• (bkz: ödül)
  • arzu film ekolunun tahsil yapmak ile beraber icine en cok anlam yukleyerek tekrarladigi bir kelimedir mukafat ve mukafatlandirmak. mukafat dediginiz sey gunumuzde iktisadi bir anlam ifade etmeyen 10000 lira gibi rakamlari astigi anda odul basligi altinda degerlendirilmeye mahkum, zamana kazik cakmis bir terimdir. guzel ulkemizde mukafat dagitimindan hulusi kentmen sorumludur.
  • asıl şair bir başkası belki ama atfedilme yaygınlığı var, sümbülzade vehbi'nin rücu sanatı ile ilgili ünlü şiiri mükafat aşağı yukarı şöyle:

    azm-ü hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
    kese ile sabunu, rahat etsin cism-ü can..

    lal-ı şarab içirem ve ıslatıp geçirem,
    parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahşan..

    eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
    lale ile sümbülü kahkülüne nevcivan..

    diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
    bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan..

    salınarak giderken arkandan ben sokam,
    ard eteğin beline, olmasın çamur aman..

    kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
    sahtiyandan çizmeyi, olasın yola revan..

    öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
    düşmanın bağrına, hançerimi nagehan..

    eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
    yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman..

    herkeze vermektesin, bir de bana versene
    avuç avuç altını, olsun kulun şaduman..

    sen her zaman gelesin, ben vehbi'ye veresin,
    esselamun aleyküm ve aleykümüsselam...
  • olumlu bir eylemin karşılıklandırılmasıdır, bizim neslin türkçesi ile (bkz: ödüllendirmek)
    olumsuz bir eylemin ardından ise cezalandırmak gelir.
  • ödül kelimesinin arapça halidir.
  • resûlullah efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “kimde şu üç şey bulunursa sevâba müstehak olur ve îmânını kemâle erdirmiş olur: kendisi ile insanlar arasında geçinebileceği (güzel) ahlâk, allâhü teâlâ’nın haram kıldıklarından kendisini men edecek vera (takva) ve câhilin câhilce hareketlerini kendisiyle def edeceği hilim (yumuşak huyluluk).” (müsnedü’l-bezzâr)

    cüneyd-i bağdâdî (rah.) hazretlerinin hocalarından olan ebû hamza muhammed bin ibrâhim’in (rah.) yağmurlu bir gecede, çocuğu dünyâya gelmişti. o gece evlerinde yiyecek olarak hiçbir şeyleri yoktu.

    sabah olunca hanımı, ebû hamza’ya iki dirhem verip, “bunlarla bize bir şeyler satın alıp geliver.” dedi. ebû hamza (rah.) parayı alıp hizmetçisi ile beraber evden çıktı. yolda ağlayan küçük yaşta bir köleye rastladılar. ebû hamza (rah.), ona niye ağladığını sordu. çocuk:

    “benim kötü bir efendim var. bana zeytinyağı almam için bir cam şişe vermişti. zeytinyağı alıp dönerken yolda düşürüp şişeyi kırdım. zeytinyağı da heder oldu. efendimin bunu duyunca beni dövmesinden korkuyorum.” dedi. bunun üzerine ebû hamza (rah.), çocuğun elinden tutup cebindeki iki dirhem ile ona çarşıdan bir cam şişe ile zeytinyağı aldı ve çocuğa verdi. çocuk tekrar:

    “benimle beraber efendimin yanına gelseniz de geç kalmam sebebiyle beni dövmemesi için şefâat etseniz.” dedi. onunla beraber gidip efendisine karşı ona şefâat ettiler. sonra da dönüp mescide geldiler. bir müddet oturdular. otururlarken hizmetçi: “bu sıkıntılı günde niye böyle yaptınız?” dedi. ebû hamza (rah.) da ona susmasını işaret etti. ikindiye kadar böyle oturdular. namazdan sonra hizmetçisine: “haydi kalk evimize dönelim.” dedi.

    evlerinin olduğu sokağa girdikleri zaman sokağın, kışın ihtiyaç duyulan yiyecekler getirmiş hamallarla dolu olduğunu gördüler. hamalların yanında duran bir adamın elinde yazılı bir kâğıt vardı. o adam ebû hamza’ya yaklaşıp: “ey ebû hamza, haber aldık ki dün gece bir çocuğun olmuş. biz de sana hediye olarak ne varsa getirdik. bunları lütfen kabul et.” dedi.

    diğer bir adamın da elinde, içerisinde beş yüz dirhem bulunan bir kese vardı. o da keseyi ebû hamza’ya verdi.

    ebû hamza (rah.) bunları görünce hizmetçisine dönüp:

    “bir iş yapacağın zaman, karşılığını böyle veren kimse için (yani allâhü teâlâ için) yap.” dedi. (târih-i dımaşk)
  • rasulallah sallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

    "kıyamet günü, dünyada başlarına belâ ve sıkıntı gelenlere mükâfatları verilince, dünyada iken afiyet ve sıhhat içerisinde olanlar derilerinin keskin aletlerle kesilip parçalanmasını isteyeceklerdir."

    tirmizi: 2502 hasen hadis
  • yeter ki sen kulundan, lokum ister her zaman.
  • herşey olabilecekken hayatta ben sadece onun olmak istedim
hesabın var mı? giriş yap