• yanından geçen liseli kızlara gönül rahatlığıyla "tazeleeyr çıtırlağğğğr gevreykleeeeer" diye bağıra çağıra laf atabilecek kişi, ben gördüm.
  • sabahları aynı vakitte durağa geliyoruz. ben bir 5-6 dakika kadar oturuyorum orada servisi beklerken. o saatte hiç yolcu olmuyor, ben çok erken kalkıyorum, sol yanım acıyor anne.
    işte hiç müşteri olmamasına rağmen, o adam o saatte oraya gelip büyük bir titizlikle tezgahını kuruyor. simitleri koyduğu arabanın camlarını bir temiz siliyor, dibine gazete yayıyor. paketinden çıkardığı su şişelerini buz kovasına tek tek diziyor. yedek paketi arabanın altına yerleştiriyor. hiç bitmiyor işi, sürekli arabasının sağını solunu silip duruyor. o kadar konsantre oluyor ki bunları yaparken, kamera yüzüne zoom yapsa beyin ameliyatı yapıyor gibi gözüküyor.
    yoldan geçenler dönüp bakmıyor bile, muhtemelen müşterileri de belki de tiksinerek gittikleri ofislerindeki sandalyelerine yerleşmek için hızlı adımlarla araçlarına koşuyorken bu amcanın yüzüne bakmadan, bozuklukları cam tezgahın üzerine fırlatıp simitinden ısırıklar alıyorlar.

    ama gel gör işte, o işini yaparken, müşterileri suratına bakmasa da, kimilerinin küçümser bakışlarına rağmen o kadar halinden memnun görünüyor ki, gıpta etmemek elde değil. sanki o simit satsın diye yaratılmış gibi. öyle güzel, öyle şeffaf bazı sabahlar da öyle mahzun bir hali var ki, işte herşeyi yazıyorum da, bu mahzunluğu anlatamıyorum. (hatırayınız: memleket hikayeleri/ağbimden hesap almayın)
  • insanları anlamak hakkaten zor. hergün capitole gidip envai çeşit restoranda, stabuckta orda burda aldığı herşeye para ödeyen adam, yoldan geçen simitciyle kıran kırana bir pazarlığa giriyor. hepi topu 25 kuruş için. ulan adam yazın ortasında güneşin altında 5-10 simit satıp çoluğunun çocuğunun ekmek parasını çıkaracak, onunla pazarlık etmeyi biliyorsun ya. "abi bi simitten biz zaten 25 kuruş anca kazanıyoruz" diyen adama, "bu devirde para kazanmak kolay değil, hesabını bileceksin. hem siz en az yarısını kar ediyorsunuzdur bunda" demeyi nbiliyorsun ya. e hadi gidip starbuckstada yapsana aynı pazarlığı, madem o kadar hesabına düşkün adamsın ?

    samimiyetsizliğine tükürdüğümün dallamaları.

    umarım böyle karaktersizler müşteri kitlelerinin çoğunluğunu oluşturmuyordur.
  • üstünde özenle dizilmi$ 500 kadar simit olan tepsiyi kafalarinda ta$iyabilen, "ziccak zimieeeat" $eklinde 1 km² lik alana yayilabilecek ses gücüne sahip; yere dü$en simitleri çaktirmadan tekrar tepsiye dizme becerileri geli$mi$ insan tipi.
  • bin türlü deliyle uğraşan insanlardır.

    bu sabah adamın biri önümde sipariş veriyor. "peynir ve simit istiyorum, nasıl organize ederiz" dedi. ulan bildiğin stres oldum ben nasıl sipariş vereceğim diye ki satan çocuğun boş bakışlarından da en az benim kadar çaresiz ve şaşkın olduğunu anladım.
  • bir cocuk
    yolda
    kirlimi kirli
    minicik elleri
    daha şimdiden
    dünyaya küskün bakıyor
    iri kahverengi gözleri

    üşümüş
    çıplak
    hiçbir şey yok ayaklarında
    yaşam kavgası bir dağ olmuş
    daha şimdiden
    çelimsiz, zayıf omuzlarında

    bir cocuk
    köşebaşında
    henüz uyanamamış
    uykusu taptaze
    gözkapaklarında
    bağıra, çağıra
    gelene, geçene simit
    dünyaya
    sitem satıyor.

    bakışlarında cocukluk
    bakışlarında umut yok olmuş
    küskün, yılgın
    yarınlarına.
  • evimizin sokağında tezgah açan bi tane vardı. bir gün kısa devre yaptıydı yazık.

    -simit...simitçiiiisimit...tazzeeesimit...sıcaaaksmiiit...smitçiiiiiiiscaksimiiiiit........simiiiiiit...simitvaaaar.
    .....
    -simiiiiiit dedik... [lan?!]
    ...
    -simit dedik! taze dedik! sıcak dedik! al dedik! [tezgahı dağıt]
  • kesinlikle izmir il sınırları içinde bulunmayan, bu nedenle de seyyar arabalarının üzerinde yalnızca izmir belediyesi tarafından verilen ''gevrekçi'' sözü yazmayan kişilere verilen bir çeşit unvan.

    genellikle bu meslek erbabı, tabla ya da başının üzerinde kule gibi yalnızca gevrek(simit) satarken, seyyar arabada birden ürünlerin çeşitlendiği görülür: boyoz, açma, kumru, poğaça gibi. yanında peynir ve haşlanmış yumurta da verilir isteğe göre. farklılık.
  • tezgahtaki ayranlara bakıp "ayran ılık mı?" sorusuna "al bir bak" dedikten sonra "hımm ılıkmış" deyip almayayım o zaman anlamına gelen mahçup gülümsememe aynı şekilde karşılık verendir. esnaftır.
  • üniversite hayatımdaki unutamayacağım kişilerden birisidir.

    üniversite yıllarımda kocaeli'de yuvam akarca sitesinde oturuyorduk. o zaman oranın meşhur bir simitçisi vardı, ahmet abi. motoruyla apartmanların arasında gezer, çıtır çıtır harika simitler satardı. bir süre sonra samimiyeti ilerlettik ahmet abi'yle, bize kartvizitini verdi. simitçinin kartviziti varmış! kartvizitini verirken dedi ki; "telefondan direkt olarak arayın, nerede olursam olayım size simit getiririm. ayrıca bunun yanında istediğiniz bir şey olursa, kahvaltılık, meyve suyu, domates vs. marketten alıp gelirim fişiyle beraber, siz ödemeyi yaparsınız." bu söylediklerini ilk duyduğumda rüyada sandım kendimi. çok garip gelmişti, şaka yapıyor herhalde dedim. ama daha sonra tecrübeyle yaşadık ki adam haklıymış. muhteşem bir servis ağı kurmuş kendine ve sitedeki çoğu üniversiteliyle bu şekilde arkadaş olmuş. bir gün çok yağmur vardı, yine aradık "abi yağmur durunca gelirsin, acelesi yok" dedik. 5 dakika sonra arabasıyla kapımızdaydı. yağmurda arabayla servis yapıyormuş. daha sonra bir gün abim ve yengem bize gelmişti. onlara da bu şovumu sergilediğimde büyük bir şok yaşamışlardı.

    bu da böyle bir anımdır, buradan selam olsun sana ahmet abi. *
hesabın var mı? giriş yap