• kafana dusman askeri bir gece ansizin hava yoluyla inse, o zaman "benim ordum da dahil butun duzenli ordular teror orgutudur. ben de bir teror orgutunun beni savunmasina karsiyim. o yuzden turkiye cumhuriyeti ordusundan beni savunmamasini istiyorum. birakin kendi kendimi ben savunacagim.." diyebiliyorsan eger, kendimi zorlar, onunde sapka cikarir, saygiyla egilirim. tabii sag kalmissan. ama henuz ciddi bir savas gormeden, senin ordun henuz kimsenin ulkesini terorize etmemisken, sadece saldirilari bertaraf etmeye calisiyor ve yillaaardir her gun bu topraklar icin sehit veriyorken edilen boyle bir cumleyi ayiplar ve abesle istigal sayarim hatta troll baslik saymak isterim, kendimi de "acilan her basliga dalan sabirtasi bir sazan" olarak tanimlarim gocunmadan. ama aksi ise durum, uzucu.
  • devlet halk icin yoktur halk devlet icin vardir cümlesinin farklı bir tezahürü.*
  • -devletin istedigi mukemmel vatandas modeli artik eskisi gibi olmayip degismisken,
    artik ordulara terorist diyenler ve ordu mensuplarini suclu sucsuz terorist diye gozatina alanlari destekleyen vatandaslar isteniyorken,
    -hurriyet gazetesinin de dahil oldugu bin tane gazete artik pek te patriotlara hizmet etmiyor ve iclerini acmiyorken (belki eskiden de acmiyordu iclerini bilemeyecegim)
    -degismis milli egitim mufredati sadece ruh yaraliyor yurekler dagliyorken,
    -ulus devlet kavrami, avrupa toplulugu gibi refah icinde yasayan bilmemnesi bir yerine denk milletler icin zayiflamisken, ama aslinda halen varken ve buyuk amerikan emperyalizminin hayata iyice bir gecmesi icin zayiflatilmaya calisiliyorken ve ismi lazim olmayan bazi ulkelerin yoneticileri canla basla ulus devleti boka benzer birseymis gibi gostermeye calisip, yeni neslin guzel beyinli yawrulari da bunlari bir temiz yerken,
    -komsularin k. ırak ya da ırak ya da kurdistan gibi adini bile bilemedigin ve sabahtan aksama kadar sana sagdan soldan terorist gonderen devletler iken,
    -sehrilerinde bombalar patliyor ve olume yakin yasiyorken, ve senden "terorle yasamaya alisman" bekleniyorken,
    -ulkeni bir ev, sinirlarini da kapilarin olarak dusunup, o kapilari bekleyen bekcilerin senin gotunu korumak icin sabah aksam dayak yedigini gore gore, "benim bekcim de terorist, baksana milleti dovuyor, halbuki millet onu dovmeye calisirken o sol yanaginida uzatmaliydi. uzatmadi o halde terorist" diye dusunuyorsan,
    -hatta bunu dusunmekle de kalmayip, boyle dusunmeyenler icin de son derece kirici tespitler yapip, onlarin anlatmak istediklerini devsirerek, hic kullanmadiklari halde napacagük, ne sikü tutacagük, gibi asagilayici ve aksanli desem aksanli degil, neye benzetmek istesem bir turlu benzetemedigim cumleler kuruyorken,
    orduna terorsit desen neee demesen nee.. notun belli, zihniyetin takdire sayan.
    (cevab vereceidi de geri donup bakmadi olabilir mi acaba??)
  • tdk'ya göre;

    ordu: bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü

    devlet: toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.

    terör: yıldırı
    -buradan hareketle terör örgütü: yıldırmak için örgütlenmiş topluluk

    bu ahval içinde yorumumuza geçer isek; ordu temelde, biraraya gelmiş bir grup insanın pragmatist sebeplerle (korunma barınma vs) kurguladığı devlet nam örgütün bahse konu çıkarlarını savunmak görevini üstlenmiş silahlı kuvvetlerdir. terör örgütü ise başka bir grup insanın talep etiği çıkarları elde etmek için kurulmuş, ve mümkündür ki bu çıkarları başka toplulukların çıkarları ile çatışan, bu sebeple "yıldırma" taktiği güden, başka bir örgütün silahlı kuvvetleridir. birine düzenli ordu diğerine terör örgütü denmesinin sebebi daha çok kişi tarafından tanınmak yada "durduğunuz" yerle ilgilidir; karşı yakaya geçtiğinizde biri diğerine evrilebilir.

    en nihayetinde toparlamak gerekirse; güçlünün güçsüzü ezdiği orman kanunu bütün dünyada hala geçerliliğini sürdürmektedir. yeterince güçlenmiş ve tanınmış bir terör örgütü millete, devlete evrilme potansiyeli taşırken; güçsüz düşen bir başka örgüt, orduluktan terör örgütlüğüne geçebilir. bunlar bizim kurguladığımız ve sonrasında inandığımız kaygan kavramlardır.
  • nasıl ki devletin çeşitli organları varsa ve bunlar birer amaca hizmet ediyorsa, ordu da bu organlardan birisidir. devlet, eğitim ve sağlığımızdan sorumlu. bir haksızlığa uğradığımız zaman, devletin yargı mekanizması devreye giriyor. benzer bir şekilde de, eğer ülke dışından bir tehditle karşılaşırsa ve bu durum vatandaşların can güvenliğine kast ediyorsa, bu durumda da dereye girecek mekanizma ordudur. ordu, terörist bir oluşum değil, yine halkın hizmetinde bir kurumdur.

    belki de diyeceksiniz ki, ordu, amacının dışında kullanılıyor, insanlara zulmediyor, bu sebepten bir terörist örgüt gibidir. pekala, böyle düşünebilirsiniz, ancak kaçırdığınız nokta, sorunun ordu kavramının kendisinden değil, söz konusu ordunun işleyişindeki yanlışlıktan kaynaklandığıdır. bu durumda işleyişe yönelik eleştiri yapabilirsiniz: "ordu, insanları katlediyor" gibi. ancak buradan yola çıkarak ordunun varlığının tümden zararlı olduğu sonucuna varmak, hatalı bir mantığın ürünüdür. örnek verelim, "okullarda verilen eğitim, öğrencilere hayatlarına dair bir şey kazandırmıyor, onları bilgi deposuna çeviriyor." sıklıkla karşılaştığımız bir eleştiridir. ancak buradan "okullar zararlıdır, dolayısıyla kapatılmmalılar." sonucu çıkmaz. çıkacak sonuç, "eğitim sistemi iyileştirilmelidir." olmalıdır. benzer şekilde de ordu zararlıdır, o yüzden terhis edelim, olmasın ordu diye bir kurum, denmemeli, onun yerine ordunun mensubu askerlere, daha insanca davranmaları gerektiği, savaşın dahi bir adabı olduğu hatırlatılmalıdır.

    bir diğer görüş ise, ordu kavramının hepten dünya yüzünden silinmesi ve bütün insanların kardeşçe ve barış içinde yaşaması, yönündedir. ordu masraflıdır, savunma harcamaları, ülkelerin bütçelerinde önemli yer tutar. ordu kurmayalım, onun yerine bu paraları insanların sağlığına, eğitimine harcayalım. bunun da ne kadar saçma bir görüş olduğunu bir örnekle anlatayım: bütün lise öğrencileri bir araya gelseler ve bir sözleşme yapsalar: "biz hayatımızdan iki seneyi bu öss yüzünden kaybediyoruz. bunun yerine hiçbirimiz çalışmayalım, ne biliyorsak o kadarı ile girelim öss'ye, nasıl olsa bu şekilde de sıralamadaki yerimiz iyi kötü aynı olur. herkes, diğerleri de çalıştığı için, diğerlerinin gerisinde kalmamak için çalışıyor. halbuki, hiçbirimiz çalışmasa yine aynı hesap. iki sene boyunca da doya doya gençliğimizi yaşarız." ancak muhakkak ki, bu durumdan kendine çıkar sağlamaya çalışan bir kaç kurnaz öğrenci çıkacaktır. onlar çalışacak ve herkesin önüne geçeceklerdir. dolayısıyla bu sözleşme gerçekçi olmayacaktır. benzer şekilde de, bir silahsızlanma durumunda, bundan çok rahat çıkar sağlayacak ülkeler olacaktır. dolayısıyla, ordu gerekli bir kurumdur, ordunun terör örgütü olduğunu, bu yüzden zararlı ve yok edilmesi gereken bir kurum olduğunu düşünmek, ahmakçadır.
  • büyük iskender'in "ne cüretle üç gemi ile denizlerde dehşet saçıyorsun?" sorusuna "sen ne cüretle saçıyorsan... ben üç gemiyle yapınca korsan, sen 100 gemiyle yapınca imparator oluyorsun" cevabını yapıştıran korsanın tarafında olamamaktır.
  • her devlet katildir diyemeyen sistemle kanka bireyin açmazı.
  • tarihi bilen, ulus-devletinden, imparatorluklara, şehir devletlerinden, kabilelere kadar ordu denen kurumun belli kişi yahut kurumların çıkarları doğrultusunda insanları, doğayı ve gerçekliği yok etmekten başka hiç bir şey yapmadığını, ister son teknoloji silahlarla, ister ok veya kılıçlarla donatılmış olsun bireylere ve toplumlara "korku" salmakta olduğunun farkında olan insanların diyebileceği bir sözdür.
  • evvel zaman, kalbur saman içinde herşey bir adamla başlamıştı...

    ilk olarak bir toprak parçasını işaretleyip o toprağın ona ait olduğunu iddia eden ve dahası herkesi de buna inandıran adamla.

    bu adamla başlayan toprak mülkiyeti olgusu epidemik bir vasıfla çığ gibi yayıldı; artık herkes bir toprak parçasını işaretleyip sahip çıkmaya ve inanmazsınız ama aynı yere aidiyet geliştirmeye başlamıştı. ancak çok geçmeden bir sorun baş gösterdi: bu toprak sahipleri ölünce o toprağa ne olacaktı; kim sahiplenecekti? işte bu noktada benzer başka bir adam çekirdek aile diye bir kavram uydurdu. ondan önce insanlar, afedersiniz, çatır çatır sevişip, patır patır çocuk yapıyor ve bunlar herkesin oluyordu. gelin görün ki herkesin çocukları da toprak ister olmuştu ve kavga etmeye başlamışlardı, işte bu yüzden; yani mülkiyetin kan bağı marifetiyle aktarımını sağlamak amacıyla çekirdek aile, bir süre sonra bu da yetmeyince evlilik kurumu ortaya çıktı.

    herneyse oraya daha var...

    zamanlar zamanları kovaladı, insanlar "sahip" olduklarıyla yetinememeye başladı, ne de olsa başta söyledik bu mülkiyet denen nane epidemik bir durumdu: her zaman daha fazlası olacak her zaman daha fazlasını isteyen bulunacaktı. filhakika "dahası" için insanlar birbirlerini kesmeye başlamıştı, genç sahipler rahatsızdı, ne yapmalıydı? yine bir adam çıktı, birbirine yakın kanki bir grup toprak sahibini bir araya toplayıp ortak davranmaya razı etti. aaa ama o da nesi; grup halinde olunca tekil sahiplerin hiçbiri onlarla başa çıkamamaya başlamıştı, grubumuz da okul bahçesinde kol kola girip yalnız çocukları "önümüze gelene bir tekme" nidaları ile kovalayan bıçkınlar gibi yalnız ve dolayısı ile güçsüz sahiplerin topraklarını almaya başladılar. e bu yalnız kovboyların başı kel mi, onlarda gruplaştılar.

    -sadede gelmeye çok var, ve fakat uykum da var, kısa kesiyorum-

    böyle böyle gruplar grupları, kavramlar kavramları kovaladı. ağalıklar, beylikler, hanlıklar, saltanatlar, kraliyetler, devletler birbiri ardına pırtladı. gücü yeten diğerine çemkirdi, tu dedi, kaka dedi, terörist dedi, beriki öbürüne faşist dedi, totaliter dedi, ulusalcı dedi, zaman geldi, devran döndü roller değişti beriki öteki oldu, öteki liboş oldu.

    kıssamızın hissesi ise bazı şeyler kategorik olarak savunulmalıdır, doğrudur, ama bunlar bağlama bağımlı değişkenler olmamalıdır. bugün bana terörist olan başkasına özgürlük savaşçısıdır, başkasına ordu olan bana israil silahlı kuvvetleridir. değişip dururlar. oysa ki kategorik olarak insan hayatı herşeyin üstüne konulmuş ise, ona kast eden "silah" sahibi herkes yıldırıcıdır, teröristtir.

    entarimizin başlık ile münasebetine gelince: hikayemizin en başındaki adama inanmış ademoğlu düzenli orduya teröristtir demez, diyemez. de anacım adamın biri ahan da bu bağlar benim deyince de sorgusuz sualsiz inanılmaz ki.
hesabın var mı? giriş yap