• birincil olarak; aynı anadili konuşuyor olduğumuz için çok zorlanmadan ve bazen karmaşıkları tercih etsem bile mümkün olan en kısa cümlelerle derdimi anlatıp, diğerlerininkini anlayabildiğim topraklardır.

    sonra ama asla ikincil olmayan; "evim ve çok büyük bahçesi" olarak algıladığım bu bölgede çoğunlukla özgürce hareket serbestimin olmasıdır onu bana ait hissetmeme sebep.

    bisikletim ile 17 yaşında bir çocukken gittiğim evimden çok uzak bir köyde kültürel fark ve yöresel adetlere çabuk adapte olup çadırımda uyurken kendimi güvende hissedebilmemden dolayı benimdir.

    bir deprem sonrası koşmuş yardım ederken oradaki kardeşlere:
    kolon altında kalan bir çift bacağın sahibini kurtarmak için o bacakları kesiyorken yanında olduğum yunan sınır tanımayan doktoru elinde kazma-kürekleri ile linç etmek için sokak sokak "yunağn geldiğ bacak keğstiğğğ" diye tükürük saça saça bağırarak koşturan öküz sürüsünün karşısına dikilip, "durun bir izah edeyim" dedikten sonra onları 3-4 dakikalık bir konuşma ile az evvel yapılmış kesme hareketinin adamı kurtarmak için elde olan tek yol olduğuna ikna edebilmemdendir kendimi o hengamede bile güvende hissetmiş olmam.

    ihtiyacı olanı evime alıp yemek ve yatağımı paylaşırken yerim kalmamışsa bahçe ve balkonda da çadırlar kurarak kalanlara karşı görevimi bir tek an tereddütsüz sürdürürken, birinin gelip "bu bahçenin şu köşesi bundan böyle benim, artık buraya girme ve kuyudaki suyu da kullanma" derse bir anda çok değişebildiğim yerdir.

    kimseninkinin bir zerresinde gözüm olmayandır ve bu veya inanılan sonraki dünyanın nimetleri karşılığında satılık değildir!
    zira zaten kendisi nimet olandır.
    nokta.
  • bugünkü manşetinde şam'da istihbarat binasına yapılan saldırı için şu yorumu yapan boyalı kağıt rulosu:

    "saldırıların arkasında, operasyonları meşru göstermek isteyen esad rejiminin olduğu iddia ediliyor."

    kalıba dikkatinizi çekmek istiyorum. özellikle de yükleme. "iddia ediliyor" tarzı gazeteciliği nasıl da ihraç ettiklerine dikkatinizi çekmek istiyorum. dikkatinizi yükleme çekebildiysem ne mutlu bana. şimdi bu harp tamtamlarına hazırladığım laflar var. siz çekilin aradan, artık bu benim meselem sevgili romalılar.

    bak beyim sana bir çift lafım var. sadece sana değil aslında, hepinize, alayınıza. öncelikle, en çok bu kadar mı iğrençleşebiliyorsunuz onu merak ediyorum? en üst sınır bu mudur yani? bu nasıl bir kalıp allasen? bu nasıl bir önyargı? hama'da humus'ta patlasa zaten esad'ın işi, şam'da patlasa yine esad'ın işi olduğu iddia ediliyor.

    orada bombalar patlıyor masum insanlar, çocuklar hayatını kaybediyor. bedenleri paramparça oluyor, siz o insanların canları üzerinden yeni ölümlere zemin hazırlıyorsunuz. nasıl bir vicdan bu? insan vicdanını hangi bedel karşılığında böyle acımasız bir duruma düşürür?

    plazalarınızdan, cafcaflı ofislerinizden gözlerinizi kısıp istanbul'u seyrederken, dünya'nın başka bir köşesi için de savaş çığırtkanlığı yapıp, satır aralarına subliminal mesajlar vermeyi ihmal etmiyorsunuz. hiç mi utanmıyorsunuz?

    ve tüm bunları yaparken de zerre miskal insanlık belirtisi göstermiyorsunuz. çünkü insanların uğruna yaşadıkları değerleri çoktan yitirmiş vaziyettesiniz siz. bugün ben bunu gördüm. ve de gördüğüme de hiç sevinmedim.

    ben sıramı savdım. bu da amelie'den gelsin size.

    "oysa siz bir sebze bile olamazsınız bayım, çünkü enginarin bile bir kalbi vardır."
  • vatan gazetesinden kısa bir alıntı:

    "bosna'ya sürpriz 11:

    (...) sakatlıklar nedeniyle yeni bir onbirle sahaya çıkacak olan ekipte teknik direktör fatih terim'in, takımın en genci batuhan'la en yaşlısı yusuf'a yer vermesi bekleniyor. arda ve sabri'nin de takıma katılmasıyla milliler dün son idmanı tam kadro yaptı. fatih terim'in bugünkü maçta bosna önüne takımı volkan - sabri, i.kaş, server, hakan - kazım, aurelio, ayhan, arda - mevlüt, batuhan onbiriyle sürmesi bekleniyor. "

    nerede yusuf? bir satır önce oynuyordu, ne oldu?
  • kutsaldır zira;
    sabah uyanır yürüyüşe çıkarsın ve bir kimse de gelip burada ne yürüyorsun demez.
    ağaç gölge yapar, dalında da kuş öter ve sen oraya oturur dinlersin.
    benim dersin, mülkiyet değildir orada senin olan, yürüyüp gidip o gölgede oturup o kuşu dinleyebilmektir.
    yani hayatındır...
    "benim de benim işte" diye zırlamakla karıştırmayalım burada adı geçen kutsallığı.
  • az önce bir suser benim vatanın kutsiyetine olan bakışıma celallenip vatan ile ilgili bir mesaj atmış, ''vatan kanla alınır, kan ulan kan, çiçekle değil, kan ile alındı bu topraklar'' demiş. 'ee ulan en büyük problem bu ya zaten. bir 'vatan' için kan dökülmesi' dedim. çok doğru konuşmuşum bence.
  • doğan gillerin olmuş olan gazetedir.
    http://www.habertek.net/…rticle.php?article_id=2413
    zaten ilk çıktığı günden itibaren milliyet-hürriyet-posta dan ziyade sabah ı bitirmek için kurulduğuna yürekten inanmıştım.
    arkalarında da büyük bir destek olduğunu, [ki bu destek ne kadar haklı yada adildir bilemedim] büyük kalemşörleri sabah tan transfer yapmalarıyla belliydi.
    he ne kadar tutarlı, kaç defa alıp okudun deseniz yirmi yi geçmez.
    ama zaten en baştan büyük bir hata olduğuna inanmıştım.
    çünkü bir kere bu esnaf mantığına aykırıydı.
    yani patronuyla ters düşen insanların, seni bizler varettik diye tuhaf bir mantıkla yeni bir gazete açmaları ve gerisi.
    işte vatan dergi grubu falan filan.
    rekabet kurulu da vatan ı batmış teşebbüs olarak kabul edip ondan izin vermişmiş doğan gillerin almasına.

    şimdi benim kafamda rekabet kurulunun verdiği izni düşünmeden sadece tekelleşme var.
    yani bu nereye kadar gidecek ki?
    kim dur diyecek doğan gillere?
    bu yatırım mıdır?
    yada sizi ne kadar ileri götürür?
    tuhaftır ki gözü dönmüş şirket ve yatırım uzmanlarının işi bu bana kalırsa. başa çıkamadığını satın al mantalitesi belki birazda.
    diyeceğim şudur ki, eve doğan grubuna ait hiç bir şey girmez/giremez.
    po dan benzin alınmaz, d&r dan alışveriş yapılmaz, tv kanalları izlenmez, iş bankası ile olan sıkı ortaklıklarından dolayı başka banka tercih edilir, avea ya yaklaşılmaz.... daha da gider.
    ama bir süre sonra bu öyle bir hal alacak ki mecburen onu izleyeceğiz, onu göreceğiz.
    yani ertelenen/ötelenen vergi borçlarını değil, aldıkları vergi ödüllerini göreceğiz biz.
    seçim dönemindeki yasakları bir kılıfına uyduracaklar kesin.
    nasıl ki ilk başta genel yayın yönetmenlerinden, ana haber bülteni sunucularına kadar hepsi akp ye destek verdi de, sonrasında birden can düşmanı oldular yine aynı tas aynı hamam olacak.
    tuncay özkan ında ilerleyen zamanlarda, ya aralarına katılmasına yada destek almasına kesin gözüyle bakıyorum.
    çünkü dışardan muhaliflik ayağında, o da seçimlere hazırlanıyor ve haklı/haksız en acımasız eleştirileri açıkça çıkıp söylüyor.
    kime cevap hakkı doğduğunun önemi yok artık.
    herkesin elinde medya var.
    ki ben de bu gruba dahilim.
    burada bunları yazabilme özgürlüğüm var. kendi doğrularımı birilerinin beğenisine sunabiliyorum. [formatlar ve yasalar dahilinde]
    ben burada birilerinin güdümünde yazsam ki bu diyelim ki bu sözlüğün sahibi hikmet fikri diye bir adam.
    aynı adam bütün klonları satın alsa ve bana oralarda da yazarlık hakkı verse ve aynı güdümde yazmama devam etmemi istese, muhakkak daha fazla kaale alınırım.
    ki sahibin de kişisel/ticari sorunlardan dolayı rekabet/görüş ayrılığı yaşadığı sözlüklerde bir şekilde susturulmuş/sindirilmiş olur.
    böyle bir şeye alet olmak nerden bakarsanız bakın terbiyesizliktir.

    işte bütün bu sebeplerden ötürü, yapılan hakkaniyet/ahlaka uygun değildir bence. izleme/okuma/dinleme diyebilirsiniz.
    ancak sorun bende/sende/onda değil.
    sorun, karın doyurma/yama yapma yöntemleriyle sindirilerek, yada bir takım ajitasyonlarla sömürülen dini duygularla birleşen medya işbirliğinin, demokratik düzen diye yaygaraların koparıldığı bir ülkede tuhaf sonuçlara yol açmasıdır.
    hangisi olduğunu anımsamıyorum, bir tv kanalının ana haber bülteninde sms oylamasıyla seçim provası yapıldı ve akp nin ezici üstünlükle [%68 gibi herhalde] galip geldiği haber bülteni sonunda açıklandı.

    ben daha geçen seçimlerde, kayıp oy olarak nitelenmemesi için, yani barajı aşma ihtimali görmedikleri ve gerçekten destekledikleri parti yerine akp ye oy veren 200 kişi sayarım size.
    peki bu adamlar neden akp ye oy veriyorlar? çünkü basın/medya/sohbet vasıtasıyla bu insanlar yönlendiriliyorlar.
    bakın bakalım dünyada bu işler nasıl oluyor ve bu kamuoyu yoklaması mıdır yoksa, sanal seçim midir her ne karın ağrısı ise nasıl sonuçlar doğuruyor!
    sıkıntı orada burada değil aslında tam karşımızda. yani yavaş tekelleşen bir sektör ve bu sektör içerisinde güvenilir yada inanılır birilerine olan ihtiyaç.
    ki sonuç değişemez. çünkü türlü ali cengiz oyunlarıyla insanların akıllarını karıştırabilen bir sektörün, yapılacak yasal düzenlemeler ve uygulamaları da çok iyi etüd edip bundan da sıyrılabileceği inancındayım.
    umarım düşündüğümden daha güzel şeyler olur ve çıkıp adam akıllı/dürüst/tarafsız haber yapan birileri çıkar.
    derdim iktidar/muhalefet sağ/sol/liberal/ulusalcı çatışma/tartışması değil gerçekten.
    sadece üçüncü sayfa haberlerine gösterilen tarafsızlığın, özen gösterilen gündem haberlerine de verilmesini istiyorum.
    kendim için bir şey istiyorsam da namerdim.
  • olmek ve oldurmek icin gerekli zihinsel altyapiyi veren kavram. boyle cakma kavramlar olmasa gerizekali halk nasil zevk alacak oldurmek ve olmekten? zevki vatanda, vitamini ata'nda.

    "toprak, ugrunda olen varsa vatandir."
  • içi bomboş bir kelime. silah tüccarlarının insanların uğruna kavga etmelerinden rant sağladıkları bir anlamsız mit.
  • at yalanı ... gazetesi
    ay taşını kaybettiğimizi yazmışlar http://haber.gazetevatan.com/…ettik/429831/30/dunya,

    ben buldum bile
    mta'daymışhttp://www.mta.gov.tr/…lari/ttm/index.php?id=aytasi.

    google kullanın bari, çok birşey istemiyorum.
  • bugun lost'un sonunu baş sayfadan ifşa ederek 6 yıldır beklediğim anın içine sıçmış gazetedir. bir gazete de istihdam edilmek için gerekli gerizekalılık eşiği iyice aşağı düşüyor galiba.
hesabın var mı? giriş yap