• ünlü bir sosyolog. ayrıca çok karizmatik bir kişi.
  • (bkz: caglar) (bkz: keyder)
    boğaziçi sosyoloji bölümünde verdiği güzel derslerle öğrencilere ziyafet çektiren sosyolog/tarihçi.
  • türk ekonomik tarihi*, istanbul'un sosyolojik yapısı ve türkiye'de sınıf kavramı gibi konularda yayınladığı makaleleriyle birçok sosyoloji dersi vesilesiyle cismine olmasa da ismine* aşina olduğumuz sosyolog.
    (virginia keyder'in kocası)
  • mesela sinav icin uc soru verir. ikisini cevaplaman gerekir diyelim. yanli bir bakis ama cok genel sorulardir ve zordur. herseyi okusan da kolay kolay yapamazsin, sentez, karsilastirma vs olmali.
  • dersinde herkesin agzinin suyu akarak, sözlerinden feyz alirim da belki adam olurum diye pur dikkat kesildigi bir anda soz alip "hocam, sakalinizdan yesil bir sey sarkiyor" demek istegiyle yanip tutustugum ve tepkisinin ne olacagini merak ettigim inanilmaz kibar, yuce sosyoloji hocamizdir.
  • otostopla bizi arabasina alan ve inerken "hoscakalin hocam" demek ugruna azkalsin kapisini ucurdugum insan. o ise sadece hafifce "ammann, dikkat" demekle yetindi.
  • bir dersinde bize marx ve weber anlatırken bir örnek vereyim demiş ve "mesela bizim yalıda" diye söze başlamıştı. ben devamını dinleyemedim.
  • kır sosyolijisi dersinde adini sikca duydugumuz sahsiyet.
  • ortaçağ şehirlerinden yola çıkıp post-modern şehirlere kadar uzanan, şehirleri içinde bulundukları sosyal oluşum çerçevesinde inceleyen ve yeri geldiğinde dark city vb filmlerin de tartışıldığı regional studies dersi veren hayran olunası sosyoloji profesörü.
  • iki durumda anlatması çok zordur.
    birincisi hiçbir şey bilmediğin konular.
    ikincisi her bir şeyi bildiğin konular.

    çağlar keyder de pek çok sosyolog gibi ikinci durumdan muzdarip bir hocadır. konu hakkında o kadar çok bilgisi vardır ki nereden başlayıp anlatacağını, nerede bitireceğini bilemez. bir şeyi anlatmaya başladığında biraz oradan biraz buradan bir de aklıma şu geldi, ha birde şu vardı diye ana konudan uzaklaşır. dolayısıyla aradaki konuları da yarım yamalak anlatır. 2 saat kadar dinledikten sonra çıkarsın "ne dedi ki şimdi?" diye bön bön bakınırsın.

    aynı sorundan muzdarip bir diğer sosyolog ünsal oskaydır. o da anlatır. o da dağıtır. ama ünsal hoca vespa motoru, pazar filesi, argo kültürüyle öğrenciye daha yakın bir kişiliğe sahip olduğundan anlattıkları hafızaya daha kolay kazınır. bir amcanın, babanın, mahallenin abisinin nasihatleri gibi oturur dinlersin.
    çağlar keyder gibi hayatının her alanında akademisyen kimliğini koruyan, yalının balkonundan şehri gözlemleyen hocaların anlattıkları ise ne kadar değerli olursa olsun bilinçaltından reddedilir. adeta patronun çok bilmişliği hissedilir. "bu öyle olmaz, böyle olur, şöyle olmalı, böyle olacak" dendiğinde "oturduğun yerden söylemek kolay" diyesi gelir adamın. ama demez. kıramaz, kırmaz.
hesabın var mı? giriş yap