• yemek seçme, belirli yemekleri yememe davranışıdır. bazı iddialara göre şımarıklıktan ibarettir. öyle midir birlikte inceleyelim.

    evvela bir kural olarak şunu belirtmek isterim ki, genel olarak her insanda bulunan her türlü eğilimin, bazı bireyler üzerinde gerek pozitif yönde gerekse negatif yönde, uç noktalarda tezahür etmesi olağandır (bkz: çan eğrisi). şu durumda eğer ki insanlar arasında bazı yemekleri çok beğenmek, bazı yemekleri az beğenmek gibi bireysel farklılıklar var ise (ve bunu normal sayıyorsak), bazı bireylerin bir takım yemeklerden tiksinmelerini, bazı bireylerin hiç bir yemek arasında hiç bir ayrım yapmamalarını en başından öngörüyor olmalıyız. peki tada yönelik bu tercihler neden kaynaklanmaktadır?

    tat nedir? tat, maddelerin kimyasal yapılarının dildeki tat algılayıcı hücreler tarafından analiz edilmeleri ve bu analiz verilerinin beyindeki tat alma merkezince anlamlandırılmasıdır. bu anlamlandırılma söz konusu maddenin yemeye uygun olup olmaması, tehlikeli olup olmaması gibi etkenler doğrultusunda bireyi o maddeyi yemeye yahut yememeye yönlendirmek için yapılır. demek ki tat, iticilik-çekicilik ekseninde değer bulan bir algıdır. örneğin bütün hayvanlar tatlı severler. çünkü tatlıdaki yüksek enerjinin mevcudiyeti bilgisi evrim sürecinde tat algımıza, yani vücut kimyamıza, fizyolojimize işlemiştir. fizyolojimizin "uzak dur" dediği tatları sevmeyiz, "ye bitir" dediği tatları severiz.

    şimdi yani insanoğlu bilmemkaç miylon yıldır bitki yiyor, bilmemkaç bin yıldır bamya yiyor, fizyolojimiz bu nadide bamya bitkisinden niye uzak durmamızı istesin ki denilebilir. doğru, uzun bin yılların kültürel deneyimi göstermiştir ki bamya hem yenilebilir, hem de faideli bir bitkidir. fakat fizyolojinin evrimsel değişimi bir kaç bin yılda algılamayı dönüştürebilecek kadar hızlı değildir. insanın fizyolojisi malesef hala pişmiş et ve çiğ meyve sevecek yapıdadır. bamya yararlı olabilir, ama acı bir ilaç ta yararlı olmasına rağmen "acı"dır. seçilen ve yenmek istenmeyen yiyeceklerin genelde pişmiş sebzelerden oluştuğu dikkate alınacak olursa şöyle söylenebilir ki, pişmiş sebze yemekleri insanlığın acı ilacıdır.

    bamya sevip et sevmeyenler ise çan eğrimizin diğer bir ucunda yer alıyorlar.

    tüm bu "fizyolojik" bilgilerden sonra işin psikolojik yönüne geçebiliriz. dediğimiz gibi, yemek kültürü adı üstünde kültürel bir yapı. yani bireyler bazında, diğer bireylerden öğrenilip adet edinilen davranışlar içeriyor. bu demektir ki birey psikolojisini etkileyen ve belirleyen her türlü psikolojik ve sosyal etken, damak zevki üzerinde etkili ve belirleyici olabilir. "anal dönem"de aile içindeki mevcut ortam, bireyin pek çok davranışında olduğu gibi yemek yeme davranışında da belirleyici olacaktır. yani bir çocuk bir yemeği tiksindirici bulmadığı halde yememekte direnebilir. bu davranışını ilerki yaşlarında bir davranış kalıbı olarak kişiliğinin bir ögesi haline getirebilir. ancak, her ne kadar kötü beslenmeye yol açsa da, bu durumun aslen bir beslenme bozukluğu değil bir davranış bozukluğu olduğunu belirtmemiz icab ediyor. bu davranış "bozukluğu" annesiyle yaşadığı çeşitli olaylar nedeniyle bamyaya uyuz olmak düzeyindeyse buna davranış bozukluğu demiyoruz, olağan bir davranış özelliği diyoruz. yok eğer durum hiç birşey yemeyip sadece ve sadece fiyonk makarna yiyebilmek düzeyindeyse, ancak o zaman buna "bozukluk" diyoruz, ki bu da çan eğrimizin psikolojik bir ucudur.

    bazı yemekleri çok beğenip bazılarını az beğenmeyi normal karşılayıp yemek seçmeyi şımarıklık addetmek, psikolojik açıdan, bir psikiyatristin bir an için birinden şüphelenmeyi normal sayıp paranoyak hastasını şımarıklıkla suçlamasıyla aynı şedir. fizyolojik açıdan, bir cildiyecinin et benlerini normal sayıp cilt kanseri hastasını şımarıklıkla suçlamasıyla aynı şeydir. antropoljik açıdan, bir antropoloğun esmerliği normal karşılayıp zencileri şımarıklıkla suçlamasıyla aynı şeydir.

    şu durumda demek ki insanlar ya fizyolojileri gereği yahut yetiştirilişleri sonucunda, yahut ta her ikisi nedeniyle birden yemek seçmektedirler. şunu ifade etmeliyim ki her ne nedenden olursa olsun, bu kişiler eziyet çekmiş insanlardır. fizyolojik nedenlerden ötürü yemek seçenler pek çok zaman böğüre böğüre iğrenç şeyler yutmak zorunda kalmışlardır. psikolojik nedenlerden ötürü yemek seçenlerin ne tür eziyetler çektiklerini bizzat bilemem ama insanın sevdiği bir şeyi yememesi için ne tür bir iç huzursuzluğu ve rahatsızlığı içerisinde olabileceğini tahayyül edebilirim.

    sonuç itibariyle, insanın karşsına kimi zaman malesef kendi çocuğu olarak yemek seçen şımarık insanlar çıkabiliyor. bu kişilere yönelik uygulanan ve de uygulanabilecek yöntemleri kısaca şöyle sıralayabiliriz:

    -------totaliter yöntem--------
    çocuğun yemeğin tadını beğenmediğine asla inanılmaz. o olsa olsa şımarık olabilir. ve kutsal aile çatısı altında şımarıklığa yer yoktur. her ne olursa olsun o tabaktaki yemek bitecektir. böğürmek, kusmak, göz yaşarması, bunlar kötü şeylerdir. herkesin içinde böğrülmez. illa böğürülünecekse yemekten sonra gidilip kuytu bir köşede kendi kendine böğürülünebilinilir. bu yöntem çok etkilidir, çocuk hakikaten şımarıklığı terkeder, bütün yemekleri sonuç itibariyle yemiş olur. üstelik bonus olarak, aile kavramından, otoriteden nefret eden, ergerliğe adım atar atmaz terk-i diyar eyleyen mükemmel bir hayırsız evlat yaratılmış olunur...

    -------rehabilitif yöntem---------
    aslında en önemli şey çocuğun iyi beslenebilmesidir. bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. çocuğa totaliter yöntemdeki gibi bir suçlu muamelesi yapılmamalıdır, çünkü o suçlu değil, bamya yiyemeyen zavallı bir hastadır. çocuk derhal bir dil doktoruna gönderilmeli, tat papillaları tetkik ettirilmelidir. gerekiyorsa bamya sever birinden tat papillası nakli yaptırılmalıdır. yok papillalar sağlam mı çıktı, o vakit derhal bir psikiyatriste gidilmeli, ruh hastası çocuk psikolojikman tedaviye tabi tutulmalıdır. hasta olanın çocuk değil "aile" olduğu asla düşünülmemeli, aile içi ilişkiler gözden geçirilmemeli, çocuğun hangi duruma tepki olarak yemek hususunda inada girdiği anlaşılmaya çalışılmamalıdır. önerilebilecek en iyi psikiyatrik tedaviler hipnoz ve anti depresan ilaçlardır. çocuk için mütemadiyyen evhamlanılmalı, evhamlanılmalı, evhamlanılmalıdır. bu yöntemde de bonus olarak, değil ergenlikte, otuz yaşında bile evden ayrılmayan, anneden para koparıp içki içen başka bir hayırsız evlat şekli elde edilebiilr...

    -------dışlama yöntemi---------
    evin ve mutfağın kuralları bellidir. işine gelmeyen gidebilir. bu gün bamya var, yemiyor musun? keyfin bilir, ama başka da yemek yok. yemiyorsan senin payını kardeşin yer. karıştırma buz dolabını! başka yemek yok dedik. üff, hadi kalk şu masadan git ders mi çalışıcaksın, napıcaksan yap, ayak altında dolaşma. gördüğümüz gibi burada çocuk, binbir türlü mühim işi olan ebeveynin ayak bağıdır, değersizdir. ancak işbirliğini kabul ettiğinde değerli olacaktır. sık sık akıllı uslu -ve işbirlikçi- kardeşiyle kıyaslanmalıdır ki şımarıkça yemek seçerek ebeveynin alakasını üzerine çekemiyeceğini, şımarıklığı sürdürdükçe odasında yalnızlığa mahkum olacağını bir gün anlayabilsin. anlamazsa da ne gam, sanki ilerde özgüven yoksunu bir loser olduğunda ebeveyne mi olacaktır, hayır kendi kendisine olacaktır...

    -------olağan karşılama yöntemi-------
    çocuğun duyguları anlaşılmaya çalışılır. gerçekten bazı yemeklerden tiksindiği kanısına varılırsa, düzgün beslenebilmesi o yemekler dışında sevdiği başka yemeklerle sağlanmaya çalışılır. bu yapılırken aynı zamında otoritenin de sarsılmamasına özen gösterilir ki çocuk hakikaten şımarmasın. yok çocuk inat yüzünden yemek yemiyorsa, çocukla iletişim kurmaya çalışılır, bir sorunu olduğu üşünülür, bir "sorunumuz" olduğu düşünülür. çocuğun hem psikolojik gelişiminin hem fizyolojik gelişiminin çocuğa ve ebeveyne eziyet vermeden sağlanması için elden gelen herşey yapılır. bu yöntemle bonus olarak sizi seven bir çocuk kazanabilirsiniz...
  • cocukluk donemindeki maddi ortam ile cok yakindan alakali durum.
  • - anne yemekte ne var?
    - türlü.
    - başka?
    - taze fasulye.
    - daha?
    - makarna, salata.
    - başka bir şey yok mu yaa?
    - sopa var yer misin?
  • benim evime böyle bir insan geldiğinde ve dahi "hmm bunu mu yaptın? ben pek sevmem." diye bızıklandığında suratına dahi bakmadan, "dolapta peynir, tezgahta ekmek var." der, yemeğime devam ederim. salaklık bende elbet. direktoman kapıya da yönlendirilebilir.
  • hayatinda hic uzun sureli ac kalmamis insanin tutumudur.
    nitekim, insan ac kaldigi zaman yiyecek niteligindeki her turlu seyi yiyebilir.

    tabi normal sartlarda insan yemek secebilir ama degisik farkli sartlarda allah ne verdiyse....
  • en çok anneler yapar bunu. o kadar yemek arasından tutup pırasa, bamya, ıspanak, brokoliyi seçerler.
  • hep yapmak istediğim ama yapamadığım eylem, davranış. ay ben şunu hiç yiyemem, ay ben buna uyuz oluyorum görmeye bile tahammül edemiyorum, ay ben bundan yiyince şişiyorum balon gibi, ay ben bunun kokusuna katlanamıyorum falan bana hep yabancı geldi. ne bulduysam yedim yüksünmeden. şu hayatta bişeyi de sevmeyim de yemeyeyim ulan. ne şeftalinin tüyü ne bamyanın sümüğü iğrendirmedi kendinden.
  • tadı yerine besin değerine göre uygulandığı sürece zararsızdır.
  • özel olarak damak tadına uymadığı için lezzetinden hoşlanmadığı için bir insanın bazı yemekleri yememesi son derece doğaldır. çocuklardaki veya bazı çocuk akıllı yetişkinlerde görülen şımarıklık ve huysuzluktan kaynaklı olan ise sıkıcıdır. böyle insanın misafirliği de adamı kasar. yani kastıranı kasar. küçükkene bizim evde yemek seçmek gibi bir durum söz konusu olamazdı.. despot karadeniz kadını annem "o yemekte bir kusur yok mis gibi, yiyeceksin, ben yiyorsam sen haydi haydi yiyeceksin, yemeyeceksen kalk ama dolaba gitme hiçbir şey yiyemezsin, odana" dediği anda birkaç başarısız girişimimiz püskürtülmüş oldu. annem yemek yemeyene arada hiçbir şey yedirtmez öğün atlatırdı resmen. haberli misafirlere, eğer yemek seçtiğini biliyorsa, özel bir şeyler hazırlayıp hoş tutmaya çalışan bu kadın normal şartlar altında yemek seçene "at başından kavurma var yer misin" diye sorar. ama öyle bir sorar ki he desen ısıtıp önüne koyacak sanki.
  • domates yememek en kötü versiyonudur.hiç bi yemeği adam gibi çatallayamazsın.2 saat yemeği mıncıklar,mahvettikten ve herkesi sinir ettikten sonra soğukken yersin.
hesabın var mı? giriş yap