• tiyatro oyunevinin ondorduncu uluslararasi istanbul tiyatro festivalinde bugün promiyerini yapan oyunu. yoneten mahir gunsiray, cok basarili ceviri uluer emre ozdil'in. arthur schintzler'in 'rond' oyununun werner schwab uyarlamasi. ozgunlugunun sinirlari bir uyarlamanin otesine gidiyor, bunun baslica sebebi schwab'in yapibozumcu schwabcasiyla schnitzler'in yirminci yuzyil avusturya toplumunda kadin erkek-iliskileri elestirisinin otesinde schnitzler'in oyununun da yapisal elestirisine girismis olmasi. scwab'in dille verdigi bu mucadele mahir gunsiray'in cesur rejisiyle tum gorsel ayrintilara da islemis ve oyunu gercekten sarsici hale getirmis. gec kapitalizmin yerlestirdigi metalasmanin cinsellikte kendini nasil gosterdigi meselesi erkekten kadina cikarilip takilan cinsel organlar kullanilarak verilmis. defalarca yinelenen cinsel birlesme sahnelerinde her defasinda kadin ve erkek bedenleri ayrik, bedenleri uzerinde takma olarak duran cinsel organlar ise hepsi isimsiz olan oyun kisilerinin cinsellikleri ve "kendilikleri"nin kendilerinden ne kadar ayrismis oldugunu en ciplak bicimde veriyor. bu yabancilasma diyaloglarda da "kendini alip gitmek", "kendiyle birlikte bulunmak" gibilerinden geciyor. "beden"in toplumsal olandan etkilenisi ve onu etkileyisi ile baglantili alinan bir konu da yabancilasmanin herbirimizi hayatta vitrindeymis gibi yasatan, mahir gunsiray'in tabiriyle gonullu bir varolusa donusmuslugu. boylece herkes karsisindaki gibi kendisini de bir nesneden ibaret gorur ve varligini islevine gore anlamlandirir. bu ruh haliyle sahne arkasi da sahne onune alinmis, oyunda tum oyuncular ve dekorlar tum sahnelerde ana sahnenin arka bitisigindeki los bolumde (vitrinde) gorunuyor.
    herseye ragmen turkiye'de tiyatro yapiliyor dedirten bir oyunotesi, cok gidilesi gorulesi.
  • nükhet duru 'nun yaptigi son dogru dürüst albüm olan gümüs 'te bulunan, kanimca türk pop müzigindeki en güzel melodilere sahip sarkilardandir. nükhet duru 'nun istediginde ve iyi bir sarki yakaladiginda vokalinin nerelere gidebileceginin de kanitidir.

    sözleri de söyledir:

    ne bir kinim var ne de küskünüm
    bu öyle bir tevekkül kendime siginmisim
    ne bir soru var ne bir cevap
    kim mutlu olmus, kim mesut ölmüs

    döne döne döne hep basa dönülür
    gide gele yolu hep uzun edilir
    sirri bu mu ya'rab?

    ne bir cözümüm var ne de bir dügümüm
    bu öyle bir masal kendinden sürgün
    ne ben cözümüm ne sen dügümsün
    bu öyle bir yol kendine sarili

    ne soru var ne bir cevap
    kim mutlu olmus, kim mesut ölmüs

    döne döne döne hep basa dönülür
    gide gele yolu hep uzun edilir
    sirri bu mu ya'rab?
  • abdurrahman onul un muzik kariyerinde bir kilometre tasi olarak nitelendirilebilecek ilahi.
  • (bkz: semah)
  • nur yoldaş'ın elde var hüzün albümünden dinlerken mest eden bir şarkı.

    çıkalı göklere ah ateşim
    döne döne döne döne
    tutuşmuş güneş gibi yüreğim
    döne döne döne döne

    havalarda uçar da huma kuşu sanırsın
    çırpınır umutsuzca saçlarına takılan
    can verir çılgınca aşkınla
    döne döne döne döne

    sen diye asılmış aynalar
    döne döne döne döne
    gelene gidene eyler nazar
    döne döne döne döne

    meyhanelerde içer de sarhoşlardan ziyade
    yaraşır dostların meclisinde yarenler
    raks edip söylensin bu şarkı
    döne döne döne döne
  • insanın döne isimli bir sevgilisi olmasını arzulatır bir şaheserdir. tamam isim olan döne ile bir alakası yok ama...o kadar güzel döne döne derki nur yoldaş, 'ahh ulaan döneeeeğğ' diye 2 büyük rak.. ayran bitirirsiniz.

    müziğiyle ayrı, nur yoldaş'ın vokaliyle ayrı haz verir. dinleyin dinlettirin.
  • her dinleyişte nur yoldaş'a bir kez daha hayran bırakan bir şaheserdir. gerçi kadının şaheser olmayan şarkısı mı var.
  • nur yoldaş'ın lütfedip isteyerek okuduğu bir parçadır..

    istemeden okuduğu parça için:
    (bkz: handan)

    kapris kötü bir şey azizim ergüderim..
  • kadim zamanlardan beri akdeniz'de öğle uykusu veya siesta (altıncı saat) vardır. yunanlılar daha sadık, ama akdeniz bölgesi'nde köylerde türkler de siestaya uymaya ve uyumaya devam ediyorlar. istanbul'da ünviversite okurken öğle arasında uyumak ister, gevşer, uyuklardım. asistanlık sırasında kamusal uyku çözüm hayali olarak uyku binaları oluşturup öğlenlik kısa uyku için morgtakiler gibi çok sayıda çekmece uyku mekanları (uyku çekmecesi) monte edilmesini düşünmüştüm. istanbul üniversitesi'ndeyim ama kampüs dışında okuyorum, bir keresinde taksim'de gezerken birden canım uyku çekti (rahat bir uyku çekmek deyimini kimler biliyor?). nerde uyumak istiyorum? yanıt, beyazıt kampüsünde. iett ile beyazıt'a gittim, gönlüme göre bir ağaç dibi buldum, döne döne ikindiye kadar uyudum. aha, anılar sökün ediyor, öğle olmayabilir, gene üniversite zamanı eminönü'nde kadıköy iskelesi önündeki bulvarın çimenli tretuvarında, canım çekti diye gündüz vakti uzanıp uyuduydum. bunlar hep uykuseverlik ve siesta geleneği geçmişimden geliyor. (bkz: öğle uykusu/@ibisile)

    "bu gerçekleşme* olgusu bir silindir gibi döne döne, ağır bir taş gibi zorla kuyudan yuvarlanıyor." thomas mann - joseph und seine brüder* (yusuf'un gençliği)

    (bkz: filliklemek)
    (bkz: fellik fellik)
    (bkz: tekrar tekrar)
hesabın var mı? giriş yap