• neden kimsenin dikkatini çekmediğini anlamadığım harika konuşmalar var içerisinde. sadece olağanüstü fikirleri olan günümüz dehalarını değil, paylaşacak şeyleri olan sıradan bir insanı dinlemek de çok keyifli, ben görevimi yapıp hoşuma giden birkaç tanesini paylaşayım. tüm konuşmalar türkçe altyazı seçeneğiyle izlenebilmektedir:

    andrew blum: internet gerçekte nedir?
    https://www.ted.com/…_physical_side_of_the_internet
    ted konuşmalarını izlemeye youtube'da bulduğum bu videoyla paşladım. andrew blum, bütün zamanımızı geçirmeye başladığımız sanal dünyanın fiziksel yönünü, internetini kemiren bir sincaptan yola çıkarak düşünmeye başlamış ve bu harika konuşma ortaya çıkmış.

    sebastian seung: konektomum neyse oyum.
    https://www.ted.com/…stian_seung_i_am_my_connectome
    öncelikle; (bkz: connectome)
    sebastian seung, yaşadığımız hayattaki bütün olayların zihnimize işlendiğinden ve bu haritanın çıkarılmasının mümkün olduğundan, nöronlardaki sinirsel aktivitelerin zihinsel ve duygusal bozuklukları yarattığı ve bunun geriye dönük bir şekilde düzeltilebileceğinden bahsediyor. nörobilim adına muazzam bir çalışma. konuşmanın sonundaki dondurma muhabbeti için; (bkz: cryonics)

    kevin slavin: algoritmaların dünyamızı şekillendirmesi
    https://www.ted.com/…how_algorithms_shape_our_world
    yine oldukça ilginç bir konuşma. kevin slavin, borsa'dan netflix'e kadar geniş bir yelpazede yarattığımız algoritmaların kontrolünü kaybettiğimiz dünyamız üzerine konuşuyor.
    http://en.wikipedia.org/wiki/2010_flash_crash
    http://www.digitaltrends.com/…55-93-for-a-textbook/
    (bkz: machine learning)

    pranav mistry: altıncı his teknolojisinin heyecan verici potansiyeli.
    https://www.ted.com/…ntial_of_sixthsense_technology
    pranav mistry, gerçek dünyayı dijitale aktarmak yerine neden dijital dünyayı gerçeğe aktarmaya çalışmadığımızı anlatıyor. kamera, projektör ve bir kağıt parçası kullanarak yaptıkları inanılır gibi değil. üzerinde biraz düşününce google glass teknolojisinin yakın bir gelecekte nereye gideceğini tahmin edebiliyorsunuz..

    harald haas: bütün lambalardan kablosuz veri.
    https://www.ted.com/…ess_data_from_every_light_bulb
    harold haas, kablosuz veriyi dağıtmak için aslında antenlere ihtiyacımız olmadığını, halihazırda bütün dünyada kurulu bir kablosuz veri ağı olduğunu ve sadece küçük bir operasyonla dönüşümü gerçekleştirmemiz gerektiğinden bahsediyor, yani ışıktan.

    amber case: artık hepimiz yarı-makineyiz.
    https://www.ted.com/…er_case_we_are_all_cyborgs_now
    cyborg antropolojisti amber case, 60'lı yıllarda astronotlar için yapılmış "yeni ortamlara uyum sağlanması amacıyla dış parçalar eklenmiş organizma" yani "cyborg" tanımından yola çıkarak günümüzdeki insanı ele alıyor. iletişim uydularıyla çevrelenmiş dünyanın aslında bir cyborg organizma olduğunu söyleyerek hepiminizin yarı makinelere dönüştüğünden bahsediyor, çok ilginç ve başarılı bulduğum konuşmalardan bir diğeri.

    craig venter: sentetik yaşam yaratmanın eşiğinde
    https://www.ted.com/…rge_of_creating_synthetic_life
    craig venter ve ekibi genler üzerinden yaşamı matematiğe/dijitale dökmeye çalışıyor ve soruyor: yeni bir yaşam yaratabilir miyiz? kromozomların yapısını değiştirerek tamamen kimyasal bir birleşimden ortaya hayat çıkarmak, daha da önemlisi, türlere yeni özellikler ekleyerek evrime müdahale etmek mümkün. bundan daha önemlisi ise içinde bulunduğumuz yüzyıl içinde insan ırkının başını ağrıtacak gıda, yakıt, enerji ve hastalıklar gibi birçok soruna çare bulmak da mümkün.

    jill bolte taylor'a inen müthiş içgörü darbesi.
    https://www.ted.com/…te_taylor_my_stroke_of_insight
    jill bolte taylor, erkek kardeşi şizofreni hastası olan bir beyin araştırmacısı. geçirdiği inme sonrası yaşadıklarını ve hayatının nasıl değiştiğini anlatıyor.

    juan enriquez akıllara durgunluk veren yeni bilimi bizlerle paylaşıyor.
    https://www.ted.com/…quez_the_next_species_of_human
    juan enriquez, ekonomiden başlayarak kök hücre mühendisliği, doku mühendisliği ve robotların birleştiği gelecekte insanı anlatıyor. gerek mizahi yönü, gerek öngörülü bakış açısıyla çok hoşuma giden konuşmalardan biri.

    martin rees soruyor: bu bizim son yüzyılımız mı?
    https://www.ted.com/…rees_is_this_our_final_century
    astronom martin rees, atomlar ve uzay arasındaki bağ konumundaki insanın, yaşadığımız yüzyılda ne gibi değişikliklere uğrayacağından bahsediyor ve soruyor: insan kendi eliyle, gezegeninin sonunu mu getiriyor?

    şimdilik bu kadar..
  • butun konusmalari excel dosyasi halinde surada guncel olarak listelenmektedir:

    https://docs.google.com/…krhnm8yyllswgc&hl=en#gid=0 (alternatif http://on.ted.com/23)

    1700 kusur kadar var.
  • kısa bir zamanda bakış açınızı değiştirebilecek konuşmalar. keşke okuldaki profesörler de saatlerce boş konuşmak yerine on dakikada anlatacaklarını anlatıp geriye kalan zamanda soru-cevap uygulaması yapsalar.
  • neden hala kimsenin dikkatini çekmediğini benim de anlayamadığım kuruluştur. ya da tam olarak ne deniyorsa. bana geçtiğimiz aylarda ilk olarak (bkz: bunker roy)'u katmıştır. yaklaşık 20 dakikalık videosunu izlediğimde "hadi biz de gidelim oraya" diye gaza gelmişliğim vardır.

    "profesyonel olmak nedir, diploma sahibi olmak mı? hayır.". adam bırakmış her şeyi, hiçbir şeyi olmayan eğitimsiz insanlarla okul yapmış ve eğitmiştir. eğitmek. demokrasi mesela dersin biri, ya da bugün hastalanmış evcil hayvanınızı nasıl tedavi edeceğiniz dersin konusu. baya bildiğin gelişmiş bir şeymiş de bu okul, zamanla

    bunker roy ve hikayesi

    yakın zamanda da (bkz: stefan sagmeister)'ı katmıştır bana. çok beğendiğim, mutluluk adına

    stefan sagmeister ve konuşması

    ayrıca bir kadın daha vardı. kendisinin ismini unutmakla birlikte aklımda kalan bir hikayesi var. çok sevdiği bir insanı kaybettikten sonra, acısını bir evin dış cephesini tahta haline getirip "before i die..." yazıp, insanların tamamlamasını istemiştir. ağlayarak anlatmıştı. insanları bir araya getiren şey bir dış cephe ve tamamlanacak cümle.

    daha çok izleyemediğim videolar var, daha nice bahsedemediğim. hani canınız mı sıkılıyor, bir şey mi yapmak istiyorsunuz, ya da anlaşılmaz bir duygunuz mu var. açın birinin hikayesine bakın derim. hangi konuda olursa olsun, samimi insanlar, samimi hikayeler, yaratıcı düşünceler. bu da böyle bir tanımı olsun.

    edit: gelen mesaj üzerine, oldukça ünlü olduğu düşünülüyormuş, peki. oldukça ünlüyse, bilmeyenler varsa yine de öğrensin dilerim. canlı şahidiyim bilmeyen çok insan var. elbette var.tartışılması gereken bu değil, konuşmaların güzelliğidir.
  • insanda yeni ufuklar açan bir konuşma platformudur. konuşmacılar konuştukları konuda uzman kişilerdir. arada bir iki video izlemek insanda farklı alanlarda farkındalık yaratır. bu aralar dinlediğim en iyi konuşma ise budur
    saygılar.
  • parodisi için buyurun:

    every ted talk ever
  • dunyada hala iyi insanlarin oldugunu ve bu insanlarin dunyayi herkes icin daha yasanabilir bir hale getirmek icin cabaladiklarini gosteren kanal. harika.
  • "şahane yazı" olarak paylaşılan yazılardan biri, yeni bir şey söylememekle beraber, en azından okunabilir: diğeri ise yavanlığından ötürü neden adam olamayacağımızın güzel bir göstergesi gibi. hangisinin hangisi olduğunu yazılardan sadece birini okuyabilirseniz de tespit edebilirsiniz, ya da bu entry'e de devam edebilirsiniz.

    ted talks'a modern şarlatanlık demenin gerçekten pek de bir numarası yok. konuya azıcık mesafe ile yaklaşabilen, bu kadar "ideas worth spreading" goygoyuna rağmen "spread" edilen "idea"ların dünyadaki herhangi bir konuya pek de derman olmadığını az çok görebilenler için, ted talks corporate zenginler için bir eğlence alanı olmaktan öteye gidemiyor zaten. bu şarlatanlık ile sınırlı bir durum değil, ted talks ile sınırlı ile bir şey hiç değil.

    ted, genel olarak fikirlerin alkışlar eşliğinde tüketilerek ölmeye gittiği bir yer. evet, ted talks'ta şarlatanlar var, ama sadece şarlatanlar yok. son derece teknik (örneğin, finansal balonların önceden tespit edilmesine yönelik çalışmalardan bahsedilen) konuşmalar da var. ya da, ne bileyim, oliver sacks ya da marina abramovic'i dinleyerek hiçbir şey kaybetmezsiniz. internet'in sosyolojisi konusunda (en azından okunabilir) akademisyenlerden zeynep tüfekçi bile zamanında güle oynaya, ve alkışlar eşliğinde nazikçe sindirilmeye, ted talks'a gitti. yani asıl problem şu: fikirler iyi de olsa, kötü de olsa, şarlatanlık da olsa, öyle ya da böyle, birbirleriyle herhangi bir şekilde iletişimde olan şeyler değiller. bir sentez oluşturamıyorlar ve öyle kalıyorlar. platformun kendisi buna müsait bir yer değil çünkü. zaten sıkıntı o: müsait yer kalmadı. entellektüel geçinenlerin akademi fanusundan çıkmadığı, çıkanların hapse atıldığı, kamusal istişarenin yok olduğu, bireylerin ekonomik anlamda hiçbir kozunun kalmadığı bir toplum ve politik ortamda ted bir sebep değil, semptomdur. ted talks'u "çözümlemeye" (sanki çözümlenecek bir şey var da) harcanan vakti trump'ı ya da sanders'ın yükselişini anlamaya harcamak yüz kat daha anlamlı bir iş olur.

    yani sen gidip de, gates'lerin, uber'in, airbnb'nin çıkıp konuştuğu, sheryl sandberg'in lean in diye corporate feminizmin reklamını yaptığı, david brooks'un tribünlere oynadığı bir ortamın, varolan sistemi herhangi bir şekilde değiştirme agendası olduğunu düşünemezsin. düşünemezsin abi. düşünürsen mal derim ben sana çünkü. aynı ortamda piketty ve snowden'a yer verilmiş olsa bile düşünemezsin. "marx" yazınca "mark" ve "mars" çıkan bir yer lan burası. sen ne sanıyordun ki? siteye girdiğinde kısa videoların üstünde "under x minutes" yazıyor. neden acaba? az vaktin varsa bir shot ted talks atabil, tüketebil diye. bu platformun tüketilmek dışında başka bir derdi yok, hiçbir zaman da olmadı.

    ama tabii sen bunu yeni yeni farkediyorsan, o zaman buna şaşırırsın da, şok da olursun, kalın fonta olan hayranlığının öne çıktığı banal bir yazı da yazarsın. daha saf arkadaşlarımız da aha şahane yazı diye yer bitirir, facebookta filan paylaşır. sendika.org'da "editörün seçtiği" olur. benim zaten yazının kendisinden ziyade üzüldüğüm konu bu. vizyon bununla kısıtlı çünkü. yazıyı ise şu cümleyle özetlemek mümkün:

    "ben de, maalesef, bir sürü ted videosuna maruz kaldım."

    yazar burada ted talks için şu zamana kadar harcadığı, ve istekle harcadığı -- "maalesef" -- vakte atıfta bulunmuş. günah çıkartmış. tamam abi, ben seni affediyorum. hepimiz bir an olsun yanıldık. ama yalvarırım, bu kadar banal olma ya. hiçbiriniz bu kadar banal olmayın abi. geleceğe dair bir umudumuz olsun, ufacık bir kırıntımız olsun. n'olur lan.

    ayrıca, illa ki ted talks'ın ayıplarından bahsedeceksen, o zaman ted talks için ingilizce dışındaki diğer diller için yapılan çevirilerin tamamen gönüllülerin emeği ile yapıldığından, gönüllülerin hiçbir şekilde kompanse edilmediğinden, bu çeviriler için normalde profesyonel, meslek sahibi insanlara ayrılacak kaynağın cebe atıldığından filan bahsetsene? bunun "open translation project" gibi çok menem bir şeymiş gibi sunulmasından söz et? crowdsourcing ayağına insanların ayakta sikildiğinden söz et abi? "amına koduğumun şarlatanları" diyerek nereye kadar?
  • hak ettigi degeri kesinlikle görmemekte. oysaki internet uzerinden bu şekildeki kaynaklara ulaşmak, dünyaca unlu profesörlerin derslerini bile izlemek ne kolay.
    hep soyluyorum, türk insani bilgiye, verime cok kapalı.
    tembel.
    araştırma duygusundan yoksun halde cok mutlu.
    cahil olmanın tamamen mutluluk oldugunu bilen buyuk bir toplumumuz var.
    neticede her sey hakkında fikirleri olan da onlar. cikip neden lecture dinlesinler ki?
  • şurada çok güzel tiye alınmış.
hesabın var mı? giriş yap