• - uyurken bir battaniyeyle hafifçe, bol şekilde sarın. ana rahminden çıktı geldi bu bebek. düşünün, daracık bir yer... aylarca ne zaman kımıldasa başı kıçı bir yerlere çarptı. alıştığı düzen bu yani. azıcık empati kurun, kendini tamamen boşlukta hissetmesin yavrucak.

    - onu birkaç saatliğine de olsa bırakmanız gerekirse mutlaka yatağına, yakınına kullandığınız bir kıyafetinizi bırakın. yani kokunuzun sindiği bir şeyi. mesela bir atletiniz olabilir. sakın yeni yıkanmış, yumoş kokulu bir şey bırakmayın… sizin kokunuz onu kesinlikle sakinleştirir.

    - bebekler kafasından üşür. yaz günü doğmuşsa bile ilk haftalarda başına o aptal penye kukuletalardan giydirin. en azından uyurken tam tepesini küçük bir tülbentle kapatın (bıngıldak)

    - üşüyüp üşümediğini el veya ayaklarından değil, baş ve gövdeden kontrol edin. eğer alnı ve gövdesi normalse, elleri soğuk diye bebeği kat kat giydirip boğmayın. küçük eldiven veya ince bir çorap giydirin yeter.

    - pişik en büyük kabusunuz olabilir. sadece kakada değil çiş için de bezini sık sık değiştirin. üşenmeyin. yeni bezler çok iyi emiyor, çiş yok sanıyorsun ama yine de bebeğin altı yanıyor. yazıktır.

    - pişik olmaması için formül: önce emzirin, 5-10 dakika sonra altını değiştirin. böylece bir dahaki emzirmeye kadar temiz kalma ihtimali yüksek. çünkü bebekler doyduktan 5-10 dakika sonra altlarını kirletir. bu döngüyü unutmayın.

    - poposunu ıslak mendillerle değil, akan suyla yıkamayı tercih edin. ve bezlemeden önce iyice kurulayın. nemli bezle silerseniz de mutlaka kurulayın. çünkü o şekilde bez sarınca rutubet oluyor ve pişiğe davetiye çıkıyor.

    - her şeye rağmen pişik olduysa -ki oluyor- desitin pişik önleyici krem alın. (mor olanını)

    - bir de anne-kaynana ikilisine hemen siktir çekmeyin. saygıda kusur etmeyin. sonra ellerine kalırsınız, it gibi süründürürler...

    - kocakarı formüllerini de çok kulak arkası etmeyin. kendi mantık süzgecinizden geçirin tabii ama bazıları saçma görünse de gayet mantıklı ve işe yarıyor.
  • ardarda bebeğiniz olmuyosa, hatta belki oluyosa da, her bebekle yeniden öğrenilecek bir şey bu. her seferinde yeni başlanacağından yeni bir insanla yani, annelikten daha güçlü imiş yeni baslayanlar icin annelik. zira, belki en son söylemek gerekir ama, birdenbire siz bu dünyada yokmuşsunuz, hiç olmamışsınız gibi davranan feminist arkadaşlarınız arasında uzun süre önce anne olmuş ama yeni başlayanlar için annelik durumlarını unutmuş olanlarının da bulunması vakayı adiyeden olabilir. bu arkadaşlar arasında anneniz de olabilir.

    aslında annneliği, belki en yoğun orada yaşansa da yeni bebek moduyla kısıtlamamakta yarar var.
    bundan kastım hamilelik süreci hatta ve hatta hamilelik sürecinin şaibeli başlangıçlarını da atlamamak.
    yani anneliği, cinselliğin bir parçası olarak düşünmek
    bir müessese gibi
    yüce bir meslek gibi düşünmenin
    alternatifi
    le guin'in kadınlar rüyalar ejderhalarda altını çizdiği bişey bu
    burada da o tema üzre takılıyorum, cinselliği korkulara, akrabalara, yorgunluklara da yer vererek tanımlamaya çalışıyorum. ama daha bitmedi. daha yeni başladım da.

    hamileliğin, bebeğin var olmasıyla yok olması arasında bir durum olması, bu iki arada bir deredeliğin de düşüklerle, daha önce akla hayale gelmedik risklerle perçinlenmesi bu tema üzerine çeşitlemek için iyi bir başlangıç noktası... bu muallaklıklığın ne kadar yaygın olduğunu, size özel olmadığını hamile oluncaya ve de en önemlisi başka kadınlarla spontan sohbetlere başlayıncaya kadar fark edilmemesi. ama fark etmek anneler icin de babalar için de çok rahatlatıcı olması... göbeğinizle konuşmakta da yarar var,` :hamile kadinlarin gobekleriyle konusmasi` ama hamilelik rehberlerinde sözü edilmeyen rasgele konuşmalar size doğmamış çocuğunuzu mutlak var etmekten daha iyi gelebilir.

    bir de doğum süreci var tabi:
    mesela bi arkadaşım sezeryan sonrası hastanede bi günün yetmediğini söylemişti
    parayı profesöre değil odaya verip orada da üç gün kalmak bana çok iyi geldi
    sezeryanın ufak da olsa tefek de olsa bir ameliyet olduğunu ve bir süre iyileşemeceğinizi bilmek ve ona göre yardım istemek çok önemli.
    başka bir arkadaş da ilk günler anne için de bebek için de ayrı birer yardımcı olması gerektiğini söylemişti
    ilk gün gece üç buçukta bulunduğum kan gölünden kıpırdayamadığım için ağlarken ciddiye aldım bu öneriyi tabi biraz geç olmuştu.
    yardım isterken size kıyak yapılacağını düşünmeyin, bebeğiniz eşinizin de bebeği, annenizin de torunu, görümcenizin de yeğeni, ve siz onlar için de ona az bakmayacaksınız bi yerde...
    amma velakin o ana kadar sizden inatla hizmet beklemiş akrabalarınızın bu huyundan bir anda sırf doğum yaptınız ve ameliyatlısınız diye vaz geçip size yardım etmeye başlamasını da beklemeyin -bekledim ordan biliyorum.

    tabi bi de mümkünse normal normal doğurun sezeryan mezeryan olmayın.
    hatta mümkünse normal doğum sırasında perineum denen deriyi ille de kesen doktorlardan haberdar olun, episiotomy denilen bu işlemin riskleri azaltmasının o anda gerekmiyosa yapmaları anlamına gelmemesi gerektiğini söyleyin. en azından sizin için...

    bu artık çok yerde söyleniyo, ama en emzirme dostu görünen devlet hastanesinde bile kimse duvarlara yazı asmanın dışında takmadığı için bi kez daha söylemekte yarar var: emzirmek öyle kendiliğinizden memeyle bebeğin ağzını birleştirince gerçekleşicek bişey değil. ne de emmek bebeğin doğar doğmaz yapabildiği bişey. bunun için uğraşmanız, pes etmemeniz gerekiyo. sütüm gelir bebek de emerken onbeşinci gününde doğum kilosundan 300 gram eksik diye mamaya başlatıyodu doktor direnmesem... direnmesem de yavru gayet güzel kilo alıcaktı ama doktor hiç şans vermediği için abartıpğ biraz fazla boza ve helva yemiş oldum o oldu. bu da tabi, emzirmek hemen kilo verdirir efsanesi zaten hikayeyken, bir de kilo aldırır tarafıyla ani bir tanışma anlamına geldi. ama büyüdükçe emmeye devam ediyo gerçekten sömürmeye başlıyo.... bu arada süt humması konusunda bilgilenmekte de fayda var.

    anne sütü emen bebekte daha uzun süre sarılık oluyo, bu sarılıksa bildiğimiz sarılık değil, proteine bebeğin gerekli muameleyi yapamamasından kaynaklanıyo. tabi pembe beyaz doğan yavru bir ay sarı rengi üstünden atamayınca -hastanede tün değerleri tehlikesiz görünse de atamayabilir- her kafadan bir ses çıkmaya başlıyo. altın taktı diye helak olmuş anneye hizmet ettirmeyi takmayan misafirler bir yandan da bebeğinizin ne kadar çirkin olduğunu söyleyebiliyo. otuz senedir reklamlar dışında bebek görmemiş tipler annesi kendisiyle ilgileneceğine sizle ilgilenmek zorunda kalırken ihtiyaçları biriken, biriktikçe huysuzlaşan bebeğiniz hakkında saçmalayabiliyo. post natal femme fatalee dönüşmemişseniz bile doğum sonrası depresyona girmeniz için herşey ince ince hazırlanıyo...

    gerçi öte yandan misafirlerin bir kısmı baldan tatlı geliyo. zaten sosyalleşemezken uzun zamandır görmediğiniz eş dost yanınıza geliyo. yeni taraflarını fark ediyosunuz. gerçi bi yandan bebeğinizi ellemeden ellerini yıkatmak için onları kaybetmeyi göze alıyosunuz ama -ne kadar çok insanın bu talepten alındığına inanamazsınız, kardeşim ben sana pissin mi diyorum, sen kapıda ayakkabını çıkarmadın mı? çıkardın, e ayakkabı da pek temiz bi nane değil kabul edersin ki- kaybolmayanlarla da yeni bağlar kuruyosunuz.

    neyse lafı sonra uzatırım, şimdilik anneliğe başlarken romicanın ve wunsch vertrauenin çocuklarla girilen komik diyaloglar entirilerinizi okumanın faydasını, bebeğe bişeyler ören büyükler olsun küçükler olsun sevenlerin ilk bakışta cok sevimli görünen biberon şeklinde gül şeklinde falan düğmelerden kullanmamasını, yuvarlacık normal düğmeler kullanmasını, yedinci aydan itibaren bi doğum valizi bavul hazır etmek gerektiğini, bebek icin pampers yeni doğanın sıvı kaka emici özelliğini, bebeğin popocuğunu ıslak havlularla silmek yerine mesela pamuğu içme suyuna bandırıp temizlemenin önemini, zeytinyağını yakarak asidini giderdiğinizde muhteşem bir pişik önleyiciye dönüştüğünü, doğum sonrasında belin kolay sakatlandığını, minisküs gibi hastalıkların artıığını o yüzden bebeğe olduğu kadar kendine de dikkat etmek gerektiğini, bu dikkatin kolaylıkla doğum öncesinde ve sonrasında korkuya ve vesveseye dönüşebileceğini, korkularınsa insanı başa çıktığı oranda güçlendirdiğini belirtip bırakayım...
  • - kim ne derse desin ona dokunun, ona sarılın, onu öpün, onu kucağınıza alın. merak etmeyin şımarmaz, sadece mutlu olur. *

    - lütfen "bırak ağlasın, ağlamaktan ölen bebek gördün mü" diyen komşulara / doktorlara / pedagoglara itibar etmeyin. hele "ağlatarak uyku eğitimi" saçmalığını lütfen uygulamayın. *

    - hiçbir bebek/çocuk ağlatılarak eğitilmeyi hak etmiyor. saat 9'da kendi kendine uyuyan kırık kalplerle doldurmayın şu dünyayı... öyle insanlara ihtiyacımız yok. bu gerçekten zulüm.

    - unutmayın, şu hayatta her şeyin bir geri dönüşü var. "ağlata ağlata" öğrettiniz şeyin bedelini bir gün mutlaka ödetir o çocuk. *

    - erkek anneleri, lütfen ruh hastası çocuklar yetiştirmeyin. kızımız var yani, o açıdan.
  • bebeği giydirirken ağlarsa, onu battaniyeye sarıp kucakta tutarak, ne yapacağını bilemeden onunla beraber ağlamaktır. ahtapot gibi hareket eder, giydiremezsin. haline de acırsın. kıyılmaz.

    * öncelikle, deterjan, ilaç gibi şeyleri, daha hamileyken yüksek bir yere koymak ve mümkünse kilit altında tutmak önemli. siz dikkatlisinizdir ama eşiniz dikkatli olmayabilir. onu alıştırmak açısından evdeki yeni düzeni erkenden oturtmak yararlı.

    * yine eşten gireyim mevzuya; kendisi bir işi olduğunda, koltuğa toplu iğne gibi ıvır zıvırlar batırıp da iliştiren biriyse, bin kere tembihlemeniz gerekir. annesi dikkatsiz, gamsız bir kadınsa, çocuğunun kafasına elbise fırçası fırlatıp da, acile kaldırılmasına neden olduysa, böyle şeyler beklemeyin. tembihleyin ama öğrenmez. evde 2 çocuk var gibi yaşayacaksınız artık.

    * çocuk çok feci uykusuz bırakabilir. gece emzirmeleri 1 saate kadar uzayabilir ve o uykusuzlukla, kafanız öne düşebilir. doktor ilk bunu tembih etmişti bana. "dikkat et, boğulmasın. çok sık yaşanan bir olay." o yüzden, çocuğu emzirirken, gözlerinizi faltaşı gibi açın. uykuyu açmaya yardımcı olur. onun boğulma düşüncesiyle gözleriniz korkudan zaten faltaşı gibi açılacak ve bunu başaracaksınız. çocuğu hiçbir zaman yanınızda yatırmayın. kolunuzla bile boğulabilir. bunu bilmeyen yoktur gerçi. en azından, emzirirken uyursanız, çocuk düşer.

    *mamadan yavaş yavaş sebze suyu ve sonra da sebze püresine geçen çocuk, kusabilir. "çocuğum aç kaldı." diye ağlayıp, çocuk sahibi bir arkadaşınızı çaresizlikle arayabilirsiniz. üzülmeyin. hepimiz alışmışız. o çocuk kokoreç bile yiyecek ilerde. moralinizi bozmayın.

    * çocuğunuzu kucağa alıştıracak ve şımartacak yakınlarınız olacak. eğer size ev işlerinde yardım etmeyecek tiplerse bunlar, onlarla doğumdan önce konuşun. hiç kimseden 5 dakika bile yardım almadan çocuk bakmak, dünyanın en zor işidir. onları kırmaktan korkuyorsanız, bir kolunuzla bir yastık kucaklayıp, ocak başında çorba falan karıştırıp, egzersiz yapın. tek elle yaşamayı öğreneceksiniz.

    * çocuk emeklemeye başlayınca, çok zorluk çekeceksiniz. hele yeni ayaklandığı zaman, bu zorluk 5 katına çıkacak. doğum sonrası kilolarınız varsa, bu dönemde 10-15 kilo vereceksiniz. emin olun.

    * bebek, yatakta kendi kendine dönebilecek yetiye ulaşana kadar, uyurken, yarım saatte bir diğer tarafa döndürülecek. şimdi bu yarım saat olayı değişti mi bilmiyorum. her şey değişiyor. döndürmek için saat kurun.

    *çocuk uyuduğu zaman "hangi işi yapsam?" diye deli danalar gibi koşturacaksınız. azıcık uyuyun. günde 22 saat uykusuz kalan şanssızlardan olacaksanız, bu çok zor.

    * çok emek istiyor. her mesleğin "iş kazası." gibi bir mazereti var ama anneliğin yok. insan, yerine aynısı getirilmeyecek kadar değerli. annelik, en ufak ihmali kaldırmıyor. gerçekten çok meşakkatli. ama ilerde "boyum yetmedi, şu tencereyi alır mısın?" dediğinizde yılların çabucak geçtiğine şaşıracak ve hem onun büyümesinin mutluluğunu yaşayacak hem de onun bebek haliyle tüm bedenini kucaklayabilmeyi özlediğinizi fark edeceksiniz.

    bu yüzden;

    tüm zorluklarına rağmen, tadını çıkarın. hayırlısı olsun. güle güle büyütün.
  • bebeklerinizin bebek dahi olsalar birer birey olduğunu unutmayın ve onları penyeden yapılma pijamalarla dışarı çıkartmayın, gezmeye götürmeyin.

    bu saçmalığı yapan nice kadın, nice anne görüyorum etrafımda.
    hayır merak ediyorum sen çıkar mısın dışarı pijamayla?
    normal bir insansan, evet çıkmazsın.
    e peki bebeğin neden çıksın?
    kıyafetine karar verme hakkı yok diye onu bu şekilde giydirip, ortalıklarda dolandırmanın alemi yok bence.
    pijama gece giyilir ve evde giyilir kardeşim!

    pijamalı bebekliğe hayır.
  • takvimden önce 40 sonra 90 günü işaretleyin. bu iki kilometre taşında bebeğiniz sandığınızdan çok daha hızlı değişecek.

    en önemlisi sakın "bu hep böyle mi olacak?" endişesine kapılmayın. birbirinize alıştıktan sonra her şey çok güzel olacak. bu yüzden her anın tadını çıkarmaya bakın.

    eğer çok daralırsanız yardım istemekten çekinmeyin. yardım isteyecek kimseniz yoksa bir kaç kez derin derin nefes alın ve gerginliğinizi atmaya çalışın. zira siz gerildikçe bebek de geriliyor.

    çocuğunuza her zaman sevecen yaklaşın. ağladığında veya uyumadığında ona kızmayın. onun sizinle tek iletişim yönteminin ağlamak olduğunu unutmayın. siz ne kadar rahat hareket ederseniz o da o kadar rahat edecektir.

    bebeğinizle konuşun. böylece onun kelime dağarcığı genişlerken, siz de kendinizi rahatlatmanın bir yolunu bulmuş olacaksınız. tabii oturup dertleşin demiyorum. güzel şeyler anlatın ona.

    anne olmanın önemini hiçbir zaman unutmayın ama bu arada evdeki diğer rollerinize de yeteri kadar zaman ayırğınıza emin olun. kendinize veya eşinize ayırdığınız zaman bencillik değildir, ihtiyaçtır.

    son olarak anne olmanın tadını çıkarın.
  • kendinizi hiçbir şeye şartlandırmayın. kendinize ve bebeğinize şans tanıyın ve oluruna bırakın bazı şeyleri...

    edit: lohusa hummasına dikkat...
  • yaşı gereği kakasını tutamayan bebeği için,
    kakasının etrafa yayılmasını bezle engelleme girişiminde bulunan annenin,
    bebeğinin yedikleri içtiklerini deşarjında, kendi kilosunun neredeyse dörtte üçüne varan iddialı hacimlerle sizi buluşturacaktır,
    korkmayınız, ürkmeyiniz.
    böylesi durumlarda cinnet anaların ayaklarının altındadır gibi gelse de, er yada geç,
    cennet anaların ayaklarının altındadır fikri bünyede yer edecektir.
  • akla hayale gelmeyecek miktarlarda nesneyi, inanılamayacak boyutta yerlere sığdırmayı öğrenin. anne denen canlı koskoca bir çanta donmuş gıdayı, ağzına kadar dolu olduğunu sandığınız buzluğa dışarıda tek bir paket bırakmadan sığdırandır, unutmayın.
  • ışığı kapatın! televizyonu açmayın! gürültü yapmayın! ellerini yıkadın mı sen! manyaklarından olmayın. sonrasında bütün bunlara kayıtsız kaldığınızda çok komik oluyorsunuz, ne gülüyorum bilseniz...

    ağlamaya başladığında rahatsızlığını giderecek çözümü bulun, sizi hissedebileceği kadar yakın olun, emzirin... bu kadarı şimdilik yeter. gerisini bilahare öğrenirsiniz.

    not: arada sırada bezini de değiştirin tabii canııım.
hesabın var mı? giriş yap