• ben en çok türkçe'nin türkçe bilmeyen birinin kulağında nasıl tınladığını, nacizane merak etmişimdir.

    istanbul'a gelen borges 'burada daha yumuşak bir almanca gibi tınlayan bir dil çalındı kulağıma' demiş bulunmuştur.

    orta avrupalı bir arkadaşım da aynı konuda 'rumcaya benziyor ama biraz daha agresif' demiştir.

    bunun üzerine 'ya arapçaya benziyor derse...' diye manasız bir strese girmiş olan ben, derin bir nefes almışımdır.
  • kendi dilleri efervesan tablete benzeyen portekizli birtakim guzide sahsiyetler, kisa hecelerden olacak, turkce'nin kus sesi gibi geldigini soylemislerdi. sesli sessiz her harfi abartmaya bayilan italyanlara sorarsaniz da, turklerin sesli harf kullanmadan konustugunu soylemeleri muhtemeldir.
  • almanlar gibi hollandalilarin da dikkatini u ve ü coklugu cekiyor; germen dilleri konusanlara bu harfler tuhaf geliyor demek ki.
  • kanadali ogretmenime yoneltmistim bu soruyu iki yil once ve bana turkce'nin cok akici oldugunu, sesleri yakalamanin gayet zor oldugun ama kulaga hos gelen bir tinisi oldugunu soylemisti
  • turkce anadili olan birisi icin bu tiniyi yakalamak zordur. sanirim 97 yil jupiterde kalinirsa yakalanabilir belki.
  • tanıştığım her yabancıya sorduğum soru.

    romanyalılar, sert ve hızlı;
    bulgarlar ve makedonlar, bizimkine benziyor;
    ruslar, kibar;
    arnavutlar, yabancı değil;
    yunanlar, sert;
    azeriler, komik;
    iranlılar, kaba;
    khmerler, anlaşılmaz;
    moğollar, şiir gibi;
    kırgızlar, yumuşatılmış dediler

    çinliler sorumu anlamadı.
  • bir rus tanıdık, ağaca vurulan baltanın çıkardığı sese benzetmiş türkçeyi. her halde p, ç, t ve k seslerinin diğer dillere kıyasla daha yoğun olmasından.
  • active englishin perulu ispanyolca hocası ise -mış -miş seslerininin kulağına takıldığını belirtmiş idi.
  • yazarken ya da konuşurken, anlatıcı, dildeki ezgiyi, müzikaliteyi –farkında olmadan, kendiliğinden- gözetmişse, bunu sağlamışsa, dinlemekten ya da okumaktan bıkılmayacak olan tını’dır.

    ağzından bal damlayan birinin, bazen mırıl mırıl mırıldandığı, bazen gümbür gümbür çağladığı sohbetini dinlerken, türk dilindeki o “has, halis” bal özünün dinleyenlerin yüreklerine pay edilişidir türkçe’nin tınısı.

    dilin ırzına geçilmeden, sözcüklerin onuru ve namusu gözetilerek yazılmış bir metni okurken yüreğin taaa içlerinde duyulan ezgidir türkçe’nin tınısı.

    zaman zaman zengin bir dil olmamakla haksız yere suçlanan türkçe’nin sağladığı sınırsız anlatım olanaklarının farkında olan insanların duyabilecekleri tını’dır. bu yersiz suçlamalara yunus emre’nin arı, duru türkçe’sini yanına alarak karşı çıkanların koruduğu ve kolladığı tınıdır türkçe’nin tınısı.
  • ancak duymak isteyenlerin duyabileceği tınıdır.

    yapamadan edemediğim edit: bu kısacık cümleyi ısrarla zaman ötesine yollayan zihniyetin türkçe'yi iyi anlayıp anlamadığını, türk dilini bilip bilmediğini çok merak ediyorum. şu beş kelimenin türk diline küçümser bakışla bakmaya devam edenlere ironik bir gönderme olduğunu açıklamaktan ben rahatsız oluyorum şu an yazarken.
    "okuduğumuzu anladık mı?" der,
    bir de şuna göz atılmasını öneririm:(bkz: #8763827)
hesabın var mı? giriş yap