9 entry daha
  • evvel zaman, kalbur saman içinde herşey bir adamla başlamıştı...

    ilk olarak bir toprak parçasını işaretleyip o toprağın ona ait olduğunu iddia eden ve dahası herkesi de buna inandıran adamla.

    bu adamla başlayan toprak mülkiyeti olgusu epidemik bir vasıfla çığ gibi yayıldı; artık herkes bir toprak parçasını işaretleyip sahip çıkmaya ve inanmazsınız ama aynı yere aidiyet geliştirmeye başlamıştı. ancak çok geçmeden bir sorun baş gösterdi: bu toprak sahipleri ölünce o toprağa ne olacaktı; kim sahiplenecekti? işte bu noktada benzer başka bir adam çekirdek aile diye bir kavram uydurdu. ondan önce insanlar, afedersiniz, çatır çatır sevişip, patır patır çocuk yapıyor ve bunlar herkesin oluyordu. gelin görün ki herkesin çocukları da toprak ister olmuştu ve kavga etmeye başlamışlardı, işte bu yüzden; yani mülkiyetin kan bağı marifetiyle aktarımını sağlamak amacıyla çekirdek aile, bir süre sonra bu da yetmeyince evlilik kurumu ortaya çıktı.

    herneyse oraya daha var...

    zamanlar zamanları kovaladı, insanlar "sahip" olduklarıyla yetinememeye başladı, ne de olsa başta söyledik bu mülkiyet denen nane epidemik bir durumdu: her zaman daha fazlası olacak her zaman daha fazlasını isteyen bulunacaktı. filhakika "dahası" için insanlar birbirlerini kesmeye başlamıştı, genç sahipler rahatsızdı, ne yapmalıydı? yine bir adam çıktı, birbirine yakın kanki bir grup toprak sahibini bir araya toplayıp ortak davranmaya razı etti. aaa ama o da nesi; grup halinde olunca tekil sahiplerin hiçbiri onlarla başa çıkamamaya başlamıştı, grubumuz da okul bahçesinde kol kola girip yalnız çocukları "önümüze gelene bir tekme" nidaları ile kovalayan bıçkınlar gibi yalnız ve dolayısı ile güçsüz sahiplerin topraklarını almaya başladılar. e bu yalnız kovboyların başı kel mi, onlarda gruplaştılar.

    -sadede gelmeye çok var, ve fakat uykum da var, kısa kesiyorum-

    böyle böyle gruplar grupları, kavramlar kavramları kovaladı. ağalıklar, beylikler, hanlıklar, saltanatlar, kraliyetler, devletler birbiri ardına pırtladı. gücü yeten diğerine çemkirdi, tu dedi, kaka dedi, terörist dedi, beriki öbürüne faşist dedi, totaliter dedi, ulusalcı dedi, zaman geldi, devran döndü roller değişti beriki öteki oldu, öteki liboş oldu.

    kıssamızın hissesi ise bazı şeyler kategorik olarak savunulmalıdır, doğrudur, ama bunlar bağlama bağımlı değişkenler olmamalıdır. bugün bana terörist olan başkasına özgürlük savaşçısıdır, başkasına ordu olan bana israil silahlı kuvvetleridir. değişip dururlar. oysa ki kategorik olarak insan hayatı herşeyin üstüne konulmuş ise, ona kast eden "silah" sahibi herkes yıldırıcıdır, teröristtir.

    entarimizin başlık ile münasebetine gelince: hikayemizin en başındaki adama inanmış ademoğlu düzenli orduya teröristtir demez, diyemez. de anacım adamın biri ahan da bu bağlar benim deyince de sorgusuz sualsiz inanılmaz ki.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap