• az sonra yapacağım şey.

    inanmazsanız kötüleyin sevgili okurlar. yapacağım dedim mi yaparım. zamanın ötesinden gelen edit pek itibar ettiğim bir eylem olmasa da(üşengeçlik, aldırmazlık, vurdumduymazlık, adamsendecilik), arasıra herkes gibi prim verdiğim bir düzeltme tipidir. kendisinin gelişim sürecini inceleyecek olursak, ayarcılık müessesiyle birlikte son derece ileri bir seviyeye ulaştığını söylemek mümkün olur. hatta ayarcılık müessesinin yanında, karma'ya düşkün yazarların korkularıyla birlikte büyümüş, bibendum olmuştur allah kahretmesin.

    zamanin otesinden gelen edit: (burası oylardan sonra doldurulacak)

    dolgu: evet sevgili okuyucular. gördüğünüz üzere sözümü tuttum. editime buradan başlayarak, entryme de aynı zamanda örnek süsü verdim.
    artık kötülemeseniz de olur, çünkü birinci sıraya yerleşmiş durumda entryim.

    şimdi de ikinci deneyimize geçip, zamanın ötesinden gelen edit'i başucu eserlerinden gelen edit'e çevirme üzerine yoğunlaşacağız. tabi bunun için şukelalamanız gerekecek.

    hatta yerini açayım şimdiden:

    basucu eserlerinden gelen edit: (burası $ukelalardan sonra doldurulacak)

    emeği geçen herkese teşekkürler.

    ugrastirma beni diyenler için kısa yolumuz mevcuttur: http://sozluk.sourtimes.org/…te.asp?id=11822746&v=1

    aha, bu da oylama sonrası dolan boşluk dolgusu. deneyimizin başarıya ya da başarısızlığa ulaşması halinde zamanın ötesinden gelen edit'in kralını yapıp entryi silerek karizmayı toparlamayı düşünüyorum. genel olarak zoge'nin amacı da bu değil mi zaten. karizmayı toparlamak, karmayı düştüğü yerden kaldırmak, üstünü temizlemek, yemeğini yedirmek.

    deneyimiz devam ediyor şimdilik...
  • bununla ilgili bir başka dikkat çeken nokta da yer yer haftanın en beğenilen entry'lerinde de kendine yer ediniyor olması. sebebi belli: adamımız yazıyor entry'yi, ilk iki üç dakikada aldığı bir iki oyla entry'sini zamanının ötesinde görüyor (bunun tersi de çok sık görülen bir şey), basıyor editi, vay amına koyim sözlük ne hale gelmiş vs. sonra ibre değişiyor, tersine dönüyor, en beğenilenlere giriyor, ama edit duruyor. niye? çünkü o edit artık müthiş bir tespit, haklı bir yakarış, sözlüğün "ne hale geldiğine" yönelik harikulade bir tanı, dimdik bir duruş. yersen.

    hakikaten tiksindiğim bir olgu. ekşi sözlük'ün o övünülen eleştirelliği, kritik analiz gücü gerçekten de ilk zöe'ye rastlayana kadar ikna edici benim gözümde.
  • sizi sallamıyorum mesajı verse de gayet bellidir durum. o yüzden bunu yapmayanlara, zö.deki entrylerini editlemeyen yazarlara saygım ve sevgim sonsuz olacaktır.
  • (bkz: eziklenmek)
  • gözünü karma hırsı bürümüş bazı ibnelerden ötürü, sözlüğü okunulabilir olmaktan uzaklaştıran durum. yarram madem zoruna gidiyor ne sikime yazma hevesine sahipsin. insanlar cevap niteliğinde entry giremedigi için tepkisini oylayarak belirtiyor. iki saattir sözlük okuyorum bundan sonra her gördügüm z.ö.e. için basıcam üzgün surat ifadesini, klavyesi başında ağlasın dursun ibne.
  • entry kötüleme katalizörü.
  • eminim bunu farkeden tek insan ben değilim ama geçen aylar içerisinde, haftanın en beğenilen entryleri arasında en az bir tane zamanın ötesinden gelen edit bulunmakta.

    efenim, formatı özetlemek gerekirse;

    (başlık) israil pkk akp birşeyler

    (entry) amına koyayım onun bıdıbıdı

    artık sene 2010, ve bu benim için 30larıma yaklaştığım bir tarih oluyor. pasif agresif tiplerden olduğum yıllarda televizyonda hugo filan vardı. zaman içinde "çözümün bir parçası değilsen sorunun bir parçasısındır", "boş tenekeden çok ses çıkar" ve "dinime küfreden müslüman olsa" tarzı oturduğu yerden lanetler okuyan ama bu konuda hiç bir şey yapmayan, dahası söylediği her şey sıçtığım bok kadar tahmin edilebilir olan insanlardan (bkz: one minute) bunların klonlarından ve anahaber bültenine sinirlenip mangalda kül bırakmayan çemçük ağızlılardan bir tiksinti vuku buldu bende.

    dahası pkk, israil gibi yanlış ele alındığında irkçılık ve nefret suçu gibi sonuçlanabilecek hassas konulardaki fikirlerimi google'dan sonra en çok girilen web sitesi (o da kapanıyor, müstakbel türkiye'nin en çok tıklanan sitesi diyeyim) eksisozluk'te paylaşmaktan sosyal bir sorumluluk duyuyorum.

    akp ve tsk ile hemfikir olmadığım bir çok nokta olmakla beraber, bu konuların hepsi zaten ayrıntılı olarak işlenmiş durumda (bkz: daha önce söylenmiş bu zaten)

    yani iş bu "filistinlilerin çocuklarını öldüren ebu lehebin kolları taş olsun" "türk askerlerini şehit eden pkk puştlarının gözlerine kor demirler sürsünler, üzerini topraklarla örtsünler" gibi entryleri üşenmeden ilk baştan sona kadar tek tek seri biçimde kötülüyorum. bu insanlarla hem fikir miyim ? konjonktürde evet, ama şiddete şiddet, nefrete nefret kişisel tecrübelerim ve tarihin gidişatı babında fonksiyonel çözüm önerileri değiller.

    nitekim bu entrylerin zamanın ötesine geçmesi eksi sozluk yazarlarının bir çoğunun seri oy veren israil ajanı veyahut pkk militanı olmasından değil, bu entryi yazan zat (sen diye hitap edeceğim oldu olacak açık mektup olsun) sen, kendi nefrt dolu küçük beynin içinde ona buna kin kusmaktan çekinmeyen ve bunu gerçekten geniş bir kitleye ulaşan medyada söylemekten çekinmiyorsun. tabii çok adımlı mantık bekleyemem senden ama, bugün yarın yine bir yahudi ya da ermeni ya da bir kürt çifte standart gördüğünde belki öldürüldüğünde bu katilin önyargı ve milliyetçi nefreti besleyen insanlardan biri sen olacaksın. dişe diş göze göz değil, olmamalı senin hukuk anlayışın. çünkü zaten pkk, israil gibi kurumların otonom yargısı da aynı noktadan çıkıyor. çok uzattım, özeti ama sen nefreti körüklüyerek sorunun bir parçasısın.

    neyse ki böyle düşünen tek insan ben değilim ve bu entryler zamanın ötesine geçiyor. ama sen bunu hazmedemeyip bir de altına edit döşüyorsun "vay bunu kötüleyenin amına koyayım militan yahudi yezitleri, şereksiz şorololar fındık fıstık". de tabii, neticede o insanlardan biri benim üzülmüyorum, gocunmuyorum, hatta yapıcı bir feed back olarak alıyorum. sana yazık. ama daha çok senin yetiştirdiğin çocuklara, onların geleceği makamlara ve o makamların yaptırımlarının neticesini çekmek zorunda olan bize yazık.

    gel gelelim bu editi alan entrylerin haftanın en beğenilenleri içinde olmasına. zögenin bir etkisi olduğunu varsaymak makul geliyor. asıl soru zamanın ötesine giden entryi çoğu zaman ilk saat içinde ya da gece yazılan entrye sabah edit atacak kadar karmasıyla haşır neşir olan bir tipin nasıl oluyor da zamanın ötesinden dönüp başucu eseri hatta haftanın en beğenilenleri olana kadar şukelalanmasına rağmen ek bir baş ucu entry editi getirmeyişi. tabii kıl bir şey, ama şukelaya bu kadar açsan, hayatta bunun gibi başarılara ihtiyacın olduğuna inanıyorum.

    link ver lan piç diyenler için;
    31 mayıs - 7 haziran : #19213580 #19280066
    24 - 30 mayıs : #19144174
    17 - 23 mayıs: yok
    10 - 16 mayıs: #19040606 #19016693
    3 - 9 mayıs: #18965327 #18935767
    25 nisan - 2 mayıs: #18914338* #18868616 #18913376
    19 - 25 nisan : yok
    12 - 18 nisan : yok
    5 - 11 nisan : yok (daha fazla bakmayayım bakasım kaçtı)

    çöller gibi kurak iki haftadan sonra gelen ek:
    21 - 27 haziran : #19458352 #19470241 #19468094
  • sıvamak amaçlı sözlük geleneği.
  • öncelikle, bu entry'de yanlış anlaşılmalara yönelik editlere ya da gelen mesajlar üzerine gelen editlere (yazarlar da genelde bunları belirtiyorlar zaten) yönelik bir şeyden bahsetmiyorum , onu belirteyim... derdim daha çok direk zamanının ötesine gitmek üzerine bir refleksle ortaya konan editlerle.

    benim bu olguda gördüğüm asıl sıkıntı, çıkış noktasının sadece ve sadece fazlasıyla mekanik bir işleve (entry'yi zamanının ötesine gönderme) dayanıyor olması.

    yani entry'nin yazarı görüyor zamanının ötesine geçiveren entry'yi, ve diyor ki "ekşi sözlük beni beğenmedi." ki bu bile doğru sayılmaz, çünkü ekşi sözlüğün anca ufak bir alt kümesini temsil ediyor o entry'nin orada durması. sonra, zamanının ötesinden edit gelince de, bu alt kümeye yönelik bir yeniden yaranmaya çalışma çabasını, ya da "göt olmayayım, son bir laf sokayım" tarzı bir tepkiyi içeriyor. bu niye böyle ki? yani sen o entry'yi yazdığın zaman birilerinin tepkisini çekeceğini düşünmedin mi? hatta ve hatta, o tepkileri çekeceğini bile bile, hatta o tepkileri çekmek için yazmadın mı entry'yi? o zaman o tepkileri çekiyor olmak neden bu kadar gaza getiriyor ki seni? (hayır bir de, çoğu gördüğüm zöe'deki "ben biliyordum zaten" altmetnini, o edayı sezmesem böyle demeyeceğim)

    bir de şu var, o entry'yi zamanının ötesine götürdüler ya, mutlaka o gönderenlerin bir tür kuyruk acısı olmalı, geceleri dertlerinden uyuyamıyor olmaları lazımmış gibi bir anlayış var. yahu siktir git, adam gayet entry'ni beğenmemiş ve çok kötü'ye basmış gitmiş işte, neyin derdindesin? sanki sen o müthiş editi oraya sokunca şöyle bir irkildik amına koyim. ben çok kötü oyu pek vermem, ama vereni de anlarım, adam oylama fasilitesini kullanıyor, sen o entry'yi girdin diye çocukluk travmalarını yeniden yaşamıyor ki.

    sanki ekşi sözlük yazarları olağanüstü sıradışı bir kitleyi teşkil ediyor da, zamanının ötesine gitmek bir tür eziklik, altında kalınacak şey olarak görülüyor. amına koyim, debelendikçe daha da batıyorsun işte, neyin peşindesin? sen o lafı soktuğunu zannederken, ya da son bir defa "bakın beni anlasanız hak vereceksiniz" tarzı uğraştıkça sana olan saygımız artmayacak.

    onun yerine kendini tut bi, o entryin de orada öylece dursun. en azından bir duruşun olur.
hesabın var mı? giriş yap