• (bkz: #3533602)
  • fransa başbakanı jacques chirac, amerika birleşik devletleri'nin ırak'ta başlattığı ve ırak'ı işgaliyle sonuçlanan savaşla ilgili yaptığı yorum ve azılı cumhuriyetçiler'den biri olan radyo programcısı rush limbaugh'nun verdiği ayar, gerçekten 'tarihi' sıfatını hakedecek
    niteliktedir.

    "as far as i'm concerned, war always means failure"
    ---jacques chirac, president of france

    "as far as france is concerned, you're right."
    ---rush limbaugh

    türkçe meali:

    "kendi fikrimce*, savaş her zaman için başarısızlık* demektir. "
    ---jacques chirac, fransa başbakanı

    "fransa söz konusu olduğunda, haklısınız."
    ---rush limbaugh

    chirac'ın yorumu ne kadar haklı olsa da, rush limbaugh denen şahsiyet ne kadar nefret edilesi bir insan olsa da, yine de uzun süre gülümsetir sizi bu ayar. konuyla ilgili olarak;
    (bkz: ikinci dunya savasi)
  • necip fazil kisakürek bir gün sahnedeyken (artik söylesi mi yapiyor bilmiyorum) seyircilerden birisi sahneye bir hiyar atar. necip fazil hiyari yerden alip atan kisiyi arar gözlerle bakarak seyircilere dogru "birisi kimligini düsürdü" der. (bunun üzerine salon bunu atan seyirciye "ufffff" der. bazi yerlerden "nasi kodu lafi, teheheyt" gibisinden laflar gelir, hatta bazi düsük karakterli izleyiciler bu adamin karsini geçip sol ellerinin ayasiyla yumruk yaptiklari sag ellerinin üstüne vururlar. adam çareyi "ne var? atarim atmam, sana ne ki?" diye tirt ve sahsiyetsiz bir cümleyle kendini savunmakta bulur ama sesi kaydigindan bu cümlesi kimseye koymaz, adami dövüp disari atarlar ve üstüti dinlemeye devam ederler. gazi alan üstat daha bir sevkle konusmaya baslar ve herkese laf sokmaya baslar ve sonra da hiyari soyup yer.)*

    edit: bir rivayete göre bu kisi ismail dümbüllü'ymüs*. ammaan ne önemi var yahu, adam lafi sokmus mu köküne kadar, ben ona bakarim aga, isterse özcan deniz söylesin.
  • genç bir yazar, yazdigi bir romanini neyzen tevfik'e getirerek onun fikrini sorar, neyzen, romani begenmedigini söyler. bunun üzerine genç yazar biraz gücenir ve aralarinda su diyalog cereyan eder.
    -iyi de siz hiç roman yazmadiniz ki...
    -ben yumurtlamam ama yumurtanin taze ya da bayat oldugunu anlarim.
    (disari çikan gençle olayi kapidan dinleyen arkadasi dalga geçer, "ulan herif nasil dayadi dösedi be, pimapen be pimapen" der)
  • kazim pasa** bir gün, gayet iri yari oldugu için ayi lakabiyla anilan muhasebeci mehmet bey'in yaninda otururken, birikmis maaslarini almak üzere bir dul kadin gelir, ricaya baslar. muhasebeci "hanim, veznede para yok, istersen git müstesari gör." der. kadin muzdariptir, aglamakli bir sekilde "efendim hiç olmazsa bir iki aylik veriniz..." (bunu duyan kazim pasa ayari verecek malzemeyi bulmanin sevinci ile allaaaah der)
    "hemsire hanim, bu ayi verse de öbür ayi vermez yine sikintida kalirsin" cümlesiyle lafi laminat parke gibi döser. (kadin çikarken mehmet bey'e hitaben kolunu uzatip mcuk mcuk efektiyle disari çikar)
  • on yedinci asir sairlerinden hayati mahlasinin manasi hayatla ilgili olmasina ragmen siirlerinde genellikle karamsar temalar islemektedir, hayati'nin ise capcanli siirler yazan ama ölümle ilgili anlamina gelen memati mahlasli kardesi vardir. hayati'nin posti mahlasli bir dostu vardir. hayati bir gün posti'ye takilmak için, sanki bir konuyu danisir gibi bir pusula yazip gönderir. söyle yazmistir: "it posti, domuz posti, debagat'la temiz olur mu?". cümlenin manasi köpek ve domuz postunun yikamakla temiz olup olmayacagidir ama posti burada hayati'nin kendisine it ve domuz dedigini fark etmistir (ve bu onun hayatini karartmistir. uygun cevabi bulana kadar yemeden içmeden kesilmistir. tüm kasaba halkinin alay konusu olur posti, kiz posti derler ona, nasil aldi eline derler). posti uygun cevabi aps'yle gönderir. her iki hayvanin canlisinin da derisinin de murdar yani pis oldugunu anlatan su cevabi gönderir:
    "el cevap: hayati de murdardir memati de. (ohh yola gel aslanim, böyle dayarlar acitmadan.)"
    bundan sonra her gittigi yerde aslanlar gibi karsilanir.
  • izmir'de yasamasi ünlü bir mesrutiyet dönemi sairi vardir sair esref adiyla bilinen. bir gün izmir valisi kamil pasa'nin geldigini görür ve esegini iyice kenara çekip, valinin arabasina yol vermek ister. kamil pasa (yaninda bulunan yalakalarina hava atmak ve biraz da) latife yapmak ister ("bak nasil sokcam lafi" der yanindakilere). esrefe hitaben "esref çok kenara gitme, esekle çukura düsersiniz" der (ve tsihhisisisissss diye güler ve yanindakini koluyla dürter bu arada). ama esref bu durur mu? lafi yapistirir kamil pasa'nin fesine fesine:
    "merak etme pasam, bizim esek kamildir."
    (pasanin arabasindan ouvvvvvv sesi gelir, ve bu kisilerin yerlerine yenileri atanir.)
  • izmir valisi yenilgiye doymamistir, yine bir gün esref'in* yanina gider. "esref ben kibris'a gidiyorum. var mi bir istegin?" diye sorar. esref te "güle güle git, güle güle gel pasam." der. ama kamil pasa kasinmaktadir. "olmaz sana oradan bir esek getireyim." der ve tisisissss diye güler. esref istemez ama pasa esegi getirmekte kararlidir. esref pasa'ya acir da bir sey söylemez.

    pasa kibris'tan döner ama esegi almayi unutmustur. yolda esref'i görür ve yanindakileri dürterek bagira anira "ula esref seni gördüm esek geldi aklima, tüh!" der ev hmpfffpfpff diye güler. esref der ki:
    "önemli degil pasam, sen geldin ya." (pasa'nin arabasindan ossuruk kokusu gelir, arabadakilerin yerine yeniler atanir.)
  • ayarın hası kısa ve öz olanıdır dercesine:

    (bkz: naber çelik atatürk nasıl)
  • (bkz: #8810415)
hesabın var mı? giriş yap