• fuzyon, dogu bati sentezi diye adlandirilan muzigin, nasil yapilmamasi gerektigini gosteren ibretlik bir album. ulkemizde 99 baslarinda yayinlandi doublemoon tarafindan. basrolde darbukaci ve buyuk turk dusunuru burhan ocal ve amerikali basci jamaaladeen tacuma var. ufak bir yan rolde de pek begendigimiz natacha atlas.
    albumun tek guzelligi de natacha atlas'in vokallerini yaptigi ikinci sarki ya habibi. guzel arabik yaylilar uzerine, guzel vokaliyle sarkiyi albumun tek iyi sarkiyi yapiyor natacha. 98'de konser icin grubu tgu ile geldigi istanbul'da alelacele burhan ocal tarafindan studyoya sokulmus kendisi, ve bu sarkiyi kaydetmisler bir gunde.bir iki sarkida daha gozukuyor natacha, ama digerleri pek ise yaramaz.
    albumun geri kalani burhan ocal'in tereciye tere satma cabalari. yine yeni yeniden bir katibim yorumu, mevlana sozlerini soyleyerek tasavvufi gorunme pozlari, jamaaladeen tacuma bas caliyor diye onu albume katmanin albumu hemencecik funky, groovy yapacagi illuzyonu.
    tabii ki doublemoon'u cabalarindan dolayi takdir etmek lazim, ama ya bir amerikali ile bir turkun her ortak calismasinin iyi bir album anlamina gelmedigini anlasinlar, ya da boyle albumleri sadece yurtdisinda yayinlasinlar. bir kac hippi eskisi dinler, kendilerini daha az suclu hissederler belki.
  • bir jamaaladeen tacuma / burhan öcal çalışması. ayrıca bu albümde çalan gitarcı da "ton dışı çalarsam ve sürekli komadan komaya fink atarsam türk müziği çalmış olurum" yanılsamasındadır. burhan öcal'ın sonsuz ego'su bu albümde de kendini göstermektedir. fakat albümün çıkış noktası ve enerjisi, diğer negatif yanları biraz olsun göz ardı etmemizi sağlayabilir belki.
  • bildik turistik kaygilarla yapilmis, güzelce bir albüm.
  • (bkz: habibi). albumun incisi, en "dogru" en guzel sarkisidir kanimca.
  • bütün albümlerini dinlemesemde dinlediklerim arasında en vasat burhan öçal albümü
  • albümde birkaç şarkıda sultana aplamız da ziyadesiyle yer almasına rağmen albüm kapağında isminin geçmemesi de ilginç. pek samimiler herhald burhan abimizle.
  • burhan ocal'in 12 parcadan olusan albumu.

    kafama gore parcalar icin yaptigim degerlendirmeler ise soyle;

    nihavent longa: bu sarki neredeyse birinci dakikasindan sonra basliyor. biraz sabredin bence... ilk basi niye oyle sacmalamislar anlamadim valla. bu bir dakikalik bolumde sanki muzisyenler aralarinda en rahatsiz edici sesi kim cikaracak diye iddiaya tutusmus gibi calmislar. yani uyumsuz bir sekilde kafaya gore otturmusler elde ne varsa... ayrica cok fazla caz ogesi var. sevmiyorum su cazi. bana caz yapma yani...

    habibi: arabeks sarkilarina benziyor baslangici... daha sonra biraz dum tis... ama arkadan gelen melodi hosuma gitti...birde arkada miyavlayan o kadin olmasaymis daha iyi olabilirmis... verin su kadina bir tas sut sussun be. miy miy ne o oyle kedi gibi?

    groove alla turca: tanidik bir melodi ile basliyor. arkada dum tis ve tabiki cirlayan, ciglik atan bir trombon. aman ne bicim sestir o oyle ya... iyyy. burada miyavlayan kadin yerine can cekisen bir adam koymuslar. hani bogazinda balgam kalir tukurmek icin gark gurk yaparsin ya, iste bu adam da onu yapiyor. sorsan sarki soyluyorum der sebek... parcanin 3. dakika 45. saniyesinde baslayan yaklasik 1 dakikalik darbuka solosu cok iyi ama parcayi kurtarmaya yetmemis...

    elhamdudillah: guzel bir ud solusu ile basliyor. gene var o borozan* midir ne haltsa... yani su aleti bu guzelim melodilerin icine sanki yirtik dondan cikar gibi sokmasinlar... acikcasi begenmedim bu parcayi. gerci bu albumde cok iyi diyebilecegim bir parca yok. ara ara iste. su borozan yok mu borozan... o kotu. tuylerini diken diken ediyor adamin...

    el nino: guzel basliyor... bastaki darbuka solosu guzel. miyavlayan kadin burada da var... ama her seye ragmen albumun en iyi parcasi bu galiba...

    two by two: valla yapacak yorum yok buna. dup tis calmislar iste... ve tabii ki cirlayan borozani da unutmuyoruz...

    kismet: 9 dakikalik bir parca. ara ara darbuka, kanun ve ud sololari var. tabii ki miyavlayan kadin da eksik kalmamis. ama bu sefer mim mi mimm yapmis... zor konusuyor gibi ablamiz... ve tabii ki trombon da yirtik dondan cikmaya devam ediyor bu parcada... o uflemeli zimbirtiyi katmasalarmis daha iyi olurmus...

    i can feel it: valla ben bir sey hissedemedim. miyavlayan teyze gene boy gosteriyor. ama bu sefer parca sadece 30 saniye... bu iyi iste...

    katibim: guzel ve tanidik bir melodi gercekten. iyi de calmislar. ama tipki diger parcalarda oldugu gibi aradaki o trombon mudur ne haltsa o hic olmamis. ne gicik ses cikariyor o alet ya. iyyy... miyavlayan kadin gene sahnede ama bu sefer rep* soyluyor... hey men yo yo...

    saz caz: saz kismi iyi ama caz kismi kotu. baslangictaki saz solosu cok guzel... caz kisminda ise yirtik dondan cikan alet goz dolduruyor...

    gene gel: gelmeee diyesim geldi... gerci fena degil ama yok mu bu caz takintisi (kim bilir belki de bende vardir caza karsi bir takinti)... surekli "ya habibi" diyor miyavlayan kadin... birde zenci arap kirmasi bir abi var herhalde. rep yapmis biraz. gene gel gene gel derken mevlana'ya gonderme var... evet dogru tahmin gene var su uflemeli zimbirti...

    later for now: kisa 30 saniyelik bir parca... aha daha ben bu satirlari yazmadan bitti gitti. yavas yaziyorum demek ki.

    not: degerlendirmeler tamamen kisiseldir. caz'i sevmeyen bir adam olarak zevk alamadim bu albumden. aradaki o guzelim turk melodilerini, darbuka, ud, saz ve kanun sololarini trombon ile hic etmisler gibi geldi bana... albumu dinledikten sonra akilda kalan tek sey o borozanin tuylerinizi diken diken eden sesi ne yazik ki.
    cikip sen muzikten ne anlarsin falan diye bibi bidi yapacaklara simdiden diyecegim su: muzikten anlamam... ne diye yorum yaptin o zaman diyeceklere ise: sana ne diyorum...
  • el nino ve groove alla turca şarkılarının enfes olan albüm. natacha atlas çok yakışmış özellikle el nino parçasına. groove alla turca şarkısındaki burhan ocal'in darbuka performansı tekrar tekrar dinlenmeye aşikar.
  • zamanında kerem gorsev le jazz programındaki soruyu bilerek kazandığım,2002 yılından beri sıklıkla dinlediğim birbirinden güzel caz parçalarından oluşan ve özellikle groove alla turca parçasında burhan öcal in muhteşem bir darbuka solo attığı albüm.
  • "müzik" değil de bir "show business" eserinin, insanların aklını nasıl çeldiğinin göstergesi. "sentez" olayının furya olduğu dönemden kalma kollektif bir çalışma. o vakitler izlediğim ve müzik duyamadığım kötü iki konserden biri buradaki parçalardan oluşuyor muhtemelen. yılını net hatırlayamıyorum ama 97 veya 98 olmalı. izmir parliament caz festivali kapsamında, aynı gün hem jamaaladeen tacuma ve burhan öcal, hem de craig harris ile barbaros erköse konseri vardı. biri "'sentez" gecesi' olsun" dedi herhalde.

    şimdi bu adamları tek tek alsak, bir olayları vardır, belki güzeldir müzikleri. barbaros erköse'nin enver ibrahim * ile yapmış olduğu "conte de l'incroyable amour" benim için çok özel bir albümdür mesela. ama, o vakitlerde olduğu haliyle bir araya geldiler mi, çalışları o kadar çiğ tınlıyor ki... taa o yıllarda, "etnik caz" veya "sentez" dendi mi kaçmaya başlayan ben, bu insanların nasıl böyle müzik yaptığına hiç bir zaman anlam veremedim. birbirinden apayrı ve farklı duyguda iki müziğin, ayrı katmanlarda çalınmasıyla müzik olmuyor, olamıyor, hiç bir zaman olmadı.
hesabın var mı? giriş yap