*

220 entry daha
  • yakın zamandır taraf gazetesinde her taraf sayfasında süren "deniz'lerin yolu bizi nereye götürür?" tartışmasının öznesi. tartışmaları fitilleyen ilk yazı, tpe yazarı rasim ozan kütahyalı tarafından geldi. [1]

    deniz gezmiş hareketinin humaniter, enternasyonalist ve demokrat bir ruh miras bırakmadığı iddiasıyla başlayan yazı, deniz gezmiş ve arkadaşlarının kullandığı ulusalcı ve milliyetçi dilden alıntılar yapıyor ve onların da farklı bir "cunta" beklentisinde olduğunu, 27 mayıs darbesini kutsadıklarını, şiddete bulaşan bir sol hareket yarattıklarını hatırlatıyor. bir hukuk cinayetine kurban gittiklerini ama kullandığı dilin ideolojik zemininin bizzat şiddete müsait olduğunu belirtiyordu. bugünün, "demokrat" solcularının bu "dil" ile hesaplaşamadıklarını iddia ediyordu. ve deniz gezmiş'in kullandığı dilin bugünün "yabancı düşmanı" ulusalcı "solcu"larını beslediğini savunuyordu.

    yazından alıntılarsak, örneğin, deniz gezmiş babasına yazdığı bir mektupta şöyle diyor:

    "baba, sana her zaman müteşekkirim, çünkü kemalist düşünceyle yetiştirdin beni. küçüklüğümden beri evde devamlı kurtuluş savaşı anılarıyla büyüdüm. ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim... baba biz türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız. elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da. tıpkı birinci kurtuluş savaşında olduğu gibi. ama bu toprakları yabancılarabırakmayacağız. ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları...”

    rasim ozan kütahyalı'nın yazısına ilk cevap atılım gazetesi yazarı alp altınörs'ten geldi. "deniz'lerin yolu devrime götürür" başlıklı yazı[2] rasim ozan kütahyalı'nın önermelerinin çoğunu sağlar nitelikteydi. bol bol sloganla dolu yazı, önceki yazının "hesaplaşma" çağrısını sert bir şekilde reddediyor ve "devrim!" çağrısı yapıyordu.

    deniz cenk demir imzalı bir başka yazı[3] ise "hesaplaşma"yı onaylıyor ama zaten "demokrat solcu" aydınlar ile bu hesaplaşmanın ve "ayrışma"nın yapılageldiğini belirtiyordu:

    "nitekim yazıda da bahsedilen, 68 kuşağından çıkan demokrat ve özgürlükçü insanların varlığından anlaşılacağı gibi doğru, mantıklı ve yürekli bir hesaplaşmayla nasıl siyaseten vicdanlı ve demokratik karakterli bir duruşa hâkim olunduğunu anlayabiliriz. şu anda politikanın farklı çizgilerinde veya kulvarlarında bu insanlar belki de bir elin parmaklarını geçmeseler de demokratik bir sonuca ve iyi bir hesaplaşmaya örnek ve kanıttırlar."

    daha sonra ferhat kentel, uzun bir yazıyla tartışmaya dahil oluyor ve "daha fazla 68" diyordu. [4] ferhat kentel yazısında deniz -mahir ikonlaşmasını 68 çoğulluğunda onların galip çıkmalarına bağlıyor. bugünkü kemalist-ulusalcı çizginin geçmişle yüzleşmek yerine "eskiler" deposundan denizleri basitleştirerek alıp kendi "cemaatsel" varlığına değer kattığını söylüyor.

    ferhat kentel yazısını şöyle bitirip hesaplaşmacı "direniş" kültürü gereğince 68 ruhunu sahipleniyor:

    "sonuç olarak, türk 68’i özellikle avrupa ülkelerinden farklı bir seyir izledi. bu farkta büyük ölçüde türk modernleşmesine damgasını vuran otoriter eğilimlerden gençlerin de beslenmesi büyük rol oynadı. ancak bu farkın bir başka nedeni, çok daha basit düzeyde, gençlerin farklı bir toplumsal yapıda evrilmesinden kaynaklanıyordu. sanayileşmekte ve büyümekte olan türkiye’de 68’e --farklı devrim stratejilerine rağmen- tek bir dil, darbe ya da devrimle ‘devlet iktidarını’ ele geçirmenin dili hâkim olurken, örneğin fransa’da gençler hayatın her alanında seslerini yükseltiyorlardı. fransa’da sosyal refah devletinin kazandırdıklarının yanı sıra makineleştirdiği insan bedenlerinin özgürlük arayışı, hayatın her alanındaki iktidarı sorguluyordu.
    sanayileşmekte olan toplumun, militarizmin, ataerkil yapıların, pozitivist, toplum mühendisi vesayetçi anlayışın bütün sıkıntılarını bünyesinde taşıyan ve bu yüzden hayatın her alanını sorgulamayı beceremeyen ‘eski’ kuşak devrimciler, anlamadıkları yeni kuşakları ‘apolitik’ olmakla aşağılıyorlar... yeni kuşaklar içinde eski ikonları yücelten birilerini buldukları zaman mutlu olup, fikirlerinin hâlâ geçerli olduğunu zannediyorlar. ancak bugünün türkiye’si ise 1968’in türkiye’si değil; toplumun çok farklı katmanlarından, sınıflarından, kültürel gruplarından yükselen özgürlük talepleri eskinin eskimişliğini çok daha bariz bir şekilde ortaya seriyor. ve onların beğenmedikleri gençler hayatın tam içinde, hayatı değiştiriyorlar.
    işte bu yüzden bugünün türkiye’sinde 68’i yeniden düşünmek, iktidara karşı mücadele etmek, sadece tepede kurulu olan bir aygıtın ele geçirilmesini düşünmek anlamına gelmiyor. bugünün türkiye’sinde iktidara karşı bütün çoğulluğuyla direniş, eskimiş bir iktidar dilinin parçası olan 1968’i aşarak yeniden ve ‘daha fazla 68’ her zamankinden daha çok ve esas şimdi gündemde... "

    şu an itibariyle yayınlanan son yazı ise, doğan durgun tarafından yazılmış. bu kıymetli yazı ise türk 68 hareketinin yapısal sorunlarına eğiliyor, sosyalist bir kültürün yol haritasına kafa yoruyor ve kullanılan "dil"in nedenlerinin ne olabileceği konusuna eğiliyor. [5]

    1- "denizlerin yolu bizi nereye götürür?"; razim ozan kütahyalı, 17.05.2008, taraf
    (http://www.taraf.com.tr/haberv.asp?haberno=8731)
    yazının tam metni: (http://www.tpe.org.tr/…t&task=view&id=214&itemid=58)

    2-"denizlerin yolu devrime götürür"; alp altınörs, 20.05.2008, taraf
    (http://www.taraf.com.tr/haberv.asp?haberno=8734)

    3- "68 kuşağıyla barışılabilseydi"; deniz cenk demir, 21.05.2008, taraf
    (http://www.taraf.com.tr/haberv.asp?haberno=8737)

    4- "40 yıl sonra... daha fazla 68"; ferhat kentel, 22.05.2008, taraf
    (http://www.taraf.com.tr/haberv.asp?haberno=8741)

    5- "sosyalizm ve 68'in anlamını okumak", doğan durgun, 23.05.2008, taraf
    (http://www.taraf.com.tr/haberv.asp?haberno=8743)
  • doğal olarak tartışılan, sorgulanan, savunulan önemli bir tarihi kişilik deniz gezmiş. nedense bazıları, deniz gezmiş'in sorgulanmasına dahi tahammül edemiyor. "her" görüşten 68 değerlendirmelerini yayınlayan taraf gazetesi bile "kutsallarımızı sorgulatmalıyız, onlar bizim dogmalarımız" dercesine eleştirilebiliyor. daha önce bir özet yapılmıştı, kendimce: (bkz: #13326591) oradan devam edelim.

    taraf gazetesindeki tartışmayı fitilleyen rasim ozan kütahyalı, yeni bir yazıyla[1] söylediklerinin arkasında durdu. yeni yazısında kütahyalı, "ferhat kentel de yazısında (taraf, 22 mayıs) türk 68’inin şiddeti yücelten dilini yetkinlikle izah etmiş ama o dile onları götüren devrimci-milliyetçi ideolojik zemin meselesine hiç değinmemiş, bence bunun gözden kaçırılmaması gerekir." diyerek "ideolojik zemin"in şiddete uygunluğunu tekrar hatırlatıyor. türk 68 hareketinin dünyadaki örneklerden farklarını örneklerle ortaya koyuyor. "mustafa kemalci" duruşlarını yeni örneklerle sergiliyor. o zaman onların karşıt cephesinde yer alan "milliyetçi" kanatla belirgin görüş ayrılıkları olmadığını sadece konjoktürel, jeopolitik durum nedeniyle "karşıt" olduklarını söylüyor. bu şartlar olmasa albay türkeş'in türk che'si olabileceğini iddia ediyor.

    ve yazısını "yanlış ata oynadık" dercesine farklı bir cunta ve darbe beklentisi içerisinde olan "68 ruhu"nu anlatarak şöyle bitiriyor:

    "bugün de ulusalcılığa sözde karşı olan türkiye solunun bir kısmı deniz’lerin devrimci-sol yönde darbe yapacak diye güvendikleri ordunun emperyalizmin işbirlikçisi olduğunu, bu sebeple deniz’lerin yanıldığını söylüyorlar... bu kafanın aslında deniz’leri asan kafadan ahlaki olarak hiçbir farkı yoktur. aynı insanlık dışı kolektivizm, aynı gayri-ahlaki, özgürlük ve demokrasi düşmanı zihniyet. yani tsk, chavez’in 1992’de yapmaya giriştiği darbe gibi sosyalist bir darbe yapıp deniz’leri de iktidar içinde bir yere getirseydi, bu darbe yönetimi ülkeyi sosyalist bir sistem yönünde dönüştürseydi, bu olay büyük bir devrim olacaktı! o devrim adına yapılacak işkenceler , tutuklamalar, idamlar, cinayetler de meşru olacaktı! e, lenin’in dediği gibi “yumurtalar(insanlar) kırılmadan omlet(devrim) yapılmaz”... işte bu ülkede ergenekon ile de somutlaşan `hâkim yönetim zihniyetinin de mantığı birebir bu yöndedir`, bugüne kadar ayakta kalmasının sebebi de karşıtlarının da en az kendisi kadar gayri-ahlaki zihniyette olmalarıdır... bu yönetim zihniyetine ahlaken, özsel olarak karşı çıkılmadıkça ve bu yönde bir vicdan zemininde mücadele edilmedikçe bu zihniyet tasfiye olmaz. tüm toplumsal kesimlerden ahlak ve vicdan zemininde birleşen özgürlükçü-demokrat insanlar ısrar, inat ve akıl ile mücadele ederse ancak bu zihniyet tasfiye edilebilir. şu an o günlerdeyiz. bu ülkeye türk 68’inin devrimci-milliyetçi ruhu değil, 2000’lerde ancak yaratabildiğimiz bu özgürlükçü-demokrat erdem ruhu can verebilir..."

    ardından rasim ozan kütahyalı ve ferhat kentel'e cevap alt başlığıyla selçuk polat tarafından yeni bir yazı yayınlandı hertaraf'ta.[2] selçuk polat yazısında, 70 öncesi dönemde üniversitelede "ülkücü milis"lere karşı "barışçı" mücadelelerini anlatıyor ve şiddeti savunduklarından değil "öz savunma refleksler"inden bahsediyor. bu kavgada, sovyet tehlikesi olmasaydı da "ülkücü komutanlar"a o şartlarda biat etmelerinin söz konusu olmadığını söylüyor. 1970-1973 arası "ikinci" dönemde ise "gerillacılık" söz konusu olduğunu anlatıyor.deniz gezmiş'in "atatürkçü"lükle bağının olmadığını şöyle açıklıyor:

    "thko’nun kurulma öncesi deniz, istanbul’daki arkadaş grubuyla tamamen kopmuştur. o günlerde deniz’in örgütlenme önerisine karşı çıkanlar ve atatürkçü düşünceyi o gün ve bugün de hâlâ savunan istanbul’daki yoldaşlarıdır. dolayısıyla deniz bu kemalist kadrolardan koparak ankara’ya odtü’deki sosyalist kadroların yanına gelmiştir"

    "ama doğal olmayan, 68 direnişimizi ulusalcı ve faşist unsurlarla bir ve eşit tutmuş olmasıdır. bunun nedeni de çok açık: kapitalizm ve liberalizme inanıyor olmasıdır"

    thkp- c olayının da "cuntacılık anlayışını inkar" anlamına geldiğini, tikko hareketinin kemalizme açıktan karşı olduğunu bu nedenle kentel ve kütahyalı'nın tamamen "yanıldığını" söylüyor.

    bu arada farklı görüşleri yayınlayan taraf gazetesi, kendisi de boş durmuyor. britanyalı sosyalist lider chris farman ile bir röportaj yapıyor.[3]

    ardından direkt selçuk polat'ın yazısına bir cevap yayınlanıyor taraf'ta.

    "... “thko’nun kurulma öncesi deniz, istanbul’daki arkadaş grubuyla tamamen kopmuştur” diyorsun ki, bu doğru.

    o gün deniz’in örgütlenme önerisine karşı çıkanlar ve atatürkçü düşünceyi o gün ve bu gün de hâlâ savunan istanbul’daki yoldaşlarıdır. dolayısı ile deniz bu kemalist kadrolardan koparak ankara’ya gelmiştir” diyorsun ki, bu tamamen yanlış."

    şu an itibariyle son yazı ise yüksel ışık tarafından yazılmış.[5] yazı "pusulasız gemi" olarak andığı 68'lilerin "demokrat" kimliğini hatırlatıyor:

    "türkiye cumhuriyeti tarihinde, “bizim 68’liler”in etkin oldukları her alanda doğrudan demokrasinin biçimlerini denemiş olmaları; “tek lider”e biat etmemelerini unutmak ya da bilinçlice es geçmek büyük bir haksızlığa işaret etmiyor mu?"

    ve yazı 68 ruhu'nun kemalizm ile olan ayrışmasının tarihçesini sunuyor:

    "ancak, madem, 68 tartışılacak, bir zahmet, örneğin, artık internet ortamında da bulunan, bugünkü sosyalist demokrasi partisi taraftarlarının 12 mart’ın hemen ardından yaptıkları ve daha sonra da kitaplaştırılan, “geçmişin değerlendirilmesi ve öncü savaşı” adlı özeleştiriyi okumalarını öneriyorum.

    forum geleneğini yaşatmak

    bir çeşit thkp eleştirisi de olan söz konusu kitap, türk solu’ndaki 50 yıllık kemalizm etkisinin 68’i etkilediğine, daha o günden işaret etmişti. kitap, sosyalist solun kemalizm’i, “küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist tavır alışı” olarak değerlendirmesinin hata olduğunu; kemalizm’in işçi sınıfının müttefikleri arasında sayılamayacağını belirtmiş ve bu çerçevede, kemalizm ile bağlarının kopartılması gerektiğine vurgu yapmıştı. bu tartışmaların, türk solunda kemalizm eleştirilerinin dozunu artırdığı; 12 eylül’e gelindiğinde, kemalizm ile sol arasında hiçbir ortak taraf kalmadığı biliniyor. belki de bu nedenledir ki, 12 eylül’ün hapishaneleri, üniversiteleri, camileri, kışlaları atatürk ilke ve inkılâplarının öğrenme alanı ilan etti..."

    yanı sıra aktarıldığı gibi (bkz: #13343992) rasim ozan kütahyalı'nın ilk yazısında alıntıladığı mektubun "kaynaksız" olduğunu da eklemek gerektiğini düşünüyorum. [6]

    yanı sıra, görebildiğim kadarıyla, birgün gazetesi de 68 tartışmasına "magazinel" bir boyutta katkıda bulunmuş. 68'in sorgulanmasının taraf gazetesi içinde istifalar yarattığını iddia etmiş. [7) (jormungand’a teşekkürler)

    taraf gazetesindeki tartışma sözlükte de farklı başlıklarda yankı buldu:

    (bkz: denizlerin yolu ve ergenekon zihniyeti)

    (bkz: denizlerin hrant in dusman bellenmesindeki paylari)

    birilerinin yeni kanaat önderi reha muhtar da “dayanamamış”, bir yazı yazmış. hakaretler etmiş. [8]

    önceki yazılar için: (bkz: #13326591)

    1- "deniz'lerin yolu ve ergenekon zihniyeti"; rasim ozan kütahyalı, 27.05.2008, taraf

    2- "şimdi 68'li olma zamanı"; selçuk polat, 27.05.2008, taraf

    3- "1968: son büyük yangın.."; chris farman, 28.05.2008, taraf

    4- "kemalist dedikleriniz proleter devrimciydi"; mustafa lütfi kıyıcı, 29.05.2008, taraf

    5-"68'den geriye kalan ve kemalizm"; yüksel ışık, 30.05.2008, taraf

    6-http://tr.wikipedia.org/…4.b1.c4.9f.c4.b1_mektuplar

    7- “ taraf gazetesinde şok istifalar”; http://www.birgun.net/…66&year=2008&month=05&day=27

    8- “deniz gezmiş’e çamur atan zibidiler”; reha muhtar, http://haber.gazetevatan.com/…&categoryid=4&wid=136
2547 entry daha
hesabın var mı? giriş yap