• anadolu’yu doğuran deniz

    mitolojide de sık sık adı geçen tetis’in (thetis) birbirinden farklı birçok anlamı var. olimpos dağı’nda oturan beş tanrıçadan birinin adı. okyanuslar tanrıçası.

    ilyada destanında bahsedilen olağanüstü güzel bir peri, gümüş ayaklı. phtya kralı peleus’un karısı. troia’nın güçlü savaşçısı aşil’in annesi. ege denizi’nin dibindeki yosun yeşili sarayında yaşayan su tanrıçası ve anadolu’yu doğuran deniz.

    adını mitolojiden alan tetis denizi, jeolojik zamanlar boyunca dünya coğrafyasının şekillenmesinde önemli rol oynamış. kıtaların arasında kimi zaman genişleyip kimi zaman dar bir koridor haline gelip kimi zaman da kollara ayrılarak, milyonlarca yıl sürdürdüğü serüvenini bugün akdeniz, hazar ve aral denizi olarak devam ettiriyor.

    görkemli tetis denizi’nden bu güne yadigâr kalan sadece bu kapalı denizler olsa da, akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerle birlikte orta avrupa ülkelerini (avusturya, isviçre, macaristan), iran’ı, hindistan’ı ve çin’in güneyini içine alarak, atlantik’ten pasifik’e uzanan muazzam bir kara hattı boyunca da tetis’in izlerini sürmek mümkün.

    tetis denizi’nin jeolojik zamanlardaki değişik konumlarına paleotetis, neotetis, paratetis gibi farklı isimler verilmiş. paleotetis, tetis denizlerinin ilki.

    bu denizin temelleri 417 milyon yıl önce erken paleozoyik zamanının sonlarına doğru atılmış. 417- 248 milyon yıl önce permo-triyas devrinde tek kıta pangea’nın oluşmasıyla birlikte artık yerleşik bir deniz olan tetis 200 milyon yıl önce jura devrinde kapanmış. tetis denizi 248-206 milyon yıl önce triyas dönemde süper kıta pangea’nın ekvator kuşağında yer alan bir iç denizmiş. daha sonra, pangea’nın iki büyük parçaya (kuzey kıtası lavrasya, güney kıtası gondwana) ayrılması sonucunda bu iki kıtanın arasına yerleşmiş. bir ucuyla pasifik’e, diğer ucuyla atlantik’e bağlanmış.

    jeolojik zamanlar boyunca tetis denizi’nin şekli, kapladığı alan ve seviyesi, arasında kaldığı iki dev kıtanın birbirine göre hareketine ve dünya’nın geçirdiği buzul devirlerine bağlı olarak değişmiş.

    tetis denizi önceleri kuzey kıtası lavrasya’nın kuzeye, güney kıtası gondwana’nın güneye hareketine bağlı olarak giderek genişlemiş. daha sonra erken jura devrinde (206-180 milyon yıl önce) kollara ayrılmaya başlamış. geç jura döneminde (180-144 milyon yıl önce) kuzey ve güney atlantik okyanuslarının açılmasına bağlı olarak küçülmeye başlamış.

    kretase döneminde (144-65 milyon yıl önce) ise hem süper kıta pangea’nın parçalanma sürecindeki hızlanmaya, hem lavrasya kıtasının güneye hareketine, hem de afrika kıtasının kuzeye doğru hareketindeki hızlanmaya bağlı olarak giderek kapanmaya başlamış. tetis denizi’nin yavaş yavaş kapanması, ülkemizin de içinde bulunduğu pek çok coğrafyanın doğumunu müjdelemiş.

    anadolu coğrafyası triyas döneminden itibaren (250 milyon yıl önce) tetis denizi’nden yükselmeye başlamış ve ilk karalar oluşmuş. geç triyas dönemde (220 milyon yıl önce) bir yandan anadolu yükselirken, diğer yandan anadolu levhası ile arabistan ve afrika levhaları arasındaki çöküntülere bağlı olarak neotetis denizi de açılmaya başlamış. anadolu’da triyas döneminden itibaren kara-deniz dağılımı sürekli olarak değişmiş. bir dönem kara olan yerler, başka bir dönemde deniz olmuş. anadolu’nun doğumu, miyosen dönemine kadar devam etmiş.

    anadolu’da neotetis denizi’nin kuzey kol ve güney kol olarak iki kolu var. kuzey kol izmir-ankara-erzincan-kars hattı boyunca uzanıyor. bu kol, sakarya kıtası ile pontidler’in çarpışmasına bağlı olarak oligosen dönemin (23,8 milyon yıl önce) sonunda kapanmış. zaten geç oligosen devresinde ülkemiz büyük oranda karasallaşmış durumdaymış. neotetis denizi’nin güney kolu antalya-mersin-bitlis-pötürge hattı boyunca yayılıyor. bu kol da eosen dönemde (54 milyon yıl önce) kapanmış. oligosen dönemde bu güney koldan arta kalan deniz, doğu anadolu’da van gölü üzerinden giden bir kol ile antalya’nın batısı ve antakya’nın güneyinden giden bir kol olmak üzere iki küçük kola bölünmüş.

    trakya bölgesinin yükselerek karasallaşması geç oligosen dönemde gerçekleşmiş. bu dönemde karadeniz, günümüzdeki sınırının biraz daha kuzeyinde olacak şekilde çekilmiş durumdaymış.

    neotetis denizi’nin daha doğudaki hint okyanusu ile mevcut bağlantısı geç miyosen dönemde (16- 10 milyon yıl önce) arap kıtasının yükselmesine bağlı olarak kesilmiş. giderek küçülen neotetis’ten geriye akdeniz kalmış.

    tersiyer dönemde alpler, dinaridler, hellenidler, pontidler, toridler, zagroslar gibi sıradağlar yavaş yavaş yükselmeye başlamış ve güneydeki neotetis denizi’yle kuzeydeki paratetis denizi’nin arasında büyük bir bariyer oluşturmuşlar.

    kuzeydeki paratetis denizi, orta avrupa’dan başlayıp hazar denizini de içine alarak, aral denizi’ne kadar uzanan bir deniz. paratetis 65 milyon yıl önce açılmaya başlamış. genişlemesi 54 milyon yıl önce eosen dönemine kadar devam ettikten sonra, yavaş yavaş kapanmaya başlamış ve giderek bir iç deniz haline gelmiş. işte karadeniz’i doğuran deniz de bu deniz. paratetis’in kalıntısı, karadeniz.

    11-5,4 milyon yıl önce geç miyosen dönemde, ülkemiz hemen hemen günümüzdeki sınırlarına karşılık gelecek şekilde karasallaşmış. iç anadolu’da (karacadağ-afyon-kapadokya) ve doğu anadolu bölgesinin büyük bölümünde yaygın bir volkanizma etkinliği olmuş.

    6 milyon yıl önce geç miyosen’de (messiniyen), kuzey kutup bölgesi’nde buzullaşmanın artmasına bağlı olarak okyanus suları alçalmış. bir yandan suların alçalması diğer yandan iber yarımadası’nın afrika ile birleşmesi, akdeniz’in okyanus sularıyla beslenmesini sona erdirmiş. mevcut sular akdeniz’de hapsolmuş ve akdeniz kapalı bir göl halini almış. aşırı sıcak iklim, hapsolan bu suların hızla buharlaşmasına neden olmuş ve akdeniz 6 milyon yıl önce tamamen kuruyup alçak bir çöl haline gelmiş.

    5 milyon yıl önce pliyosen döneminin başında, kuzey kutup bölgesi’ndeki buzulların erimeye başlamasıyla birlikte okyanus suları tekrar yükselmeye başlamış. iber yarımadası’yla afrika arasında yer alan cebelitarık boğazı yırtılmış. okyanus suları bu eşiği geçerek akdeniz havzasını tekrar suyla doldurmuş. pliyosen’de, artık tetis denizi’nin büyük bölümü karasallaşmış. ülkemizde sadece gelibolu yarımadası’nın batı ucu, enez civarı, adana-iskenderun arası ve antakya’nın doğusundaki sınırlı alanlarda görülen, ufak deniz girdileri kalmış. 6000 yıl önce kuvaterner zamanında buzul erimelerine bağlı olarak yükselen deniz sularının eski akarsu yataklarını doldurmasıyla istanbul ve çanakkale boğazları oluşmuş. bu boğazlar sayesinde akdeniz’in suları karadeniz’in sularına kavuşmuş. bu kavuşma bir anlamda devasa tetis-neotetis ve paratetis denizlerinden arta kalan parçaların tekrar kavuşması olmuş.

    alp-himalaya dağ oluşum hareketleri günümüzde de devam ettiğinden, sonuçlarını milyon yıllar sonra gösterecek olan etkinlikler biz farkında olmasak da sürüyor. tetis, geçmişte olduğu gibi bugün de anadolu’nun coğrafyasını şekillendirmeye ve onu doğurmaya devam ediyor.

    doğada, bir okyanusun açılmasına ve kapanmasına işaret eden birçok kanıt var. bu kanıtları görebilmek için okyanus açılması ve okyanus kapanmasının işleyiş mekanizmasını, ardında bıraktığı kayaçların hangileri olduğunu bilmek gerekiyor

    okyanus açılmasının başladığı yerler, kıtasal kabuğun (kıtasal litosfer, yeryuvarının mantonun üstünde yer alan, genellikle silisyum oksit ve alimünyum oksitçe zengin granit, kireçtaşı, kumtaşı gibi kayaçlardan oluşmuş en dış bölümü) gerilme alanları oluyor. kıtasal gerilmenin olduğu yerlerde öncelikle mağma yükseliyor. mağma yükselmesine bağlı olarak üç kol halinde graben alanı (kenarları normal faylarla sınırlı çöküntü vadileri) oluşuyor. bu alanlarda önce kaba karasal kırıntılı çökeller birikmeye başlıyor. graben alanının kollarından biri drenaj görevi yapıyor. diğer iki kol birleşerek genişlemeye başlıyor.

    kıtasal gerilme arttıkça mağmaya kadar inen kırık, rift adını alıyor. rift ve yakın yöresinde alkalen (silisyum miktarı düşük ve koyu renkli minerallerce zengin mağmatik kayaçlar) özellikte bir volkanik etkinlik başlıyor. bu aşamanın günümüzde gördüğümüz en tipik örneği, kuzey-güney uzanımlı doğu afrika rift vadisi.

    kıtasal kabuğun gerilmesi arttıkça derinleşen havzanın içinde karasal kaba kırıntılılardan (çakıltaşı, kumtaşı vd.) ince taneli kırıntılılara (kiltaşı, silttaşı, rnarn vd.) doğru bir değişimle birlikte, kumtaşı, kiltaşı gibi sığ denizel ve fliş (okyanusların ve denizlerin derin kesimlerinde çökelen kumtaşı, silttaşı ardalanmalarından oluşan kaya istifi), türbidit (kıta yamacı ve sualtı kanyonlarında oluşan kaya birimleri) gibi derin denizel çökeller görülmeye başlanıyor.

    gerilmenin ilerleyen aşamalarında, kırık zonu artık mağmaya kadar inmiş oluyor. bu durumda mağma, mağma odasından yukarıya doğru sokulmaya ve yükselmeye başlıyor.

    mağmanın derinlerde yavaş yavaş soğumasına bağlı olarak, altta peridodit (çoğunlukla olivin, daha az miktarda piroksen ve feldispat minerallerinden oluşan üst mantoya ait mağmatik kayaç), dunit (peridotit kayacının bir çeşidi), kümülatif gabrolar (düşük silis oranına sahip, çoğunlukla plajioklas ve piroksen, daha az oranda da olivin ve amfibol içeren mağmatik kayaç) ve diabaz daykları (koyu renkli minerallerce zengin, tablamsı veya levhamsı uyumsuz plütonlar), üstte ise yastık lavlardan (lavların su altında aniden soğuması ile oluşan ve yastığa benzeyen soğanımsı görünümlü bazaltlar) oluşan bir istif meydana geliyor. bu istife, “ofiyolitik dizin” deniyor. bir yandan ofiyolitik dizin oluşurken, diğer yandan da denizin kıyılarındaki çökelme devam ediyor.

    bu aşamanın günümüzde görülen en tipik örneği kızıldeniz.

    işte bir okyanusun açılmasını belirleyen en iyi veriler: karasaldan derin denizele kadar giden kalın bir çökel istifi ve buna eşlik eden ofiyolitik malzeme. kıtasal kabuğun gerilmesi ve mağmanın yükselmesine bağlı olarak, alttan gelen her yeni mağma, daha önceki mağmayı yukarı doğru iteliyor ve eski mağma malzemesinin kırığın her iki yanına doğru simetrik olarak yerleşmesini sağlıyor. bu sisteme, “deniz tabanı yayılması” deniyor.

    deniz tabanı yayılması sisteminde, en son gelen mağma en genç okyanus tabanının, kırığa en uzak mağma ise en yaşlı okyanus tabanının yaşını gösteriyor. şimdiye kadar saptanmış en yaşlı okyanus tabanı atlantik okyanusu’nun 180 milyon yıl önceye tarihlenen tabanı. atlantik okyanusu’nun günümüz okyanus ortası sırtından alınan örneklerle, okyanus ortası sırtın her iki kıtaya birleşik bölgelerinden alınan örnekler arasında 180 milyon yıllık yaş farkı var.

    kıtasal kabuğun arasında, deniz tabanı yayılması sonucunda oluşan kabuğu barındıran litosfer (yeryuvarının en üst bölümünü oluşturan ve kabuğu da içerisine alan yaklaşık 70-100 km kalınlıktaki taş katmanı) parçasına okyanusal kabuk ya da okyanusal litosfer adı veriliyor. okyanusal kabuk bir başka yerde ya yine bir okyanusal kabuğun altına ya da kıtasal kabuğun altına dalıyor. bu olaya dalma-batma deniyor.

    dalma-batma olayında aradaki okyanusal kabuk tamamen dalıp yok olduğunda geride kalan iki kıtasal kabuk birbirinin altına dalamıyor ve çarpışma gerçekleşiyor. bu çarpışmanın sonucunda o bölgede alp-himalaya dağ kuşağı gibi kıvrımlı, bindirmeli dağ zincirleri (sıradağlar) oluşuyor. bu sıradağların kalınlıkları everest’te olduğu gibi 7-8 bin metreye ulaşabiliyor.

    ülkemizde de tetis denizi’nin açılma izlerini bulmak için hem ofiyolitik kayaçları hem de onlarla aynı yaştaki kalın çökel istiflerini görmemiz gerekiyor. ülkemizde, okyanus açılması kanıtlarından olan ofiyolitik diziler, kuzeyde ve güneyde birbirine paralel iki hat boyunca uzanıyor. paleotetis’e ait izleri, yani permo-triyas’ta açılıp jura’da kapanan denizin izlerini, batıdan doğuya doğru biga yarımadası, kazdağları, sakarya civarı, bolu, ankara’nın kuzey kesimleri, elmadağ ve kırıkkale civarları, ılgaz dağı, erzincan ve bayburt yörelerinde, gerek ana yollar üzerinde gerekse dağlık alanlardaki kayaçlarda görmek mümkün. bu kayaçlar uzaktan koyu yeşil renkleriyle fark edilen, tabakalanma göstermeyen, başkalaşıma uğramış ofiyolitik kayaçlar ile bunlarla aynı yaştaki çakıltaşı, kumtaşı, kiltaşı, kireçtaşı, marn, fliş, türbidit gibi çökel kayaçlar.

    neotetis denizi’nin kabaca izmir-ankara-erzincan-kars hattı boyunca uzanan kuzey kolunda (kazdağları güneyi, kocaeli yarımadası özelikle gebze-hereke arasında, bursa, bilecik, bolu, sünnüce dağı, abant, ereğli zonguldak arasında, ankara-haymana arasında, erzincan, bayburt, erzurum yörelerinde) bir deniz açılmasının kanıtları olan çökel istifleri var. uzaktan bakıldığında tabakalı, gri-beyaz çökel kayaçlarla temsil edilen bu istifler, üst triyas’tan başlayıp kretase’ye kadar yaşlanıyor. bu çökel istiflerin hemen güney kesimlerinde yeşilgri ofiyolitik kayaçlar onlara eşlik ediyor.

    neotetis denizi’nin kabaca bodrum, köyceğiz, antalya-mersin-bitlis-pötürge hattı boyunca uzanan güney kolunda da deniz açılmasını kanıtlayan benzer istifler özellikle bodrum yarımadası, marmaris, köyceğiz, beyşehir, seydişehir, hoyran, kütahya, tavşanlı, afyon, konya’nın güneyi, toroslar’ın kuzeyi, niğde’nin güneyi, adana’nın kuzeyi, pozantı, amanos dağları, guleman, yüksekova ve hakkâri yörelerinde görülüyor.

    okyanus kapanması verileri olarak da, özellikle okyanusal kabuğun ürünleri olan ofiyolitik kayaçlar ile kıtasal kabuğa ait kayaçların karışmasından oluşan ofiyolitik melanjları görmemiz gerekiyor.

    ofiyolitik melanjların oluşum mekanizması şöyle: okyanusal kabuk kıtasal kabuğun altına daldığında, sürtünme nedeniyle okyanusal kabuk geriye doğru itiliyor. bu gerçekleşirken bir yandan da kıtasal kabuk parçaları itilen okyanusal kabuğa karışıyor. arasına kıtasal kabuğa ait kayaç birimlerinin de karıştığı bu itilme parçaları, üst üste binmiş kiremitler gibi birbirleri üzerine itilerek ofiyolitik melanj kamalarını oluşturuyor.

    ülkemizde neotetis’in kuzey kolunun kapanmasına işaret eden ofiyolitik melanjlar izmir, tavşanlı, kütahya, eskişehir’in güneyi, abant, ankara, kırıkkale, yozgat’ın güneyi, sivas’ın kuzeyi, erzincan, aşkale, erzurum yol boylarında ve yakın yörelerinde görülüyor.

    neotetis denizi’nin güney kolunun kapanma izleri olan ofiyolitik melanjlar afyon’un güneyi, seydişehir, beyşehir, hadım, antalya körfezinin batı kıyıları-beydağları, alakırçay vadisi, karaman-ermenek arası, mersin’in kuzeyi, adana-pozantı, amanos dağları, adıyaman-diyarbakır arasında, bitlis’in güneyi ve mutki yöresinde, ergani-maden-guleman arasında, yüksekova ve hakkâri yörelerinde yol boylarında ve yakın yörelerinde görülüyor.

    okyanus kapanması işlevinde özel bir aşama daha var. alta dalan soğuk okyanusal kabuk, sıcak üst mantoya indiğinde eriyor. mağma, üzerleyen levhaya doğru yükseliyor. kıta kabuğu içine yerleşerek granitleri, daha da yüzeye çıktığı zaman ada yayı adı verilen volkanik oluşumları meydana getiriyor. ada yayı volkanik oluşumları genellikle, diğer bir okyanus kapanması işareti olan ofiyolitik melanjlarla birbirlerine komşu ve paralel hatları izliyor. ülkemizde bu tip ada yayı ölçekli volkanik örnekleri hopa, artvin, trabzon, giresun, ordu kıyılarına paralel olarak uzanan yol boylarında ve yol boyuna eşlik eden dağlarda görmek mümkün. bunlar yeşilimsi-gri, daha çok andezitlerle temsil edilen volkanik kayaçlar.

    sonuçlarını milyonlarca yıl sonra gösterecek olan jeolojik etkinlikler biz farkında olmasak da sürüyor. mağma, okyanus ortası sırtlardan çıkmaya devam ediyor. yeni okyanusal kabuk oluşuyor. dalma-batmalar gerçekleşiyor. çökel kayalar, ofiyolitler, ofiyolitik melanjlar ve ada yayları serüvenlerini devam ettiriyor. levhalar birbirlerine yaklaşıp uzaklaşıyor. denizler daralıp genişliyor. tetis, geçmişte olduğu gibi bugün de anadolu’nun coğrafyasını şekillendirmeye, onu yine ve yeniden doğurmaya devam ediyor.

    kaynaklar

    dirik, k., fiziksel jeoloji ders notları ıı, hacettepe üniversitesi, jeoloji mühendisliği, 2006.
    ketin, i., türkiye jeolojisine giriş, itü yayınları, 1983.
    monroe, j. s., wicander, r., fiziksel jeoloji yeryuvarının araştırılması,
    (çev. dirik, k., şener, m.), tmmob jeoloji mühendisleri odası, çeviri serisi no:1, , 2007.
    ozaner, s. ve saraç, g., “zaman tünelinde türkiye”, bilim ve teknik, sayı 468, s. 14-32, 2006.
    press, f., siever, r., understanding earth, freeman yayıncılık, 2000.
    şengör, a. m. c. ve yılmaz, y., “tethyan evolution of turkey:
    a plate tectonic aproach”, tectonophysics, sayı 75, s. 181-241, 1981.
    şengör, a. m. c. ve yılmaz, y., türkiye’de
    tetisin evrimi: levha tektoniği açısından bir yaklaşım,
    türkiye jeoloji kurumu, yerbilimleri özel dizisi, no. 1, 1983.
    yürür, t., fiziksel jeoloji ders notları, 2005,
    hacettepe üniversitesi, jeoloji mühendisliği bölümü, 2005.
    www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/jeolojik/index2.htm
    www.en.wikipedia.org/wiki/tethys ocean
    www.wikipedia.org/wiki/levha hareketleri
    www.yerbilimi.com/resimgoster.asp?id=20

    -prof. dr. nurdan inan
    -prof. dr. selim inan
  • eski jeolojik donemlerde olusmus ve kaybolmus uzun soluklu bir okyanus. yapilan arastirmalara gore en eski tetis havzasinin acilmasi erken-orta paleyozoik doneme (yaklasik olarak 490 milyon sene oncesine) dayanir. tektonik plakalarin, yani kitasal kabuk parcalarinin, goreceli hareketleri sonucu zaman icerisinde sekli surekli degismistir. tersiyer'de kapanmasina kadar olan asamalari eskiden yeniye dogru proto-, paleo- ve neo-tetis seklinde ayrilmistir. son evresi olan neo-tetis'in havzalarindan ikisinin kalintilari anadolu'da kolayca gozlemlenebilir. bu havzalardan biri izmir-ankara-erzincan hatti boyunca 60-70 milyon sene once kapanmistir. digeri ise batida iskenderun korfezi olmak uzere elazig-bitlis-hakkari uzerinden iran'a ulasan bir hat boyunca yaklasik 15-20 milyon sene once kapanmistir. bugun turkiye'de bulunan kuzey anadolu ve dogu anadolu aktif fay kusaklarinin bu hatlarla hemen hemen cakismasi rastlanti degildir. ayrica anadolu'da yuzeylenmis olan kayaclarin pek cogu dogrudan veya dolayli olarak tetis okyanusu'nun bir urunudur. turkiye'deki metalik maden yataklarinin olusmasindaki katkisina ragmen arap yarimadasi'nda bol bulunan petrolun guneydogu anadolu'da ayni miktarda ve kalitede bulun(a)mamasindan da sorumludur ayrica kendileri.
    bolgesel olcekte bakarsak, alp daglari ve himalayalar'in olusumu dogrudan bu okyanusun kapanmasiyla ilgilidir.
  • 65 milyon yıl önce var olan, anadolu'nun da üzerini kaplayan ve iç anadolu'da bile deniz kabuklularının fosillerine ulaşılmasına sebep olan deniz. ilk oluşumu ekvatora yakındır, daha sonra kıtalar ile birlikte kuzeye itilmiş ve akdenizin oluşumuna yol açmıştır. tetis denizine akdenizin annesi de denilmektedir.
  • günümüzden 225 milyon yıl önce tek kıta halinde bulunan pangea; laurasia ve gondwana olarak ikiye ayrıldığında ortalarında kalan denizin adı..tersiyerin sonunda kuzey ve güney amerikanın bağlantısı oluşup birde alp dağları meydana gelince bu deniz yokolmuş.
  • akhilleus'un annesi olan tanrica tethys degil thetistir.
  • okeanosun karisi, okeanidler diye cagrilan uc bin guzel kizin, daha dogrusu butun akarsularin anasi.
  • mezozik cagda laurasia ve gondwanaland arasindaki sig deniz. suanki himalaya daglarinin oldugu yer denizin bir bolumudur. daglarin meydana gelmesi ile yok olmustur.
  • atmosferi olmayan bir satürn uydusu. geçmişinde zavallıya pek çok göktaşı çarpmış, yüzeyindeki odysseus kraterini oluşturmuştur.
  • hellen mitolojisi'nde ilksel deniz, akarsuların anası ve okeanos'un karısı olarak anlatılan, aslen grekçe/yunanca thalassa (deniz) kelimesiyle aynı kökenden gelen ve aslında grekçe veya yunanca olmayan antik sözcük. kelimenin aslı, enuma eliş karakteri, ilksel deniz, tanrıça tiamat'a dayanır.

    (bkz: thalassa/@ludvigboltzmann)
  • küçük kardeşi enceladus'la beraber, cassini'nin objektifine mükemmel bir poz vermişler;

    http://photojournal.jpl.nasa.gov/…a18349_modest.jpg
hesabın var mı? giriş yap