• taşıyan insanın çoluk çocuk muamelesi görmesine sebep çanta türü. gelmişim 30 yaşına sırf sırt çantası taşıyorum diye çocuk muamelesi görmek zoruma gidiyor açıkçası. bir adet öküz ölüsü ağırlığındaki laptopu istanbul toplu taşımasını kullanarak 38 km taşımanın daha efektif bir yolunu bulursanız anlatın bana da daha şekil olalım o zaman. hayret bir şey.

    edit: 38 km sadece gidiş. gidiş dönüş toplam 76 km oluyor efendim.
  • geçen gün farkettim garip bir biçimde bir özgüven artışına yol açıyor bu meret.

    dediğim gibi geçen gün fark ettim ki sadece sırtımda çanta varken tek başıma aylak aylak sokaklarda gezebiliyorum, yani sadece bu zamanlarda kendimi kötü hissetmiyorum. garip. çünkü sırtımdan çantayı çıkarınca bi eziklik başlıyo sanki tek başına gezmek utanılacak bişeymiş gibi. sırt çantası bu ezikliği ortadan kaldırıyor bende herhalde vücudum turist moduna geçiyor oysa o çantanın içinde terli eşofmanlar falan var. turist olarak gelmek lazımmış bu dünyaya demekki. gerçi bu dünyada turistiz oğlum derdi bizim erdem abi ama sırt çantasından bahsettiğini pek sanmıyorum. her neyse...

    şu anda pharrell'den baby dinliyorum ne alakaysa
  • toplu taşımada kadının can kurtaranı. bu sabah işe minibüsle geldim. hanzonun biri oturdu yanıma. ama en baştan belli niyeti, bomboş minibüste bakındı bakındı, yer beğenemedi geldi yanıma oturdu. ama öyle bir oturdu ki kendisi ile kaynaşmamak için sağ omuzumu 90 derece açı ile öne doğru kırmam icab etti. öyle iri bir adam da değil bak. ondan sonra oturan tombik teyze bile o kadar rahatsızlık veremedi. ilerleyen dakikalarda paşam bir de uyuyakalınca (!) artık omuzumu katlamak da para etmedi. gizli silahımı sahaya sürdüm, yasladım sırt çantasını sağ yanıma. öyle abarttım ki çantanın yarısı artık adamın kucağında duruyor. bu durumda normal biri "hanım hanım ne yapıyorsun?" der, ama kabahati kendi de biliyor ya gık yok. kalan süreyi böylece fazla rahatsız olmadan geçirdim. herkese tavsiye ederim. içini ağır bir şeylerle doldurursanız, daha vahim durumlarda gülle gibi savurma imkanınız da var.

    not: minibüsten indiğimde boynum ve omzum ağrıdan kopuyordu. ne güzel başladım güne değil mi? her zaman değil ama pek çok zaman kadın olduğuma lanet ediyorum. özellikle bir yaştan sonra inanılmaz bir bezginlik ve umutsuzluk çöküyor. en iyisi vosvos'tu anadol'du, külüstür mülüstür demeden bir araba almak. trafikte sıkıştırsalar bile en azından dokunamıyorlar, onlarla her türlü başederim.
  • güzel icattır. sadece defter kitap taşımaya yaramaz. içinde laptop da taşırım, her gün serviste bir güzel uyumamı sağlayan dalmaçya köpekli yastığımı da. ayrıca gayet de kullanışlı olduğu için şekilciliğe takılmamayı tercih ederim. 60'ına da gelsem sırt çantası kullanırım, eğer ihtiyacım varsa tabi ki. o yüzden çoluk, çocuk muamelesine takılmayınız efendim. kullanınız, kullandırınız.
  • bavullar hayal etme oglum, sirt cantasinin sana verecegi ozgurlugu, bavullar hapseder der bir anonim ozlu soz. hangi cografyada soylenmi$ bu laf diyeni, bavula koyup, istiranca daglarindan atarlarmi$ eskiden.

    sirt cantasinin en hafif ve en kucuk olani makbuldur. oyle $a$ali, iyi bir dizayn da olmayacak ki, gittigin yerlerde, aha bu ku$ turist demesinler. her araziye uymali, rengiyle ve $ekliyle. icine ne kadar az $ey koyarsan, o kadar artar uzaga gitme ihtimalin. bir trende giderken amerikanin guneyinde bir yerlerde, sirf adini sevdin diye istasyonun, trenden atlayabilirsin mesela...

    insanlar ikiye ayrilirlar; bir sirt cantasinin icine sigacak kadar e$yasi olanlar ve digerleri. sirt cantasina sahip olanlarin telekleri gokku$agi rengindedir, guzeldir, guzel ucarlar be muberra...
  • tek omuzda taşımanın daha karizmatik göründüğüne inanılırdı lise yıllarında, niyeyse..
  • yetişkinliğin istediğin zaman basıp gitmek olduğunu düşündüğüm zamanlarda hep kocaman bir sırt çantasıyla hayal ederdim kendimi. bir tosba gibi evimi sırtımda taşıyacaktım. reşit olmak = özgürlük veya istediğine erişebilme imkanı değilmiş. onsekizime girince dünya sihirli değnek değmiş gibi değişmedi, hayallerim de. yirmi yıldır sırt çantamı alıp tek başıma başka bir ülkeye kısa bir süre de olsa gitme hayali kuruyorum.

    50-60 litrelik kapaitesiyle yirmi yaşındaki sırt çantam benimle ilk arkadaş tatilime, ilk otostopuma, olimposa, kaş'a, kaz dağları'na, gittiğim ilk festivale tanıklık etti. ilk çadırımı taşıdı. yeri geldi arkamı kolladı, yeri geldi yastığım oldu. artık hayali gerçekleştirme zamanı.. gidiyoruz çantam, sen ve ben düşüyoruz yollara. şehir içi geziler için içine bir de minik sırt çantasıyla matruşka gibi olacak.. çanta içinde çanta, anı içinde anı olacak..

    kol çantası, kadın çantası vb neyse adı alışamadım bir türlü. her daim bir sırt çantam var. her boy, her türlü yola uygun. ama en eskisi çıkacak benimle yola. en büyüğü.. an an doldurup içini geleceğim.
  • özellikle kampçılık ve dağcılıkta ergonomik olması ve yükü mümkün olduğunca, omuz, sırt, bel, leğen kemiği hattına orantılı dağıtması gerekir. sırtınızı terletmeyen, su geçirmeyen modelleri iyice makbuldür tabii ama, sorun özellikleri arttıkça fiyatın da bu özelliklerle birlikte geometrik artmasıdır.

    yük kapasitesi kg veya libre ile değil, litre ile ölçülür. outdoor modellerinin kafasının da ciddi yük taşıma kapasitesi vardır. ölçüsü 55+10, 65+10 filan diye gider... bu "+10" kafanın kapasitesini gösterir. küçük hacimli çanta, içini gereksiz doldurma riskini azalttığı için-özellikle bayanlar tarafından- tercih edilmelidir.

    sırt çantası yaya bir gezginin karavanıdır aslında. sırt çantası özellikle nerde akşam orda sabah mantığına dayalı trans-kamplarda ve medeniyetten uzak olduğunuz her zaman ve mekanda sizin eko-sisteminizdir. dağlarda dünyayla tek bağlantınız, bir o kadar da fazlalığınızdır. ağır bir çantayı çok uzun süre sırtınızda taşıdıktan sonra, çıkarıp yolunuza devam ettiğinizde, kendinizi yer çekimsiz bir mekanda hoplayarak zıplayarak yürüyormuş, hatta uçuyormuş gibi hissedersiniz. enteresan bir deneyimdir.
  • kullananın giyimini de kendine uyduran çanta. işe giderken ilk kullanmaya başladığımda ütülü pantolon, gömlek, ayakta topuklu ayakkabı ile çıkıyordum yola. zamanla kıyafetler kanvas pantolon, gömlek, spor ayakkabı (ya da rahat türde başka bir şey) kombinasyonu oldular. sabah 8:00 akşam 17:00 arası çalışan biri için alışıldık bir görüntü değil ama çok rahat. okuldan beri ilk kez ellerim tekrar serbest kaldı yürürken. ne güzel bir şeymiş kolundan omuzundan sarkan bir şey olmadan yürümek azizim.
  • omzumdaki şiddetli ağrının günlerce geçmediğini görünce kol çantam sayesinde sağa çektiğimi farkettim. çünkü bu ağrı ancak yamulmayla izah edilebilirdi. çantaya daha fazla şey koymam gerektiği için de bugün sırt çantasına geri döndüm. öyle bir dönüş ki otobüste sırt çantama da bi öğrenci vermek zorunda kaldım. düşün yani!
hesabın var mı? giriş yap