• (bkz: gülünç talihsizlik)

    seneler önce ankara. babamın bürosuna evden bir şey götürmem gerekti. büronun olduğu yer oldukça çetrefilli bir sokak, asla park yeri bulunmaz. oflaya puflaya evden çıktım. büroya yaklaşırken stres katsayım artıyor. trafik gıdım gıdım ilerlerken bırakın park yeri olabilecek, dörtlüleri yakıp da bir koşu gidip dönülecek bir ara yer bile yok. ikinci kez turluyorum... o da nesi?? tam binanın girişinden bir araba çıkıyor. önümdeki herhangi 3 arabadan biri girmezse nefis sahneler yaşanacak.

    hiçbiri girmiyor! son kerte mesudum. of yav, parkımı yaparım, babama da bir döner filan ısmarlatırım.. bir koşu gidip dönmeme de gerek yok artık. aha da park bölgemin yanındayım, kız gibi park yeri, şöyle bir öne alıp geriden tek seferde yavrunun kucağına oturayım...

    benim emektar arabayı azıcık öne alıp, dörtlülerimi yakıp geri vitese takmıştım kiii.. arkamdan gelen pezevenk de aynı anda benim park edeceğim yere burnunu soktu. ben geri geldikçe o da öne gidiyor. ulan göt, ora benim yerim, yedirir miyim sana ben o güzel yercağızı!!

    hızlanarak geri geldim, herif te ilerler gibi oldu ama benim arabanın üçte ikisi geriden girdi, herifin burnunu çekmesi ve siktir olup gitmesi lazım.. ama gitmiyor piç! bi de korna çalmaya başladı.. ben de aynen asıldım kornaya.. trafiği ve hatta kısmen diğer şeridi bile meşgul ettiğimizden mütevellit civardaki tüm ayılar da kornaya basmaya başladı. allahım kabus!

    keşmekeşin biteceği yok ama sikseler ileri gitmem.. arkamdaki göt ise sike sike bana bırakacak o parkı.. ve yaklaşık üç dakikalık bir sinir harbinden sonra ibnenin çocuğu hızla çekti burnunu ve ben derhal gaza abanıp geriden biçimsiz de sayılsa parkıma girdim. birazdan bir kaç rötuşla yerleşecem ama bu arkamdaki densiz köpek hızla yanıma geldi. camlar açıldı...

    herif böyle 55-60 yaşlarında, kafasında bi tutam saçı kalmış, muhtemelen 35 senedir içtiği sigara yüzünden sesi çatal, bakışları ise her şeye rağmen alev alev olan bir amcabey. ben ise olay esnasında maksimum 20, bilemedin 22 yaşımdayım. en ufak bir terso durum olsa herifi yerden yere vuracağım aşikar. ne diyorduk? hah camlar açıldı:

    herif: senin yedi ceddini sikeyim ben
    ben: senin ananı da eşşekler siksin
    h: godoş çocuğu ibne
    b: onun bunun çocuğu piç
    ....
    ...

    yazmıyorum diğer küfürleri ama inanılmaz küfürler.. herifle camlar açık birbirimize en olağanüstü küfürlerimizi saydırıyoruz.. ama ne o iniyor arabadan ne de ben.. ben onun inmesini bekliyorum sebebi de şudur sayın okuyucu, herifle olası fiziki kavgamızda benim oranım 1.01, herifinki 10.01. yani elimde kalır.. ölür gider.. o inmedikçe ben de inmiyorum.. o küfrettikçe ben de küfrediyorum.. olayımız bu... bu arada arkamızdan da yoğun bir korna sesi var ve aynı anda ikimiz arkadakilere de dönüp, sizin de talukatınızı sikeyim filan gibi ortak küfürler ediyoruz.

    küfürleşmemiz yaklaşık 2-3 dakika sürdü.. mümkün mertebe farklı bir küfür etmeye gayret ettim. aynısını yinelemedim.. ama belki ibne, piç, puşt, orospu evladı filan mükerrer edilmiş olabilir. hayatımda* en uzun süre küfürleştiğim şahıs kendisidir. en sonunda herif gaza topuklayıp, lastiklerini yakarak ebesinin örekesine doğru yol aldı ve ben de sinirden titreye titreye parkımı tamamladım.

    büroya girdiğimde yüzüm kül gibiydi sayın okuyucu. babamın istediği zamazingoyu bir köşeye bıraktıktan sonra ilk iş lavaboda bir elimi yüzümü yıkadım. sonra buzdolabından en soğuk şişeyi alıp 3-4 bardak su içtim. sonra da büronun balkonuna çıkıp bir sigara yaktım ki halen elim ayağım titriyor..

    babam olayın vehametini ilk etapta anlamadı çünkü büroya girdiğimde bir telefon konuşması yapmakta idi. sonra yanıma geldi, noolduğunu sordu. yani o kadar anlatmak istemiyorum ki, oflaya puflaya tam lafa girecekken kapı çaldı. babam açmaya gitti. kapı açıldıktan sonra şöyle bir diyalog geçti:

    babam: vaaay kamilciğim, canım benim hoşgeldin.
    kamil: hoşbulduk ercanım, güzel kardeşim.

    oldukça gürültülü ve sevgi dolu bir kucaklaşma, kamil amcanın paltosu alınırken süren espriler, kahkahalar.. oh dedim iyi oldu, şimdi iki saat bu hikayeyi anlatmak çok kasacaktı. bi sigara daha içer sonra vınlarım... derken gene ister istemiz içerdeki gürültüye kulak misafiri oldum.

    b: kamilcim bak bizim oğlan da burada, en son ortaokulda görmüştün sıpayı
    k: hahhahhaah.. nerdeymiş sıpa? kaç yaşında ki senin oğlan
    b: üniversite son sınıfta amcası..
    k: hey maşallah koçuma..
    b: oooğlum.. gelsene yav.. öp kamil amcanın elini..

    geldim babacım geldim.. aha da geldim......

    evet.. aynen tahmin ettiğiniz gibi.. kamil.. pezevengin evladı vardı ya az önce.. işte bu o.. keline sıçtığımın kamil'i.. el öpüşe doğru dehşet içinde ilerlerken, kahkahasını yutarak, gözleri faltaş açan kamil ve ağır çekimde, elini öpmeye giden ben ve mutluluktan gözlerinin içi gülen babam.. gerçekten ağır çekim.. kulaklarıma bi uğultu çötü.. zaman durdu.. hiçbir şey duyamıyorum.. kamil'in elini titreyerek uzattığını ve kendimin binbir zorlukla o eli tutuş ve öpüşüm.. babamın coşkusu.. kamil'in donuşu.. kulağımda vınlama... az önce analarımızı karşılıklı olarak sikiştirdiğimiz adam, park yerimi kapmaya çalışan adam.. babamın büroyu ziyarete gelen arkadaşı.. can ciğer.. 40 senelik ahbabı belki...

    hafif bir baş dönmesi ile çıktım bürodan.. park yerinde vakur bir şekilde beni bekleyen kadim arabama seğirttim... trajedi mi? komedi mi?..
  • türkiye'de günlük hayat.
  • "trajik olan ikinci kez tekrarlanırsa, o artık trajikomiktir" der charlie chaplin.
  • "trajedinin en uc noktasinda komedi ba$lar" sozunu dogrulayan sifat.
  • mesela bir derginin tirajı çok düşükse ve bu sana komik geliyorsa trajikomik budur.
    saygılar genel yayın yönetmenim...
  • turkiyenin tek kelimelik ozeti.
  • ilkçağda, gülmenin sanatı olan komedya ile, bizim bir zamanlar "ağlatı" diye karşılamaya kalktığımız tragedya arasında kesin bir ayrım vardır sanılıyordu; oysa, zamanla bu kesin bölümleme ortadan kalktı, tiyatro sanatı bu iki niteliği birleştirme yolunda gelişti. william shakespeare'de falstaf'ın en büyük gülünç kişi sayılması, jean baptiste poquelin moliere'in bizi güldürmekten çok, düşündürmesi bunu gösterir. ama eski yunan'ın komik ve trajik maskelerinde, benzer çizgilerin bulunduğunu da unutmayalım; çünkü, gülmenin insan yüzüne verdiği biçim, ağlamanın doğurduğu çarpıklıklara çok yakındır.
  • "tarihte her şey iki defa yaşanır: ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak."
    >karl marx<
hesabın var mı? giriş yap