• "tanri" dusuncesi bir tumevarim, insanlardaki "butun"e varma, tek olana ulasma, boylece kurgu, yapi ve dusuncede tutarliligi yakalama ornegi. bu dusunce ise kendisini bir tumdengelim olarak gosteriyor. insanlarin tumevarim cabasi tanrinin bir oldugu fikrinin kesfiyle, herseyin bir'den turedigi sonucunu olusturup bir tumdengelim dinamigine donusuyor. daire'yi tamamlamadikca tutarliligi saglayamazsiniz, dolayisiyla inanilabilirligi de saglayamazsiniz. sorulan butun sorularin cevaplarinin sonsuzda birbirini dogrulayacak sekilde kesismesi gerekir ki dusunce sistemi tutarli olsun. sebep-sonuc iliskisine dayali temel mantigimizin cikmazi, tamamlanamayan bu dairede gizli. (tavuk mu yumurtadan cikar yumurta mi tavuktan? cikmazi gibi) aslinda bu sebep-sonuc iliskisinde oyle bir "pattern" var ki, daireyi tamamliyor. dongusel bir cikarim haline gelip butun sorularimiz kendi cevaplarina referans gosteriyor bir sure sonra. bu zohar'da gecen su sozu cagristiriyor "baslangic sonda gizlidir". dolayisiyla kabbalistik inanc sistemi kendisini dogruluyor, hayir, aslinda butun tek tanrili major inanislar kendi tutarliliklarini baslangic ve sonu birlestirerek boylece sagliyorlar. mukemmel bir tutarlilik. sebep-sonuc iliskisi dahilinde ulasacagimiz sonuz da ayni, olanca bilimselligimizle: sebep sonuc oluyor, sonuc da sebep. cemberimizin son noktasi ayni zamanda baslangic noktamiz da olabilir. cemberin uzerindeki her nokta hatta baslangic noktamiz belki de sonuc noktamiz olabilir. o zaman belki baslangic ve sonuc noktamiz ayni, tek bir nokta. belki baslangic ve son aslinda ayni sey, sebep ve sonuc da. bir'ler, aynilar..dolayisiyla tutarlilar. ve yine dolayisiyla bu ikisinin olusturdugu mantiksal dairemiz de tutarli. cunku daha baslangicta "yapisi" (atomu) tutarli. sonsuza giden bir sarmal olarak dusunemeyiz o zaman sebep sonuc ile iteledigimiz mantiksal arastirmayi. cunku isin icine sonsuz kavramini soktugumuzda, bu sarmalin sonsuzda baslangiciyle birlestigini gosteren bir donguselligin varligini da kabul ediyoruz aslinda. bu dongusellik, sarmalin ya da dairenin "dogasinda", yapi taslarinda var. sayi dogrusu uzerinde fibonacci dizisini ve altin orani dusunun, ya da yine sayi dogrusu uzerinde sonsuza yaklastikca artan duzensizligi, kaosu, donguselligin yitisini. belki bahsttigimiz "doga", "yapi" zaten bu kaotikligin ta kendisi. bu dongusellik, sonun baslangica yonelmesini saglayan, baslangic ile bir olmasini saglayan dinamigin kendisi. ((bkz: entropy)) duz gittigini sandigimiz sayi dogrusu (metaforik olarak) aslinda sonsuzda bir cember halini mi aliyor yoksa. yoksa benim bu yaptigim mi bir tumevarim, ya da belki tumdengelim? bir olani, butunu ispatliyorum derken, yoksa olmadigini mi ispatliyorum? yoksa tumevarim da tumdengelim de, eger bir tumun varligini bastan kabul ettiyseniz, ayni seyler mi? (sonsuzda) tumevarimi metaforik olarak kullanageldigim sayi dogrusunda "arti sonsuz", tumdengelimi ise eksi sonsuz olarak dusunursek, farki sifir mi olur yoksa hiclik mi? bir sonuc elde etmemiz (yani sifir, ya da hiclik) aslinda bir baslangic oldugunu kabul etmemiz anlamina mi geliyor? yoksa cikarmanin sonucu hiclik mi? ama sifir hiclik demekti zaten? (matematikte sifirin kesfi ve tek tanrili inanc sisteminin evrimsel gelisimi) yani, benim bir butune varma ugrasim, aslinda bir tumdengelim de, ben bir butunun varligini onu arayarak bastan kabul ettigim icin mi yine ona ulasiyorum? yani cemberi cizmeye yoktan, hicten degilde bir referans noktasiyla mi basliyorum? bir sebeple ya da belki bir sonucla? (bkz: cogito ergo sum) o zaman hicligin varolmasi icin, hicbirseyin var olmamasi gerektigi dogruysa, hicbirseyin yoktan var olmamasi icin mutlaka birseyin yoktan var olmasi gerekiyor. (mu?) mantik olarak hiclik, "hicbirseyin olma(ma)si" demektir, ise, o zaman en azindan hiclik "vardir". oyleyse, sayi dogrusu uzerindeki ilerleme ozunde sadece bir progress. amacsiz, mantiksiz, duzensiz, kendini dogrulayarak tutarliligini koruyan. hiclikten hiclige, ya da aslinda ayni anlamda olan, varliktan varliga ulasma cabasi. bu cabanin kendisi "progress". gecen her saniye ile icinde olup yasadigimiz. zaman diye bir kavram olur muydu eger hicbirsey olmasaydi?
    (bkz: http://www.insite.com.br/…/images/escher/hands.html)
  • grup sekste herkesin aynı anda gelmesi... 500 yılda bir yaşanır...
  • ülkemiz ilköğretim okullarında okuma yazma eğitiminde kullanılan yöntem.çocuklara harfler değil fiş cümleleri verilir.bu fiş cümlelerinden hareketle okuma yazma öğretilir.yetişkinlere okuma yazma eğitimi verilirken ise tümevarım yöntemi kullanılır.
  • matematiksel bir kavramdan bahsetmiyorsak korkarım insanlığın en büyük hastalığı olabilir.

    şöyle işliyor:

    1) önce fikrini/savunmak istediğini (inancını) belirle
    2) tüm mantığı onun altına inşa et. o hep en üstte kalsın, asla yerinden olmasın. onun için ölümüne savaş...

    aristo... üzgünüm ama bu konuda sen haksızsın abicim :) bu her zaman doğru bir yöntem değil (bazen olabilir).

    zaten aristo hep haklı olacak diye bir kaide yok.
    impetus konusunda da yanlış yorumlar yapmışlığı vardı.

    impetus…
    aristo impetus diye bir şey ortaya atmış. modern momentum kavramının öncülü.
    hareketli nesnelerin impetusu bitene kadar düz hareket edip, sonra doğal harekete geçiş yapacağını düşünürdü. bakın düşünme diyorum. deney değil, felsefede çok ileri olduklarından deneyden ziyade düşünce ile bunları öne sürüyorlar muhtemelen.

    bunun ziyanı nedir?

    mesela...antik yunan fiziğinden etkilenen bir orta çağ fizikçisinin (zira başka seçeneği yok), bir çiziminde top mermisinin gidişini bildiğimiz gibi gösterip, ardından 90 derece olarak bir anda aşağı indirdiğini görüyoruz.

    (bkz: bir deli kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış)

    ağır cisimlerin daha hızlı düşeceğini ön görmüş ki bu da büyük bir hata.

    neyse, fiziğe çok dalmadan olayın mantık boyutuna dönelim...

    *

    tümdengelim yapılamaz değil elbette.

    fakat ön şart olarak doğru kabul ettiğimiz şey matematik veya fizik kanunu filan değilse tamamen inanç üstüne mantık kuruyoruz demektir.

    her gün denk geliyorum (dikkat etmeseniz bile siz de geliyorsunuz)...

    birine isim vermeden bir olay, kurgu anlatıyorum. bir yorum yapıyor...
    ardından bir gün geliyor aynı kurgunun gerçekleşmiş halini sevdiği/sevmediği biri üstünden anlatıyorum bu sefer tam tersini savunuyor.

    ...ve bu olan biten, kişi genelde rasyonel biri olsa bile yine gerçekleşiyor. çünkü herkesin nefret ettiği, ön yargılı davrandığı veya koşulsuz koruduğu/sevdiği figürler vardır. mesele bu kişiler/varlıklar olunca tüm rasyonellik ortadan kalkıyor.

    *

    bunu hayatın her alanında gözlemleyebilirsiniz. gerçekten her yerde... çoğu insan önce yargıya varıyor, ardından üstüne mantık kuruyor. (hepimiz bu yollardan geçmişizdir, şu anda da hiçbirimiz sıfır değilizdir.)

    bu açıdan tasavvufçulara katılırım... zira derler ki: "kimse tarafsız olamaz". bu sayede, inancın da zaten kalbinde olması gerektiği ve bunu nedensiz seçmen gerektiğini belirtirler. yani onun üstüne kur gitsin sonra :)

    haksız diyemem. sıfır noktasını bulmak zor. objektif karar vermek de zor. aslında her verdiğimiz kararda veya her yazdığımız yazıda farkında olmadan bir yargıya varıyoruz; tarafsızlığı yüceltsek bile... bundan kaçış yok.

    yine de biz... en azından bu kadar aleni şekilde baştan tümdengelimle başlamayalım bari.

    neyse... aslında ben de bilmiyorum. tek bildiğim hiçbir bok bilmediğimiz :)
    not: muhtemelen bunu da bilmiyorum.
  • - tum insanlar olumludur.
    - sokrat bir insandir.

    o halde,

    - sokrat olumludur.

    gorundugu gibi boyle bir argumanin sonucu, tumevarimin aksine yeni bir$ey soylemez. onculleri birle$tirerek bir sonuca ula$ir. ancak yukaridaki argumanin dogrulugunu tarti$amazsiniz, boyle bir avantaji vardir tumdengelimin.
  • arthur conan doyle'un polisiye roman kahramanı sherlock holmes'un meseleyi çözerken kullandığını söylediği yöntem. holmes'un yöntemine ilişkin bilgiler özellikle kızıl soruşturma (birinci kısım, bölüm ii) ve dörtlerin imzası (1. bölüm) romanlarında verilmiştir.

    aslında, holmes, felsefi olarak, tümdengelim'i kullandığını söylemekten ziyade, "ben sonuç'tan (suçtan (suç delilinden)) başlangıça (suçluya) giderim" demekte. demek ki neymiş. suçtan suçluya gidilirmiş.

    aslında holmes'tan öğrenecek daha çok şeyimiz var. ama öncelikle bunu öğrenmiş olmamız gerek.
  • öncelikle (bkz: #24085422)

    aristoteles böylece tümevarımsal akıl yürütmeyi bilim için gerekli görmesine karşın, bu akıl yürütmeyle ulaşılan sonucun apodeiktik (kesin-doğru-zorunlu) olmaması nedeniyle, bugün düşünülenin aksine, elde edilen tümel çıkarımı bilimsel çalışmanın sonucu olarak değil başlangıcı olarak görmüştür. modern bilim anlayışıyla bağdaşmamakla birlikte, aristoteles'in tümdengelim hakkındaki çalışmalarının sonuçları çok etkili olmuş ve klasik mantık ortaya çıkmıştır.

    aristoteles, tümdengelimin önemine dikkat çekmek için ''bilmek ispat yoluyla bilmektir. ispat ise gerekli öncüllerden hareketle yapılmış bir kıyastır.'' demiştir. bu cümlelerin anlamı, ispata ve kıyasa dayanılarak ulaşılan sonucun olduğundan başka türlü olamayacağıdır. ona göre tümdengelimin mükemmel şekli kıyastır. kıyasta ispat olduğu için, bu yolla elde edilen bilgi kesindir. öyleyse bilimsel bilgi apodeiktik niteliğini ancak tümdengelimle ve onun mükemmel şekli olan kıyasla elde edildiği zaman kazanabilir. bu yüzden aristoteles tümdengelim anlatım çeşitleri üzerinde önemle durmuştur.

    aristoteles'e göre a, e, ı, o simgeleriyle gösterilen, bütün (a), hiçbir (e) ve bazı (ı, olumlu), bazı (o, olumsuz) olmak üzere dört çeşit tümdengelimsel anlatım vardır. bu dört tip anlatımın en önemlisi a'dır ve uygun bir bilimsel açıklama bununla yapılabilir. bu çıkarımın özelliği bütün önermelerin tümel olmasıdır. şöyle örneklenebilir:

    bütün x'ler y'dir. > a
    bütün z'ler x'tir. > a
    öyleyse bütün z'ler y'dir > a

    aristoteles tümdengelimi bilimsel bilgi kaynağı olarak kabul etmiştir. tümdengelim de tümevarım gibi bir akıl yürütme şeklidir. ancak burada aristoteles'i asıl bağlayan yön sonucun zorunlu olmasıdır. bu akıl yürütmede akıl bir veya birkaç önermeden hareket ederek zorunlu sonuca varmaktadır.

    kaynak: tübitak
  • tumevarim'in tersi..
  • (bkz: matematik) (bkz: rasyonalizm)
  • bir veya birden fazla öncülden yola çıkarak mantıklı sonuca ulaşma: usavurma, akıl yürütme ya da muhakeme işlemi. tümdengelimli akıl yürütme, muhakeme ya da usavurma işlemi olarak da bilinir. genelden başlayarak indirgeme yapılır. ilk olarak m.ö. 4. yüzyılda aristoteles tarafından geliştirilmiş, ardından rene descartes tarafından bilimsel devrime uygun olarak düzenlenmiştir.

    bir tümdengelim örneği:

    tüm kadınlar doğum yapabilir. -doğal olarak bu özelliğe sahiptir- (öncül l)
    ceren bir kadındır. (öncül ll)
    o halde ceren doğum yapabilir. (sonuç)

    l: ilk öncülde kadına doğum yapabilme niteliği verilmiştir.
    ll: ikinci öncülde ceren bir kadın olarak sınıflandırılmıştır ve dolayısıyla ilk öncüldeki niteliğe sahip olmuştur.
    lll: sonuç ise birinci ve ikinci öncülden yola çıkılarak ulaşılmış mantıklı (öncüllere ve usa uygun) bir yargıdır. kısacası: ilk öncülde kadının doğum yapabilme becerisi nitelendirilmiş; ikinci öncülde ceren bir kadın olarak sınıflandırılmış ve dolayısıyla sonuçta ceren bir kadınsa, doğum yapabilmelidir.
hesabın var mı? giriş yap