanıp kombo yaptı.

    bundan hemen sonra yıkılmadı sasaniler belki ama büyük ölçüde zayıfladı. bence gayet gereksiz bir harekat. ha, hüsrev düşman başkentini düşürse bugün farklı şeyler konuşabilirdik tabii ama tarih kazananları yazar. sonraki süreçte ise her doygun devletin başına gelenler vuku buldu. rahatlık gevşeklik getirdi, yozlaşma ve uzun savaşların yorgunluğu ise iç karışıklık. yavaş yavaş zayıfladılar ve islam ordularına yenildiler.
  • görkemli bizans imparatorluğu'nun ihtiyaç duyduğu baharatlar hindistan'dan, ipek kumaşlar ise çin'den gelmekteydi. sasani imparatorluğu tam bu güzergah üzerinde konumlanmasıyla bizans'ın sürekli canını sıkan bir devlet oldu. bizanslı gezginler, ki aynı zamanda ortodoksluğu tanıtan keşişlerdi, ayasofya'yı inşa eden imparator justinianus'un talimatıyla hindistan ile çin'e kadar gidip ipek ve baharat yapım tekniklerini öğrendiler; ne var ki bizans içerisindeki ipek ve baharat üretimi yetersizdi. bu arada sasaniler kuzey-güney ekseninde de genişleyerek sibirya steplerinden karadeniz'e oradan da görkemli bizans başkenti konstantinopolis'e ulaşan alternatif bir güzergahı da tehdit etmekteydi. yüzyıl sürecek ve her iki imparatorluğun da çöküş raddesine gelmesine yol açacak savaşlar serisi böyle başladı.

    sasaniler bizans'ı mahvetti: anadolu'yu, suriye'yi ve kudüs'ü ele geçirip başkent konstantinopolis önlerine kadar geldiler. avrupa'daki avar kavmiyle de ittifak kurdular.

    bizans imparatorluğu o zamana kadar barbarlara karşı çok başarılı bir politika yürütmüştü. nüfusları çok fazla olan barbar kavimlerle dostluk kuruluyor, boş arazilerle dolu bir bölge kendilerine emanet edilerek imparatora itaat koşuluyla yerleşmelerine izin veriliyordu. fakat görünen o ki avarlar'a bu politika sökmemişti.

    bizans imparatorluğu, imar, sanat ve ticarette çok başarılı olsa da askeriyede hiçbir zaman osmanlı'nın ya da romalıların eriştiği güç ve yenilmezliğe yaklaşamadı.

    neydi buna yol açan?

    orta çağ döneminde bereketli ve uçsuz bucaksız avrupa ovalarına inen barbar kavimler inanılmaz bir nüfus artışına başladı. şüphesiz ki bu artışın sebebi zaptedilen uçsuz bucaksız tarım arazilerinin bir an önce gelecek nesillere pay edilme telaşı idi. okuma yazma bilmeyen ve sanat ile imar namına pek bir şey yapmayan bu kavimler normal olarak savaşçıydı, yavaş yavaş hristiyanlıkla tanışarak paganizmi terk ediyorlardı.

    buna mukabil bizans imparatorluğu beş yüz seneden beri yerleşik bir devlet düzeni olan ve ticarete, tarıma, sanata ve imara alışkın teokratik bir devletti. nüfusta artışa yol açacak yeni bir gelişme yoktu, bilakis veba salgınları sebebiyle sık sık toplu ölümler meydana gelmekteydi. zengin ve ihtişamlı bizans kentleri maalesef barbarların iştahını kabartıyordu...

    yine de uzun vadede kazanan taraf bizans oldu.

    konstantinopolis'in aşılmaz surları önünde avar-sasani ittifak orduları mağlup oldu, şüphesiz bu savaşın akıbetini etkileyen başka bir unsur da imparator flavius heraclius augustus'un trabzon'dan yolladığı baskın ordusuydu. bu kuşatma için ciddi harcama yapan sasani ordusu artık geri çekiliyordu, dahası sasani komuta kadrosunda ciddi bir telaş hakimdi. zira bizans imparatorluk donanması akdeniz'de sözü geçen tek deniz kuvvetiydi. imparatorluğun mora, teselya, trakya ya da başka bir eyaletten getireceği orduyu herhangi bir yere çıkarıp sasani ordusunu çembere düşürme tehlikesi vardı. acaba smyrna'i kurtarıp sasani ordusuyla göğüs göğüse mi savaşırlardı? ya da sasani ordusunun bir senede anca ulaşabileceği kudüs'ü mü geri alırlardı? ya da çok daha korkuncu, trebizond'a çıkıp jet hızıyla ilerleyerek sasani ana yurdunu yakıp yıkarlar mıydı? nitekim korktukları oldu: bizans orduları trebizond'a çıkıp yürüyüşe geçerek sasani ana yurdunu kahr-ü perişan eyledi. bu sırada geri çekilen sasani ordusunu ufak karşı saldırılarla yıprattı.

    ana yurdunu kaybeden kral hüsrev, para ve ihtişam bulma umuduyla anadolu'dan çekilerek zengin bizans eyaleti mısır'ın üstüne yürüdü. fakat yıpratıcı saldırılar, yerel halkın nefreti ve çöl koşulları derken sasani ordusu bugünkü hoş olmayan bir sürprizle karşılaştı: bütün bizans ordusu denizden çıkartma yapıp karşılarına dikilmişti. haftalar süren kovalamacanın ardından ninova savaşı'nda sasani ordusu imha edildi. kral hüsrev kaçtı, generallerinin düzenlediği bir darbe ile zindana kapatıldı ve mızraklanarak öldürüldü.

    sasaniler, bizans'a giden ticaret kervanlarından aldıkları vergilerle refah ve güce erişmişti. fakat bizans'ı fethetme arzuları sebebiyle ellerinde kalan tek sey yakılmış ve ordusu imha edilmiş bir devlet olmuştu, bizans ile yaptıkları savaşın üzerinden on sene geçmeden arapların istilasına uğrayan imparatorluk yıkıldı, sasani hanedanı, değerli eşyaları yanına alarak çin'e kaçtı.

    sasaniler'e odaklanan bizans imparatorluğu, güneydeki arap çöllerinden gelen esintinin dev bir fırtınaya dönüşeceğini ve elindeki birçok toprağı kalıcı olarak ele geçireceğini elbette bilmiyordu: islamiyet doğmuştu.

    islam peygamberi muhammed, bizans-sasani savaşını yakınen takip etmekteydi. öyle ki islam'ın kutsal kitabında bizans imparatoru heraclius'un adı birden fazla kez geçmektedir. daha sonra imparator heraclius, muhammed'in kaleme aldığı bir mektupla islamiyet'e davet edilmişti; heraclius ise bunu kibarca reddetmiştir. peygamber ve yanındaki ilk müslümanlar, bizans-sasani savaşında bizans'ın muvaffak olmasını istiyordu. zira sasaniler zerdüşt iken bizans ilahi bir dine mensuptu. bizans zaferi sebebiyle askersiz kalan büyük ve kalabalık sasani şehirleri, dört halife devrindeki islam fetihlerine ivme katacak ganimetler olacaktı.

    bu da başka bir entry'nin konusu olsun. buraya kadar okuyan arkadaşlara teşekkürlerimle.

    bibliyografya:

    *server tanilli, yüzyılların gerçeği ve mirası, cilt ii - orta çağ.
  • islamiyetin, bizans'la birlikte ilk siyasi ilişkiler kurduğu devlet..
  • sanat ve kültürün fantastik boyutlara ulaştığı zeugma kentini ms. 3. yy'da yakıp yıkarak tarihe gömmüşlerdir.
    17 asır sonra zeugma antik kenti tam yeniden keşfedilmişken birecik barajını yaparak bu sefer de biz şehri ebediyen gömdük.
  • rıza pehlevi'nin iran'da iktidara gelişine kadar, sasanilerden sonra pers topraklarını, pers kökenliler yönetmemiş olmakla birlikte, bu kadim kültür, bu süreçteki tüm idarecileri etkilemiş ve kültürel olarak asimile etmiştir.` :selçuklular ,ilhanlılar, safeviler vb`
  • ingilizce'de "sassanids" ya da "sassanid empire" ya da "sassanian empire" diye geçer.
hesabın var mı? giriş yap