• "bilge mimar"dır.
    en başından beri mimarlığını felsefi temeller üzerinde yükseltme gayretinde olmuştur.en az mimar olanlar kadar mimar olmayanlar tarafından da takip edilir.müthiş bir entellektüel birikimi ve dinamizmi vardır.abdulkerim kuşeyri den de konfüçyus tan da brecht ten de kitap tavsiye ederken rastlayabilirsiniz.islami referanslarla vücuda getirdiği mimarlığına ,düşünce dünyasının uyuştuğu,islami kesim fazla ilgi göstermezken,mimarlığının yakın takipçileri de islami söylemlerine fazla ilgi göstermezler.
    bunun güzelde bir tarafı vardır ki muhafazakarların çoğu zaman putlaştırıcı ilgisinin mimarlığına yönelmemesi,cansever mimarlığının enine boyuna olanca eleştirelliğiyle incelenmesinin yolunu açmış ve serin bir şekilde izlenmesini kolaylaştırmıştır. lakin eleştirmenlerin islami düşünceye uzak olması da turgut canseveri anlamaya uzak olması demektir. kendisi de 2006 yılında yaptığı bir konuşmada sonunda beni anlayan biri çıktı diyerek yusuf kaplan ı işaret etmiştir.
    "cahil kafalarda bütün esrarını kaybeden islam entellektüel bir kafada ne kadar da güzeldir"
    allah uzun ömür versin

    edit: makamı cennet olsun inşallah.
  • turgut canseverin osmanlı bankasında gerçekleşen 17.04.2007 tarihli konferansından bir alıntı, gelemeyenler için;

    tabi ben ankaraya muhalefet ettiğim için, ankara bana hiç iş vermiyor... genellikle piyasada gel de bana ev yap diyen insanlar yok. varlıklılar kendileri ev projelerini çiziyorlar, sonra, inşaatla alakalı olanlar, müteahhitin emrindeki mimarlara çizdiriyorlar, dışarda durana gel birşey yap diyen pek yok.
    tesadüf eseri bir amerikalı kalktı geldi. benim bir yerde yazdığım yazılar dikkatini çekmiş, onlar amerikan bilimsel araştırmalar merkezi için birşey çizer misin dediler. evvela bir avam proje eskizi, derken ahmet ertegün kalktı geldi, bana ev yapar mısın diye.
    böyle ucu ucuna yaşanan, ama keyifli şeylerle. doğrusu çok da keyifli hakikaten, onu da söylemek isterim.
    herzaman tam yarı tok...
    çok güzel yaşadık.
    hakikaten, az iş yapmanın da avantajı oldu...
    okumak imkanı buldum. yani hem batı dünyasını, avrupayı, hem de amerikayla büyük ölçüde aynı fikirde olmayan anglo sakson bakış açısını, amerikan bakış açısını görmek imkanım oldu. hem de islam bakış açısını görmek imkanım oldu.
    ....
  • üzerinde yürüdüğümüz beyazıt meydanı'nı taşıt trafiğine kapatıp mevcut haline getiren büyük mimar.
  • an itibari ile hakka yürüyen büyük mimar, istanbul beyfendisi, güzel insan, salih mü'min. cenab-ı hak mekanını cennet eylesin. bu dünyayı cennete benzetmeye çalışarak tasarladığı mekanlardan daha güzel ve ferah mekanlar nasip eylesin. *
  • 1959-60'ta hazırladığı beyazıt meydanı projesi bugün aslına sadık olarak hayata geçirilse yine zamanının en az yarım yüzyıl ilerisinde olacaktır. 1957-58 imarında yapboz tahtasından beter biçimde, plansız projesiz, keyfi kararlarla birkaç kez kazıp doldurduktan sonra dev bir otoyol kavşağına dönüştürülen meydanı yapanlar bile beğenmeyince açılan bir yarışmaya hazırlamıştır projesini. cansever meydanı pek çok tarihi referansla, ama 20. -hatta 21.- yüzyıl için sil baştan tasarlamıştır. ancak bu tasarım dönemin karar mekanizmalarında söz sahibi olan pek çok kişinin nedense hoşuna gitmemiş ve çeşitli dalavereler sonucunda cansever uygulama görevinden istifa etmek zorunda bırakılmıştır.
    yüzyıllarca toprak zemini olan meydana, buna bir saygı nişanesi de olarak tuğla yer döşemesi önermiş -muhteşem bir de zemin eğimi plannı hazırlamıştır. ancak "istanbul'a kızıl meydan yapılacak" diye bu döşemeden vazgeçilmiş, eğimler imha edilmiş, meydan sevimsiz bir granit döşemeye mahkûm bırakılmıştır. meydanın insani boyutunu yok eden uçsuz bucaksız açıklıkları kapatacak ve caminin büyüklüğünü çarpıcı hale getirecek küçük, alçak, yalın binalar tahayyül etmiştir ertrafında -tıpkı yüzyıllardır olduğu gibi. "binalar camiyi kapatır, ağaç dikelim yeşillik olsun" demişlerdir, boyu 30 metreye ulaşan ağaçlardan camiyi görmek yılın yarısında imkânsız hale gelmiştir. beyazıt kervansarayı bahçesine 19. yüzyılda inşa edilmiş jandarma dairesi/dişçi okulu'nun 15. yüzyıl anıtlarını gölgede bırakmamak için yıkılmasını önermiştir; buraya çok daha uygun ölçekli ve külliyeye saygılı bir yapı yapılabilecekken ortamla uyumlu olduğu hiç de söylenmeyecek olan yapı (devlet kütüphanesi ek binası olarak) hortlatılmıştır. proje meydanın yakın çevresine ve beyazıt-şehzadebaşı arasına yönelik de müthiş bir kentsel rehabilitasyon da içerirken, buna sıra bile gelmemiştir. neyse ki cansever'in hayal ettiği önemli bir nokta geri dönülemez biçimde uygulanmıştır: türkiye'deki ilk yaya öncelikli ve araç trafiğinden arındırılmış meydanı hala bu niteliğini koruyor. orada gezinirken ya da bitpazarından alışveriş ederken bu hikâyeyi hatırlamak herhalde ruhunu şad eder...
  • türkiye denen ülkede mimar sinan'dan sonra yetişmiş en büyük mimarlardan biri. idi. n'oldu ama? değeri tabi ki bilinemedi. 2008'de cumhurbaşkanlığı bir kültür büyük ödülü verdi sonra da zaten hakk'a yürüdü kendisi. halbuki bugün ak partisinin imar planlarına bakılınca bu derece hasaret olmasına mâni olabilecek tek kişi turgut cansever olduğu anlaşılıyor.

    ak partisi turgut cansever'den yararlanmayı bilmedi. gitti maraş'lı fen işleri daire başkanı bilmem neye cami siparişi verdi. çobanlarla iş yaptı! turgut cansever gibi osmanlı görgü ve birikimine sahip, felsefe ve tasavvufta uç noktalarda gezinen bilge mimar ak partisine ağır geldi demek ki. demek ki turgut cansever mütaaaayitlik edemediği için ademe mahkum edildi. ne fırsatlar kaybedildi be. koskoca turgut cansever'i kaybetti bu ülke.
  • ağa han ödülünü 3 defa kazanan tek mimar.
  • aşağıdaki metinleri bir makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "bu konuyu tarihi gelişmeyi anlatmak, anlamak şeklinde ele almak çoğu zaman yeterli olmayabilir." (doğu ve batı ilişkisinden söz ediyor)

    "osmanlıların ve sanatları üzerinde endülüs'ün diğer kültürler karşısındaki tavrıyla 15-16.asırda ispanyolların endülüs karşısındaki tavırlarını karşılaştırmak da yararlı olacaktır. ispanyolların kurtuba ulu camii'ne ilave ettikleri kilise kurtuba ulu camii'nin yüksek değerine bir tecavüz, kaba saba bir müdahale iken, osmanlı'nın ayasofya'yı camiye dönüştürürken ilave ettikleri ayasofya'yı yücelten unsurlar karşılaştırıldığında tam doğunun ve batının insanlığa, tarihe ve karşı kültürlere bakış açılarının derin farkı ortaya çıkar. bu derin fark 19.asrın batı sömürgeciliğinin vahşi tahripkârca tavrının kökenini açıklamaya yeterli bir etkendir."

    "ayasofya inşa edilişinden 25 sene sonra kubbesi çöktü ve kubbe biraz daha yükseltilerek yeniden inşa edildi. fakat 827'de kubbenin bir parçası tekrar çöktü. kubbenin çöken o parçasını bizansın tamir etme yeteneği tükenmiş olduğu için kubbe davet edilen bir ermeni mimar tarafından tamir edildi. daha sonraları 15.asır başında ayasofya'yı tamir etmek için osmanlı mimarları davet edildi. osmanlı mimarları yapıyı bugüne ulaştıran destekleri vücuda getirdiler. fetihten hemen sonra tuğla minare, yavuz selim döneminde ikinci kuzey doğudaki ince minare ve o taraftaki destekler inşa edildi. son olarak sinan'ın inşa ettiği iki minare ve diğer destekler ayasofya'nın temellerini kıpırdamaz hale getirdi. ayasofya'nın değer verilerek yüceltilmiş bu hali tıpkı islam dininin kendinden evvelki bütün alimleri, peygamberleri ve tarihi değerleri kabul eden onu yücelten tavrına benzer. bütün o tarihin her adımı üzerine bir başka adımın ilave edilmesi suretiyle bir yeni kültürün nasıl oluşturulabileceği bilinci ile ve ayasofya'yı da yeni bir gözle ona yeni bir gelecek tasarlayabilen ona saygı ile bakan ona yeni ve yüce bir nitelik kazandırabilen osmanlılar aynı şekilde fatih camii'nde yok olmuş bulunan havariler kilisesinin temelleri kullanılarak inşa ederek insanlığın birbirine eklenerek başarılı yaklaşımlar ile yücelebileceğinin müstesna örneklerini verdiler."

    "...hareket ifadeleri yapıların içerisine yerleştiği ortamlar ile ilişkileri içerisinde gerçekleştirilmiştir. yapının üzerinde yer aldığı çevre her zaman büyük bir öneme sahip olmuştur. her yapı içerisine yerleştiği ortamın gereklerine göre tasarlanmıştır" (üsküdar mihrimah sultan camii anlatılırken söyleniyor)

    "...maddi varlık alanına ait gücün herşeyi çözeceğini zannetmek şeklindeki ... temel yanılgı "herşeyi yerli yerine koymak" şeklindeki islami varlık tasavvurunun yerini aldı."

    "...istanbul'da her yıl yazılan kitap sayısı batı avrupa başkentlerinin toplamında yazılanlardan daha fazla. o tarihlerde osmanlı kitap üretimi yalnızca bir kitap üretmek değildir. her kitap çok yüce bir sanat eseri olarak üretiliyor. matbaanın gelmesi ile toplumun en etkili üst kesimi olan bu sanatkârlar iki meseleyle karşılaşıyorlar: birincisi seçkinler topluluğunun matbaa geldiği takdirde işsiz kalacağı, ikinci mesele ise matbaada basılacak kitabın bu seçkin sanatkârların ürettiği kadar güzel olmayacağı. bu iki sebep toplumun bu seçkin ve etkili kesimini matbaanın gelmesine karşı çıkmasının toplumca benimsenmesinin bir sebebi de bu kesimin güzel kitap üretiminin toplumun kültürel varlığını sağlayan son derece önemli bir şey addedilmesi. toplumun kültürel seviyesini dinç tutan bu güzel kitap üretimine toplumun çok özel ve çok büyük bir değer atfetmesi ve varlığının bekasını güzel kitap üretmeye bağlı addetmesi matbaa karşısında aldığı tavrı belirlerken diğer tarafta da adeta güzel kitap üretmeyi bir ilahi güç olarak addetmek bir tür putlaştırmayı oluşturuyordu."

    not: "doğu ve batı kültürel ilişkiler tarihine bir bakış" başlıklı, şubat/98'de yayımlanmış bir makaleden, yazımı geniş ölçüde korunarak alınmıştır.
  • birbirinin üzerine onlarca kat şeklinde inşaa edilen binaların sağlıksızlığını anlata anlata ömrünü tüketmiş ama yine de dinletememiş değerli mimar. yerleşmelerin ufki olması gerektiğini, insan fıtratına uygun olan davranışın bu olduğunu söylese de maalesef uygulanmamaktadır. büyük şehirlerdeki trafik sıkışıklığı, insanlardaki halsizlik ve bunalım gibi bir çok rahatsızlığın kaynağının da bu tarz hatalı oturum şekli olduğunu söylemektedir. kubbeyi yere koymamak adlı başucu eserinin yazarıdır. şehirlerimizin sorunları ve kökenleri üzerina kapsamlı ve herkesin anlayabileceği dilden çalışmalar yapmıştır.
  • mimardır.

    osmanlı imparatorluğu mirasının bir kısmının yağmalanıp bir kısmının ise reddedilmesi ile ilgili konuşurken yaptığı "mirasyedi bile olamadık" tespiti kayda değerdir.
hesabın var mı? giriş yap