• kanimca bu sendrom, eli yuzu duzgun, alimli bayanlarin, ki buna manken de diyebiliriz, "gencim, guzelim, neden sarki soylemeyeyim" demesi seklinde ortaya cikmaktadir. bunun direkt olarak hulya avsar ile bir baglantisi yoktur. o kendi hayatina boyle bir yon verirken muhtemelen gelecek nesillere ne sekilde ornek olacagini dusunmemistir.
    fakat petek dincoz orneginde de ilginc bir sekilde rastladigimiz, once bir turkucu ile filmlerde oynayip, sonra sarkici olmak kavraminin ilk sahibi kendisidir.
    genc ve muthis guzel bir kadinken sahneye cikmasi kendisinden onceki sanatcilardan gordugu bir ozelliktir belki. ama bir anda hersey olmasi, ya da olmaya calismasi, ve belki de basarmasi, turkiye'de belki de yanlis anlasilmistir. artik show kizlarinin devri baslamistir.
    guzel olmak, dekolte giymek, yeterince cilve yapmak ve bir iki sarki ezberlemek sonucunda, her bayan yeterli vasiflara sahiptir un ve para icin.
    velhasil, ulkemizdeki hemen hemen her guzel genc kizin hayallerini susleyebilecek, sarkici, oyuncu, sov kizi, evinin kadini, sporcu, dergi editoru, ve sairedir hulya avsar.
    sahsen ben onun fatmagulun sucu ne filmindeki masum yuzunu ve oyunculugunu tercih ederim simdiki guclu ve bagimsiz kadin haline. ama kendi hayatidir, kendi ailesi ve kendisi icin en dogru karari vermistir muhtemelen.
    dolayisiyla taklitleri cikmistir, cikacaktir, bu normaldir. bir sekilde guzel gorunup assolist olarak ortaya cikan herkes, sonrasinda oyunculuk ve sov programina da giriyorsa, kesinlikle bu sendromdam muzdariptir.
  • kendinde her işe el atma zorunluluğu gören insanların sendromu olabilir. zira hülya avşar için örnek vermek gerekirse:

    (bkz: sinema)
    (bkz: müzik)
    (bkz: tenis)
    (bkz: tiyatro)
    (bkz: dergi)
    (bkz: röportaj)
    (bkz: eeh eytere bea)
  • en onemli belirtisi hulya avsari kiskanmak olan magazin yildizlarinin yakalandigi amansiz bir hastalik.
  • adını 1963 doğumlu bir türk sanatçısından alan bu sendrom aslında bir çeşit güç kalkanıdır. belli bir dönemin sonunda hiç inmeyen, hiç kapanmayan güç kalkanları..

    belli bir dönemin sonunda artık hiç inmeyen, hiç kapanamayan bir güç kalkanı..

    semptomlarından en önemlisi; kişinin “meyve veren ağaç taşlanır” yaklaşımını yaşamının mottosu haline getirmesidir. başta, haklılık payı olan durumlara da denk gelen bu yaklaşım bir süre sonra arızalı bir savunma mekanizmasına dönüşür.

    *

    eleştiri tahammülsüzlüğüne “herkes beni kıskanıyor” paranoyası da eklenince; olumsuz her söz, hülya avşar sendromuna yakalanmış kişiyi biraz daha agresif yapar ve tırmanmakta olduğu kendi hayali dağının zirvesine yaklaştırır.

    dolayısıyla bir süre sonra sendroma yakalanan kişi kısır bir döngüye girer; hastalık kendi kendini sürekli yeniden üretir ve besler.

    hasta, olumsuz eleştirileri başarısının bir kanıtıymış gibi algılamaya başlar.

    (eleştiri; “elemek”ten gelen etimolojik altyapısını yitirmiş olur böylece. çoğu kez kötüyü ayıklayarak iyi yanları öne çıkaran bir eylem olan eleştiri; pejoratif bir hal kazanır ve ağızdan çıktığı gibi geri seker.)

    hülya avşar sendromuna yakalanmış insan; olumsuz veya toplum tarafından genel olarak yanlış kabul edilen davranışları yerildiğinde, bunlarda haklılık payı olabileceğini düşünemeyecek durumdadır.

    her eleştiri denemesinde yaşanan tek şey; yalnızca, hastanın kalkanlarının biraz daha güçlenmesidir .

    her hareketini kendi çarpık sağlamasıyla doğrular..

    ben yaptım oldu” düsturuyla yanlış üstüne yanlış yapar bir hale gelmesi an meselesidir;

    etrafında kendisini uyaracak birileri olduğu durumlarda ise artık cevabı nettir:

    "kıskananlar çatlasın."

    ( menşe )
hesabın var mı? giriş yap