• büyük iskender'in "ne cüretle üç gemi ile denizlerde dehşet saçıyorsun?" sorusuna "sen ne cüretle saçıyorsan... ben üç gemiyle yapınca korsan, sen 100 gemiyle yapınca imparator oluyorsun" cevabını yapıştıran korsanın tarafında olamamaktır.
  • tarihi bilen, ulus-devletinden, imparatorluklara, şehir devletlerinden, kabilelere kadar ordu denen kurumun belli kişi yahut kurumların çıkarları doğrultusunda insanları, doğayı ve gerçekliği yok etmekten başka hiç bir şey yapmadığını, ister son teknoloji silahlarla, ister ok veya kılıçlarla donatılmış olsun bireylere ve toplumlara "korku" salmakta olduğunun farkında olan insanların diyebileceği bir sözdür.
  • evvel zaman, kalbur saman içinde herşey bir adamla başlamıştı...

    ilk olarak bir toprak parçasını işaretleyip o toprağın ona ait olduğunu iddia eden ve dahası herkesi de buna inandıran adamla.

    bu adamla başlayan toprak mülkiyeti olgusu epidemik bir vasıfla çığ gibi yayıldı; artık herkes bir toprak parçasını işaretleyip sahip çıkmaya ve inanmazsınız ama aynı yere aidiyet geliştirmeye başlamıştı. ancak çok geçmeden bir sorun baş gösterdi: bu toprak sahipleri ölünce o toprağa ne olacaktı; kim sahiplenecekti? işte bu noktada benzer başka bir adam çekirdek aile diye bir kavram uydurdu. ondan önce insanlar, afedersiniz, çatır çatır sevişip, patır patır çocuk yapıyor ve bunlar herkesin oluyordu. gelin görün ki herkesin çocukları da toprak ister olmuştu ve kavga etmeye başlamışlardı, işte bu yüzden; yani mülkiyetin kan bağı marifetiyle aktarımını sağlamak amacıyla çekirdek aile, bir süre sonra bu da yetmeyince evlilik kurumu ortaya çıktı.

    herneyse oraya daha var...

    zamanlar zamanları kovaladı, insanlar "sahip" olduklarıyla yetinememeye başladı, ne de olsa başta söyledik bu mülkiyet denen nane epidemik bir durumdu: her zaman daha fazlası olacak her zaman daha fazlasını isteyen bulunacaktı. filhakika "dahası" için insanlar birbirlerini kesmeye başlamıştı, genç sahipler rahatsızdı, ne yapmalıydı? yine bir adam çıktı, birbirine yakın kanki bir grup toprak sahibini bir araya toplayıp ortak davranmaya razı etti. aaa ama o da nesi; grup halinde olunca tekil sahiplerin hiçbiri onlarla başa çıkamamaya başlamıştı, grubumuz da okul bahçesinde kol kola girip yalnız çocukları "önümüze gelene bir tekme" nidaları ile kovalayan bıçkınlar gibi yalnız ve dolayısı ile güçsüz sahiplerin topraklarını almaya başladılar. e bu yalnız kovboyların başı kel mi, onlarda gruplaştılar.

    -sadede gelmeye çok var, ve fakat uykum da var, kısa kesiyorum-

    böyle böyle gruplar grupları, kavramlar kavramları kovaladı. ağalıklar, beylikler, hanlıklar, saltanatlar, kraliyetler, devletler birbiri ardına pırtladı. gücü yeten diğerine çemkirdi, tu dedi, kaka dedi, terörist dedi, beriki öbürüne faşist dedi, totaliter dedi, ulusalcı dedi, zaman geldi, devran döndü roller değişti beriki öteki oldu, öteki liboş oldu.

    kıssamızın hissesi ise bazı şeyler kategorik olarak savunulmalıdır, doğrudur, ama bunlar bağlama bağımlı değişkenler olmamalıdır. bugün bana terörist olan başkasına özgürlük savaşçısıdır, başkasına ordu olan bana israil silahlı kuvvetleridir. değişip dururlar. oysa ki kategorik olarak insan hayatı herşeyin üstüne konulmuş ise, ona kast eden "silah" sahibi herkes yıldırıcıdır, teröristtir.

    entarimizin başlık ile münasebetine gelince: hikayemizin en başındaki adama inanmış ademoğlu düzenli orduya teröristtir demez, diyemez. de anacım adamın biri ahan da bu bağlar benim deyince de sorgusuz sualsiz inanılmaz ki.
  • her devlet katildir diyemeyen sistemle kanka bireyin açmazı.
  • terör örgütü veya terörist olmak ile ordu veya gerilla olmak arasındaki temel fark şudur:

    eğer bir kişi veya oluşum suçsuz günahsız sivil halkı hedef alıyorsa kimin yaptığından bağımsız buna terörizm denir. askerin askerle çatışması ise savaştan başka bir şey değildir. kişiler veya örgütler üzerinden değil olay ve olgular üzerinden sonuca varmak önemlidir.

    bu sebeple tüm orduların terör örgütü olduğu düşüncesi tamamen yanlıştır. sadece halkını ve devletini koruma amacını taşıyan hiçbir ordu terörist olamaz. ancak kafasına göre kendi sınırları dışına çıkıp sağa sola demokrasi götüren ordular açıkça teröristtir.
  • kafana dusman askeri bir gece ansizin hava yoluyla inse, o zaman "benim ordum da dahil butun duzenli ordular teror orgutudur. ben de bir teror orgutunun beni savunmasina karsiyim. o yuzden turkiye cumhuriyeti ordusundan beni savunmamasini istiyorum. birakin kendi kendimi ben savunacagim.." diyebiliyorsan eger, kendimi zorlar, onunde sapka cikarir, saygiyla egilirim. tabii sag kalmissan. ama henuz ciddi bir savas gormeden, senin ordun henuz kimsenin ulkesini terorize etmemisken, sadece saldirilari bertaraf etmeye calisiyor ve yillaaardir her gun bu topraklar icin sehit veriyorken edilen boyle bir cumleyi ayiplar ve abesle istigal sayarim hatta troll baslik saymak isterim, kendimi de "acilan her basliga dalan sabirtasi bir sazan" olarak tanimlarim gocunmadan. ama aksi ise durum, uzucu.
  • tdk'ya göre;

    ordu: bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü

    devlet: toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.

    terör: yıldırı
    -buradan hareketle terör örgütü: yıldırmak için örgütlenmiş topluluk

    bu ahval içinde yorumumuza geçer isek; ordu temelde, biraraya gelmiş bir grup insanın pragmatist sebeplerle (korunma barınma vs) kurguladığı devlet nam örgütün bahse konu çıkarlarını savunmak görevini üstlenmiş silahlı kuvvetlerdir. terör örgütü ise başka bir grup insanın talep etiği çıkarları elde etmek için kurulmuş, ve mümkündür ki bu çıkarları başka toplulukların çıkarları ile çatışan, bu sebeple "yıldırma" taktiği güden, başka bir örgütün silahlı kuvvetleridir. birine düzenli ordu diğerine terör örgütü denmesinin sebebi daha çok kişi tarafından tanınmak yada "durduğunuz" yerle ilgilidir; karşı yakaya geçtiğinizde biri diğerine evrilebilir.

    en nihayetinde toparlamak gerekirse; güçlünün güçsüzü ezdiği orman kanunu bütün dünyada hala geçerliliğini sürdürmektedir. yeterince güçlenmiş ve tanınmış bir terör örgütü millete, devlete evrilme potansiyeli taşırken; güçsüz düşen bir başka örgüt, orduluktan terör örgütlüğüne geçebilir. bunlar bizim kurguladığımız ve sonrasında inandığımız kaygan kavramlardır.
  • devlet halk icin yoktur halk devlet icin vardir cümlesinin farklı bir tezahürü.*
  • terör örgütleri para ile şiddet satıyorsa, ordular da vatan millet sevgisinden insanları öldürmeyi, yıldırmayı, halk için halka rağmencilik oynamayı seçmiş olduğu için diyemeyeceğimiz sözdür.

    yani biz korktuğumuz sürece orduya o kadar önem(önemden kasıt "maddi" ve manevi destektir) vermemiz falan yalandır. yüce ulus devlet orduları tamamen gönüllülük esasıyla çalışır, öyle profesyonel(profesyonelden kasıt bu işi para karşılığında yapan kişidir) subay kadrolarına falan hiç gerek yoktur. çünkü bu işi yapan insanlar öyle bir bizi koruma aşkıyla dolmuşlardır ki, bu işi yerine getirmek istemeyen vatandaşlarını sürüm sürüm hapishanelerde toplumu askerlikten soğutmak ve emir komuta zincirine karşı çıkmaktan süründürmezler.

    öte yandan biz de bu ulus ordusunun topluma korku saçarak kendini güçlendirmek için yarattığı gladio tipi örgütlenmerle, özel harp daireleriyle, ibrahim şahinlerle, veli küçüklerle falan hüç uğraşmayız. çünkü vatandaşlar olarak ordumuzun meşruiyet zeminine falan hiç ihtiyacı yoktur, çünkü türkün türkten başka dostu olmadığı gibi, iç ve dış mihraklar da yüce ulus devletimizin kahraman ordusu bir anlık gaflet ve delalette bulunsa da türkiye'yi işgal etsek diye bakmaktadır. o yüzden ordumuzun öyle kendi kendine düşman falan yaratmaya ihtiyacı yoktur.
  • tdk tanimli kavramlarla siyaset bilimi teorileri tartismaya iten sloganimsi soz obegi*

    not: tdk dogru tanimlamis olabilir canim ona kimsenin laf ettigi yok yanlis anlasilmasin
hesabın var mı? giriş yap