*

  • ne kadariniz gercek sizin,
    kirk odali satonuzun kirkinci odasindaki
    kilitler altinda sakladiginiz gercek
    duygularinizla,
    gercek dusuncelerinizin ne kadari yansiyor
    hayatiniza,
    soylenmeyen neler var kuytularda,
    hani kendinizden bile sakladiginiz,
    bir sinir kriziyle ya da buyuk bir aciyla
    yahut da muhtesem bir sevincle kabugunu catlatipda
    ortalara dokulecek neler biriktiriyorsunuz
    icinizde...???
    ne kadariniz kendi sahtekarliginizin esiri?
    sevip de soyleyemediginiz,
    ozleyip de aciklayamadiginiz
    ya da sevmeyip de sevginizin eksikligini icinize
    gomdugunuz oluyor mu,
    korkakliklar var mi,
    kalleslikler var mi,
    yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir isaret mi
    bekliyor...???

    gorundugunuz insan misiniz siz,
    yoksa bir define arayicisi hazineler mi bulur
    icinizde
    ya da yikilmis bir kentin harabelerini mi
    tasiyorsunuz?
    derununuzda neler sakliyorsunuz?
    ne kadariniz gercek sizin?

    ulkenizle ilgili dusuncelerinizi soyluyor musunuz,
    yoksa basinizi belaya sokmayacak kadar akillimisiniz,
    gercek dusuncelerinizi basbasa konusmalara mi
    sakliyorsunuz,
    acikca konusanlari biraz aptal buluyor musunuz?

    gunahlardan yapilmis hayaller var mi icinizde,
    gunahtan korktugunuzdan bunlari saklayip
    tanri'yi mi kandirmaya ugrasiyorsunuz?
    gunahlari sevmiyor musunuz, seviyor musunuz
    yoksa...???

    uzun bir yolculuga cikar gibi
    duygularinizla dusuncelerinizi denklere
    sarip da iclerinizde bir yerlere mi
    yerlestirdiniz,
    bir gun yolculuk bitince acmayi mi dusunuyorsunuz
    aslinda yolculugun hic bitmeyecegini ve
    denklerinizi
    hic acmayacaginizi bilerek...
    birgun cildirsaniz da
    butun duygularinizla dusuncelerinizi acikca
    soyleseniz,
    neler duyacagiz sizlerden,
    gizli palyacolar mi cikacak ortaya,
    yoksa korkakligin altinda,
    bir istiridyenin icinde buyuyen inciler gibi
    buyumus yigitlikler mi?

    kizginliklariniz yok mu sizin,
    ofkeleriniz, isyanlariniz?
    asklariniz yok mu?
    kendi sahtekarliginiza ne kadar esirsiniz?
    esaretten kurtulsaniz da gercekler dokulse ortaya,
    kendinize sasar misiniz,
    hic dusundugunuz oluyor mu kirkinci odada neler
    var diye, hangi unutulmaya calisilmis sevgililer,
    dile getirilmeyen ozlemler,
    soylenmeye soylenmeye birikmis ofkeler,
    hangi bosvermislikler,
    hangi inkar edilmis arzular yatiyor diplerde?

    ne kadariniz gercek sizin?

    kimselerden korkmadiginiz kadar korkuyor musunuz
    kendinizden?
    sehrin isiklarinin bulutlara yansidigi
    turuncu piriltili kulrengi bir gecede,
    simseklerle bosanan yagmur basladiginda
    satonuzun odalarinda bir gezintiye cikiyormusunuz,
    agir agir yaklasip o kirkinci odaya aciyor musunuz
    kapiyi usulca, gordukleriniz aglatiyor mu sizi,
    bu kadar gercegi o odada saklayip,
    hayati yalandan yasadiginizi farketmek nasil bir
    sarsinti yaratiyor?
    yoksa, ne gokyuzune vuran isiklar, ne yagmur, ne de
    issiz gece,
    sizin kirkinci odaya yaklasmanizi saglayamiyor mu,
    korkuyor musunuz kendi gerceklerinizden,
    kirkinci odaniz size de mi kapali,
    kendi kendinize bile mahrem misiniz?

    ne kadariniz gercek sizin?
    ne kadariniz kendi sahtekarligina esir?
    biktiginiz olmuyor mu kendi yalanlarinizdan,
    hic kendinizden sikildiginiz olmuyor mu,
    kendinizi bir yerlerde terkedip de gitmek
    istemiyor musunuz,
    butun yalanlarinizdan uzak bir yere?

    soyle rahatca butun duygularinizi,
    butun dusuncelerinizi soyleyebileceginiz bir diyara,
    kendinizi bile yaniniza almadan.

    ah aslinda ben onu seviyordum diye aglayacaginiz
    kimleri sakliyorsunuz koynunuzda,
    yuksek sesle elestirip de
    icinizden hak verdiginiz hangi dusunceler var,
    kendinizi akilli bulurken aslinda gizlice kendi
    korkakliginizdan utandiginizin itirafini nerelerde
    gizliyorsunuz?

    ne kadariniz gercek sizin?
    ne kadariniz kendi sahtekarligina esir?

    bunu hic dusundugunuz oluyor mu
    yoksa bunu dusunmek bile yasak mi size?
    neler var kirkinci odada?
    otuzdokuz odadan yapilmis hayatinizi,
    kirkinci odanin kapisini acmamak icin yalandan mi
    yasiyorsunuz?
    niye yapiyorsunuz bunu?
    açsaniza kirkinci odayi yagmurlu bir gecede
    belki...
    belki de hiç açmazsiniz,
    kapali bir odayla yasarsiniz butun ömrünüzü,
    kendinizden sikilarak...

    ahmet altan
  • (bkz: kırk oda)
  • bir cahit sıtkı tarancı şiiri.

    kırkıncı odanın kapısındayım;
    ne varsa bu kapı arkasındadır.
    açsam, ya açmasam kaygısındayım;
    aklım iki cihan arasındadır.

    kim bilir neler oluyor içerde!
    yarab! insan bahtım hangi ellerde?
    ha ben ha masaldaki o şehzade;
    gönlüm bir güzelin sevdasındadır.
  • peride celal'in bir romanı. kırkıncı oda, evvela 1957 yılında cumhuriyet gazetesinde tefrika halinde yayımlanır. 1958 yılında ise tan matbaası roman olarak basar. yıllar sonra selim ileri’ye “konusunun ardında nazım hikmet’in macerası vardır” diyecektir peride celal.

    kırkıncı oda’nın iki kadın kahramanı vardır: iki yakın dost; semiha ve ayşe. roman ayşe’nin hikayesi üzerine kurulu olsa da, romanın bütününe bakıldığında ve özellikle sonuna doğru, “esas kadının” semiha olduğunu anlarız.
hesabın var mı? giriş yap