• zamanın derinliklerinden bulduğum bir mailde bu duruma süper bir örnek vardı.

    k- "who's calling?"

    w- "watt."

    k- "what is your name, please?"

    w- "watt's my name."

    k- "that's what i asked you. what's your name?"

    w- "that's what i told you. watt's my name."

    a long pause, and then from watt,

    w- "is this james brown?"

    k- "no, this is knott."

    w- "please tell me your name."

    k- "will knott."

    w- why not?

    k- huh? what do you mean why not?

    w- yeah! why won't you tell me your name?

    k- but i told you my name!

    w- didn't you say you will not?

    k- not not, knott, will knott!

    w- that's what i mean.

    k- so you know my name.

    w- of course not!

    k- good. so now, what is yours?

    w- watt. yours?

    k- your name!

    w- watt's my name.

    k- how the hell do i know? i am asking you!

    w- look i have been very patient and i have told you my name and you have
    not even told me yours yet.

    k- you have been patient, what about me? i have told you my name so many
    times and it is you who have not told me yours yet.

    w- of course not!

    k- see, you even know my name!

    w- of course not!

    k- then why do you keep saying of course knott?

    w- because i don't.

    [pause]

    k- what is your name?

    w- see, you know my name!

    k- of course not!

    w- then why do you keep asking watt is your name?

    k- to find out your name!

    w- but you already know it!

    k- what?

    w- see, and you know mine!

    k- of course not!

    w- exactly!

    k- listen, listen, wait; if i asked you what your name is, what will be your
    answer?

    w- watt's my name.

    k- no, no, give me only one word.

    w- watt

    k- your name!

    w- right!

    [pause before it hits him]

    k- oh, wright!

    w- yeah!

    k- so why didn't you say it before?

    w- i told you so many times!

    k- you never said wright before

    w- of course i did.

    k- ok i won't argue any more. do you know my name?

    w- i do not.

    k- well, there you go, now we know each other's name.

    w- i do not!

    k- good!

    [pause before it hits him]

    w- oh, guud!

    k- good.

    w- no wonder, it took me so long, is that dutch?

    k- no, it's knott!

    w- oh, okay. at least the names are clear now guud.

    k- yes wright.
  • "yanlış anlamalar, iletişimsiz olanın iletişim aracıdır."

    adorno, walter benjamin üzerine
  • -sex?
    -no thanks.
    -no, i mean male or female?
    -doesn't matter..
  • mutlaka yanlış anlaşılacak birşey barındırır bu cümlenin devamında gelen açıklama.
  • anlaşılalama durumu...
  • çoğu zaman komik durumlar yaratır. nasıl mı?

    yüzmeyi yeni öğrenen evin kızı açılmak için annesinden can simidi istemektedir. annesi almayacağını söyleyince kız yüksek sesle ağlayarak:

    - simit istiyorummm simit istiyorum!!!!!!!!

    diye bağırmaktadır. kızın nidalarını duyan yan dairedeki hala yüreği acır ve bu işe bi çözüm bulmak ister. hala çarşıya gittiği zaman kıza fırından iki tane simit alarak

    hala : al kızım bak geçen bağırıyodun ya simit istiyorum diye...

    kız :?????????
  • rezalet otesi bir film, zaman israfi, youtube a turk filmi yazinca cikti diye izledim, lanet olsun dedim, bu kadar mi kotu olabilir bir film...
  • fragmandan da anlaşılacağı gibi yarak gibi film olduğu ortadadır. türkçe ve azerice kelime farklılıkları üzerine bir film bina etme fikrinin yaraklığına diyecek yok. türkiye'de rezil film yapmanın artık önü alınamadığı biliniyor ama göremedikleri bir durum da şu; gişe yapan rezil komedi filmleri aslında çok az. batan rezil komedi filmleri ise çok fazla. yani aslında çoğu batıyor. iyi komedi filmi yazabilen olmayınca, herkes kötü yazınca, toplum da kötüye gidiyor ve bu mallar da sanıyor ki insanlar rezil film seviyor. öyle değil oğlum, yazan yok yazan... ya çok uçlarda sivri bir mizah yazıyor, ya da rezil. merkezi yakalayamıyor. meral akşaner belki yazar hehe... hadi bunu yazan kafayı, yapanı anladık. diyelim ki yetenekten ve stratejiden yoksunlar. ancak ilker ayrık ve şevket çoruh gibi artık popülaritesiyle bir yerlere gelmiş, mizahıyla da kişiliğiyle de sevilen kişilerin böyle projelerle kendilerini rezil etmeyi göze almalarını anlamıyorum. hiç başka proje çıkmıyor karşılarına da bu mu çıktı? ya da teklif edilen projelerin en iyisi bu mu? para desen, iki oyuncu da iyi paralar kazandıkları tv projelerinde ve sinema filmlerinde sıklıklar yer alıyorlar. para dertlerinin olduğunu sanmıyorum. belki de filmin yapımcılığında da rolleri vardır bilmiyorum. her neyse, demek ki benim sandığım kadar kariyerlerine stratejik bakmıyorlar ve akıllı değiller. böyle filmleri ve oyuncuları izlerken vavien aklıma gelir ve engin günaydın'ın taşaklarını öpmek isterim.
  • "bir şeyi yanlış anladığımızda, sakladığımız arzularımızın da ipuçlarını veririz. bir şeyi yanlış anlamaktan ölesiye korkmamızın nedeni bu."

    emrah serbes
    afili filintalar
hesabın var mı? giriş yap