9 entry daha
  • iki durumda anlatması çok zordur.
    birincisi hiçbir şey bilmediğin konular.
    ikincisi her bir şeyi bildiğin konular.

    çağlar keyder de pek çok sosyolog gibi ikinci durumdan muzdarip bir hocadır. konu hakkında o kadar çok bilgisi vardır ki nereden başlayıp anlatacağını, nerede bitireceğini bilemez. bir şeyi anlatmaya başladığında biraz oradan biraz buradan bir de aklıma şu geldi, ha birde şu vardı diye ana konudan uzaklaşır. dolayısıyla aradaki konuları da yarım yamalak anlatır. 2 saat kadar dinledikten sonra çıkarsın "ne dedi ki şimdi?" diye bön bön bakınırsın.

    aynı sorundan muzdarip bir diğer sosyolog ünsal oskaydır. o da anlatır. o da dağıtır. ama ünsal hoca vespa motoru, pazar filesi, argo kültürüyle öğrenciye daha yakın bir kişiliğe sahip olduğundan anlattıkları hafızaya daha kolay kazınır. bir amcanın, babanın, mahallenin abisinin nasihatleri gibi oturur dinlersin.
    çağlar keyder gibi hayatının her alanında akademisyen kimliğini koruyan, yalının balkonundan şehri gözlemleyen hocaların anlattıkları ise ne kadar değerli olursa olsun bilinçaltından reddedilir. adeta patronun çok bilmişliği hissedilir. "bu öyle olmaz, böyle olur, şöyle olmalı, böyle olacak" dendiğinde "oturduğun yerden söylemek kolay" diyesi gelir adamın. ama demez. kıramaz, kırmaz.
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap