• son zamanlarda üniversiteye adam sokma başarısı artmış okul. ya da bizim dönem tembeldi bilemedim.
  • ilk öğrencilerinden olduğum okuldur

    1988'de bursa anadolu'yu kılpayı kaçırmışız, sonrasında bir imza kampanyası bir hengame, derken ulubatlı açılıyor, o zamanlar varoş statüsünde olan yıldırım semtindeki ihsan dikmen ortaokulu binasında karmakarışık bir ortamda başlıyor ortaokul yılları, küçük sayılabilecek bir binada aynı anda 3 okulun ders işlediğini hatırlarım

    tabi biz de çok kalabalık değiliz, 36'şar kişiden 3 şube başlamışız hazırlığa, tarih öğretmeni bir müdürümüz, resim öğretmeni bir müdür yardımcımız, dört ingilizce, bir de türkçe öğretmenimiz, yanılmıyorsam beden ve müzik öğretmenleri de diğer okullardan geçici olarak geliyordu

    ulubatlı iyi okuldu, meral güneri sayesinde ingilizce gramer daha o yaşta kafamıza öyle bir yerleşmişti ki hala faydasını görürüz, yalçın koçmar vardı mesela, acaip rahat bir adamdı, meral güneri'nin gramerdeki sıkılığına karşı günlük hayattaki dili teşvik ederdi, onun sayesinde konuşurken "ya hata yaparsak" korkusunu, çekingenliğimizi atmıştık, ulubatlı'da yalçın koçmar'dan ingilizce görmüş nesiller ilerleyen yıllarda da kemküm mühendis ingilizcesi sorununu pek yaşamadılar

    ingilizce öğretiminin bu kadar iyi olmasına rağmen bunu baltalayan da bir sürü faktör vardı, resimden zerre anlamayan bir resim öğretmeni olup kendini okulun efendisi sayan bir hamdi bş vardı mesela, bir trabzonlu olarak sürekli rizelilerin ne kadar aşağılık insanlar olduğunu anlatırdı sürekli siyaset yapar, şimdilerde akp'li politikacıların konuşmalarına benzeyen uzun nutuklar çeker, öğrencinin tipine, kılık kıyafetine göre not verirdi, ben 6-7'yi geçtiğimi pek bilmem, yine de kafasına göre 3-4 verip perişan ettiği kişilerden olmadığım için kendimi şanslı hissederim

    bir de eğitim hayatım boyunca rastladığım en kötü öğretmenlerden olan türkçeci abdulkadir dayıoğlu'nu anmadan olmaz, derslerinde klasik milliyetçi görünümlü islamcı propogandanın gırla olması bir yana doğrudan öğrenciye bulaşıp sinirlendirmeyi de çok severdi, çok bariz şekilde ingilizce düşmanıydı ve hazırlıkta hafta sonu için verilen devasa ingilizce ödevlerimize inat aynı ağırlıkta türkçe ödevleri verirdi, ödev kontrolcülerini sınıf içinden seçip insanları birbirine düşürürdü, başlıca hedefi de ingilizce notları iyi olan öğrencilerdi

    tabi milliyetçilik deyince tarih derslerimize giren idris kansu ve tuna güvenç'i anmadan olmaz, ikisi de turancıydı, tarih dersini ezbere bulaşmadan öğrenciye sevdirerek işlerlerdi, tuna bey tatillerde gittiği azerbaycan'ı, elçibey'i anlatan, 90'lı yılların ilk yarısının havasını yaşamamızı sağlayan bir adamdı

    tabi bütün okul bu kişilerden ibaret değildi, eğitim hayatımda en fazla hayır duasıyla andığım kişi olan matematikçi ilhami karataş'ı da anmadan olmaz, orta 1'i başka bir hocanın(refiye) saçma sapan anlatımıyla ve bol keseden dağıttığı 10'larla farkında olmadan heba edip, orta 2'de ilhami karataş'ın ilk sınavından hayatımın ilk zayıfını(4) alınca dünya başıma yıkılmıştı, tabi matematiğin aslında ne olduğunu o zaman anladık ve kendimize çekidüzen verdik, orta 2 ve orta 3'te verdiği cebir, analitik geometri ve trigonometri temelinin faydasını hala görüyorum, allah razı olsun kendisinden,fen lisesi, öss, öys, les vs. hepsinde emeği vardır

    biraz iyi biraz kötü derken yellow paypay namlı mehmet gümüş'ü de anmadan olmaz, ulan bu adamı kim fen bilgisi öğretmeni yaptı diye hep merak ederdim, derste doğru düzgün hiç bir şey anlatmadan zaman geçirirdi, tabi kendisine de teşekkür borçluyuz, onun gibi kötü hocaları görünce ulubatlı'dan ümidi kesip fen lisesi'ne yönlenmiştik

    bunun dışında coğrafyacı yaşar bilir ve din öğretmeni zeki bozüyük de aklımdadır, iyi insanlardı, çok da uğraşmışlardı ama tutmazdı be hocam, etmen rakı tatarın hakkı geleneğinden gelen bir tatara dincilik işi tersti

    okul kendi binasına geçene kadar bayağı bir yer gezdi, yanlış hatırlamıyorsam orta 2'de bina değişikliği olmuştu, 2-3 sene sonrasında da asıl yerine taşınmış herhalde, o binayı göremedim

    zararsız, ziyansız, aklı fikri derslerinde ve bilgisayar oyunlarında bir kuzuyduk o zamanlar, yok şurada gizli gizli sigara tüttürürdük, şurada içerdik gibi hikayelerim olmadı, ulan milletin platonik aşkları olurdu bende o bile yoktu, commodore 64 ya da amiga muhabbeti yapardık, evlerde silkworm ve golden axe, atari salonunda street fighter ve haggar(final fight) oynanırdı soundtrackerda yaptığı müzikleri kasede kaydedip sınıfa getiren bir arkadaşımız vardı, sonra baktık elektronik müzik aleminde meşhur bir adam olmuş (bkz: mert yücel), diğer arkadaşlara baktığımda akademik hayatta, bürokraside, iş dünyasında, modern dansta ve daha bir sürü alanda başarılı olanlar var, ilginç okulmuş ulubatlı, ayrıca satranç maçları meşhurdu ve etraftan müdahil olanlar yüzünden oyunların çoğu yarıda kalırdı, boş derslerde ya da tenefüslerde sınıf halinde sıralara vurup ritm tutulurdu

    nike ve reebok'ın puma ve adidas'a çok ciddi rakip olduğu yıllardı, aşkın nur yengi türk popundaki büyük çıkışın ilk adımını atmıştı, milletçe sinan özen diye bir faciaya maruz kalıyorduk, hala yaşıyor galiba, will smith'i fresh prince diye bilirdik, michael jordan en ünlü basketbolcuydu ama 90'da finali detroit'le portland oynamıştı, inter'in brehme, matthaus, klinsmann'ına karşı milan'ın van basten, gullit, rijkaard'ı vardı ve milan hep döverdi, ingiliz ligi henüz premier lig değildi ve pis bıyıklı tilki golcü ian rush vardı, graeme souness henüz efsane liverpool kadrosunun içine etmemişti, liverpool'la arsenal dönüşümlü olarak şampiyon olurdu, türkiye'de hep beşiktaş olurdu, ryan giggs ve del piero genç yeteneklerdi, championship manager henüz çıkmamıştı ve onun yerine premier manager, football tactician gibi oyunlar oynanırdı, tabi koei'nin çin ve japon tarihinde geçen strateji oyunları da efsaneydi, amiga'da amos denen ortamda oyun yazardık ama sadece kendimiz oynardık, michael jackson, madonna ve whitney houston çok dinlenirdi, metalin altın çağlarının başlangıcıydı, rap denince akla m. c. hammer gelirdi ama beyaz rapçi vanilla ice da fena değildi, asitçi metalci kavgası diye bir şey vardı ve çoğu kişi ne olduğunu bilmeden asitçi-metalci diye taraf seçerdi, bugünkü smileylerin atası diyebileceğimiz çıkartmalar dolaşırdı ortalıkta, ulan şaka maka 25 yıl olmuş spor gazetesi...
  • 4 sene geçirdiğim okulum.nurettin eşiyok teror estirmekteydi en son bıraktığımda küçük bir rte gibi at koşturmaktaydı ama ona rağmen hala hatırladığımda yüzümü gülümseten kendini beğenmiş imdat hocasıyla,eşiyoka girişmesine ramak kalmış tahir hocasıyla ve en önemlisi klişelerle dolu eğlenceli lise anılarıyla hatırladığım okulum.
  • 2000li yıllarda bursa'nın en güzide ortaöğrenim kurumuydu.

    başka herhangi bir okulda kolay kolay denk gelemeyeceğiniz özelikleri vardı:
    şiddetli lodos dönemlerinde kaplıkaya ve yeşilyayla civarının aşırı rüzgar alması nedeniyle çatısı sürekli uçar ve öğrencilerine tatil sevinci yaşatırdı.
    dönemin, sonradan müdürü olacak olan, nurettin eşiyok'ın çabalarıyla, sırf basketbolcu bir öğrenci ilkokulda öss'ye girdiği ve bacaklarının üstünde sınavı yaptığı için, spor salonu sınav salonuna dönüştürülür ve öğrenciler ayakları uyuşa uyuşa sınav çözerdi.

    günün sonunda mezunu olan herkesin güzel anılarla ayrıldığı bir okul olmuştur.
  • müdürünün nurettin eşiyok olmasından bu yana öğrencilerinin zor günler geçirdiği lise.
  • her on yilda bir kantini ogrenciler tarafindan soyulan okul
  • degeri mezun olduktan sonra, hele hele son sinifta baska bi okula transfer olunmussa cok iyi anlasilan, gecer notla mezun ettigi ogrenciye bile kustura kustura da olsa su gibi ingilizce ogreten ve hatta turkiyenin en iyi ingilizce egitim veren liselerinden biri oldugunu dusundugum, spor salonu yillarca insaat modunda kalmis, ancak bakan torpiliyle meclisten gecirilen ozel bi onay yoluyla alinan yuklu odenekle tamamlanabilmis, okudugum yillarda hayatimin freak donemini yasadigim, tiyatro grubu, bilmemne takimi gibi klupleri ve mezuniyet, bilmemne gunu gibi olaylari icin t-shirt tasarimlari yaptigim, karikaturler cizdigim okul.
    ayrica her ne kadar baterinin zillerini tutmasi icin ters cevrilmis kayak takimi aparati ve tavandan sarkitilmis ip kullanilmis olsa da, bir devlet lisesi icin luks sayilabilecek bir ozellik olarak kucuk bi studyosu vardi bizim zamanimizda. ki hatta o zillerden biri "aaa okulda studyo var olm ne guzel ya!" diye zile abanan yabanci bi arkadasin kafasina carpmisti havada ucup geri donerek.
    (bkz: kendi okulum diye demiyorum)
  • 98 yilinda benden kurtulan, aci tatli 6 yilimi gecirdigim, zil sesleri yerine bursa folklor havalari calan,hadi deseler bir 6 sene daha okumaya tereddut etmeyecegim anadolu lisesi.
  • www.uhal.net adresindeki duyuruya gore pilav gunu duzenlemeyi planlayan okul..
    tam metin asagidaki gibidir..

    mezuniyet töreni ve mezunlar günü

    1- okulumuzun 2004-2005 egitim ögretim yili mezuniyet töreni,8 haziran 2005 çarsamba günü yapilacaktir.

    2- bu egitim-ögretim yili hariç toplam 1677 ögrenci mezun ettik. simdi mezunlar günü düzenliyoruz. adini da "mezunlar pilav günü" olarak belirledik. ulubatli hasan anadolu lisesinin tüm ögrencileri 26 haziran 2005 pazar günü saat: 13:00'te okulumuza bekliyoruz. etkinlikler için önerilerinizi bekliyoruz.

    müdüriyet
  • web sitesinde "uhal.net: turkiye'nin hacklenmeyen resmi okul sitesi" yazip kimi hacker kardesimizin istahini kabartan okul. ayrica "mezunlar kosesi" kisminin kaldirilmasi cok kotu olmus, eski arkadaslarimizi bulmamizi saglayan bu koseyi tekrar yayinlamalari guzel olacaktir..

    (bkz: genc hackerlar rahatsiz)
hesabın var mı? giriş yap