• karısı "seni nedensiz yere öldürüyorlar" diye ağlarken verdiği , "ne yani? nedeni olsa daha mı iyi olurdu?" cevabı sokrates'in savunmasına nadide bir örnektir.
  • sokrates in savunma bicimi hepimizin malumudur.. sorular sorarak bi yerlere ulasma.. bunu kendisine yoneltilen elestirel sorular karsisinda yapmistir.. peki bi adam ciksaydi da deseydi sokrates im filozofum soruya soruyla karsilik verilmez diye.. aha sicti sana tum bati medeniyeti felsefesinin temeli.. iste hayat da boyle bisi.. pamuk ipligi misali..
  • sokrates'e yöneltilen suçlama şudur: "dinsiz, gençlerin ahlakını bozuyor. atina'nın iman ettiği ilahlara inanmıyor. devletin tanrılarını yok sayarak, yeni tanrılar yaratıyor. sitenin tanrılarından farklı tanrıları yüceltiyor". buna karşılık istenilen ceza ise ölümdür.

    sokrates savunmasının tümünde basit cümleler kurar. sorular sorar. doğrulara ulaşmaya çalışır. aslında bu sorularla kendi kendini de yargılar.

    sokrates savunmasının bir yerinde;

    içinizden biri “başkalarından tamamen farklı bir şey yapmamış olmasan bu söylentilerin çıkması zor olurdu...hakkında tahminlere dayalı düşünceler geliştirmemizi istemiyorsan, bize bunların sebebini anlat” diyebilir.
    bu kötü şöhrete belli tarz bilgelikten başka bir nedenle sahip olmuş değilim. ne tür bilgelik nedeniyle? sanırım insanı ölçü alan bilgelik. size çok güvenilir bir tanık göstereceğim. anlayacağımız, bilgeliğimin bir bilgelik olup olmadığı, öyleyse nasıl bir bilgelik olduğu konusunda delfi’deki tanrıyı tanık göstermek istiyorum. khairephon’u tanırsınız, huyunu bilirsiniz; bir zamanlar delfi’ye gittiğinde, oradaki kahinlerin yerine uğrayıp, benden daha bilge biri var mı diye sormaya çekinmemiş pythiaona olmadığını söylemiş.
    bunun cevabını öğrenince “tanrı, bu sözle ne demek istiyordu? önüme nasıl bir bulmaca koyuyor?” diye düşündüm. en sonunda sorunun cevabını şu yolla aramaya karar verdim. benden daha bilge bir adam bulabilirsem elime bu kehaneti çürütecek bir kanıt olacağı aklıma geldi. bunun üzerine adı bilgeye çıkmışlardan birine (bir devlet adamına) gittim. çok kimsenin ama özellikle kendisinin yargısına göre bilge gözüküyordu. ama gerçekten bilge olmadığını düşünmekten kendimi alamadım bunun üzerine, kendisine, bilge olduğuna inandığını ama öyle olmadığını göstermeye çalıştım. sonuç olarak, onun da, orada bulunup beni dinleyen birçok insanın da düşmanlığını kazandım.
    ancak yanından ayrılırken kendime dedim ki: doğrusu belki ikimizin de iyi, güzel, öyle doğru dürüst bir şey bildiği yok; gene de ben ondan daha bilginim , çünkü o hiçbir şey bilmediği halde bildiğini sanıyor, ben ise bilmiyorum ama, bildiğimi de sanmıyorum, demek ki ben ondan daha bilgiliyim, çünkü bilmediklerimi bildiğimi sanmıyorumdiyerek suçlanmasına sebep olan asıl konunun buradan çıktığını anlatmaya çalışır. ancak başarılı olamaz.

    sonuç olarak;
    beşyüzler meclisi 220 ye karşı 281 oyla, sokrates'i ölüme mahkum eder. atina yasalarına göre cezanın 24 saat zarfında baldıran zehiri içirilerek infaz edilmesi gerekirken, delos'a gönderilen kutsal geminin çıktığı seferden 1 ay geç dönmesi nedeniyle infaz bir ay ertelenir. bu süre içerisinde dost ve yakınlarının kendisini kaçırma önerilerini "devletin izni olmadan hapishaneden çıkılmaz, meşru bir mahkeme kararına yanlış da olsa uymak gerekir" gerekçesiyle reddeder ve baldıran zehirini içerek ölür.
  • sokrates'in atinalılar önünde; "ben ölümden korkmuyorum, beni öldürürseniz üzülürsünüz. zira benim gibi bir adamı kaybettiğiniz için üzülürsünüz! ama öte yandan ölümümün gerekir bir yazgı olduğunun farkındayım. çünkü sürekli bana doğru gelen birtakım dürtülerle hareket ettiğime göre şayet ölmek istemeseydim şu anda beni öldürmemeniz için suyunuza gider, dediklerinizi kabul ederdim! fakat gördüğünüz gibi tam aksi şekilde davranıyorum." dediği ve kendisine yöneltilen suçlamalara bir bir karşılık verdiği, ölüm kararı verildikten sonra da arkadaşlarını önüne alıp; ölümün iyi bir şey olduğundan söz açıp ayrılırken "hadi bakalım siz hayata, ben ölüme!" dediği münbit eser. pasajlar benim özetimdir, birebir alınmamıştır. kitap da çok daha fazlası var. bendeki kitap 1943 basımı ve ismi sokrates in müdafası.
  • http://saliu.com/socrates.html adresinde ingilizce tam metni bulunabilecek kitap.
    (copy paste yapacaktım ama 16 sayfa ve 47 bin küsur karakter olunca vazgeçtim...saygılar)

    edit: link uçmuş, yenisini koydum..

    edit2: hem türkçe hem de ingilizceyi aynı sayfada okuyabileceğiniz ayrıca yunancasına da bağlantı verilen bir sayfa için: http://kozmostansesler.blogspot.com/…-sokratus.html
  • tam metin olup olmadığı, ne kadarının kime**ait olup olmadığı bilinmese de, okunduğunda herifler teee ne zaman* düşündüklerini ne kadar basit ama etkili anlatabiliyorlarmış, düşünen adamlar varmış, yaşamışlar ve bişeyler bırakmışlar dedirten yapım..
    (bkz: sokrates)
  • ilk önce kitabın bendeki baskısından söz edeyim...kitap remzi kitabevi'nin yunan ve latin klasikleri serisinin 7. kitabı...birinci baskısı 1979 yılında yapılmış, elimdeki baskı ise mart, 2002'deki sekizinci baskı...çevirmeni ise teoman aktürel.

    kitap cep boyutunda tamamı 63 sayfa ancak esas kısım 9. sayfadan başlıyor yani "savunma" gerçekte 54 sayfa ve çok rahat bir şekilde en fazla 1.5 saatte okunabilecek bir yazı...bunları sizde okuyun diye yazıyorum, teşvik ama primi değil :))

    kitaba geçmeden önce 1-2 bilgi kırıntısını da yazmak fena olmaz...sokrates ( m.ö 470 - m.ö 399) kendisi yazılı bir eser bırakmamışken onun (öğrencileri demek çok doğru olmayabilir) sürekli takipçilerinden, dinleyicilerinden bazıları tarafından diyalogları yazıya dökülmüştür...bu kitaplaşmış diyaloğun ise yazıcısı platon (m.ö 427 - m.ö 347) (eflatun)'dur....sokrates'in savunmasını bir de ksenofon (m.ö 430 - m.ö 355) (xenophon) yazılı hale getirmiştir, belki başka dinleyicilerde bir şeyler karalamıştır kim bilir!

    kitabın başında çevirmenin "sokrates'in savunması üzerine" başlıklı 3 sayfalık bir yazısı var ki, oradan ksenofon'ın yazdığı sokrates'in savunması'nın öncesi, sonrası, tartışılan pozisyonları da içine aldığını tahmin edebiliyoruz...bu savunmadan bir diyalogda aktarılmış;

    "kendisini savunmayı düşünmeyen sokrates'e şaşan gönüldaşı hermogenes'i "bütün yaşamın boyunca yaptığım başka bir şey miydi?" diye yanıtladı. anlamadım, nasıl? "hiç bir haksızlık etmeden yaşamak".

    hee al cevabı otur hermogenes efendi :))

    yine aynı bölümden sokrates'in iki kez yazılı savunma yapmak için denemelerde bulunduğunu ama kutsal belirtinin onu alıkoyduğunu öğreniyoruz...sonrasında sokrates sözlü savunma yapmıştır.

    kitaptan öğrendiğimiz bilgiler ise sokrates'in yargılama sırasında 70-71 yaşında olduğu ve atina'da yargılamaların geleneksel olarak 1 günde tamamlandığıdır...tabi bir de suçluluk kararının 500 ya da 501 oy içerisinde 60 oy fazlalıkla alındığıdır...bu demek oluyor ki ufak bir matematik hesabıyla karar, toplam oy sayısını 500 kabul edersek, 280 suçlu ya karşı 220 suçsuz oy ile alınmış.

    kitaba geçsek mi artık, :))

    şöyle başlayalım suçlayıcılar;

    sokrates'in deyimiyle,

    meletos ozanların
    anytos el işçileri ile siyasal adamların
    lykon söylevcilerin,
    hınçlarını dile getirerek bu kara çalmaları yapan kişiler.

    suça gelince,

    çevirmen ön yazısında suçu, "devletin tanrılarını tanımamakla, ortaya yeni kutsal yaratıklar atmakla, gençliği baştan çıkarıp, doğru yoldan ayırmak" olarak belirtiyor.

    sokrates ise savunmasının bir yerinde suçlamanın "yeraltında, gökyüzünde olup bitenleri araştırıyor, açıkça; eğriyi doğru diye gösteriyor, başkalarına da kendisi gibi olmalarını öğretiyor." olduğunu birazda dalga geçercesine ya da suçlamanın saçmalığına dikkat çekmek adına dile getirmiş...dalga geçtiği hissine ben kapıldım en azından.

    eveeet...kitaba yani savunmaya dönersek, üç bölümden oluşuyor;

    sokrates,
    1. bölümde, suçlamalara karşı savunmasını yapıyor.
    2. bölümde suçlama kabul edildiği için cezasının saptanması üzerine konuşuyor yani öneri de bulunuyor ki (para cezası miktarı gibi) o zaman atina'da sanırım bu bir zorunluluk ya da gelenekti.
    3. bölümde ise cezası belli olduktan sonra bunu yorumluyor ve sonuçlarını tartışıyor.
    sokrates ilk bölümde kendisini suçlayanları "bir beni şimdi suçlayanlar, bir de eskiden suçlamış olanlar." diye ikiye ayırıyor ve savunmasına ikinci gruba cevaplarla başlıyor...kendisi hakkındaki olumsuz düşüncelerin az buçuk bilge olmasından kaynaklandığını söylüyor ve bu sürecin nasıl geliştiğini de anlatıyor.

    sokrates'in çocukluk arkadaşı olan khairephon bir gün delphoi'ye (tapınak) gidip biliciye (çevirmen böyle çevirmiş ama orijinali ne merak ettim) dünyada sokrates'ten daha bilge biri olup olmadığını sormuş, aldığı cevap ise yoktur şeklindeymiş...asıl sokrates ile ilgili hikayede bundan sonra başlamış.

    sokrates'te bu cevap üzerine, "tanrının demek istediği ne ola, sözlerinin gizlediği anlam nedir? çünkü ben, biliyorum ki, az ya da çok bilge değilim. peki öyleyse, benim en bilge olduğumu belirtirken ne demek istiyor?" diyor ve yola koyuluyor, toplumun bir çok kesiminden (devlet adamları, ozanlar, tragedya yazarları vs.) insanlarla konuşuyor onları adeta sorguya çekiyor ve onların bilgisiz olduklarını ortaya çıkarıyor...bunu gören takipçisi gençlerinde aynı yolu izleyerek bir çok kişiyi bulup bu şekilde incelediklerini, sıkıştırdıklarını ve tüm düşmanlıkları da böyle kazandığını anlatıyor...eee yani kim kendisine direk olmasa bile dolaylı da olsa sen bir şey bilmiyorsun denilmesini ya da bilgisizliğinin ortaya çıkarılmasını ister ki...kendisini geçmişten beri suçlayanların nedenini bu şekilde açıkladıktan sonra o anki suçlayanlara geçiyor...sokrates'ten daha bilge insan yoktur tanrı sözü için vardığı sonuç ise bunu çürütemediğidir...çünkü diğerlerinin bir şey bilmedikleri halde bildiklerini zannettiklerini ama kendisinin en azından bilmediğini bilmesi sebebiyle onlardan üstün olduğunu anlıyor...bu bölümün sonuna doğru, olası ölüm cezasını tahmin ettiğinden, sokrates bir benzetme yaparak eğer öldürülürse devletin başına gelebilecekleri anlatıyor...çünkü kendisi "yavaş ve dürtülmesi gereken bir atı andıran devleti yerinden oynatmak için tanrının tebelleş ettiği bir at sineği"'dir...atina'lılara bu at sineğinden mahrum kalmamaları gerektiğini söylüyor.

    sokrates ikinci yani mahkemedeki suçlayıcılarına da cevap veriyor, onların başı olarak meletos'u gösteriyor ve "gençleri baştan çıkarmak, doğru yoldan ayırmak, devletin tanrılarına inanmamak, bunların yerlerine yenilerini koymak" ile suçlandığını tekrar ediyor...bu noktada meletos ile diyaloga giren sokrates onun iddialarını çürütüyor ki bu kısımların daha fazla ayrıntısını vermeyeyim...yoksa kitabın tamamını anlatacağım :)) yaklaşık 9 sayfa kadar süren bu konuşmadan sonra sokrates atina'lılara seslenmeye başlıyor...hayatı boyunca yaptığı eylemlerde ölüm korkusu ile hareket etmediğini, içindeki tanrısal sesin kendisine yol gösterici olduğunu, bu sorgulamalarına da tanrının emri olması sebebiyle devam edeceğini, bu kısmın sonunda ise diğer kişiler gibi yargıçlara yalvarıp yakaran birisi olmayacağını bunun onurlu bir davranış olmadığını, önemli olanın yargıçları aydınlatmak ve onları suçsuzluğuna inandırmak olduğunu söylüyor ve son cümlesinde ise, "bu işi sizin ve benim için hayırlısı ne ise ona karar vermek üzere size ve tanrıya bırakıyorum" diyerek bitiriyor.

    ikinci bölümde ise, ki cezasının belirlendiği bölüm, diğer insanların yaptığı gibi adeta el pençe divan durmayacağını, kendini hiç bir cezaya yaraşık bulmadığını, zaten ceza için ödeyebileceği para miktarının kısıtlı olduğunu, sevenlerinin bile desteğiyle az bir miktar ödeyebileceğini söyleyerek ölüm cezasının yolunu açıyor...bu bölümde ünlü "sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez" sözü geçiyor.

    son bölümde ölüm cezasıyla birlikte cezayı verenleri daha kötü günlerin beklediğini, kendisine ölüm cezası vererek yaşamlarının sorgulanmasından kurtulamayacaklarını söylüyor...ölüm üzerine de bir konuşma yapıyor ve burada ölümün iki sonucu olabileceğini birincisi ölüm sonsuza kadar süren bir uyku olması halinde kralların bile deliksiz bir uyku geçirdikleri gece sayısının sayılı olduğundan söz ediyor ve bunun çokta kötü bir şey olmadığından dem vuruyor...ikinci olarak ise ölümün adeta ölüm sonrası hayata bir tünel olabileceğini söylüyor ki burada nice geçmiş önemli insanlarla tanışabileceğini ve onlarla da sohbet edip bilgelik araştırmasına devam edebileceğini, hem orada ölüm cezasına da çarptırılmayacağını söylüyor.

    sokrates'in savunması'ndaki son sözü ise,

    "ayrılmak zamanı geldi artık, yolumuza gidelim: ben ölmeye sizler yaşamaya. hangimiz daha iyi? tanrıdan başka kimse bilmez bunu."

    sonuç: bu kitabı tanıtmaya çalışmak ne kadar doğru yapılabilir bilmiyorum...ama en azından haberi olmayanlar ve buraya yolu düşenler keşfetmiş olur...bana deseler ki insanlara kitap tavsiye et...birisi mutlak bu olur...alın, okuyun.

    kaynak http://dipnoi.blogspot.com/…okratesin-savunmas.html
  • sokrates o savunmayı şimdi yapsa hakim ikinci cümlede tamam anladık deyip devam eder:

    yaz! üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum...

    hukuk sisteminin ufak bir dişlisi olarak bu sisteme bayılıyorum*
  • ""artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrı bilebilir.""
  • sokrates'in savunması, atinalı sıradan insanın bir aydın olarak gördüğü, karşısında aşağılık kompleksinden bir türlü kurtulamadığı ve onun ironik eleştirilerinin objesine dönüştüğü soktares'ten almaya çalıştığı intikamın öyküsüdür temelde. atinalıların sokrates'i dava ederken ,hatta idam hükmünü verirken bile onu öldürmeyi düşünmediklerine inanmak için nedenler var. atinalı sıradan insanın istediği sokrates'i öldürmek değil "af dilemesini", " boyun eğemesini", deyim yerindeyse artık "haddini bilmesini" sağlamaktır. ama hikayeyi bilenler bilir bu plan ters tepmiş, sokrates özür dilemek şöyle dursun, atinalılar üzerinde sürdürdüğü " hiçsiniz, artık bunu fark edin ve toparlanın" eleştirilerinin dozunu artırmış ve bin defa öldürülse yaptıklarını yapmaktan vazgeçmeyeceğini açık ve seçik olarak ifade etmiş; atinalılara idam hükmünü uygulamaktan başka yol bırakmamıştır. felsefe tarihinde kahramanlık öyküsüne dönüşen sokarates'in dava edilişi,yargılanışı ,kendini savunmasını içeren anlatıyı kaleme alan platon'un gerçeklere ne kadar sadık kaldığı, gerçekten onun anlattığı biçimiyle bir sokrates'in olup olmadığı bugün hala tartışılmaktadır (bkz: yaşama sanatı felsefesi/ alexander nehamas) . sokrates'in kurmaca bir karakter olup olmadığından daha önemli olan ise, sokrates'in savunması'nda anlatılan sokrates'in felsefe tarihinde " delikanlılığın kitabını yazan" adam oluşudur.
hesabın var mı? giriş yap