• çocuğum olursa ne yapıp edip bulaştırmayacağım şey. türkiyedeki tüm çarpıklıkların temelidir. öğrenciyi hayattan tiksindirdiği gibi aileleri de manyak hırs küplerine çevirir.
    bazen öldüresim geliyor böyle velileri gördükçe.
  • sistemsizlik üzerine kurulu bir sistem.. ironik tabii
  • son yıllarda çağdaşlaşma belirtileri gösteren sistemdir. çoklu zeka, nlp gibi şeyler telaffuz ediliyor, ezbercilikten uzak falan deniliyor, hayırlısı olsun...

    benim kıyma makinasından geçtiğim dönemde ortaokul ve lise ingilizce derslerinin tek diyalogu öğretmen derse girerken yapılır, bir daha hiç diyalog çalışılmazdı:
    - good morning class
    - good morning teacher
    - how are you today?
    - fine thanks, and you?
    - sit down.
    6 yıl haftada dört saat ingilizce görüp, tek kelime konuşamayan ama present perfect tense ile simple past tense arasındaki farkı iyi bilen lise mezunlarıydık.

    yakın tarihle ilgili bir sürü gerçeği, örneğin 30 ağustos'u öğrenmek ise 30 yaşından sonra şu çılgın türkler'i okuduktan sonra kısmet oldu. aleyhinde bu kadar atılıp tutulmasaydı nutuk okumak için de bir nedenim olmayacaktı. ne de olsa gelmiş geçmiş en büyük devrimcinin küçükken karga kovaladığını ve adının nasıl mustafa kemal olduğunu biliyorduk, bu kadarı yeterdi.

    gözleri görmeyen bir sosyal bilgiler öğretmeni en dehşet verici anımın baş kahramanıydı. sınıfa bir elinde bastonu, bir elinde cetveli ile girer, ders boyunca hiç durmadan ve hızlı adımlarla sıraların arasında dolaşır, çıt duyduğunda ani bir hareketle sesin geldiği yere döner ve gerilimini aktarırdı, çıt sesi devam ederse ağzından tükürükler saçarak kötü bir şeyler söyler, cetvelini sıraya vurur, sıçratırdı. sesli nefes almamaya çalışarak 40 dk boyunca gündüz rüyaları görürdük. çalışkan öğrencilerden birisi tahtaya kaldırılıp o günün konusu ezbere anlattırılırdı, böylece onların sözlü notu yükselirdi. bir kez olsun ders anlattığını, bir öğrencinin soru sorma cesareti gösterdiğini hatırlamıyorum.

    ilkokul desen ayrı bir alem. bütün yapılan, o yaştaki çocukları suyu tersine akıtmak gibi bir çaba içinde sıraya düzgün oturtup, hiç kımıldamadan ders dinlemelerini sağlamaya çalışmaktı. bugün ise eğer daha iyi odaklanıyorsa çocuk ayakta durabilir, hareket edebilir, kalem çevirebilir gibi şeyler duyuyorum. malesef o kadar yavaş oluyorki iyileşme, insan sevinemiyor, helal olsun diyemiyor. yeni mi aklınıza geldi bütün bunlar, işinizin adı neydi demek geliyor...
  • eğitimden çok, kendisini eleştirenden, yoluna taş koyandan kurtulmakta etkili yöntemler geliştiren sistem. kimi iktidarın partizan yetiştirme sistemi.
  • herşey ilkokulda başlar aslında. 5 yıl boyunca korkudan altınıza sıçırtan bir hoca ile zaman geçirirsiniz, ortaokula bu hoca yüzünden hafif mal olarak giriş yaparsınız.hocalar değişir her derste. iyi niyetli hocaları görünce sudan çıkmış balığa dönersiniz.bunun yanında 3 yıl boyunca boktan matematik fen dersleri alır başını gider. ortaokul sonda 13-14 yaşında lgs ve oks gibi eblek şeylerle uğraşılır veya akıllılık edip hiç kasılmaz.vee sonunda liseye geçilir, hafif ergenlik bunalımları, aşk acıları , biraz başkaldırış isteği doldurur kişinin bünyesini. bunu herzaman bilen ve bilecek olan hocalar hiçbirzaman öğrenciye kendisini ifade etme şansı tanımazlar. 15 yaşında daha ilerde ne olmak istediğine dair en ufak bir fikriniz bile olmadan size alan seçtirirler. büyük bir gazla alan seçilir.. bu sırada matematiğin tiksinçliği, fen derslerinin full ezbere dayalı olması, tarih derslerinin ırkçı militanlar yetiştirme dersi olması gibi etmenler ile öğrenci yoğurulur durur.. bu sırada en ufak bir başkaldırış ceza ile sonlanır. kişi yeni yeni kafasında şekillendirmeye başlamış fikirlerini paylaşamaz ve tartışamaz, muhakeme yeteneği sınırlıdır. çünkü böyle bir sistemde yapması gereken sadece kafa sallamaktır.sonrasında gelen öss konusunu hiç karıştırmamak lazım, o ayrı birşey.

    genel olarak sistemimize bakarsak; evet, anaokulu, sistemimizin en sağlıklı ve altyapısı sağlam dönemidir.
  • iflas etmiş sistem.

    20 küsür yaşına gelmiş türk öğrencilerine herhangi bir resim çizin dendiğinde hemen hepsinin aklına 3lü dağ sırası, dağdan resim kağıdının altına doğru genişleyen bir ırmak, ırmak üstünde bir köprü, devasa bir güneş ve önünde uçmakta olan m harfi şeklinde kuşlar, ruh haline göre değişen mavi sarı kırmızı yada yeşil bir gökyüzü, ön planda ev, yanında bir ağaç, belki kibrit kutusu şeklinde bir araba ve el ele tutuşmuş aile üçlüsünü resmetmek geliyorsa evet kesinlikle iflas etmiş olan sistemdir.
  • oecd eğitim raporlarının sonuçları, ondan önce herşey ortadayken hala sistem olarak adlandırmak acıklıdır, gülünçtür. sistem kendi kendini değerlendirebilir, hedefe ulaşma konusunda sıkıntıları tespit edip problemleri biran önce çözer. türkiye deki eğitim sisteminin hedefleri?, problemleri çözmek konusundaki beceriksizliği kabul edilir gibi değil ama yıllardır kabul edilir. bunca genç insan neden nasıl feda edilir, sonuçları nasıl olur sistemi tıkır tıkır yürürken, türkiye deki eğitim sistemine hala sistem diyebilmek için nasıl bir algı sistemine sahip olmak gerek, şahsen ben algılyamıyorum.

    sözel, fen, matematik..?
    - ?
    otur! sondan 0!
  • sürekli birileri tarafından eleştirilen sistem. her klasmanda son üçte olma ısrarından bir türlü vazgeçmeyen türk genci ve engin ilmi kendisinin yanlışlığı ya da eksikliğinin ispatıdır.
hesabın var mı? giriş yap