the doors
-
... o dönemde gazetelerin "rolling stones uçmak isteyenler için, doors ise çoktan uçmuş olanlar için" diye nitelendirdiği, üyelerinin hepsinin ayrı ayrı saygı duyulası olduğu, lezazet deposu grup.
-
-oliver stone'un the doors filminde en gerçekdışı olan neydi?
ray manzarek: filmin gerçekle bir alakası yoktu.`jim morrison kişiliğinin acayip mübalağasıydı.jim bir sanatçıydı,stone'un * çizdiği portredeki gibi ayyaş bir gerzek değildi.gerçekdışı başka bir sürü şey de var.filmde doroth'yle ben evleniyoruz ve grup içinde kavga çıkıyor.yok böyle birşey.jim ve pamela bizim nikah şahidimizdi.törenden sonra harikulade bir öğleden sonra geçirdik.ertesi akşam da grateful deadle sahneye çıktık.filmin sonunda kızım için verdiğimiz bir parti var.benim kızım yok ki!...
(roll dergisi eylül 2003 sayısından alıntıdır...) -
grupların poster haline getirilmesi hoş bir durum değil. bu olay tabi prodüktörlerin işine geliyor çünkü grubun reklamını daha kolay yapabiliyorlar ancak yıllar geçtikçe geride kalan sadece bu fikirler oluyor. mesela the doors deyince çoğunluğun aklına morrison'un ölümü, an american poet, 27'ler kulübü falan geliyor. bu konuda haklı olabilir dinleyiciler çünkü morrison gerçekten rock tarihine geçmiş dev bir figür. yine de bu idolleştirme grubun gerçek yeteneklerini görmemizi engelliyor. sanki çok karizmatik bir adam durduk yere sahneye çıkmış sonra da ünlü olmuş gitmiş gibi görünüyor bu açıdan bakınca.
bu noktada insan durup e kayıtlar, davul partisyonları, yaratıcı fikirler, ses efektleri bunların hiç mi etkisi yok diye düşünmeden edemiyor. ki bu yönden bakınca bir çok müzisyenin çaldıkları grupların imajından neden rahatsız olduğunu anlamak daha kolay oluyor. düşünsenize uğraşıp didinip gitar riff'i yazmışsınız ama herkes solistin yaşadığı ilişkileri konuşuyor. insan bi bozulur.
ben de bu gece the doors'un imajının ötesinde şarkılarında kullandıkları müzikal fikirlerden bahsetmek istiyorum. çünkü gölgede kalsa da kulağınızı biraz kabarttığınızda oha bu baterist neler yapıyor diye dinliyorsunuz şarkıları. öncelikle şarkıların tam listesini şuraya bırakıyorum. böylece yazıyı okurken bir yandan detaylara da hakim olabilirsiniz. şimdi hazırsanız yolculuğa başlayalım.
https://open.spotify.com/…vaw0n?si=f395c21b9d7f4cec
1) light my fire
ilk albümlerin büyük çoğunluğunda sözleri yazan kişinin morrison olduğu doğru. ancak frontman olmanın etkisiyle şarkıların her şeyi kendisine aitmiş gibi bir algı oluşuyor. bu tabi ki doğru değil. mesela bu şarkının bestesi grubun gitaristi robby krieger'a ait. ayrıca grubun bateristi john densmore'un da şarkıya çok büyük katkısı var. densmore, pek çok farklı türden etkilenen komple bir müzik insanı. bu şarkıda da cazı andıran bir davul partisyonu kullanmış. the doors şarkılarında konuşacaksak tabi ki piyanodan da bahsetmemiz gerekiyor. bu şarkıda da grubun piyanocusu ray manzarek adeta döktürmüş. hatta ileri gidip bass yürüyüşünü de kendisi çalmış. ancak bu ayrı kayıt değil. sol eliyle bass piyanoyu yaparken sağ eliyle de vox continental piyanosunda ana melodiyi çalıyormuş.
2) break on through
john densmore'u ne kadar övsek az gerçekten. bir önceki şarkıda caz ağırlıklı bir ritm kullandığını konuşmuştuk. ilk albümün yapıldığı dönemde gruplar latin amerikan ritmleriyle de ilgileniyorlardı ve clave çok revaçtaydı. clave'nin başlangıç hali aslında çok kolay pat-pat-pat-(dur)-pit-pat diye ilerliyor. ancak the doors parçaları daha kompleks olduğu için densmore, bu ritmin bossa nova haline daha çok ilgi duyuyor. bunu da şarkının başında fark edebilirsiniz. ayrıca şarkıda çok güçlü vokaller ve şahane gitar kullanımı da var. piyano da saykodelik tınıları sağlıyor. böylece ortaya muhteşem bir kompozisyon çıkıyor.
3) love me two times
the doors, saykodelik tarzın yanında blues konusunda da çok başarılı bir grup. zaten bu şarkının açılış ritmi sizi direkt amerika'nın güney eyaletlerine götürüyor. işin güzel tarafı beste bununla sınırlı değil. mesela piyano kısımlarını dinlerken insan oha bunu nasıl çalmışlar ve daha ötesinde bu bölümü neyle kaydetmişler diye düşünmeden edemiyor. çünkü tuşluyla yazılan partisyon sanki piyanoyla çalınmış da üzerine deli gibi efekt atılmış gibi geliyor. ancak durum böyle değil çünkü ray manzarek adlı aşırı yaratıcı insan bu bölümü piyanoyla değil klavsen ile çalmış. elde edilen metalik tınıların sebebi de bu.
4) spanish caravan
the doors karşı kültürün en önemli temsilcilerden biri olabilir. ancak bu "kültür"den uzak oldukları anlamına gelmiyor. mesela benim de çok sevdiğim ancak bu listede yer kalmadığı için uzun uzun konuşamadığımız alabama song, bertolt brecht'in yazdığı bir operadan coverlanmış. spanish caravan'da da ünlü ispanyol besteci isaac albeniz'in asturias adlı parçasından bölümler kullanmışlar. bu da grubun sound konusunda ne kadar çok yerden etkilendiğini ve ne kadar deneysel olabileceğini gösteriyor. ayrıca bu bölümde şarkıyı besteleyen robby krieger, asturias'ı olduğu gibi almamış. araya kendi dokunuşlarını da eklemiş. mesela asturias'ın hızlandığı bölümleri ürkütücü bir efektle yeniden yorumlamışlar altına da saykodelik tınılar eklemişler. böylece grubun en farklı şarkılarından biri çıkmış ortaya.
5) touch me
grubun morrison ile kaydettiği altı albümün tarihlerine bakarsanız bunların aslında baya kısa bir zaman aralığında yayınlandığını görebilirsiniz. işin içine yoğun turne programını da dahil ettiğinizde bunun ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyoruz. zaten the doors'un sözleri morrison'un tuttuğu şiir defterlerinden alınıyor ve dördüncü albüme geldiklerinde yazılmış olan çoğu materyal tükenmiş durumda. morrison evet çok yaratıcı bir insan ama sonuçta makine de değil. ayrıca o dönemde kişisel problemlerle de boğuşuyor ve bu şarkının yer aldığı the soft parade albümünün kayıt sürecinde çok fazla katkı sağlayamıyor. o dönemde grubun de facto yönetimini kendisi de sorunlu bir insan olan plak yapımcısı paul rothchild üstleniyor.
bu albümde the doors'un kendi sound'ından uzaklaştığı, bu nedenle yayınlandığı dönemde pek beğenilmediği doğru ancak yapılan denemelerin tuttuğu da olmuş. örneğin şimdi konuştuğumuz touch me bu parçalara bir örnek olabilir. bu şarkıda the doors blues yerine kalabalık caz gruplarına benzer bir deneme yapıyor ve kayıtta büyük kornolar ve yaylılar ekleniyor. bu yaylılar ile morrison'un vokali gerçekten muazzam bir uyum yakalıyor. ancak bu kadar mükemmellik gruba yetmemiş olacak ki üzerine bir de saksafon solosu eklemişler.
6) roadhouse blues
touch me gibi şarkıların başarısına rağmen grup the soft parade albümünden genel olarak pek memnun değildi. bu nedenle roadhouse blues'un yer aldığı morrison hotel albümünde blues ağırlıklı bir anlayış benimsediler tekrar. ayrıca çok güzel işbirlikleri de yaptılar. mesela bu şarkıda john benson sebastian mızıka çaldı, blues gitaristi lonnie mack de bass gitar kaydını yaptı. ancak şarkının bu kadar güzel olmasının sebebi sadece dışarıdan gelen destek değil. mesela her şarkıda farklı fikirler denemeyi seven ray manzarek bu şarkının daha "eski" bir sound'a sahip olması için normal piyano yerine tack piyano kullandı. tack piyano nedir diyecek olursanız, bu tür piyanolarda hammer'ların tellere vurduğu yerde ufak metal parçalar var. mesela western filmlerinde kullanılan piyanolar tack piyanodur. bu şarkıda da o "saloon" havası geliyor alttan alta.
7) l. a. woman
bu albümün kayıtları sırasında morrison'un da hayranı olduğu elvis'in bass'çısı jerry scheff kayıtlara katıldı. bu şarkıda da 50'ler ve elvis etkisi öne çıkıyor. ancak the doors'un en güzel özelliklerinden biri şu; etkilendikleri şeyleri asla bire bir kopyalamıyorlar. temel noktaları alıp üzerine kendi tarzlarını ekliyorlar. mesela bu şarkının vokalleri ve gitar kısımları muhteşem sanatçı chuck berry'nin johnny b. goode şarkısını andırıyor. ancak bunun üzerine the doors yorumu hissediliyor net bir şekilde. çünkü bu kullanımların üzerine kayıtta saykodelik dokunuşlar da var hala. özellikle şarkının ikinci yarısında caz ritmleri ve saykodelik tınılar ağırlık kazanıyor. böylece şarkı the doors'un imzasını sonuna kadar taşımış oluyor.
8) riders on the storm
hatırlayacaksınız jaws'un tema müziği sadece iki notadan oluşuyordu. ancak bu sadelik içinde çok etkileyici bir atmosfer vardı. bu şarkının bass yürüyüşü de sekiz zamanlı bir riff'in tekrar edilmesi üzerine kurulu. ancak kaliteli bir kulaklıkla dinlerseniz şarkıya kattığı karanlık hava sizi gerçekten mest ediyor. aynı şekilde bateri de zil ve high-hat pedalıyla açılıyor. genel akış burada o kadar sakin ki bagetin zile vurduğu ucun bile sesini duyuyorsunuz.
bunlar da güzel ama şarkıya karakterini veren iki nokta var. bunlardan ilki manzarek'in piyanosu. bu kısım neredeyse emprovize gibi ama aynı zamanda müthiş bir ahenk var. ayrıca klavyenin sağ kısmından ortasına doğru ilerlediği melodi çok ikonik. ikinci nokta da şu; the doors şarkılarında efekt kullanmaktan çekinmiyor ancak bunu genelde enstrüman kayıtlarında yapıyorlar. bu şarkıda ise baştan sona kadar devam eden yağmur efekti var. her gök gürültüsü de sizi klasik bir amerikan otomobilinde yollara düşürüyor.
9) people are strange
hepimiz bunu biliyoruz; blues'un temelinde sanatçının kişisel sorunları ve toplumun problemleri var. ancak zaman ilerledikçe problemler de şekil değiştiriyor. mesela bu şarkı outsider olmanın yarattığı yalnızlıktan bahsediyor. morrison da sözleri aşırı depresif bir zamanında grup elemanlarıyla çıktığı bir yürüyüş sırasında yazmış. her ne kadar şarkının temposu yüksek olsa da toplumdan izole edilmenin oluşturduğu düşünceleri şarkıda tüm açıklığıyla anlatılmış. böylece blues kökenleri modernize olmuş diyebiliriz.
10) when the music is over
bu şarkı her bölümüyle bir şaheser. ancak çalınması da hayli kompleks. mesela ünlü şarkıların enstrüman cover'larını youtube'da görebilirsiniz ancak bu şarkının bateri cover'ını bulmak çok zor. neden? çünkü şarkıyı düzgün bir şekilde çalmak kolay değil ve kimse cesaret edip bu işe girişemiyor sanırım. mesela caz konserlerinde her enstrümanın öne çıktığı bir an olur. işte bir an piyano solo atar, bir an üflemeliler coşar, bir kısımda da davullar aksak ritmlerle aşırı hızlı ataklara girişir. bu şarkının bateri partisyonu da onları andırıyor. zaten john densmore da bu şarkıya başlamadan önce durup bir soluklanırdım çünkü bu sıradan ritme sahip bir pop şarkısı değil diyor.
sonuç olarak grup rock tarihine girmiş müthiş bir ikon. ancak bu efsane statüsüne sadece morrison'un karizmasıyla ulaşmadılar. arka planda müthiş bir çalışma, yaratıcılık ve füzyon yeteneği var. bu listeyle de grubun bu yönüne bakmış olduk. grup üyelerinden birinin ölümü işi çok dramatize ediyor doğru ancak işe sadece bu yönden bakarsak grubun ürettiği işleri yeterince anlayamamış oluruz gibi geliyor bana. bu listeyle de morrison ile birlikte ray manzarek ve robby krieger'ı anarak the doors'u başarılı kılan noktalar nedir etraflıca konuştuk. çünkü öne çıkan kişiler olsa da müzik aslında ortak bir çabanın ürünü ve the doors bu anlamda en önemli gruplardan biridir. -
"bir grubu efsanelestirmek icin minumum iki tane asmis adam gerekir" seklindeki onermemin en saglam kanitlarindan biri. [tabi grubun diger uyelerine haksizlik etmemek lazim onlar da iyi muzisyenlerdir] ayni adli oliver stone filminden ogrendigimiz kadariyla [tabi bu entry sadece filmi izleyerek yazilmamistir. arastirdik da gencler] james douglas morrison isimli ucla sinema ogrencisi, yasadigi tatsiz olaylar nedeniyle ogrenimini yarida birakarak serseri gibi yasamaya baslar. tabi ki siradan bir serseri degildir o! bir yandan serserilikler ederken diger yandan birbirinden guzel siirler yazan icine kapanik bir romantiktir. bir gun, california'nin kizil gunesi kumsallari kana bogarken, ray manzarek cika gelir ki kendisi morrison'in siniftan arkadasidir. tesadufen morrison'in siirlerini gorur ve cok etkilenir. (bkz: moonlight drive) bunlar 68 kusagi iki kisi bir araya gelince hemen hayaller kurmaya baslar. dunyayi daha iyi bir yer haline gelmesine ugrasirlar. bu iki guzide elemanimiz da aynen boyle yaparlar ve mesajlarini muzik yoluyla dunyaya yaymaya calismak uzere the doors'u kurarlar. benim pek bir sevdigim adam olan robby krieger'i ve davulcu john densmore'i grubun bunyesine katarlar. boylece 1965 yilinin sicak bir eylul gunu the doors ortaya cikar.
tabi grup daha cikisinda bir gariptir. ornegin robby ve john, ray'in yoga dersi arkadaslaridir. morrison desen zaten dunden hazir psychodelic! her neyse bunlar baslar calismalara. sonra bunlar whisky a go go isimli sirince bir barda calip soylemeye baslarlar. baslangicta pek dinleyicileri olmasa da sonradan kulaktan kulaga sanlari duyulur ve bar dolmaya baslar. iste boyle barin hinca hinc doldugu bir gun elektra records'un yetkilileri de bara gelirler. bu sirada the doors da the end'i icra etmektedirler. dogaclama bir sarki olan the end, oedipus kompleksinin en acik yorumudur. sarkinin su kismi dinleyici uzerinde sok etkisi yaratir ve bar sahibinin the doors'u bardan kovmasina sebep olur... "father, yes son. i want to kill you . mother i want to fuck you..." ama elektra records'un yetkilileri the doors'un dinleyici uzerindeki etkisini gormuslerdir. onlara bir teklifte bulunarak, birlikte calisamayi onerirler. boylece 1967 yilinda ilk the doors albumu olan the doors piyasaya surulur.
grubun birlikte yaptiklari albumler...
the doors [1967]
break on through, soul kitchen, the crystal ship, twentieth century fox, alabama song , light my fire, back door man, i looked at you, end of the night, take it as it comes, the end
albumun ilk sarkisi olan break on through, ayni zamanda albumun cikis sarkisi olarak dusunulmustu. adindan da anlasilacagi uzere uyusturucu kullanarak ruhsal deneyimin doruklarina ulasmayi anlatiyordu sarki. ama grup asil cikisini light my fire ile yapti sozleri robby krieger 'a ait olan sarki amerikan muzik listelerinde bir numaraya yukselir ve grubun adi tum ulkede bilinir oldu. bu albumde belki de the doors'un en romantik, en duygusal sarkisi olan the crystal ship vardir. bunun yani sira alabama song, soul kitchen ve tabiki the end albumun dikkat ceken diger parcalaridir.
break on through
http://www.youtube.com/watch?v=tah0ons3nbu
soul kitchen
http://www.youtube.com/watch?v=5pk_5-l5odc
the crystal ship
http://www.youtube.com/watch?v=wf2ohzc_lfc
twentieth century fox
alabama song
http://www.youtube.com/watch?v=g6cpbbeflzc
light my fire
http://www.youtube.com/watch?v=bgq68s_hkma
back door man
http://www.youtube.com/watch?v=uhnnsx5m5l8
i looked at you
http://www.youtube.com/watch?v=ezervtdb5cw
end of the night
http://www.youtube.com/watch?v=n-ypojli9vi
take it as it comes
http://www.youtube.com/watch?v=xkl-ybgzsrk
the end
http://www.youtube.com/watch?v=qhfk1ykfigo
`---------------------------------`
strange days [1967]
strange days, you're lost little girl, love me two times, unhappy girl, horse latitudes, moonlight drive, people are strange, my eyes have seen you, i can't see your face in my mind, when the music's over
the doors albumuyle ayni yil cikan strange days ozellikle insanin yalnizligini anlatan en iyi albumlerden biridir. bireysel yalnizliklarin ve mutsuzluklarin boylesine muhtesem kelimelerle ve muziklerle anlatildigi albumlerin sayisi bir elin parmaklarini gecmez ve bunlardan biri de bu albumdur. dikkatlerinizi cekmek istedigim sarkilar; strange days, love me two times, people are strange ve when the musics over 'dir.
strange days
http://www.youtube.com/watch?v=2xocvgx0s6s
you're lost little girl
http://www.youtube.com/watch?v=woc9x7-ug9c
love me two times
http://www.youtube.com/watch?v=dcz9vruzv0e
unhappy girl
http://www.youtube.com/watch?v=i3b764laxqi
horse latitudes
http://www.youtube.com/watch?v=zoe2udxjisk
moonlight drive
http://www.youtube.com/watch?v=9o8imhskxzk
people are strange
http://www.youtube.com/watch?v=bhiwe1gwapg
my eyes have seen you
http://www.youtube.com/watch?v=qhdp--do85g
i can't see your face in my mind
http://www.youtube.com/watch?v=e2apm5cfdmg
when the music's over
http://www.youtube.com/watch?v=slvpmu-7oyi
`---------------------------------`
waiting for the sun [1968]
hello, i love you, love street, not to touch the earth, summer's almost gone, wintertime love, the unknown soldier, spanish caravan, my wild love, we could be so good together, yes, the river knows, five to one
grubun ucuncu albumu olan waiting for the sun grubun bir numara olmus ilk albumudur. ozellikle hello, i love you, love street, the unknown soldier, spanish caravan, five to one dinlenmelidir.
hello, i love you
http://www.youtube.com/watch?v=tudjzcdiws4
love street
http://www.youtube.com/watch?v=gmb3dhq40ny
not to touch the earth
http://www.youtube.com/watch?v=vczkkmo4ofq
summer's almost gone
wintertime love
http://www.youtube.com/watch?v=qojug2gr59y
the unknown soldier
http://www.youtube.com/watch?v=tdfkye3c5xi
spanish caravan
http://www.youtube.com/watch?v=n6bzifbws3i
my wild love
http://www.youtube.com/watch?v=6qjqacmzole
we could be so good together
http://www.youtube.com/watch?v=qojug2gr59y
yes, the river knows
http://www.youtube.com/watch?v=bivtzhz27te
five to one
http://www.youtube.com/watch?v=9dfg1snydnc
`---------------------------------`
the soft parade [1969]
tell all the people, touch me, shaman's blues, do it, easy ride, wild child, runnin' blue, wishful sinful, the soft parade
grubun sevmedigim tek albumu. iyiden iyiye yoldan cikmaya baslayan morrison bu album sirasinda kendini alkole bogar. soyleki album planlanan zamandan aylar sonra piyasaya cikar. albumun dikkat ceken sarkilari; touch me, shaman's blues, wishful sinful ve the soft parade'dir.
tell all the people
http://www.youtube.com/watch?v=-cu3kreoohm
touch me
http://www.youtube.com/watch?v=peck9a-07pw
shaman's blues
http://www.youtube.com/watch?v=zxboguwtv5o
do it
easy ride
http://www.youtube.com/watch?v=b-vqvgsbsbe
wild child
http://www.youtube.com/watch?v=vqgizsvqxvi
runnin' blue
http://www.youtube.com/watch?v=mrwhhfdtbce
wishful sinful
http://www.youtube.com/watch?v=q3go8p_jzic
the soft parade
http://www.youtube.com/watch?v=g3pebdzi0_w
`---------------------------------`
morrison hotel [1970]
roadhouse blues, waiting for the sun, you make me real, peace frog, blue sunday, ship of fools, land ho, the spy, queen of the highway, indian summer, maggie m'gill
the doors 'un dorduncu albumu morrison hotel 'de sonunda blues yapmaya baslayan elemanlarimiz cosar. ozellikle en sevdigim 2 the doors sarkisindan biri olan waiting for the sun bu albumdedir. ayrica roadhouse blues, indian summer albumun diger dikkat cekici yapimlaridir.
roadhouse blues
http://www.youtube.com/watch?v=mmnab9wekwi
waiting for the sun
http://www.youtube.com/watch?v=yj5wvpkyhz0
you make me real
http://www.youtube.com/watch?v=ofyiuhtkcje
peace frog
http://www.youtube.com/watch?v=rbxiwbitq6a
blue sunday
http://www.youtube.com/watch?v=5t9t1_8gxbw
ship of fools
land ho
the spy
http://www.youtube.com/watch?v=aifvmwo2xlw
queen of the highway
http://www.youtube.com/watch?v=2gnz-lez6fy
indian summer
http://www.youtube.com/watch?v=d4a31fybs_o
maggie m'gill
`---------------------------------`
l.a. woman [1971]
the changeling, love her madly, been down so long, cars hiss by my window, l.a. woman,
l'america, hyacinth house, crawling king snake, the wasp, riders on the storm
the doors'un besinci albumu. muzigini gittikce olgunlastiran grubun, albumdeki en siki parcalari; love her madly, l.a. woman, the wasp ve gayet tabi riders on the storm'dur.
the changeling
http://www.youtube.com/watch?v=uhx2d6kqoqu
love her madly
http://www.youtube.com/watch?v=qjs9ddb2w-y
been down so long
http://www.youtube.com/watch?v=v5mlkf9jo-a
cars hiss by my window
http://www.youtube.com/watch?v=yf6jslomgo0
l.a. woman
http://www.youtube.com/watch?v=rgva1_qg0e0
l'america
hyacinth house
http://www.youtube.com/watch?v=fi9okw2pulo
crawling king snake
http://www.youtube.com/watch?v=mabu02v5klm
the wasp
riders on the storm
http://www.youtube.com/watch?v=_-2tnxqep-y
edit: gecen zaman icinde bazi link'ler kullanilamaz hale gelmis biliyorum. ancak zamaninda pink floyd ile ilgili girdigim entry'de de benzer bir sorunu yasamistim. (bkz: #10628493) hatta sirf bu yuzden o entry'i tamamen degistirmis, video linkleri yerine yeni bir entry girmistim. cunku bu tarz entry'leri surekli kontrol etmek gerekir, okuyucuya saygi geregi. normal sartlar altinda bu entry'deki linkleri silmem gerekir. ama entry'nin orijinaline de sadik kalmam gerekir diye dusundum, oncekisini silmenin pismanligi icinde. ozetle yukaridaki link'lerin bazilarina ulasamazsaniz kusuruma bakmayin.
"dostum capslar kurbaga olmus bi el at istersen" demeden once bunu hatirlayin.
-----------konuyu kitliyorum----------- -
ray manzarek'in anlattığına göre;
the doors albümün kayıtları sırasında (hatta light my fire üzerinde çalışırlarken) jim morrison stüdyodan ayrılmış. grup üyeleri de çalışmaya gece evde devam etmek için stüdyodan ayrılıp yapımcının evine gitmiş. jim morrison gecenin bi vakti kafası bi milyon olarak stüdyoya gelmiş, bakmış hiç kimse yok. tellerden atlayarak stüdyoya girmiş. lsdnin de etkisiyle stüdyodaki yanan kırmızı lambayı yangın zannetmiş. yangın söndürme tüpüyle sağa sola saldırmış, bütün enstrümanları köpüğe boyamış. daha sonra kendine gelir gibi olup apar topar stüdyodan kaçmış. fakat kaçarken tellerden atladığı sırada ayakkabısının tekini tellerde bırakmış. sabah stüdyonun sahibi stüdyoya gelince, olanları görmüş ve ne olduğunu anlaması çok uzun sürmemiş. çünkü jim morrison'ın ayakkabısı tellerdeymiş. hemen yapımcıyı arayıp jim morrison'u şikayet etmiş ve stüdyodaki zarar yapımcı tarafından ödenmiş. jim morrison da sadece "özür dilerim" deyip, gülmekle yetinmiş.
ayrıca gene kayıtlar sırasında stüdyoda birisi beyzbol maçı izlerken jim morrison "the doors çalarken televizyon izlenmez hele beyzbol hiç izlenmez" deyip televizyonu camdan aşağı atmış.
bunlar da böyle bi anı. -
dunyaca unlu amerikalı physcodelic-rock grubu...hippie gencliinin en buyuk efsanelerinden biri...kadro:
jim morrison: vocal
robby krieger: guitars
ray manzarek: keyboards
john densmore: drums
albumlere gelince:
doors (67)
strange days (68)
waiting for the sun (68)
the soft parade (69)
morrison hotel (70)
13 (71)
la woman (71)
weird scenes inside the goldmine (71)
an american prayer (78) (morrison'ın siirlerinden olusuyo)
1971'de efsanewi wokalistleri jim morrison'ı kaybetmelerine raamen oteki elemanlar hicbi bok yapamıycaklarını bile bile muzie dewam edip iki album daha yayınlamıslar...we hicbi bok yapamamıslar...light my fire, the end, back door man, riders in the storm, la woman gibi efsanewi otesi sarkıları war...ozellikle jim morrison sarkılara yazdıı siirleriyle muzikte bir cıgır actı soz yazımı konusunda...bide bunların 1991 yapımı oliver stone'un cektii the doors diye filmleri war...onunda soundtrack'i war... -
yaklasik bir ay once ray manzarek, robbie krieger ve saz arkadaslarinin konser organizasyonunda yer almamla beni tuhaf duygulara suruklemis gruptur.
oglen saatlerinde konser alaninin duzeniyle ilgilenirken, sahneden gelen sesle irkildim. the doors sarkilari uzerine dogaclama birseyler caliyorlardi. ses sistemini kuranlar sound check yapiyor herhalde dedim. her ne kadar bekliyor olsam da sahneye dogru ilerleyince ray manzarek ve robbie krieger'i gormek ilginc oldu. five to one'la basladilar sound check’e. favorilerim arasinda yer almasa da canli dinleyince ne kadar guzel bir sarki oldugunu farkettim. sarki bitiminde robbie krieger soliste bir kac oneride bulundu. urasini uzat surayi kisa tut gibilerinden. strange days’e girdiler. vokalin delay cok abarti oldugundan sarki bir tuhaf oldu, kestiler, bakip pis pis sirittim. tekrar girdiklerinde her sey gayet iyiydi. break on through uzerinde konustular, nerde ne yapilacagini soliste anlattilar. riders on the storm'un girisini caldilar. cok da fazla uzatmayip indiler sahneden.
yillardir hayranlarla muhatap olmanin bikkinligi midir, buyuk sanatci gotu kalkikligimidir,hafif havalardalardi. ben de gicik oldum pek muhatap olmadim. basci phil chen gitmedi sahnenin kenarinda kalip kendinlerinden once cikan guruplari dinlemeyi tercih etti. cinli ufak tefek bir adam phil chen. ucuza geliyor diye cinli basci bulmuslar diye gecirdim icimden. onla biraz konustum. tanimadigimdan, kendi grubun var mi abi, muhabbetine girdim. tuhaf bir aksanla konusuyordu. yok dedi, session musician'i oldugunu soyledi, cagiriyorlar gidip caliyorum dedi. sonrada ogrendim phil abi cin-jameika melezi olup rod stewart, eric clapton, ray charles, jerry lee lewis, bob marley gibi amcalar tarafindan cagiriliyormus phil abi.
ty dennis, john densmore'un yerini almisti. john’un the doors'a entellektuel anlamda cok bir katkisi olmadigindan midir ty dennis'in teknik anlamda oldukca iyi olmasindan midir nedir, ty kulaga gayet hos geliyordu.
robbie krieger oldukca cokmus gorunuyordu. sound check'e sol dirseginde bandajla cikti. eskiden de mi oyleydi bilmiyorum, kafa baska yerlerde gibiydi, ya da yaslandigindan bilinci tam yerinde degil gibiydi. sololarini aynen atsa da extra bir seyler yapmaya calistiginda eski performansinin kalmadigi anlasiliyordu. spanish caravan'in girisinde elektro klasik gitariyla uzun bir flamenko giris yapti, bir seylerin yolunda olmadigi belliydi. ama gene de eski toprak oldugundan oldukca etkileyiciydi.
ray manzarek genc kalmis bir ihtiyar gorunumundeydi. grubu ustlenmis goturuyordu. sahnedeki konusmalari o yapiyor, phil chen sayesinde bosa cikan sol eliyle grubu yonetiyordu. klasik amerikali esprileri yapip kanadali'larla zaman zaman dalga gecmesi, hala yirmilerindeymis gibi, sex cagrisimli konusmasi, this song is coming for the people who likes to fuck” diyerek touch me'ye girmesi, i am the sex machine deyip gobek atmasi bana epey bir tuhaf geldi. ama muzisyenligine diyecek yoktu. light my fire ile bis yaptiklarinda o muhtesem klavye solosunu canli dinlemek buyuleyiciydi.
gelelim vokale; bana kalirsa jim morrison the doors'un yarisidir. belki de daha tamamidir. the doors bir araba ise jim morrison motorudur. jim morrison’in olumunden sonraki calismalar bir cok the doors hayrani tarafindan benimsenmemistir. benzeri bir durum olarak kurt cobain oldukten sonra dave grohl almis yurumus foo fighters'i kurarak oldukca basarili olmustur. the doors'ta ise diger elemanlarin kendi calismalari ise pek ragbet gormemistir. durum boyle iken fuel gurubunun eski vokali brett scallions gerek sac modeli gerek vokal tarzi olarak oldukca basarili bir cakma jim morrison'dan oteye gidemedi, gitmesi de beklenemez ve beklenmemelidir. konser sirasinda ray ve ruby tarafindan surekli yonlendirilen brett aralara siir serpistirdi, alkislara “very good, very good” diyerek cevap vermesi komik oldu*. tum bunlar bir yere kadar anlasilir da olsa sac modeli ve kiyafeti ile jim morrison'i taklit etmeye calismasi bani rahatsiz etti. sahne karizmasiyla kendinden oldukca emin gorunse de bir ara seyirciye "ne calalim?" dediginde people are strange yada crystal ship calin desen ray'e donup "ben onlara calismadim abi" diyecek gibi bir havasi vardi. nitekim en bilindik sarkilari disinda pek calmadilar da.
genel olarak bakinca tribute’den cok cok daha iyi, ama jim morrison'in hic anilmamasi, afislerde ve biletlerde isim olarak "ray manzarek*&robbie krieger* of the doors*" kullanmalari, john densmore ile isim konusunda davali olmalari gibi sebeplerden dolayi, beni rahatsiz eden, kendimi muzige kaptirmak yerine analiz yaptigim bir konser oldu. olsun gene de iyi oldu.
konsere tam zamninda baslayip yaklasik 2 saat sahnede kaldilar. konser icin kirk bin dolar aldilar. hala kirk yil oncesinin mirasini yemeleri, oldukca yaslanmis olmalari uzdu beni. sanki yillardir gormedigin akrabalarini gorup ne kadar yaslandiklarini gormek gibi oldu. simdi dusundugumde genclik halleri gozumun onune gelmiyor. oysa ki ben onlari genclik halleriyle hatirlayip hic yaslanmayacaklar sanirdim. tipki jim morrison'i hatirladigim gibi... -
grubun adi aldous huxley'in önce meskalin alip sonra hissettiklerini yazdigi "the doors of perception" kitabina bir göndermedir.
-
91 yapımı "the doors" filminde jim morrison'u val kilmer oynamıştı.gayet de başarılıydı.sevgilisi rolünde meg ryan vardı.hippilik meg'i baya bi açmıştı
-
grup, adını aldous huxley in ünlü eseri algının kapıları'ndan almıştır.william blake'ten bir alıntıyla "doors, bilinenle bilinmeyen arasındaki kapı ve ben bu kapı olmak istiyorum" diyen kertenkele kralı, müziğinin sınırlarının olmadığını da belirtir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap