• kaan kural:

    takımı pazarcı gibi kurmuşlar. önler iyi ama arkalar çürük.
  • 7. maç* öncesinde, sitesindeki; "houston, you have a problem!" bannerıyla yarmış, enbiey takımı..

    (bkz: houston we have a problem)
  • an itibariyle:

    20 galibiyet 20 mağlubiyet = %50
    iç sahada 8 galibiyet 8 mağlubiyet = %50
    deplasmanda 12 galibiyet 12 mağlubiyet = %50
    doğuya karşı 8 galibiyet 8 mağlubiyet = %50
    batıya karşı 12 galibiyet 12 mağlubiyet = %50

    aga bu nedir?
  • dün gece ömer aşık'ın takımı houston rockets'ı ağırladıkları maçta kulüp tarihindeki en ağır energy solutions arena yenilgisini tatmış takım.

    fark maçın sonlarında 50 sayıyı bulduğunda, bütün maç yuhalamaktan sıkılmış olsalar gerek ki; utah jazz taraftarlarından tanıdık bir tepkiye şahit olduk:

    http://youtu.be/ekm1eacelai

    maçta ömer aşık 4 sayı ve 2 beyninin yanı sıra, 3. çeyreğin başlarında eriştiği 19 ribauntla kariyer rekorunu egale etti. 3. çeyreğin ortalarında oyundan alınıp bir daha maça dahil olmadı. maçın kopmasıyla garbage time'da rockets, hiç oynatmaya fırsat bulamadığı oyuncularını oynatma fırsatı buldu.

    diğer tarafta enes kanter ise, erken açılan farka karşın 2. çeyrekte benzer süre oyunda kaldı ve maçın kopmasıyla o da garbage time'da kendisine süre bularak yaklaşık 20 dakikada maçı 9 sayı 8 ribaunt 2 asistle tamamladı ve 3. sıradan draft edilen her oyuncu gibi garbage time'daki bu nadir süre için koçuna minnet duydu.

    utah jazz'de kayda değer bir oyuncu bulamamış olacaklar ki; maç sonu liderleri ekranına nba.com bile ömer'i utah'ta göstererek nokta koymuştur:

    http://img534.imageshack.us/…534/3622/lollllzzz.jpg
  • dennis lindsey ve quin snyder’in ilmek gibi işleyerek var ettikleri süper sempatik sistem takımı. bu sezon oynadıkları her maçı, 3 sezondur oynadıkları maçların en az yüzde seksenini izlemişimdir. jazz nba in oyuncular tarafından en tercih edilmeyecek organisyonu. iyi bir takım kurmamın en zor olduğu şehir diyebiliriz hatta utah için. buna rağmen yıllardır doğruları yaparak ilerliyorlar. bu yetenek havuzu ile gerçek bir contender olabilmek için hala en az bir offansive minded stara ihtiyaçları var ama maçlarını izlemek benim için bir zevk.

    ilk önce bu takım nasıl kuruldu onu anlamak lazım. jazz gm ‘i dennis lindsey çok akıllı bir adam deron williams, boozer ve mehmet okur’lu kadro dağıldıktan sonra alınan pickleri iyi değerlendirdi. draftta bir gm için en iyi asseti bulmak çok önemli nba ‘in şu anki sisteminde. uzun yıllar draftta boş atarsan takımın yıllar içinde çöküşe geçmesi kaçınılmazdır aynı şu anda memphis’in yaşadığı gibi. gelin draftlata bakalım.

    2010 draftı gordon hayward: çok yönlü bir stara dönüştü. sonunda utah’ı terk etti tabi ki ama geçen yıl takımı batı ikinci turuna taşıdı. mitchell ve gobert ile bu takımda oynasa belki utahın rockets ve warriors’a karşı şansını konuşuyor olacaktık.

    2011 draftı enes kanter ve alec burks: enes utah’a baya çektirdi. kolejde bir yıl oynayamaması onu berbat etkiledi takım kimyasına da çok zarar verdi en sonunda takasını isteyip gitti. alec burks sakatlıklardan başını kaldıramadı ve oyunu tamamen köreldi.

    2012 draftı: boş

    2013 nba dratı rudy gobert ve trey burke: gobert bu takımın lideri ve dünyanın muhtemelen en iyi pota koruyucusu hatta daha ileri gidip savunmada oyunu bu kadar değiştiren başka bir oyuncu olmadığını söyleyeceğim. ve lindsey bu adamı ilk turun sonundan çıkardı. trey burke bencil ve potansiyeli çok yukarda olmayan bir oyuncuydu.

    2014 nba draftı rodney hood ve dante exum: rodney hood iyi bir oyuncuydu ama ana bir skorer olabilecek potansiyele sahip değildi. ayrıca çok istikrarsızdı. ama birinci turun sonundan iyi bir seçim. dante exum’un çok büyük bir potansiyeli vardı ama ilk sezonu dışında sahada kalamadı sakatlıklardan dolayı. hala ondan umutlarını kesmiş değiller çünkü hâlâ 22 yaşında.

    2015 nba draftı: trey lyles: iyi oyuncu kesinlikle ama koç snyder ile anlaşamadılar. belki de iyi oldu çünkü bunun yanına bir ikinci tur hakkı verip donovan mitchell’ı aldılar.

    2016 nba draftı: boş

    2017 nba draftı: 13. sıradan seçilen mitchell’ı takas ettiler draft günü ve adam sınıfının en iyi oyuncusu şu anda.

    bunun yanında joe ingles’ı yoktan var ettiler, jae crowder’ı hood karşılığında aldılar ona kontrat vermemek için, royce oneeal’ı avrupadan bulup getirdiler ki adam üç yıl karın tokluğuna oynuyor.

    ve en önemlisi de koç quin snyder’i takımın başına getirdiler 2014 yılında, ki verilmiş en doğru karar olduğunu düşünüyorum şahsen. elindeki malzeme, nispeten düşük tempoda oynayan iyi bir savunma takımı malzemesiydi ki adam en iyisini çıkardı bu malzemeden. mola dönüşü oyunlarda etkisini inanılmaz hissettiriyor hatta bu alanda brad stevens’tan sonra gördüğüm en iyisi diyebilirim. oyuncularla iletişimi iyi, nba in en disiplinli adamlarında biri koç olarak. mesela çekişmeli geçen bir maçta çok iyi oynayan favors yerine maçın son bir kaç dakikası gobert’i almak istemedi ve takımın yıldızı olan bu adama gidip seni oyuna sokmuyorum da demedi. bu senin kararın istersen gir istersen maç sonunu favors’a bırak dedi. gobert gibi takım lideri bir oyuncu da oyuna girmemeyi kabul etti. belki o an favors kalsın sen otur dese yıldız oyuncusuyla iletişimi bozulacak. orda kontrolü ona verdi ama dünkü lakers maçındaki staples center da (bu aralar baya sessiz) hakeme ağlayan gobert’e şikayet etmeyi bırak oyununu oyna diye öyle bir bağırdı ki yayıncılar bile şaşırdı.

    sözün özü bu takımı izleyin izlettirin yaptıkları savunma insana basketbolu sevdiriyor. kimyaları çok iyi belli oluyor. daha yazacaktımaslında ama yoruldum belki bir ikinci yazı yazılabilir kendileri hakkında.
  • fazla çaktırmasalar da bir tane maksimum kontratlık yeri olan takım. şu anki senaryoda ancak 17 milyon dolarlık bir açıklığa sahipler (109-92) ancak derrick favors, kyle korver ve raul neto ile yollarını ayırırlarsa (üçünün de sözleşmeleri garantisiz ve bu sözleşmelerdeki 26.5 milyon dolar yerine 5.3 milyon dolar ödeyerek yırtabiliyorlar) bu boşluğu 38 milyon dolara çıkarıyorlar ve bu da bir maksimum kontrat demek. ancak utah eyalet olarak aşırı bağnaz bir yer ve her ne kadar jazz muhteşem bir organizasyon olsa da hiçbir yıldızın adım atacağını zannetmiyorum. bu kadroya bir yıldızın katılması utah jazz'i kafadan şampiyonluk adayı yapar. en iyi oyuncusu rudy gobert'ken batı'da 5.sırayı alan takımın bir yıldız takviyesi ile çok daha üstüne koyması sürpriz olmayacaktır. koçları snyder çok iyi bir koç, gm dennis lindsey çok iyi bir gm, taraftarları takıma gönülden bağlı ancak şehir fazla kısıtlayıcı ve dolayısıyla serbest pazardan kimseyi kadroya katamıyorlar. 2000'lerdeki kadroları bile bunun göstergesi, o kadrodan deron williams ve andrei kirilenko draftten seçilmişti, mehmet okur ve carlos boozer da kadroya katıldıklarında gözde isimler değildi. ve draftten seçtikleri büyük isimler istisnasız bir şekilde şehri terk ediyor. gordon hayward boston celtics'e, paul millsap atlanta hawks'a gitti, deron williams ise resmen takımı dinamitleyerek o dönemki adıyla new jersey nets'e takas edildi. bir isim risk alıp utah jazz'le anlaşsa ertesi sezonu sallarlar ve nba'in gelenekselleşmiş utah jazz'i serbest piyasadan dışlama şenliği de tarih olur.

    ama maalesef muhtemelen bu yazdıklarım olmayacak. jazz kadroyu korumak için oyun tarzı olarak takıma yük olduğu ayan beyan ortada olan derrick favors'ı 1 yıl daha takımda tutup ricky rubio'ya 3-4 yıllık bir kontrat vererek onu da kadroda tutacak ve yaz dönemini kayıpsız geçecek. (korver yaşlı, onu tutmayabilirler) bu da jazz'in bir sezon daha playoff'a 5. veya 6.sıradan girip karşısına çıkan takıma kök söktürüp eleneceği anlamına geliyor. nba'in bu konuya el atması şart. utah jazz her ne kadar başarılı bir camia olsa da iddiasından bağımsız olarak serbest piyasaya giremiyor. başarılı başarısız ayrımı olmaksızın her küçük camianın çaplarına göre bir şekilde bu pazarda aktif olmasına karşın jazz hiçbir şekilde dahil olamıyor ve bunun sebebi bulundukları şehir. bu takımın bir şekilde salt lake city'den ayrılması lazım ama nba buna da yanaşmıyor, 1 senedir satışı gündemde olan pelicans'ı bile zorla orada tutmaya çalışıyorlar (komplocu mod on-bu 2019 draftinde pelicans'ın 1.sırayı almasının sebebi bile olabilir, takımın piyasa değeri, kombineleri, borçları, her şeyi kurtuldu-komplocu mod off), jazz gibi başarılı bir küçük pazar takımının oradan çıkmasına hayatta izin vermezler.

    biraz dağınık oldu, kusuruma bakmayın. ama jazz gibi kulüple alakasız bir nedenden dolayı kafaya oynaması mümkün olmayan başarılı bir takımın bu sezonki kaotik offseason'a 1 maksimum kontratlık maaş boşluğuyla girdiğini görünce bir iki kelam etmeden edemedim. umarım ben yanılırım da mesela jimmy butler'ın bir delilik yapıp kendi psikopat yapısına uygun bir takıma gideceği tutar. ya da kawhi leonard'ın kimsesizlerin kimi olmaya karar vereceği tutar ya da kyrie irving gamsızının herkesi şoke edeceği tutar. artık hangi senaryo oluyorsa olsun da şu takım bir yıldız ve bir şampiyonluk görsün, adamlar 10-20 arası draft seçimlerinden takım kura kura ellerindeki malzemeyi heba edecekler valla yazık günah.
  • geçtiğimiz sezon ulaştığı 51-31'lik dereceyle beklentileri fazlasıyla aşan bir takımdı jazz. takımda yıldız olarak tanımlanabilecek bir tek hayward vardı fakat oynadıkları takım oyunu hem koç quin snyder'a olan saygıyı artırdı hem de taraftarların kulübe olan ilgisini. gerçi jazz taraftarı da takımlarına sadık gruplardan.

    bu sene ise hayward ve george hill ikilisinin takımdan ayrılması sonrası yeni bir yapılanmaya giden utah, rubio-donovan mitchell duosuna kısa rotasyonu emanet etti. buna ek olarak 13.sıra draft picki için (donovan mitchell'ı draft ettiler) takımdaki gelecek vaat eden trey lyles ve 2017 ilk tur pickini denver'a yolladılar.

    sezon öncesinde koç snyder'ın hayward'un gidişinin oluşturduğu boşluğu nasıl dolduracağı bilinmiyordu zira yaz döneminde herhangi bir yıldızla anlaşma sağlanmadı. ancak donovan mitchell'ın oynadığı ekstra basketbol sayesinde takımın aradığı sorumluluk alabilecek oyuncu eksiği bir nebze kapanmış oldu. her ne kadar jazz önceki sezon başarılı bir takım olsa da bu sene işler onlar için pek de parlak gitmiyor.

    bu noktada, jazz'ın şu anda konferans 10.luğuna kadar düşmesinde birkaç faktör var. bunlardan ilki ve en önemlisi tabii ki rudy gobert'in yaşadığı sakatlıklar. gobert bu sezon yaklaşık 2 aya yakın bir sürede sakat kaldı ve her iki sakatlığı da sol dizinden yaşadı. set oyunu üzerinden oynayan ve rubio gibi pick n roll hücumu üzerinden verim alınabilecek bir guarda sahip takımda haliyle gobert'in yokluğu binadaki dinamitleri patlattı. nitekim, gobert yüzde 60 civarında bir saha içi isabet oranına sahip olmakla birlikte, savunmada oluşturduğu blok tehdidi sebebiyle rakip takımların oyun planını oldukça bozan bir isim. bu bağlamda, gobert'in olmayışı hem rubio gibi bir guarda sahip olması sebebiyle jazz'ın hücumunu ve savunmadaki sertliğini oldukça zedeleyen bir faktör.

    ikinci sorun ise biraz önce dolaylı olarak bahsettiğim rubio'nun performans düşüklüğü. bundan 10 yıl öncesinde rubio avrupa'da efsanevi maçlar oynarken bile tamamen pick n roll üzerinden oynayan, çok iyi bir saha görüşü ve basketbol iq'su bulunan bir guarddı. zaman geçtikçe de rubio bu özelliklerini geliştirdi ve atletik ya da şutör bir 1 numara değil tam aksine istikrarlı bir şutu olmayan ancak takım arkadaşlarını çok iyi yönlendiren bir guard haline geldi. gobert gibi bir ismin olmamasından dolayı en çok etkilenen oyuncu da rubio oldu zira bildiği oyun tarzını oynamasına en çok yardımcı olan oyuncu 30 maç civarı maç kaçırmış durumda. bu bağlamda, rubio'nun savruk oyunu da jazz'in şu an yaşadığı düşüşte bir diğer nokta.

    son olarak ise takip edenlerin hayranlık duyduğu çaylak donovan mitchell'a değinmek istiyorum. donovan mitchell, kesinlikle çaylak sezonunda beklentileri fazlasıyla aştı ve adının yılın çaylağı ödülünde anılması bile onun için büyük bir başarı. nitekim, ben simmons geçen sene sakat olması sebebiyle bu sene ödüle aday olmayacak olsaydı yılın çaylağı da markkanen veya mitchell olacaktı. ancak beni rahatsız eden durum, jazz gibi hedefi batı konferansında playoff olan bir takımın bir çaylağa maç başı ortalama 20 top kullanma özgürlüğünü tanıması. burada önemli olan organizasyon başarısı ise bir çaylağın bu kadar top kullanması sizi -o çaylak jordan veya lebron olmadığı sürece- başarıya taşımaz. istatistiksel konuşmadan ziyade, herhangi bir jazz maçında clutch anlara baktığınızda bütün takımın, geçen sene batı konferansını 5.bitirmiş bir oyuncu grubu olduğundan habersizmiş gibi bir çaylağın eline bakması gerçekten rahatsız edici bir durum. evet hayward ve hill'in gidişiyle oluşan boşluğu mutlaka birisinin doldurması gerekiyor ve kesinlikle mitchell oynadığı basketbol ile bir noktaya kadar bu boşluğu doldurmalı. ancak bir çaylağa neredeyse okc'deki westbrook'un sahip olduğu özgürlüğü vermek bence çok büyük bir hata. bu noktada, özellikle rubio ve ingles'ın yaşadığı istikrarsız form grafiğini mitchell'ın bu kadar top kullanmasıyla da alakalı buluyorum. zira rubio ve ingles bile kendi rollerinin ve ne oynamalarının gerektiğinin tam olarak farkında olmadığından bazı maçlar düşüş yaşayabiliyorlar.

    bu arada, chicago ve utah arasında olası mirotic-favors takasının gerçekleşmesi halinde takıma ciddi ölçüde faydası olacağını düşünüyorum. zira bahsettiğim üzere jazz şu anda top kullanacak oyuncu eksikliği yaşıyor ve bu eksikliğin sadece mitchell tarafından doldurulması takımın genel performansını düşürdüğü gibi rakipler için jazz'ı tahmin edilebilir hale getiriyor. bu noktada, post oyunu üzerine oyununu kurmuş bir favors yerine daha hareketli ve şutör olan mirotic'in gelmesi utah için kesinlikle daha faydalı olacaktır.
  • 4 sezonda potansiyel bir zirve adayı takım olmaktan günümüzde ligin dibine önümüzdeki 2-3 yıl demir atmakla sonuçlanabilecek bir serüven yaşamış olan takım.

    çok uzun zaman önce değil, 2007’de muhteşem bir playoff geçiriyordu utah jazz. ilk turda 2-0 geriden gelip houston rockets’ı 7 maçta elediler, ondan sonra yılın en büyük sürprizini yapıp lig lideri dallas’ı eleyen golden state warriors’ı bir maç kayıpla 4-1 geçtiler. konferans finalinde rakip san antonio spurs’tü, ellerinden gelen her şeyi yapmalarına rağmen spurs daha iyiydi, ve finalde cleveland cavaliers’ı süpürerek şampiyon oldular. farazi durumlardan bahsetmeyi sevmesem de o sene batı’dan jazz çıksa muhtemelen şampiyon olurlardı. ancak jazz taraftarı kaçan fırsatın üzerinde çok durmamıştı, genç ve dinamik bir takımları vardı ve bu takım kazanmaya alışıyordu. deron williams vasat bir çaylak senesinden sonra çok iyi bir yıl geçirmiş, mehmet okur all-star olmuş, carlos boozer oynamaya başlamış, draft’te 47. sıradan seçilen paul millsap beklenilenin çok üzerinde bir performans sergilemişti. 10 sene önce final oynayan stockton ve malone ikilisi artık olmasa da yeni bir pg-pf ikilileri vardı, ve takımın etrafındaki parçalar iyiydi. birkaç takviyeyle beraber uzun süre sonra şampiyonluk adayı bir takım izlenebilirdi energy solutions arena’da.

    2007 yazında takıma takastan veya free agency’den bir katkı yapmadı jazz. derek fisher kızı çok nadir görülen bir kanser türüne yakalandığı ve tedavisine daha yakın olmak istediği için takımdan sözleşmesinin feshedilmesini istedi, isteği kabul edildi. takımın eski yıldızı andrei kirilenko eurobasket 2007’de rusya’yı şampiyonluğa taşıdı ve mvp seçildi, turnuvadan döndüğünde takas olmak istediğini açıklasa da bu isteğin çok üzerine gidilmedi ve kirilenko takımda kaldı. pg yedekleri olarak ronnie price ve jason hart’la free agency’den sözleşme imzalandı. draft’ten şutör morris almond’ı ve kyrylo fesenko’yu(herbert hill’i draft edip takasla yolladılar) seçen jazz sezona hazırdı.

    2007-08 sezonuna istikrarsız bir şekilde başlayan jazz, 2008 yılına %50’lik bir galibiyet yüzdesiyle girmeye hazırlanırken(16-16), 29 aralık 2007 tarihinde yapılan bir takasla takımın sezonu değişti. jerry sloan’la tartıştıktan sonra gözden düşen guard gordan giricek, 2010 draft’i 1. tur hakkı karşılığında kyle korver’la takas oluyordu. takım bu takastan sonraki 22 maçının sadece 3’ünü kaybetti, ve bir anda playoff’ta iddialı bir takım haline geldiler. sezonu 54 galibiyetle kapatan jazz kuzeybatı grubunu birinci, batı konferansı’nı ise beşinci sırada bitirdi. bir önceki sene gibi ilk turda houston rockets’la eşleşen jazz, rakipte yao’nun olmamasını fırsat bilerek bu sefer seriyi 6 maçta bitirdi ve pau gasol takasından sonra şampiyonluk favorilerinden birisi haline gelen los angeles lakers’la eşleşti. 5. maça kadar iki takım da kendi salonlarındaki maçları kazansalar da bir noktadan sonra jazz lakers’la yarışamadı ve playofflara konferans yarı finalinde veda etti. lakers serisinde jazz’in çok önemli bir eksiği de ortaya çıkmıştı: pota altı savunması. şampiyon olmak için iyi bir pota altı savunmasına sahip olmak gerekir, ve mehmet/boozer ikilisi hücumda her ne kadar iyi olsalar da savunmada hiçbir zaman yeterli olamadılar, bu lakers serisinde acı bir şekilde anlaşıldı.
    takıma büyük bir oyuncu kazandırmamış olsa bile 2008 yazına geçen yıla göre daha iyi bir takımla girdi jazz. takımın iskeleti oluşmuştu, ancak savunmacı uzun eksikliğini free agency’den kapatamayıp draftten kosta koufos ve ante tomic’i seçen jazz bu isimlerden pek fayda sağlayamadı, zira koufos nba kalitesinde olmadığını kanıtlamışken tomic henüz nba’e gelebilmiş değil. bu olaylar sonrası kamuoyu gözünde kaliteli bir playoff takımı ancak şampiyon adayı olmayan bir takım olarak girdi sezona jazz.

    2008-09: çöküşün başlayışı

    jazz için kötü geçecek olan 2008-09 sezonu, daha sezon başlamadan deron williams’ın sezon öncesi maçlardan birinde çaylak derrick rose’a karşı bileğini burkmasıyla göstermişti uğursuzluğunu. williams bu sakatlık yüzünden sezonun ilk 13 maçını kaçırdı. yıldız oyuncuları olmadan bir süre idare edebilen takım daha williams dönemeden boozer’ı da sakatlığa kurban verdi. boozer kasım ayında sakatlanıp şubat ortasında iyileşerek utah’taki ilk 2 senesini hatırlatan bir sakatlık performansı sergiledi. mehmet de bir süre sakatlığı ve babasının rahatsızlığı nedeniyle oynamadı, böylece takımın en önemli 3 oyuncusu da fazlasıyla maç kaçırmış oldu. bu süre zarfı içinde paul millsap’in ne kadar değerli bir oyuncu olduğu iyice ortaya çıktı, ve deron williams da adını nba’in en iyi guardları arasına yazdırdı.
    20 şubat 2009 günü takımın sahibi larry h. miller diyabet hastalığından dolayı vefat etti. oğlu greg takımın başına geçti ve babasının gittiği yoldan gitmeye devam etmeye çalıştı, ancak nba’in alıştığı utah jazz’in yıkılışının başı bu olayla olmuştu. bu olaydan etkilenen utah jazz sezonu 48 galibiyetle kuzeybatı grubu üçüncüsü ve batı konferansı sekizincisi olarak bitirip playoff ilk turunda geçen sene kendisini eleyen los angeles lakers’la eşleşiyordu. geçen sene lakers pota altına çözüm bulamayan takım bu sefer ilk 2 maça mehmet okur’suz çıkınca darmaduman oldu, üçüncü maçın boozer’ın 23 sayı 22 ribaundluk performansıyla gelmesi ve mehmet okur’un kalan 2 maçta oynamasına rağmen lakers kolayca bir üst tura çıktı. lakers’ın şampiyonluk öyküsü bu seriden başlarken, jazz yine hüsran içinde evine dönüyordu.

    2009-10: toparlanma çabaları

    2009 yazında kendilerinden beklendiği üzere yine büyük bir hamle yapmayan jazz, draft’ten eric maynor ve goran suton’u seçti. oyuncu opsiyonunu kullanan boozer 1 sezon daha takımda kalmayı seçti, memo’nun da kontratı 2 yıllığına toplam 20 milyon dolara uzatıldı. böylece takımın çekirdeği bir arada kalmış oldu. takımdaki guard rotasyonunu güçlendirmek için draft edilmemiş çaylak wesley matthews’la sözleşme imzalanıp sezona girildi.

    2009-10 sezonuna fena başlamadı jazz. kendilerinden beklenen galibiyet yüzdesine yakın(%50’nin biraz üzeri) giderken 22 aralık 2009’da o ana kadar başarılı bir performans göstermiş çaylak eric maynor ve takımın veteranlarından matt harpring oklahoma city thunder’a cap boşaltmak için takas edildi. şubat ayında da ronnie brewer da bir tane 1. tur draft hakkı için memphis’e takas olunca takımın kazanmaktan çok kâr etmeyi amaçladığı konuşulmaya başlandı. bunlar haricinde takımın saha içindeki performansı oldukça başarılıydı. deron williams, rakibi chris paul’un 37 maç kaçırmasının da etkisiyle nba’deki en iyi oyun kurucu olarak gösteriliyordu, aynı zamanda ilk defa all-star seçildi. boozer-memo-millsap üçlüsü savunma olarak zayıf olsa da sağlam bir pota altı kurdular, ve andrei kirilenko haricinde kimsede uzun süreli bir sakatlık olmadı. sezonun jazz açısından en büyük sürprizi hazırlık kampının son gününde imzaladıkları wesley matthews’dan gelmişti. matthews bir çaylaktan çok nba veteranı gibi oynuyordu, ve iyi bir savunma üzerine kurulu olan oyunu jazz’in uzun zamandır aradığı şeydi.
    2009-10 sezonunu kuzeybatı grubu’nda ikinci, batı konferansı’nda beşinci sırada bitirdi jazz. playoff ilk turunda kuzeybatı rakibi denver nuggets’la karşılaşan jazz, biraz zorlansa da williams ve boozer’ın ekstra katkılarıyla koçları george karl’ın kanser tedavisinden dolayı dağılmış nuggets’ı 6 maçta geçti. konferans yarı finalinde jazz’in karşısında son 2 senedeki belalıları lakers vardı. seride iki maç yakın geçse de geçmiş yıllardaki sonuç değişmedi, ve jazz bu sefer süpürülmüş bir şekilde evine döndü.

    2010-11: dağılma dönemi

    jazz’i zor bir yaz dönemi bekliyordu. ilk olarak draftte uzun zamandır bekledikleri knicks seçim hakkıyla butler’la tarihi bir ncaa sezonu geçirmiş gordon hayward’ı seçtiler. ne kadar eleştirilse de takımın en iyi 2. oyuncusu carlos boozer, ligin en iyi şutörlerinden kyle korver ve çok iyi bir çaylak sezonu geçiren wesley matthews serbest kalıyordu. ilk olarak boozer chicago’yu seçerek ayrıldı yuvadan. boozer’ın yerini doldurmak için yıllar sonra ilk defa takastan büyük bir oyuncu getirildi, al jefferson 2 adet 1. tur draft hakkı ve kosta koufos karşılığında alındı. kyle korver da boozer’ın yolundan giderek chicago’yla anlaştı. korver’ın yerine raja bell’le anlaşan jazz, wesley matthews’a portland trail blazers’ın önerdiği 5 yıl/34 milyon dolarlık teklifi match etmeyip genç oyuncusunun rakiplerine gitmesine izin verdi. benzer bir hamleyi daha önce millsap için deneyen blazers’ın planı bu sefer başarıyla sonuçlanmışti.

    takımın çekirdeğinde önemli değişiklikler yapmış halde sezona giren jazz, geriden gelip kazandığı maçların da yardımıyla sezona 15-5’lik bir dereceyle başladı. tüm sezon boyunca bileğinden dolayı rahatsız şekilde oynayan deron williams’ın yanına takım hücumunu tam olarak kavrayamayan al jefferson, korver/matthews ikilisinin yerini dolduramayan raja bell ve geçen sezon playofflarda sakatlanıp geri dönemeyen memo eklenince istikrarsız bir performans sergileyen ve tam olarak takım olamayan bir kadro oluştu. bu durum sonucu jazz çok iyi başladığı sezona iyi devam edemedi, bu da özellikle deron williams’ın canını çok sıktı. sezon içerisinde williams birkaç kez tartıştı sloan’la, ve bu tartışmaların sonuncusu 9 şubat’taki chicago maçının devre arasında oldu. olaylar o kadar büyüdü ki bazı oyuncular daha sonra medyaya “bir an yumruk yumruğa kavgaya dönüşecek sanmıştık” açıklamasında bulundu. ipler burada koptu, ve olaydan 1 gün sonra sloan bir basın toplantısı düzenleyerek istifasını açıkladı. sadece utah’ta değil nba’in genelinde saygı duyulan bir koç, 23 senelik muhteşem bir kariyer sonrası basketbolu bırakmıştı. ancak çoğu kişi, sloan takımın başındayken onu istemeyenler bile sonun böyle olmaması gerektiğini söylüyordu. bir efsaneye böyle ayrılmak kesinlikle yakışmamıştı. sloan’un istifası sonrası takım iyice karıştı. williams’ın sloan’u istifaya sürüklediği söylendi, ve bir anda istenmeyen adam haline geldi. yaklaşık 2 hafta sonra deron williams, kimsenin beklemediği bir anda new jersey nets’e takas oldu. o dönemde asıl hedefi carmelo anthony olan nets, carmelo knicks’e gidince devin harris, derrick favors ve 2 adet 1. tur draft hakkı karşılığında deron williams’ı kadrosuna katıyordu. bu takasla beraber jazz; millsap, memo, miles ve kirilenko haricinde batı konferansı finaline çıktığı kadronun her oyuncusuyla yollarını ayırmış oldu.

    yeni bir takım

    sloan’dan sonra takımın başına eski asistan koç tyrone corbin geçti. takım bir süre sonra playoff potasından çıktı ve serbest düşüşe başladı. sezon sonunda 39 galibiyetle batı konferansı’nda 11. , kuzeybatı grubu’nda ise 4. olan jazz, 1983-84 sezonundan beri sadece 4. kez playoffları kaçırıyordu. umutla başlayan sezon hüsranla sonuçlandı, takım playoff adaylığından ligin dibine doğru hızla düşmüştü.
    peki şimdi jazz’e nolacak? takımın en büyük sorunu, bir yıldız eksikliği. devin harris ve paul millsap iyi oyuncular, ancak hiçbiri bir nba takımında yıldız olacak kadar kaliteli değil. genç yetenek olarak gordon hayward ve derrick favors’a sahipler, iki oyuncu da sezonun sonlarına doğru gelecekte iyi olabileceklerini gösterdiler. bu yılki draftin ilk turunda 2 tane seçme hakları var, ancak çok yüksek sıradan değil ikisi de. 2011 draft’inin uzmanlar tarafından çok kaliteli olmadığı şekilde yorumlandığı da düşünülürse, draftten takımı toparlamak birkaç sene sürecektir. kontratı bitmiş oyunculardan takımı geliştirmeleri çok zor, zira salt lake city nba’de serbest oyuncuların uzak durduğu yerlerin başında geliyor, ve şehri değiştirmeleri pek mümkün değil. son 10 senede takımın serbest oyuncular arasında imzaladığı en büyük isim carlos boozer’dı, o da piyasa değerinin çok üzerinde bir kontrat almıştı. en büyük takas parçaları paul millsap ve mehmet okur, ancak bu oyuncularla en fazla kontratının son senesinde olan ve sadece takas edileceği şehirde kontratını yenileyecek olan bir oyuncuyu(bu sezonki melo gibi) alabilirler, çoğu oyuncunun da utah’ta kontrat yenilemeyeceği düşünülürse bu yoldan bir yıldız kazanmaları imkansıza yakın. kısaca söylemek gerekirse, draftten çok iyi seçimler yapmadıkları takdirde utah önümüzdeki birkaç seneyi ligin diplerinde geçirecek gibi gözüküyor.

    2011 nba draft editi:

    ben bu yazıyı yazdığım zamanlar daha draft olmamıştı ve utah'ın ilk turdaki 2 adet seçim hakkıyla kimi alacağı bilinmiyordu. 3. sıradaki hakkıyla enes kanter'i, 12. sıradaki hakkıyla da alec burks'ü alan jazz'in başarılı bir draft geçirdiği söylenebilir. ilk 2 sırada kendilerine çok daha fazla yarayabilecek kyrie irving ve derrick williams'ın seçilmesinden sonra ismi jazz'le birçok kez anılan brandon knight yerine daha iyi bir oyuncu olma olasılığı olan enes'i seçen jazz genel menajeri kevin o'connor ya devin harris'e güvendiklerini gösterdi ya da bir uzun ve harris'e karşılık bir oyun kurucu almaya çalışacaklarını. enes'i son 2 senedir maç yaparken izleyen olmasa da hücumda ne kadar etkili olduğu biliniyor. tek sorun, yaşıtları arasında kendisine üstünlük sağlayan fiziği artık onu özel kılmayacak. pota altı oyunu dışında fena olmayan bir şut da geliştirdiği söyleniyor, ki bu hem kendisine hem de jazz'e çok faydalı olabilir. savunma ise enes'in zayıf yönü, ancak çoğunlukla sahada derrick favors'la beraber oynarsa o bu açığı kapatmaya çalışabilir kısa vadede. 12. sıradan seçtikleri alec burks ise şutu vasat olan bir sg, ancak sg eksikliği çeken bu draftte bulunabilecek en iyi sg belki de. penetresi en büyük silahı, ve jazz'de bu tip bir oyuncu uzun zamandır yok.(ronnie brewer'da da slasher'lık vardı, ama hiçbir zaman topu kendi alıp yardırmadı, hep kendisi için hazırlanan setleri bitirdi) bu şekilde bir oyun stiliyle etkili olması için topla fazla buluşması lazım, bu da koçun elinde olan bir şey, gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini göreceğiz.
  • son 23 maçın 21'ini kazanarak büyük bir ihtimalle kendisini playofflara atan takım.

    başarılarındaki en büyük pay ekpe udoh'un. şaka şaka en büyük pay koçlarının. sezon başında yeniden yapılanmaya giden takımı harika yönetiyor. oyuncularından maksimum verim elde ediyor. sezon ilerledikçe utah'ın tanking yapacağı konuşuluyordu ama onlar aslanlar gibi oynayarak batıda 5.liğe yükseldiler.

    koçları gerçekten çok iyi. donavan mitchell başka bir takımda başlasa kaybolup gidebilirdi ama burada hem kendini geliştiriyor hem de sorumluluk alıyor. ayrıca sakatlıklarla boğuşan süper star adayı dante exum da ( 2014 draftında seçilmişti, benim hala umudum var yaşı 22) tekrar parkelere döndü. crowder boston günlerindeki gibi oynuyor. gobert iyice büyüdü, rubio desen ara ara 30 attığı maçlar bile oluyor.

    velhasıl çok tatlı ve mütevazi bir takım utah. başarıları daim olsun.
  • bundan böyle basınımızdaki tam adı enes'li mehmet'li utah jazz oldu. daha evvelki abileri için;
    (bkz: okan'lı emre'li inter)
    (bkz: nihat'lı tayfun'lu real sociedad)
hesabın var mı? giriş yap