• islamci-seriatci toplum kesimlerini ifade etmekte kullanilan sosyolojik tanimlama. bu insanlarin actigi lokantalarin onune konan tabelalarda etlerimiz islami usullere uygun olarak kesilmistir diye yazar, buna da islami kesim adi verilir.
  • islami kesime gore kan akmasi mecburidir. zaten adi uzerinde keserler hayvani. halbuki gunumuzde hayvanlar icin daha acisiz, veya aciyi siktir edersek, etin daha sulu ve leziz olmasini saglayan yontemler mevcuttur.
  • toplumun islam'ı benimsemiş kısmı.
  • (bkz: hasema)
  • (bkz: kurban kesmek).
  • türbanın, yüzün yüzde 85'ini kapattığını hayretle öğrenmemi sağlayan; benim de -türkiye'nin yüzde doksanıyla birlikte- içinde olduğum kesim (başlık filan demedim :)
  • kulbiye ve ninja kesim olarakta adlandırılabilir.
  • bir müslümanın başka müslümanlar hakkında, küçümseyici bir tarzda, kullanmasına şaşırdığım tamlama!
  • genelde islamcı, dinci gibi nitelemelere maruz kalsa da, türkiye’de önemli bir tabana sahip kesim. hem islamın memleketin din meselelerinde açık ara başat rol oynaması hem de ülkede önemli bir tabana ve geçmişe sahip olması, islami kesimi çeşitli konularda önemli birer özne veya nesne haline getirebiliyor.

    islami kesim’in baştan beri ülkenin hakim güçleri ile pek barışık olduğu söylenemez. her ne kadar ülkenin gayri-resmi ideolojik dini türk-(sünni) islam sentezi olagelmiş olsa da, bunun ülkedeki gelenekselleşmiş islami kesimin yaşadığı dini yaşam tarzı ile pek örtüştüğü söylenemez. bunun sonucunda islami kesimin önüne iki seçenek çık(arıl)mıştır; ya benim tanımladığım şekilde değiş, yaşam tarzını değiştir, ya da kamusal alanımda gözükme demiştir. bu şıkların son zamanlarda daha belirgin bir şekilde sunulması daha önce böyle olmadığı anlamına gelmiyor. bu baştan beri böyle olsa da islami kesim ilk başlardaki sert çıkışların bedelini ödemesinden dolayı, ya pasifize olup kendi yaşam alanında yaşamayı tercih etmiş, ya da kendi inancına tamamen ters bir yaşam tarzını benimsemektense kıyıda köşede kalmayı tercih etmiştir. ne zamanki bundan vazgeçip, daha aktif bir rol almak istediğinde, önüne bu iki seçenek sunulup birisini tercih etmeye zorlanmıştır. kısaca islami kesimin kendi bakış açılarından, 1940 ların başından itibaren türk-islam sentezinin arkasındaki aktör olan kemalizm ile barışık olduğu söylenemez.

    islami kesimin böyle bir dışlanmışlık hissinden dolayı empati duygularını diğer dışlanmış kesimlere karşı daha işlek kullanmasını beklenebilir. ama bunu ne kimi zaman kurum(parti, dernek) bazında, ne de kimi zaman birey bazında görmek zor. örneğin sorun yaşama tarihi islami kesim ile benzer bir tarihe sahip kürt sorunu hakkında yeterince empati yapılmadığı söylenebilir. ikisi de 1940 lardan itibaren devlet ideolojisinde ön plana çıkan kemalizm tarafından zaman zaman hırpalanmıştır. modern türkiye tablosunda olmaması gereken renklerden birisi olarak belirlenmiştir. geleneksel islam köylülükle eşdeğer tutulmuş, kürtler/ kürtçe gibi kavramlar köyün biraz daha dışındaki dağla eşleştirilmiştir. şehirli olmanın yoluysa bu ikisinden de feragat edip, istenen çizgiye gelmekle mümkündür.

    kürt sorunundan muzdarip kesimin genel olarak her iki sorundan da muzdarip olması, islami kesime yaklaşımlarında çoğu zaman zaten empatiye gerek kalmadan, aynı yolun yolcusuyuz hissine neden oluyor. oysaki bunu islami kesimin bir bölümü, özellikle şehirleşmiş olanların bir bölümü, için söyleyemeyiz. öyleki dün kendisini istediği şekle sokmak için mengeneye sokan anlayışın dediklerini tekrarlamaktan kaçınmaz. "kürt diye bir şey yok", "kürtler orta asyadan gelen oğuzların bir boyudur", "kürtçe diye bir dil yoktur" sayıklamalarını tekrarlayabilir. velev ki bundan farklı düşünsün, kürtçe ve kürtlerin hiçbir kültürel hakkının modern türkiye’nin şehir hayatında yeri yoktur. kürtçe nin de okullarda öğretilmesiymiş, kürtçe nin de bir dil olarak kabul edilmesiymiş dış güçlerin, ülkeyi bölmek için oynadığı oyunların sahalarımızda görmek istemediğimiz hareketlerinden bazılarıdır.

    şimdi resme bir daha dönersek; kürtçe nin okulda "zinhar" yerinin olmayacağı fikrine katılan islami kesim mensuplarının benzer alanda yaşadığı sorunlara; hadi türban gibi gayet tartışmalı ve bahanesi bol bir konuyu, çoğu zaman kuran da açık bir emri yok denilerek geçiştirilen sorunu geçelim, kuranda açıkça farz olduğu belirtilen namazın kılınması için oluşturulan mescitlerin varlığı bile basında okula uzay mekiği inmişçesine anlatılmakta. yani nasıl ki, kürtlerle ilgili herhangi bir şeyin modern günlük şehir yaşamında olmaması adına kimi zaman aktif kimi zaman pasif mücadele ortaya konuyorsa, aynısı islami kesimin en temel yaşam öğeleri için de yapılmakta. ama gel gör ki sanki buna maruz kalan kendisi değilmiş gibi resmi ideolojiden en ufak sapma bu kesimin bir kısmı için küfür anlamına gelebiliyor.

    somut bir örnek verirsek; eşi türbanlı olduğu için resepsiyonlara eşli olmasa da en azından kendi başına davet edilme şansına sahip, ama diğer yandan dtp milletvekillerine bu şansın dahi verilmemesini savunabilecek azımsanmayacak akp li islami kesim den nitelenebilecek politikacı olacağını düşünüyorum. veya okullarda din dersinin tartışılmasını anlamsız gören, ama okullarda seçmeli bir kürtçe dersini dahi resmi ideolojiden sapma olarak görecek azımsanmayacak politikacı olacağını da. mesela; kendisinin resmi ideolojinin dışındaki en ufak talebini hizbullah, taliban deyip sulandıran, dinci, islamcı olarak nitelemelere maruz kalanlar arasında, kürtlerin en ufak talebini pkk ile eşleştirip, kürtçü, bölücü olarak nitelemekten kaçınmyacak olanlar da vardır.

    bunda islami kesimin bir bölümünün çözümü, resmi ideolojice asla dönüşü olmayan bir formülde, ümmetçilik formülünde görmesiyle ilgisi var. bugünün sorunlarını osmanlı asr-ı saadetinde kopmanın neticesi olarak görenler de vardır. ama hızal toplumdan bireye geçilen bir ortamda bunun dönüşünün asla mümkün olmadığına da bilmek gerekiyor.

    kısaca; islami kesim biraz daha empati yapabilmeli.

    konuyla ilgili olarak;
    http://www.birikimdergisi.com/…=1&dsid=33&dyid=1235
hesabın var mı? giriş yap